Basim Hafaci*
Amerikan seçimleri Barack Hüseyin Obama?nın Amerikan başkanlığını ilan etmesiyle sonuçlandı. Bu, Ocak 2009?dan itibaren beyaz olmayan bir ismin Amerikan başkanlığını üsleneceği anlamına geliyor.
Obama?nın seçim zaferi sadece ABD için değil bütün dünya için tarihi özellikler taşıyor. İçinde bulunduğumuz ânın tarihî özellikleri, hemen birkaç hafta içerisinde anlaşılabilecek bir durum değil, bunun kavranması için yılların geçmesi gerekiyor.
Sorulmayı hak eden soru şu: Obama neden kazandı? Siyasi tecrübesi az, beyaz olmayan, hayatının ilk yıllarını İslam dünyasında geçirmiş, Müslüman bir babaya sahip, fakir bir ailenin çocuğu, meslek hayatında çok önemli bir görevi hiç üslenmemiş, Demokrat Parti?nin düşüncelerine kapsamlı bir şekilde muhalefet etmemiş, İsrail?e yakın bağlara sahip olan Amerika?da bazı Arap arkadaşları olan, ayrıca Amerika?dan nefret edenlerle arkadaşlık yapan bir kişi olarak suçlanmış. Karısı yıllar önce Amerikalı olmakla övünmediklerini açıklamış, düşmanları onu Müslüman olmakla suçlamıştı (Bush gibi bir adamın yönetici olduğu bir çağda ne büyük bir suç!).
Tüm bunlarla birlikte Obama, inatçı rakibine karşı ezici bir zafer kazandı. Onun başkanlık koltuğuna oturması, neo-muhafazakarların iktidar koltuğunu bırakması anlamına geliyor.
Obama neden kazandı?.. Bu, mevcut ana ilişkin ve bu makalenin yazılma nedenini oluşturan bir soru. Bu zaferi mümkün kılan genel atmosferi yansıtmak amacıyla nedenleri, belirli başlıklar altında ele almaya ve kısa vadede ne anlama geldiğini göstermeye çalışacağız.
Obama kazandı çünkü:
Tarihi anın farkındaydı
Obama sadece iyi bir seçim kampanyası yürüttüğü için zafer kazanmış değil. Kazanmasının en önemli nedeni, içinden geçmekte olunan tarihi andaki Amerikan insanının psikolojisini çok iyi yakalamasında ve bu ihtiyacı karşılamasında yatıyor. Amerikalıların mevcut krizden çıkma ihtiyacı, beyaz olmayan bir insanın Amerikan başkanı olamaması yönündeki eğilimlerinden daha ağır basıyor. Halk ekonominin insanın renginden daha önemli olduğunun farkında. Obama, ABD?lilerin ve dünyanın geri kalanının neo-muhafazakarların iktidarından ve onların iktidarda kalmasına yardım edenlerden nefret etmeye başladığını çok iyi kavradı. Artık şiddet aşığı, savaş meraklısı ve başkalarına baskı yapmaktan zevk alan bu insanlardan kurtulmanın zamanı gelmişti.
Bu, ABD?nin Müslüman bir ülkeye dönüşeceği anlamına gelmiyor elbette. Bunun anlamı, Obama?nın vakıayı doğru okuduğu ve vakıanın gereklerini yerine getirdiğiydi.
Geleceğe yatırım yaptı
Obama hiçbir zaman geçmişe, Amerika?nın dünyaya hakim olma rüyalarına bel bağlamadı. Seçim kampanyasında mevcut anın sorunlarına çok fazla girmemeye dikkat etti çünkü biliyordu ki neo-muhafazakarların yönetimi altında bu sorunların çözümü son derece zordu. O yüzden daha çok gelecekten bahsetti, bütün planlarını gelecek üzerine kurdu. Amerikan halkına hitap ederken ?bugünün Amerikası?nı değil ?geleceğin Amerikası?nı anlattı. Sadece Amerika?ya değil tüm dünyaya hitap etti, herkesi Amerika?nın geçmişte ve şu andaki kötü imajını değiştirebileceğine ikna etmeye çalıştı.
Bunda başarılı olup olamayacağı yönünde tahmin yürütmek o kadar önemli değil, esas önemli olan, seçilmesiyle sonuçlanan bu süreçte Amerikan halkını ikna etmesiydi.
İnsanların sevgisini kazandı
Uzmanlar, siyasetçiler ve yorumcular Obama?nın savunduğu politikalar konusunda anlaşamayabilir, onun doğruluğu, tecrübesi ve yönetme kabiliyetiyle ilgili farklı görüşlere sahip olabilirler. Ancak onlar, daha iyi bir Amerika düşlediğinden dolayı gizli bir el tarafından öldürülen Jhon F. Kennedy?den sonra insanların sevgisine en çok maruz kalan ve en sempatik başkan olduğu konusunda anlaşmazlığa düşmeyeceklerdir.
İnsanların sevgisi sadece Amerika?yla sınırlı değil. Tersine biz, dünya halklarının Barak Obama?ya müthiş bir sempati duyduğunu görüyoruz. Arap ve İslam ülkeleri de aynı görüşte. Bu sevgi ve sempatinin yakın vadede Amerikan siyasal düşüncesinin egemenliğini eleştirmek isteyenlerin karşı karşıya kalacağı en büyük engellerden biri olacağı kuşkusuz.
Vietnam Çağı?nın kapandığını anladı
Vietnam Çağı, Obama?nın seçilmesine kadar Amerikan başkanlarının hayatındaki en etkili amillerden biriydi. Amerikan başkanlığına adaylığını koyanlar, sürekli olarak Vietnam sendromundan, kaybedilen savaştan,Vietnam savaşından sonra Amerikan vatanını ve toplumunu vuran ahlaki ve toplumsal şoktan muzdaripti. Hatta Obama?nın rakibi McCain de bu Vietnam Çağı?nın mahkumuydu.
Obama, Amerikan tarihinde başka bir aşamayı, sivil haklar mücadelesine geçiş aşamasını temsil ediyor. 20. Yüzyılın ikinci yarısında Amerika, Amerikalı kimliğini yeniden inşaya çalışırken kanun gücüyle beyaz olmayanların kamusal hayata dahil olmalarını mümkün kılma çerçevesinde sadece bir başlangıç olarak kabul edilebilecek bir dönemi açtı.
Irkçılık, Obama?nın seçilmesiyle kaybolacak değil. Tersine, Obama?nın zaferi bağnaz ırkçılığın Amerikan yaşamında yeni bir maskeyle yeniden kamusal hayatına dönmesi için yeni bir aşamanın başlangıcı olabilir. Hatta Obama?nın seçimleri, beyaz olmayanların oylarının %89?luk desteğiyle kazandığı ve rakiplerinin ise beyaz olmayanların sadece %5?lik bir desteğini elde ettiği göz önünde bulundurulursa bunun da başka tür bir ırkçılık olduğunu görebiliriz. Sivil haklar dönemi ve Amerika?daki azınlıkların uyanışı, bu dönemde beyaz adamın Vietnam?daki mücadelesine galebe çalmış durumda.
Amerika?nın uluslararası konumunun değiştiğini anladı
Obama, Amerikan emperyalizmi çağının sonuna yaklaştığını, tek kutupluluğun sonuna gelindiğini Amerika?nın yarının dünyasında tek süper güç olmayacağını, bu gücünü 20. yüzyılda olduğu gibi sadece Avrupa devletleriyle değil aynı zamanda Batılı olmayan başka güçlerle de paylaşacağını anlamıştı.
Obama, askeri güce neo-muhafazakarların Bush döneminde yok ettiği akılcılık ve makul düşünme gücünün eşlik etmediği sürece küresel sorunların ve uluslararası çatışmaların çözümünde başarılı olamayacağını anlamıştı. Obama, dünyaya yeniden el uzatmış ve gelecekteki düşmanlarıyla masaya oturacağı sinyalini vermişti. Belki bu vaaadlerini tutamayabilir ancak Amerika?nın Irak ve Afganistan?daki savaşlarının artık Amerika?nın evlatları için piknik olmayacağını, diğer ülke vatandaşlarının işgalci Amerikan askerlerini ellerinde çiçeklerle karşılamayacağını anlayan Amerikan ailelerinin duygularına hitap edebilmeyi başardı.
Obama bu gerçeği anladı ve seçim kampanyasında bu beklentilere cevap vermeye çalıştı, Amerika?nın aptalca politikalarına karşı öfke duyan geniş kesimleri kendi yanına çekmeyi başardı.
Amerika?nın tehlikeli bir yol ayrımında olduğunu gördü
Obama?nın Amerikan halkına yönelik söylemi, ABD?nin ülkenin geleceğini şekillendirecek bir yol ayrımında olduğu mesajını verirken bir çoklarının rüyalarını da kabusa çevirdi. Obama, sade Amerikan vatandaşının yaşamındaki siyaset ve toplumsal unsurların rolünü anladığını gösterdi. Rakibinin ekonomi konusunda hiçbir şey bilmediğini kanıtlamakta başarılı oldu, ekonominin insanların hayatında siyasetten ve dış politikadan daha önemli olduğunu gösterdi. Seçim kampanyasını, ekonominin siyasetten daha öncelikli olduğu düşüncesi üzerine kurdu. Bu da onun seçim kampanyasında başarılı olmasındaki başlıca faktörlerden biriydi.
Gençlere yöneldi
Obama, gücü kutsallaştıran modern Amerikan tarihinde seçim kampanyasını neredeyse bütünüyle gençler üzerine kuran ilk başkan adayıydı. Seçim sonuçları açıklandığında 30 yaş altındaki gençlerin %67?sinin oylarını aldığı gerçeği netlik kazandı.
Obama kadar gençlere yönelen ve bütün kampanyasını gençler üzerine kuran başka bir başkan adayı Amerika?ya gelmiş değil. Şu ana kadarki başkan adayları, gençlerin oylarına bel bağlamanın geçici heveslere sahip değişken insanlar olması, siyaseti sevmemeleri ve onu anlamamaları nedeniyle mümkün olmadığını düşünmüşlerdi.
Obama, gençlerin sadece kendilerine doğru bir şekilde hitap edecek kişilere ihtiyacı olduğunu gördü, ve gençlerin kalbine gidecek yolun en kestirme olan yolu, interneti bulmayı başardı. 2008 seçimlerinin gerçek kazananı internet oldu.
Teknolojiyi kullanmayı becerebildi
20. yüzyılın başında radyo, Amerikan başkanlık seçimlerinin gidişatını belirleyen icat olmuştu. Çünkü radyo, Amerikan başkanlarına, seçmenlerine doğrudan hitap edebilme imkanı sağlamıştı. 20. Yüzyılın ikinci yarısına geçildiğinde ise radyonun yerini TV aldı. Seçmen başkan adayını görebildi, seçim kampanyası boyunca onu dinledi ve seyretti. 21. Yüzyıl ise internet çağı oldu. Bu çağda seçmen başkan adayını sadece görmek, işitmek ve seyretmekle kalmadı aynı zamanda onunla interaktif ilişkiye de geçebildi.
Ancak Obama?nın rakipleri teberru toplayan, destek sağlayan, hasımlarına cevap veren, kendilerini anlatan, taraftar toplayan, gençlerin Amerikan siyasal hayatında önemli bir rolü icra edecek kadar devasa bir makineye dönüşen interneti Obama kadar kullanamadılar.
Şüphesiz Obama, çağın gereklerini ve teknolojik gelişmeyi seçim kampanyasında oldukça aktif kullanmada başarılı oldu ve bariz bir üstünlük elde etti.
Amerikan toplumu, ?Radyo toplumu?, ?TV toplumu? ve son olarak da ?internet toplumu? aşamalarından geçti. Rakipleri, teknolojiye aşık olan Amerikan toplumunun dönüşümünün doğasını anlamada zorlanırken bu olguyu çok güzel bir şekilde kullandı.
Küreselleşme çağının seçimlerine cevap verebilmek
Geçmiş dönemlerdeki seçim kampanyaları boyunca yaygınlık kazanan vecize ?Bütün siyasetler yereldir? ifadesi oldu. Bu ifade, bugünün dünyasında doğru değil artık. Obama bu gerçeği çok iyi anladığı için seçim kampanyalarında küreselleşme gerçeğini hesaba kattı.
Obama seçim kampanyası boyunca herkese hitap etti, Amerika dışından da taraftar toplamayı başardı. Bu kişi ve kurumlar, Obama?nın bütün dünya tarafından sevildiği ve istenildiği konusunda eşi görülmedik bir ikna kampanyası başlatarak seçmen üzerinde büyük bir medyatik baskı oluşturdular. Bunun yanı sıra o, Amerika?nın karşı karşıya kaldığı sorunların sadece içerde olmadığı, bu sorunların ve meydan okumaların bir kısmının da dışarıdan geldiği yönündeki hissiyatlara da hitap edebilmeyi başardı. Bazıları lisan-ı haliyle, ?Dünya Obama?yı başta görmek istemektedir ve dış politikadaki en iyi seçenek budur.Öyleyse niçin Obama?yı seçmeyelim, belki de bu içerde bizim yararımıza olacaktır.? dedi.
Sade insanların umutlarını diriltti
Obama?nın yaptıklarını abartmak belki de doğru olmaz. Ancak insaf, Amerika?daki zayıf ve basit insanların umutlarını dirilttiğini söylemeyi gerektiriyor. George Bush, Amerikan toplumundaki bir çok insanın umudunu öldürmüştü. Umut, bu insanları orada bir araya getiren Amerikan rüyasının omurgasını oluşturmaktadır. Yarının Amerikasının bugünün Amerikasından farklı olacağı yönündeki inançtır umut..Kriter daima Amerikan insanının çıkarıdır, yoksa Amerika?nın insanlığa olan faydası değil.
Obama, seçim kampanyasından zaferle çıkmasının ardından Amerikan halkına yaptığı ilk konuşmada basit insanların anlayabileceği şekilde basit kelimeler kullanmıştı: Yes we can (evet yapabiliriz)..George Bush ve neo-muhafazakarlar ise sade insanları, Amerikanın toplumsal ve siyasal yaşamından uzaklaştırmayı başarmış, bu ülkenin geleceğini inşa etmeye katkıda bulunmalarını engellemişti.
Obama ise yeniden Amerikan siyasal yaşamına katılmalarının kendilerine umut vereceği düşüncesini oluşturmayı başardı. Bu neredeyse bir rüya gibi algılanıyordu, çünkü başkanlığa adaylığını koymak bir şey, Washington?da çıkarlar ormanına yükselmek başka bir şeydi.
ABD?deki farklı baskı ve çıkar grupları sade insanların ülkenin yönetiminde aktif rol almasına kolayca göz yummayacaktır. Ancak Obama, bu umudu yeşerterek iktidar koltuğunu elde etmeyi başardı. Nitekim ortaya çıkmıştır ki Obama, sade insanların bağışları ve destekleriyle iktidara gelmiş, seçimleri temelde onların katkılarıyla kazanmıştır. Onlar sayesinde 650 milyon dolardan fazla para topladı. Bu, Amerikan seçim tarihlerinde bir ilki temsil etmektedir.
Örgütlü bir seçim kampanyası organize etti
Obama?nın kampanyası gerek yönetim metodu gerekse düzenlenme biçimi açısından idealist bir kampanyaydı. Kampanyada görev alanlar müthiş çalıştı, bir an bile gevşeklik göstermediler, uzmanlardan her alanda yararlandılar, Amerikan toplumunun her kesimine nüfuz ettiler, tek bir oyu bile görmezden gelmediler.
Obama?nın bu aşamaya ulaşması, çalışmayı kutsayan Amerikan toplumundaki başarı için gayret etmek ve cehd göstermek gerektiği yönündeki değerleri yeniden teyit etmiş oldu. Şüphesiz bütün işler Allah?ın izni ve onun takdiriyle olmaktadır, ancak vahyinde bildirdiği gibi çalışanların emeklerini zayi etmeyeceğini bizlere bildiriyor. Obama, seçim kampanyalarında aslında başarıya en kestirme yoldan ulaşmanın geçerli olduğu bir çağda geleneksel çalışma metotları olan çalışma, uzmanlıklardan ve tecrübelerden yararlanmak gibi değerlerin halen başarıyı meydana getirebildiğini göstermiş oldu.
En iyi seçim
Seçim kampanyası boyunca Obama, gerçeğe ve olaylara yatırım yapmayı zekice becerebildi. Derisinin rengini, geçmişini, büyükanne ve dedelerine sevgisini, onlardan ayrı olması nedeniyle duyduğu hüznü çok iyi kullandı. Amacı toplumun sempatisin kazanmak için onların hissiyatını yakalamaktı, onlarla çarpışmak değil.
Çarşamba sabahı kazandığını duyduğunda konuşmak için Demokratlar açısından son derece anlamlı bir yer seçti. Grand meydanı, siyahların kamusal hayata katılımı ve Amerikan toplumunun geri kalanıyla eşitlik ve sivil haklar mücadelesi verdiği, 1968 yılında Demokrat Parti?nin ayrışma yaşadığı ve ikiye bölündüğü meydandır.
Grand meydanı polisin göstericilere karşı karanlık yüzünü gösterdiği mekanlardan biri ve o dönemde bir çok insanı öldürdüğü ve yaraladığı alandır.
1968 yılında meydana gelen olaylar döneminde bulunmuş, olayları görmüş ve olaylara tanıklık etmiş kişilerin de çok iyi bir şekilde değerlendireceği gibi beyaz olmayan bir başkanın seçim zaferini ilan etmesi açısından oldukça zengin materyallerle dolu ve çok manidar bir yerdir burası.
Obama bu meydanda sadece kendisinin kazandığını insanlara duyurmak değil, Demokrat Parti?nin bölünme yaşadığı meydanda Demokratların bölünmeleri sayfasını kapattığını göstermek istemiş, yakın dönemde ırklar arasındaki eşitlik nedeniyle meydana gelen çatışmaların artık sona erdiğini ima etmek istemiştir.
Bunlar, bugünden itibaren dünya siyasetini yönetecek olan kişinin önemli olaylara ilişkin algısını kavramak için zamansal ve mekansal göstergelerdir. Elbette bu güzel göstergelerin seçiminin Obama?nın seçimleri kazanmasında ve başkalarının gözünde en iyi imajı yakalaması noktasındaki payı yadsınamaz.
Güzel ahlaka bağlı kalmadaki başarısı
Barak Obama, seçim kampanyasının ilk dönemlerinden itibaren Amerikan toplumuna güzel ahlaklı bir insan olduğunu ve siyasetin de ahlakla birlikte yürüyebileceğini kanıtladı. Seçim kampanyasının her anında bunu göstermekle yetinmedi aynı zamanda Amerikan seçim tarihinin hiçbir döneminde görülmedik şekilde yeni bir üslup geliştirdi: Rakiplerin gerektiğinde övülmesi, sana zafer getirebilir.
Aylar önce meydana gelen ilk tartışmalarda Obama ?McCain; .......söylemekte haklıdır.? ifadelerini en az 13 kez kullandı. Analizciler ve yorumcular bunu zayıflık alameti olarak görmüşlerdi ancak Amerikan toplumu bu sözleri başka şekilde algıladı. Obama?nın özgüvene sahip ve uygun bir şekilde davranan bir insan olduğunu gördü. Amerika?nın yaşadığı ekonomik ve finansal kriz Amerikan halkına, iyi davranışlı insanlar ve liyakat sahibi kişilerin yeniden ülke yönetimine gelmesi gerekliliğini hissettirdi. Obama, bunu seçim kampayasında kendisi lehine kullanmayı çok iyi bildi.
Obama?nın kazanması, zorunlu olarak Arap ve İslam aleminin gelecekte Amerikan yönetiminin sempatisini kazanacağı, onun iyi muamelesine maruz kalacağı ya da Amerika?nın İslam?a ikbal edeceği, halkının Müslüman olacağı anlamına gelmiyor. Kısa vadede beklenen şey bu değil. Ancak biz, bu makalede Obama?nın niçin kazandığını açıklamaya çalıştık, ?Obama?nın kazanmasının ne anlama geldiği?ni değil.
*Uluslararası Amerika ve Batı Araştırmaları Merkezi Müdürü, Uluslararası İlişkiler Uzmanı
Bu makale İslam Özkan tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.