Alper, çılgın kalabalıkların içerisinde yalnız bir genç adam. Ada, kalbi kırık bir genç kadın. Alper, mutsuz ve bağlanmaktan korkuyor.
Tek bağlandığı şeyse eski plaklar. Ada'ysa, kendine zaman ayırmayı ve eski şeyleri seviyor. Kitaplar, mekanlar onu etkiliyor. Alper, kendi restoranında şef aşçılık yapıyor. Ada, kendi dükkanında çocuk kostümleri dikiyor. Alper, tam anlamıyla yaşamadığı aşktan kaçıyor ve hep fahişelerle beraber oluyor. Ada, yeni bir aşkı istemiyor gibi. Sanki erkekler onun için hep aynı. Ama, aşk doğacaksa doğacaktır. Bu adamla bu kadının yolları bir yerlerde kesişiyor. Orası da bir sahaf. İkisi de eski şeylere tutkun olduklarından kader yollarını birleştiriyor sanki. 'Issız Adam', Çağan Irmak'ın şu ana kadar gördüğümüz en iyi filmi, belki de yönetmenin bir başyapıtı. En başından sonuna kadar her şey öylesine birbirini tamamlıyor ki. Kamera açıları, mekanların yansıyışı, gece atmosferleri, oyuncu yönetimi, müziklerin filmin ruhuyla örtüşmesi ve birçok şey. Bu filmde mekanlar filmin başkarakteri gibi. Yönetmen Irmak kamerasıyla, Alper'in ruhunun içine girdiği gibi Beyoğlu'nun da ruhunun içinde dolaşıyor. 'Issız Adam', iyi yazılmış, iyi yönetilmiş ve iyi oynanmış, görsel ve iç dünyası zengin bir film. Bu, Alper'le güzel Ada'ya adanmış asri zamanlar meseli.
Kadınlara bağlanmaktan uzak duran Alper, sahafta gördüğü Ada'ya tutuluveriyor. Ada, o sırada sahafta İngiliz yazar Thomas Hardy'nin 'Çılgın Kalabalıktan Uzak' romanının eski baskısını arıyor. Çünkü onun için ikinci el olan her şey de bir yaşanmışlık, hatıralar ve buna benzer şeyler var. Alper, onu etkilemek için bilmediği romantik ruh hallerinin içine de düşüyor. Sonunda su yolunu buluyor ve bir aşk doğuyor bu çılgın kalabalık şehirde. Alper, hep acelesi olan ve zihni karışık biri. Ada'ysa sakin ve durgun. Alper, hayatın ayrıntılarını göremiyor. Ada'ysa ayrıntılara anlam katıyor. Bu birbirlerine uzak yaradılıştaki insanın aşkı büyük bir aşkın kıyılarında dolaşıyor hep. Ama, Alper kendisine bir armağan olan Ada'nın değerini bilemiyor. Ada, final bölümünde şu monoloğu söylüyor içinden: 'Sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün...'
Belki de Ada, monoloğunda büyüttüğü Alper'i 'ıssız adam'a dönüştürüyor farkında olmadan.
Filmde, Michel Fugain'in 1972'de söylediği Fransızca 'Une Belle Histoire' şarkısı da bu filme çok şey katmış. Tanju Okan da zamanında bu şarkıyı 'Kim Ayırdı Sevenleri' adıyla söylemişti. Michel Fugain, 'C'est un beau roman/ C'est une belle histoire/ C'est une romance d'aujourd'hui/ Il rentrait chez lui, la-haut vers le brouillard' diyor bu muhteşem şarkısının girişinde. Yani, 'Güzel bir roman/ Güzel bir hikaye/ Güzel bir romantizm var bugünde/ Adam sisler içinde evine dönerken' diyor...
Filmde Semiramis Pekkan, Nil Burak ve Sezen Aksu'nun eski şarkıları da duyuluyor. Semiramis Pekkan'ın filmin ön jeneriğinde duyulan 'Bana Yalan Söylediler' şarkısı da insanı gerçekten çarpıyor. Filmin iki genç oyuncusu Cemal Hünal ve Melis Birkan da, performanslarıyla sinemamıza iyi şeyler katacaklarını gösteriyorlar. Kameraman Gökhan Tiryaki'nin 'Üç Maymun' filminde Nuri Bilge Ceylan'dan aldığı estetik duygusu Çağan Irmak'ın 'Issız Adam' filmine de yansımış. Sinemamızda da yavaş yavaş sinemaskop (genişperde) filmler çekilmeye başlıyor. Irmak, bir önceki filmi 'Ulak'ta da sinemaskop çalışmıştı. Bu filmdeki görüntüleri sinema perdesinde görmek gerek.
Son olarak, filmin finali insanı yüreğinden vuruyor. Melodramın çekici tuzaklarına düşmeyen bu filmin bazı anlarında insanın boğazı düğümleniyor. Herhalde bu aşkın gücünden olmalı. 'Issız Adam', kameranın arkasında birinin olduğunu hissettiren filmlerden.
Ali Erden/ Gundemonline
FİLMİN KÜNYESİ
Issız Adam
YÖNETMEN: Çağan Irmak
OYUNCULAR:
Cemal Hünal (Alper), Melis Birkan (Ada), Yıldız Kültür (Anne)
YAPIM: Cinefilm (2008)
