İki oturum halinde gerçekleştirilen panele daha önce 2008'in Ağustos ayında AK-DER tarafından yayınlanan 'Örtülemeyen Sorun: Başörtüsü' kitabının yazarları kitaptaki yazılarının bir nevi özetini sundular.
Sitemiz yazarlarından, Edebiyatçı-yazar Yıldız Ramazanoğlu açılış konuşmasını yaptığı panelde başörtüsü zulmünün insani boyutta yol açtığı sorunlar üzerinde durdu. Müslüman kadınların bilinçli bir ayrımcılığa tabi tutulduğunu belirten Ramazanoğlu, yasağın maddi ölçekte ciddi kayıplar ve gerilimler oluşturduğunu söyledi. Bu süreçte başörtülülerin adeta 'dünya sürgünleri' olarak yeryüzünün çeşitli bölgelerine okumak için gitmek durumunda bırakıldığını ifade eden Ramazanoğlu, Gülşen Demirkol'un yakın bir zaman önce Ekin yayınlarından çıkan '28 Şubat Sürgünleri' isimli kitabına göndermelerde bulunarak başörtülü Müslüman kadınların öykülerini özetledi.
28 Şubat sürecinin önceki dönemde gerçekleştirilen başörtüsü yasağından zihniyet olarak hiçbir farkının olmadığını da söyleyen Ramazanoğlu 'Bu, hukuki bir meseleden ziyade düpedüz zihinsel-travmatik bir durumdur.' diyerek yasağın hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını ve tamamen otoriter-faşizan zihniyetin bir tezahürü olduğunun altını çizdi. Ramazanoğlu, devletin kesinlikle bir dini bulunduğunu ve bunun da pozitivizm olduğunu söylediği konuşmasında devletin agnostik ve ateist bir din arasında gelip-gittiğini ve ayrıca sosyolojik durum dolayısıyla İslam'ı da buna göre manipüle etmek istediğini ve geniş kitlelere de bunu dayata geldiğini kaydetti.
Ramazanoğlu'nun açılış konuşmasından sonra yöneticiliğini Neslihan Akbulut'un yaptığı panelin birinci oturumunda ise Bekir Berat Özipek, Alev Erkilet ve Fatma Benli birer sunum yaptılar.
Bekir Berat Özipek yasağın hukuki boyutta eleştirisini yaptığı konuşmasında 'başörtüsü sorunu Türkiye'de kronikleşen insan hakları sorunun bir parçasıdır' dedi. Sorunun çözümünü sağlayacak çeşitli hususlar üzerinde de duran Özipek, nihai çözümünün devlet cihetinden başörtülü-başı açık ayrımının ortadan kaldırılarak hak kayıplarının tazmin edilmesi yoluyla ancak sağlanabileceğini söyledi.
Konuşmasında yasağın hukuki boyutuna değinen Fatma Benli de, yasağın hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını ifade etti. Gelinen aşamada sorunun insani boyutta yol açtığı acılara da örnekler veren Benli, çözüm açısından sivilleşmenin önemi üzerinde durarak farklı kesimlerin empati ve dayanışma zemininde her türlü hak gaspına karşı birlikte mücadele etmeleri gerektiğini söyledi.
Sunumunda sorunu toplumsal dışlama açısından ele alan Alev Erkilet ise toplumsal dışlamanın ekonomik, siyasal katılım ve küresel olarak temel üç boyutunun bulunduğunu ve bugün Müslümanların dünyanın dört bir yanında toplumsal dışlanmaya maruz bırakıldığını söyledi. Buna bir örnek olarak emperyalizmin İran ve Afganistan'a saldırı gerekçelerine bakılabileceğini ifade eden Erkilet, 'Kadının örtüsü metaforu üzerinden Müslüman toplumları topyekûn dışlanıyor.' dedi. Tartışmaların yoğunluğuna karşın çözümün neliği veya nasıllığının sürekli atlandığını da kaydeden Erkilet, asıl olanın tartışmada çözüm dilinin nasıl olduğu ve ne tür çözüm önerilerinin gündemleştirildiğine bakmak olması gerektiğini söyledi. Bu bağlamda sosyoloji açısından bakıldığında mağdurların, mazlumların sorunlarının kolay kolay çözüme kavuşmadığını belirten Erkilet, mazlumların ya da mağdurların ağlamaklı ve pasif değil, aksine kendi sorunları üzerinde inisiyatif sahibi özneler olmalarının ve güç odakları karşısında onları çözüme zorlayacak bir mücadele oluşturmalarının öneminin altını çizdi. Son olarak Erkilet, sorunun tekil boyutta/tek başına değil genel özgürlükler bağlamında ele alınması gerektiğinin önemini belirterek konuşmasını şu vurguyla tamamladı: 'Tartışma, kesinlikle darbe anayasasıyla birlikte ele alınmalı. Darbelerin getirdiği özgürlükler de, sınırlamalar da çarpık bir zihniyetin ürünüdür ve bütünsel bir özgürleşme açısından hiçbir değer taşımamaktadır.'
Betül Avcı'nın başkanlığını yaptığı ikinci oturumda ise Ferhat Kentel, Ayşe Başıbüyük ve Salih Öğüt konunun siyasi, dini boyutlarını ve Avrupa'da algılanış biçimlerine dönük birer sunum yaptılar.
Ferhat Kentel, başörtüsünün tıpkı Kürt meselesi gibi bir sistem sorunu olduğunu belirttiği konuşmasında sistemin baskıcı ve dayatmacı yapısına dikkat çekerek herkesin ehlileştirilmek istendiğini söyledi. Eğitimden de özellikle bunun amaçlandığını ifade eden Kentel, ancak Kürdün sokakta Kürtçe konuşması, Ermenilerin çocuklarına Ermeni mezalimini anlatmaya devam etmesi ve Müslüman kadınların başörtüsü ile eğitimde ısrar etmelerinin sistemi ve özellikle de askeri bürokrasiyi neredeyse çıldırttığını belirterek şöyle dedi: 'Bu ülkede Kürt sorununu doğuran zihniyet hangi zihniyetse, başörtüsü sorununu üreten de aynı zihniyettir.' Kentel ayrıca 'Türkiye'de modernlik yalan ve kurgudan ibarettir' dediği konuşmasında modernist projenin evrensellik iddiasının da artık iflas ettiğini kaydederek sorunun çözümünün ancak 'yeni bir dünya mümkün' sloganıyla harekete geçen çeşitli özneler arasında kurulacak empati ve dayanışma temelinde birlikte mücadele etmekle mümkün olabileceğini söyledi.
Ayşe Başıbüyük ise Avrupa'da okuduğu zaman zarfı içerisinde karşılaştığı durumları anlattığı konuşmasında sorunun Avrupa'da tartışılıyor olmakla birlikte Türkiye'de yaşanan çarpıklıkların söz konusu olmadığını söyledi. Çoğu Batılı feministlerin örtünmeyi kölelik ve çıplaklığı ise özgürlük addeden yaklaşımların etkisinde olduklarını da hatırlatan Başıbüyük, Müslüman kadınların tesettürünün de aile baskısına ya da ataerkil sisteme yoğrulduğunu ancak Avrupa'ya okumaya giden başörtülülerin kendilerini ifade etmeye başlamasının bu algıyı değiştirmeye de başladığını söyledi.
Son konuşmacı olarak söz alan ve sunumunda meselenin dini boyutunu üzerinde duran Salih Öğüt de devletin İslami değerlere dönük sistematik saldırılarına rağmen onun istediği yönde fetva vermeye soyunan çeşitli ilahiyatçı profesörlerin çarpıklıklarına dikkat çekerek başörtüsünün başta Kur'an olmak üzere bütün dinî kaynaklarda farz olduğunu ve dolayısıyla İslam'ın bu konuda tartışmaya yer vermediğinin altını çizdi.
Haksöz-Haber'in bildirdiğine göre Oturumlar boyunca dinleyicilerin de interaktif olarak soru ve katkılarıyla yer aldığı panel, serbest kürsüye müteakiben sona erdi.