1987'de yayınladığı 'MİT raporu' ile istihbarat örgütleri içindeki illegal yapılanmaları ve 'derin devlet' konularını ilk kez açıkça işleyen MİT Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür dün gece katıldığı 'Arena' programında Deniz Feneri operasyonu, Ergenekon ve Susurluk'a ilişkin iddialarda bulundu. Deniz Feneri operasyonunun Ergenekon'un rövanşı olduğunu kaydeden istihbaratçı Eymür, Susurluk skandalına gereken önem verilmediği için Ergenekon'da bugünkü manzaranın ortaya çıktığını söyledi.
'Zamanında Susurluk'a gerekli önem verilseydi hatta birinci MİT raporunda belirtilen önlemler alınsaydı bugünkü manzara ortaya çıkmazdı' diyen Eymür şöyle konuştu: 'Susurluk bir organize suç örgütü idi. Bunlar hem devlet görevlisi idi hem de menfaat gruplarının içerisinde idiler. 'Sen ölüm listesindesin' deyip listede çıkartmak için para istiyorlardı. Susurluk kazası olmasaydı bu grubun varacağı nihai noktayı ikinci MİT raporunda da belirttik. Hedefleri devleti ve siyaseti ele geçirmekti. O yüzden bugünkü Ergenekon operasyonu önemli.'
VELİ KÜÇÜK'Ü UYARDIM
Veli Küçük'ün emekli olduktan sonra MİT, Dışişleri ve askeri yetkililer tarafından Azerbaycan ve Kuzey Irak'taki faaliyetleri nedeniyle ikaz edildiğini belirten Eymür, 'Hatta korumaları alındı lojmandan çıkartıldı. Bende kendisini uyardım. Alparslan Aslan ve Cumhuriyete atılan bombalarla ilişkisi olduğu ıspatlanırsa sıkıntılı bir hayat bekliyor Veli Küçük'ü. Faili meçhuller konusunda Veli Küçük bir iki kere 'Benim bölgeme getirip atıyorlar bu adamları deyip' bana yakındı. Cem Ersever öldürüldüğünde 'Beni de öldürebilirler' diye bir korku dönemi yaşamıştı. Ama öyle söylemesi de gerekmiş olabilir' şeklinde konuştu.
YENİ GÖZALTI OLABİLİR
Ergenekon örgütü konusunda başka gözaltıların da olabileceğini belirten Eymür, 'Bence hakiki bir örgütlenme bu kadar kısır olamaz. Bunun daha geniş olması gerek. Başka gözaltılar olabilir' dedi.
DENİZ FENERİ ERGENEKON'UN RÖVANŞI
Deniz Feneri operasyonunun Ergenekon'a karşı yapılan bir espiyonaj (casusluk) faaliyeti olabiliceğini söyleyen Eymür şunları kaydetti: ' Ergenekon operasyonu da espiyonaj faaliyeti olabilir. ABD karşıtı herhangi bir Avrupa ülkesinin espiyonaj faaliyeti olabilir. Aynı şekilde Deniz Feneri operasyonu da Almanya'dan çıktı. Sanki Ergenekonun rövanşı gibi geldi. Sonu Başbakan'a kadar uzanan bir dava. Nerden çıktı? Almanya'dan... Ergenekon'un kim üstüne gidiyor? Bugünkü hükümet. Bugünkü hükümeti de ne kıstırabilir? Deniz Feneri davası. Bu yönde bir espiyonaj faaliyeti olabilir. Zaten iyi bir istihbarat servisi neyi niçin yaptığı anlaşılmadığında iyidir.'
YEŞİL ÖLDÜRÜLDÜ, YAŞASAYDI ÇOK KİŞİYİ YAKARDI
Abdullah Çatlı'nın MİT'e çalıştığını aynı zamanda uyuşturucu işi içinde olduğunu da söyleyen Eymür, şöyle devam etti: 'Bu grup bizim kontrolümüz dışında idi. İstedikleri kişiyi öldürebiliyorlardı. Mehmet Ağar ile Tarık Ümit konusunda bir kez konuştuk. Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesinden sonra Ağar bana 'Bu tosunları Azerbaycan ve Güneydoğu'ya göndereceğiz' demişti. MİT'de çalışan Tarık Ümit'i yine devlet içindeki bir grup kandırarak götürdü. Kimlerin bu şi yaptığı sonra anlaşıldı. İbrahim Şahin'le görüştürülecek diye götürülmüştü. Ümit'in yaşadığını sanmıyorum. Yeşil'de öldü. Ümit'in öldürüldüğünden ne kadar eminsem Yeşil konusunda da o kadar eminim. İkisi de öldü. Yeşil, Jandarma ve polise çalıştı. Uyuşturucu kaçakçıları infaz ediliyordu. Bazılarından para alınıyordu. Bu paraların bir kısmını İbrahim Şahin'e verdiğini biliyorum. Yeşil yaşasaydı bir çok kişinin pisliğini ortaya çıkaracak bilgiye sahipti. Herkesin başı derde girebilirdi.'
ÖCALAN'A SUİKAST DÜZENLEDİK
Abdullah Öcalan'a Suriye'de suikast düzenlediklerini anlatan Eymür 'Suikastın başarılı olamamasının nedeni evin önünde başka arabalar vardı, bizim bıraktığımız araç 150 metre ileriye park etmek zorunda kaldı. Orada infilak edince suikast başarısız oldu. Öcalan'ın Suriye'den çıkartılmasında bu suikast planının önemli rolü oldu.