Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İşte Ergenekon duruşmasının tutanakları..

Silivri'de görülen Ergenekon davasında neler konuşuldu, neler yaşandı. İşte kelimesi kelimesine mahkeme tutanaklarından ilk 2 duruşmada yaşananlar...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-24 15:38:00

İşte Ergenekon duruşmasının tutanakları..

Tüm Türkiye'nin yakından takip ettiği Ergenekon davasında konuşulan ve yaşananların bir kısmı duruşmayı takip eden ajanslar tarafından kamuoyuna aktarıldı. Mahkemede yapılan konuşmalar ve yaşananların tamamı ise tutanaklara geçirildi.

İşte kelimesi kelimesine mahkeme tutanaklarının tamamı...

 

TC.
İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
BEŞİKTAŞ / İSTANBUL
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ )



DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209
CELSE NO :1
CELSE TARİHİ :20.10.2008

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909
ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :BURAKHAN ERGİN 93829
13.Ağır Ceza Mahkemesinin daha önce tensip tuanağı gereği yapılmasına karar vrilen Silivri Cezaevi Hudutları içerisindeki mahsus salonda duruşmaya başlandı.
Tutuklu sanıklar tamamiyle, tutuksuz sanıklardan ALİ YİĞİT, AYŞE ASUMAN ÖZDEMİR, HAYRULLAH MAHMUD ÖZGÜR , HAYRULLAH MAHMUD ÖZGÜR bilahare gelip huzura alındığı anlaşıldı, ZEKİ YURDAGÜL ÇAĞMAN, TUNCAY HACIBEKTAŞOĞLU, SAİPİR DEBZLELVİTZE , EMİN CANER YİĞİT, SEDAT PEKER, FERİT İLSEVER, İLHAN SELÇUK, FUAT TURGUT ASIM DEMİR, ERDAL İRTEM,RECEP GÖKHAN SİPAHİOĞLU ,RECEP GÖKHAN SİPAHİOĞLU?nunda bilahare geldiği görüldü, TUNCAY HACIBEKTAŞOĞLU?nun da geldiği görüldü.Sayılanların dışındaki tutuksuz sanıkların hazır oldukları anlaşıldı.

Sanık müdafiileri huzura alındığında çok sayıda oldukları , duruşma salonu ve kendilerine ayrılan yerlere sığmadıkları , bir kısmın ayakta kaldığı gözlendi.

Sabah yapılıp,daha sonra ara verildiği oturuma 1 saatlik öğlen saati sonucunda tekrar kaldığı yerden ve aynı ortamda devam olundu.

Dosyanın yapılan yargılamasında sanıkların sayısı ve güvenliği bakımından Silivri Kapalı Cezaevi Kampüsünün içerisinde bulunan duruşma salonunda icra edilmesine Tensipte karar verilmiş idi, bu nedenle hem insan haklarına saygılı ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi hemde cezaevi kampüsünün güvenliğinin bir arada yürütülmesi zorunluluk arzetmektedir,bu itibarla İddianame ve delillerin kapsamı , tüm delil klasörleri ve iddianamenin sanıklar ve/veya müdafiilerine dijital ortamda verilmiş olması, sağlıklı bir savunmanın yapılabilmesi için bilgisayar kullanılmasının gerekliliğinin açık olması ve duruşmaya kamuoyunun ilgisinin fazla olması dikkate alındığında; gerek tutuklu, gerek tutuksuz sanıkların, gerek duruşmayı takip edecek olan basın-yayın organlarının , gerek ulusal veya uluslararası izleme kurullarının, gerekse duruşmayı izleyecek olan kişilerin sayısının çok fazla bir yekun

Esas No: 2008/209 sayfa:2

tutması gözönünde bulundurularak, duruşmanın aleniliği ve adil yargılama hakkını sağlayacak ve insan haklarına saygılı bir duruşmanın yapılabilmesi ve bu arada kampüs içerisindeki güvenliğin gözetilmesi ve bugün oturum açıldığında salonda gözlenen ortam dikkate alınarak aşağıdaki ara kararlarının alınmasına gerek duyulmuştur.
G.D:
1- Yargılama yapılacak duruşma salonunun tadilat sonucu azami ölçüde büyütülmüş, teknik cihazlarla donatılmış ve 60 Avukat 88 sanık ve 79 izleyici koltuğu ancak tahsis edilebilmiştir, bu nedenle ;

Yargı çevremiz içerisinde bu özelliklere sahip bir başka duruşma salonunun bulunmaması , bu aşamadan sonra yeni bir duruşma salonunun tefriş edilmesinin yargılamayı uzatacağı, sanıkların ve özellikle tutuklu sanıkların savunmasının daha da geç tespit edilmesi sonucunu doğuracağı, tüm tutuklu sanıkların bulunduğu Silivri Cezaevi dışındaki bir başka yerde duruşmanın yapılması durumunda , tutuklu sanıkların nakillerindeki olası güçlük ve yargılamanın ana sujesi olan bu sanıkların nakil durumunda sağlık durumlarının bozulabileceği ve yorgun düşebilecekleri , dolayısıyla en yakınlarında bulunan duruşma salonunda savunmalarının tespit edilmesinin İnsan Haklarına daha uygun, Adil Yargılamaya katkı sağlayacak çözümlerden biri olduğu göz önünde bulundurularak duruşmanın Silivri Cezaevi Kampüsü içerisinde bulunan duruşma salonunda yapılmasına DEVAM EDİLMESİNE,

2- Tüm sanıklar ve müdafilerin sayısı dikkate alındığında CMK 252/1-b maddesi gereği tutuklu sanıklar ile tutuksuz sanıkların ayrı celselerde savunmalarının tespit edilmesine, ilk oturumlarda tutuklu sanıkların savunmalarının alınmaları ile ilgili gerekli işlemlerin yapılmasına, bu işlemler tamamlandıktan sonra tutuksuz sanıkların savunmalarının alınması ile ilgili işlemlere başlanmasına,

3- İlk oturuma daha başlanmadan gözlemlenen müdafii sayısının fazlalığı dikkate alınarak,hakkın kötüye kullanılmaması ve adil yargılama hakkı ilkeleri dikkate alınarak ve CMK 192,149/2,189,203 ve 252. maddeleri de göz önünde tutularak her bir sanığın en fazla 3 MÜDAFİİ İLE TEMSİL EDİLMESİNE,bu müdafilerin öncelikle kendilerine tahsis edilen kısma oturmalarına, sayısal olarak bu bölümün yetmemesi halinde izleyiciler için tahsis edilen kısmında müdafiilere tahsisine,
Duruşmayı izleyecek sanık yakınları ve basın mensupları için duruşma salonunda yer kalırsa bu yerin kullanılmasına, aksi durumda duruşma salonu bitişiğindeki alanda duruşmayı izleyebilmelerine ,

Bu itibarla;
a-Duruşma salonunun hemen bitişiğinde bulunan salonun da duruşma salonunun yetersizliği bakımından duruşma salonu olarak kabul edilmesine burada duruşma salonunda uygulanacak tüm kuralların geçerli olacağına ve bu durumun ilgililere uygun vasıtalarla tebliğine,
Duruşma salonu içerisinde arka kısımda bulunan iki ayrı monitörün birinin bu salona diğerinin ise izleyicilerin bulunduğu kısmın hemen önündeki sütuna kurulmasına,
Esas No: 2008/209 sayfa:3

b-Müdafii- Vekiller, Sanık yakınları, izleyiciler, basın mensuplarının ve ilgililerin duruşma salonuna alınamayan kesiminin duruşmayı takip edebilmeleri bakımından duruşma salonunun hemen yanıbaşında bulunan ve ( a ) nolu ara karar gereği duruşma salonu olarak kabul edilen bekleme salonuna, verilen talimatlar doğrultusunda yukarıdaki ilgililerin alınmasına, bu kişilerin duruşma salonu içerisinin görüntülerini yansıtacak mönitör ve sesli sistem aracılığı ile duruşnmayı takip edebilmelerine olanak sağlanmasına,

4- CMK 147/1-h,CMK 219 maddeleri gereği, sanık sayısının fazlalığı ve dosya kapsamı dikkate alındığında ifade ve sorgu işlemlerinin teknik imkanlardan yararlanmak suretiyle yerine getirilmesine ve tutulan bu kayıtların zaman geçirmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek Mahkeme Heyeti ve Katip tarafından imzalanmasına,
Yine CMK 52/3,58,180/5,219 maddeleri gereği tanık ve gizli tanıkların dinlenmesinde gerek duyulduğunda görüntülü ve sesli kayıt sistemlerinden yararlanılmasına ve tutulan bu kayıtların zaman geçirmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek Mahkeme Heyeti ve Katip tarafından imzalanmasına,

5- Müdafilerin duruşmalara gelip-gitmeleri sırasında kendilerine yasalardan doğan haklarını kullanmaları yönünde gerekli özenin gösterilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
Verilen bu karar gereğince tutuksuz sanıklar ve müdafiileri salondan ayrıldı.
ŞEBNEM KORUR FİNCANCI müdafii Av. Özkan YÜCEL söz aldı; Şimdi Usulü uygulamaya elbette çalışıyoruz, biraz evvel söylediğiniz şeye biz aynen katılıyoruz, burada bir yargılama yapıyoruz, gerçek nedir, doğru nedir, haklı Ya da haksız nedir bu ortaya çıksın istiyoruz, bir yargılamanın elbette ki sizin gibi karar verecek mercileri olacak meslektaşlarımız gibi savunma merciileri olacak ama bir tarafta da mağdurların haklarını koruyan şikayet edenlerin haklarını koruyan bu suçlardan işlendiği iddia edilen suçlardan zarar gördüklerini,mesele şu;Bakın biz burda savunma kısmındaki meslektaşlarımız çok fazla sayıda, sizde törelans göstermişsiniz,doğru bir şeyde vermişsiniz, 3?er tane müdafii diyorsuzun, 80 tane sanık var Ya da 60 tane tutuklu var 180 avukat edecek, biz müdahil tarafında 20 kişiyiz, 25 kişiyiz, 30 kişiyiz, şimdi bu salon içerisinde bütün avukatların birbirine saygı ve nezaket sınırları içerisinde davranması Ya da bunun temini aynı zamanda mahkemenizin görevi, bu salonda kimsenin kimseye hakaret etme hakkı yok,Bu nedenle bize yönelik hakaretler gerçekleştiğinde ki biraz evvel öyle oldu, meslektaşlarımız bizi salondan attırmak adına bize birtakım şeylerde bulundular, isnatlarda bulundular, bir takım tanımlamalarda bulundular, ben şurada olurken, başkanım söz istiyorum derken oldu bunlar yani şu salonun içerisinde ve şurada oldu,meslektaşlarım söyleyeceklerdir, o zaman, bu uyarıyı sanık vekili olan meslektaşlarımıza yapmanız gerekir ve bu tür müdaheleler noktasında biraz evvelde benzer bir müdahale geldi, bü tür müdahaleler noktasında , bizim talebimiz şimdiden daha duruşmanın başında bu tür müdahalelerin derhal zapta geçirilerek gereğinin yapılmasına yöneliktir ,mahkemenizden bunu özellikle talep ediyoruz, dedi.

Bu arada Dicle Anter, Şükran Aydın, Mehmet Atadeniz, Yakup Danış, Pervin Buldan, Cihan Sincar müdafiileri Av. Seracetin Irmak, Abdulkadir
Esas No: 2008/209 sayfa:4

Güleç, M. Sezgin Tanrıkulu, Rojat Dilsiz, ve İdris Danış tarafından ,
Yine Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir şubesi adına Alper Tunga Arslan , Ercan Demir, Bahatin Özdemir, Nergiz Tuğba Aslan , Özkan Yücel, M. Ali Koç, Aysun Koç , Züleyha Kılıç, Hafize Çobanoğlu, Nazan Sakallı, Murat Dinçer, Hülya Üçpınar, Kamil Ağaoğlu, Aysun Solakoğlu Ağaoğlu, Kemal Doğan, İbrahim Arzu, Mehmet Aktın ve Nezahat Paşa Bayraktar tarafından ,
İnsan Hakları derneği İstanbul Şubesi adına müdafileri Av. Abdulbaki Boğa, Fazıl Ahmet Tamer ve Özden Gümüştaş tarafından ,
Ahmet Türk , Osman Baydemir, Sebahat Tuncel ve Akın Birdal müdafiileri Av. Seracetin Irmak, Abdulkadir Güleç, M. Sezgin Tanrıkulu ve Rojat Dilsiz tarafından ,
İşçi partisi adına izaf eden İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Bedri Gültekin , Turan Özlü, Servet Cömert ,Yalçın Büyükdağlı müvekkilleri Av. Zerin Öztürk tarafından,
Davaya müdahil olma istemlerine havi ayrı ayrı dilekçe verdikleri,Tüm dilekçelerin dosyada bulunduğu anlaşıldı,

Yine Cumhuriyet Vakfı ve Yeni Gün Vakıf Haber Ajansı Basın Yayıncılık A.Ş adına Av.Bülent Utku, Av. Akın Atalay ,Av. Tora Pekin tarafından,
Şebnen Korur Fidancı müdafiileri Av. Özkan Yücel, M. Ali Koç tarafından,
Hukukçular Derneği adına Dernek Başkanı Kamil Uğur Yaralı tarafından verilen ve davaya katılma istemlerini içeren dilekçelerin verildiği görüldü,

Bu arada İşçi Partisi adına verilen müdahale talebine havi dilekçe konusunda Av. Zerrin ÖZTÜRK söz istedi, verildi: Geri çekiyoruz talebimizi dedi.
Vaki geri çekme talebi üzerine dosyaya sunulan dilekçe kendisine iade edildi.
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Kadir Kartal söz istedi, verildi;Tam bu sırada ve vakit harcamadan ve bu dar ortamda tabi zaten herşey gözlem altında Maalesef bir yargılama olumsuz şartlarda yapıyoruz, fakat muhterem heyetinizden sayın Sedat Sami Haşiloğlu hakkında güvenimiz olmadığı noktasında aşağıda açıklayacağım hususlar çerçevesinde mahkemeden Reddini, Çekilmesini arzetme dilekçemi arz edip size heyete arzedecem ve ondan sonrada bu Cumhuriyet Gazetesi ve ona bağlı bir şirketin ki hızlı söylediniz elinize geçmedi bu evraklar onun dışında gerek Hukukçular Derneği, Gerekse şahıs veya başka şekilde müdahale talepleri ile ilgili beyanlarımı müsadenizle arz etmek istiyorum , mahkemenizin üyesi Sedat Sami Haşıloğlu?nun tarafsızlığını şüphe düşürecek sebeplerin zuhül etmesi nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 25/1 madde uyarınca Reddetmiş olmakla, Red talebinin Ceza Muhakemesi Kanununun 27/1 maddesi uyarınca Müzekare edilerek Kabulüne , Ceza Muhakemesi kanununun 27/4 maddesi uyarınca Heyetin tamamlanması için bir başka hakimin görevlendirilmesine karar verilmesi arzımızdan ibarettir, Red gerekçelerine kısaca değinmek istiyorum zaman almamak için , Ceza Muhakemesi kanununun 25, maddesinin 1. fıkrası tarafsızlığını şüpheye düşürecek
Esas No: 2008/209 sayfa:5

sebeplerden dolayı bir hakimin Reddi ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya kadar istenilebilir, mahkemenizin üyesi Sedat Sami Haşıloğlu hakkındaki Red gerekçelerinin tamamı soruşturma aşamasında doğmuş olmakla , sorgununun başladığı ana kadar red hakkımızı kullanma imkanına sahip olduğumuzdan süresi içerisinde üyenin Reddine ilişkin dilekçemizi mahkemeye arz ediyoruz, sayın üye nezdinde gerçekleşen red gerekçelerimiz şunlardır, 26.01.2008 tarihinde sayın üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu huzurunda müvekkil sorgu için şüpheli olarak çıkıyor,kendisinden şahsına isnat edilen suçlamalarla ilgili sualler sorulmasını beklerken sayın hakim ?Buyurun Kemal Bey anlatın bakalım , siz ne anlatacaksızın ? diye bir girişte bulunuyor, bizde kendisine sayın hakimim suçlanan benim , suçlandığım konularda bütün sorularınızı cevaplandırmaya hazırım dediğinde kendisi ?Ben sizi dinliyorum? şeklinde ve tabi ki ben çok fazla aşağı yukarı 30 sayfadan ibaret bilemiyorum zamanı da iyi tutmak istiyoruz, bütün bu tutuklamaların aşağı yukarı yüzde kırkı sayın üye tarafından sağlanmıştır.Sanki sayın iddianame savcıları da aslında yerleri orası değil soruşturma savcıları olması nedeniyle evrensel hukuk ve vicdanları açısından orada durmamaları gerekir hatta ayrı biyerde durmalı ve bu kovuşturmayı başka savcıların yapması gerektiği inancındayız, öncelikle bu işlerin halolması lazım, bu işler yani usul işlemleri hallolması lazım ve adil bir kararın çıkması lazım, ben bu 30 sayfadan ibaret tek tek anlatmayacağım ve kısaca özetliyorum, sayın heyete arz ediyorum, diğer taratan katılanlarla ilgili şunları arz etmek istiyorum , dedi.
Bu arada ,Şebnen Korur Fincancı vekili Av. Ali Koç söz istedi verildi; Öncelikle Red talebi konusunda bir karar verilmesi gerekiyor, red talebi konusunda bir kara verilmeden ne başka bir talep ileri sürülebilir usulü gereğince ne de başka bir karar verilebilir, bu nedenle ayrıca biz ceza usul yasasanın sözlü yargılama usulü gereğince müdahale talaplerimizi mahkemeye sözlü olarak da sunmak istiyoruz, bizim müdahale dilekçelerimiz kısa müdahale dilekçeleridir, asıl gerekçelerimizi yüz yüzelik ve vicahilik ilkeleri gereğince sözlü olarak mahkemenize arz etmek istiyoruz, bu nedenle meslektaşımızın müdahale talepleri konusundaki talepleri alınmadan önce savunmaları alınmadan önce öncelikle red konusunda bir karar verilmesini , red konusundan sonra bizim müdahale talepleri konusundaki beyanlarımızın alınmasını talep ediyoruz, dedi, devamla,bizim müvekkilimiz Şebnem Korur Fincancı hakkında iddianame ile çeşitli sanıklara hukuka aykırı verilerin kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesine ilişkin isnatlarda bulunulmuştur, bunlardan biriside müvekkilimiz Şebnem Korur Fincancıdır, hem iddianamede, hem de klasorlörde hangi yerlerde kendisine ait kişisel verilerin kaydedildiğini belirtmiş bulunmaktayız, Ceza yasasının 135. maddesi gereğince bu suç aynı zamanda şikayete tabi bir suçtur ve usul yasasının 90. maddesi gereğince de şikayete tabi suçlar hakında iddianame düzenlenmeden önce müştekilerin bu konudan haberdar edilmeleri ve şikayet ve delilerinin sorulması gerekmektedir, iddianamede bu husus eksik bırakılmıştır, şikayete tabi suçlar bakımından iddianamede müştekilere ve mağdur edilenlere yer verilmemiştir, bu hususların gözetilmesini, müvekkilimize ilişkin kişisel verilerin kaydedilmesi dolayısıyla bazı sanıkları suçlanmasının yine aynı suçun örgüt kapsamı içerisinde değerlendirilmesi nedeniyle de tüm sanıklar yönünden örgüt üyeliği ve örgüt kurma suçu yönünden müdahillik talebimize karar verilmesini talep ediyoruz, sanırım başka meslektaşlarımızda müdahale konusunda talepde bulunacaklar , dedi.
Esas No: 2008/209 sayfa:6

Cumhuriyet Vakfı ve Yenigün A.Ş vekili Av. Bülent Utku, : İddianamede Cumhuriyet gazetesinin 3 kez bombalanmasına ilişkin bir fiil tanımlanıyor, bu fiilleri ile ilgili olarak da bazı sanıklara suç isnat ediliyor, bu fiillerle ilgili olarak biz daha önce Ankara ?da birleştirilip görülen Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması ile Danıştay saldırısının birleştirilerek görülen dosyasında müdahale talebinde bulunmuş ve bu davayı müdahil olarak takip etmiştik, yine bu dava da Cumhuriyet gazetesinin tüzel kişiliği suçtan zarar gördüğü için müdahil olarak davaya katılmamıza karar verilmesini diliyoruz,dedi.

Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı yerine yetki belgesine istinaden Hukukçular Derneği Başkan yardımcısı Av. Reşat Petek ? söz istedi, verildi:Ceza Muhakemesi kanunu 237. maddesi suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin gerekçelerini açıklamak suretiyle davaya müdahele talebinde bulunabileceklerini içermektedir, bizde 1000?e yakın üyesi 3000?e yakın organize ettiği avukat grubuyla temsilen hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, demokratik hukuk devletinin devamı yönünde çalışmalar yapma tüzüğümüzde bulunan bir derneğiz, iddianameden anladığımız kadarıyla demokratik hukuk devletini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ıskata teşebbüsten dolayı özellikle açılmış bir dava söz konusu , burada da hukuka inanan, hukukun üstünlüğü ile temel hak ve hürriyetlerini korumaya çalışan bütün bireyler zarar görmüş durumda, biz hukukçular derneği olarak ve dernek tüzüğümüzdeki amacımızın doğrultusunda burada suçtan zarar görme ihtimalimizin olduğunu düşünerek 08.08.2008 tarihinde mahkemenize müdahale talebinde bulunduk, dilekçemizde de gerekçelerimizi, İnsan hakları mahkemesinin evrensel hukuk kurallarını maddeler halinde zikrettik, burada uzatmak istemiyorum, müdahillimize karar verilmesini saygıyla arz ediyorum, dedi.
Ahmet Türk, Osman Baydemir, Sebahat Tuncer ve Akın Birdal müdafii Av. Seracettin Irmak ?dan soruldu: İddianamede ve dilekçemizde müdahale talebimizi içerir nedenleri ifade etmiştik, kısaca yine arz etmek istiyoruz, iddianamede müvekkillere dönük suikast hazırlığnın yapıldığı ifade edilmekte, bu suikast hazırlığı çerçevesinde tetikçilerin temin ettiği ve tetikçilerinde eylem hazırlığı içerisinde olduğu çok ayrıntılı bir şekilde ifade edilmektedir yine eylemin hazırlığı yapan ve eylemi yönlendiren sanıklarla ilgili yoğun telefon görüşmeleri olduğu ifade edilmiştir,örgüt suçlarında , tüm yargıtay kararlarında ve neticenin gerçekleşmesinde alınamayacağı ifade edilmektedir, dolayısıyla hazırlık hareketlerininde cezalandırılacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir,biz bu sebeplerden dolayı müdahale talaplerimize ilişkin dilekçemizde ifade ettik, bu taleplerimiz ışığında müvekkiller adına talebimizin kabulüne karar verilmesini istiyoruz, dedi.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi müdafii Av. Özlem Gümüştaş?dan soruldu: İnsan Hakları Derneği 1986 yılında kurulmuş bir dernek , kendini her türlü devletin ve hükümetin her türlü siyasi iradenin dışında ve üstünde tanımlayan gönüllü bir insan hakları kuruluşudur, hukukun üstünlüğüne inanır, ırk , dil , din , cins ayrımı gözetmeksizin herkesin düşünce ve vicdani özgürlüğünü savunur, yaşama hakkını savunur, burda yargılamasını yapmakta olduğunuz dosyada Ergenekon ismiyle tanımladığınız ve iddianamenin bir terör örgütü olduğunu değerlendirdiği davanın dosyasında bu örgütle ilgili herşeyden önce Ülkeyi kaosa sürükleyecek bir takım eylemler gerçekleştirdiği, bu eylemlerde sayısız insanımızı yitirdiğimizin değerlendirmesi yapılmaktadır, çok sayıda , aydının gazetecinin ve
Esas No: 2008/209 sayfa:7

davanın eklerinde bir takım cinayetlerin toplumun hala hafızalarından silinmeyen bir takım cinayetlerin hem delilleri hem de sanıkları bulunmaktadır,Danıştay saldırısı gibi, Behçet Cihantürk gibi, Musa Anter gibi Vedat Aydın gibi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu gibi, herşeyden önce İnsan hakları derneği olarak yaşama hakkını savunan bir insan hakları kuruluşu olarak bu örgütün yaşam hakkına dönük sağlamlarından dolayı suçtan zarar gören kurumu olduğumuz değerlendirmesinde bulunuyoruz ve bu nedenle müdahale talebinde bulunduk, bir diyebiline hem iddianamede hem dosyanın eklerinde değerlendirilen ergenekon örgütünün tetikçi kurumu olduğu değerlendirmesi yapılan TİT tarafından derneğimize çeşitli dönemlerde saldırılar düzenlenmiştir, derneğimiz 1998 yılında bu örgütle tanışmıştır derneğimizin genel başkanı Akın Birdal bu örgütün kurucusu olduğu söylenen Semih Tufan Günaltay tarafından vurulmuştur, yine 2001 yılında bu örgütün üyesi olduğu söylenen Zeki Genç İstanbul Şubemize bütün yöneticilerimiz ordayken silahlı saldırıda bulunmuş, şube başkanımız olan Eren Keskin?i öldürmekle tehdit etmiş ve bütün şube yöneticilerimizi alıkoymuştur, yine şube başkanlarımızdan Kiraz Biçici?nin 2003 yılında başkanlığını yaptığı dönemde derneğe tehdit mailleri ve tehdit mektupları göndermek suretiyle aynı tehditlerini sürdürmüştür, bu nedenle derneğimizin bu örgütten dolayı da faaliyetlerinden dolayı da mağdur olduğunu düşünüyoruz, o nedenle müdahale talabinde bulunduk, müdahale talebimizin kabul edilmesini talep ediyoruz, dedi.

Çağdaş hukukçular derneği İzmir şubesi adına Av. Ercan Demir?den soruldu:Bizim müdahil olmayı istememizin iki nedeni var, 1. nedeni teknik bir neden sayın mahkemenize sunulan dosya içerisinde mevcut, bu dosyadaki yargılamaya neden olan Ergenekon olarak tabir edilen örgütün çalışmaları içerisinde çağdaş hukukçular derneğininde fişlendiği, çağdaş hukukçular derneğine yönelik de bir takım kayıtlar ve hedef gösterici bilgiler, belgeler ve çalışmalar yapıldığına yönelik sanık Ergün Poyraz?dan elde edildiği bildirilen belgeler içerisinde bir takım belgeler vardır 330 nolu klasörde, yine sanık Fikret Emek?den elde edildiği bildirilen 18 nolu klasördeki belgeler vardır, dolayısıyla bu çalışmalar içerisinde bizim derneğimizde hedef gösterilmiş , hedef olarak gözetilmiş , derneğimize yönelikde çalışmalar olduğu iddia olarak ortaya konulmuştur, bunu bilemiyoruz tabi yargılama aşamasında ortaya çıkacak, 2. nedenimizde bizim derneğimizin tüzüğümüzde yer alan kuruluş amacına ilişkin nedenimizdir, derneğimizin tüzüğünde yer alan temel amacın insanlığın binlerce yıllık mücadelesinin ürünü olan temel kazanımların, temel hakların, demokratik toplum bilinciyle güvence altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklerin korunması için mücadele etmektir, bu keza avukatlık kanununda barolarada böyle bir görev bir genelge verilmiştir, dolayısıyla bizde bir hukuk örgütü olarak bu davanın niteliği bellidir, bu davanın niteliği gereği bu hukuk örgütünün bu davada taraf olmasının tarifsel bir sorumluluk olduğu düşüncesiyle ve iddiasıyla bu davada müdahil olmayı talep ediyoruz, şimdi tabi bu dava ile ilgili kamu oyunda, hukuk örgütlerinde, hukukçular arasında, siyasi görüşler arasında çok farklı, çok ciddi çatışmalar, tartışmalar yaşandı, şimdi bu davada taraf olmak bu Ülkenin AKP?li ve Ergenekoncular arasında ayrılması anlamına gelmemektedir, özellikle bunu belirtmek istiyoruz, bizim müdahalemizin temel kaynağı, bizim müdahalemizin temel nedeni Türkiye?de bizim neredeyse Cumhuriyetin kuruluşuna yakın bir dönemde tarihsel olarak bütünleşmiş Kontür Gerilla örgütlenmesinin, Türkiyenin Nato?ya üye olmasıyla birlikte özellikle perçinlenmiş ve yapılanmış Kontür Gerilla örgütlenmesinin
Esas No: 2008/209 sayfa:8

Türkiye?de günümüze kadar deşifre edilmiş , ortaya çıkarılmış ama bir yargılama faaliyetiyle muhatap kılınamamış olmasından kaynaklanan sürecin Ergenekon davasıyla bir umut, bir parçasıyla ortaya çıkarılması ümididir, bizim yaklaşımımız, ancak biz kamu oyunda özellikle iddianamenin ortaya çıkış sürecinde iddianamenin servis edilen yanlarıyla kamu oyunda tartışılan yanlarıyla Kontür gerilla örgütlenmesinin üstünün örtülüp , insanların özel hayatlarınında dahil edildiği, magazinsel bir yansımayla, ergenekon örgütünün gerçek yapısının, eğer bu örgütün adı ergenekon örgütü ise , gerçek yapısının karartılmaya çalıştığının dolayısıyla gerek iddianamede ve gerek bu davaya sayın iddia makamının sunmuş olduğu delil ve belgeler ile kontür gerilla örgütlenmesinin ortaya çıkarılmasına yönelik gerçeği sulandırmaya da yönelik bir takım çalışmaların olduğunu, çabaların olduğunu ve iddia makamının bu yönde yetersiz kalacağını düşündüğümüz için buz dağının görünen yüzü olan bu örgütlenmenin gerçek yapısının, gerçek niteliğininde kovuşturma aşamasında ortaya çıkmasını sağlamak bakımından sayın mahkemenize kovuşturma sürecinde müdahil olarak katkıda bulunmak adına müdahale talebimizin kabul edilmesine karar verilmesini talep ediyoruz, dedi.
Dicle Anter, Şükran Aydın, Mehmet Atadeniz, Yakup Tanış, Pervin Buldan ve Cihan Sincar müdafii Av. M.Sezgin Tanrıkulu?ndan soruldu: Müvekillerden Dicle Anter Musa Anter?in oğludur, öldürülen Musa Anter?in oğludur, müvekkillerden Şükran Aydın Diyarbakır?da 5 Temmuz 1991 tarihinde öldürülen Berat Aydın?ın eşidir, yine müvekkillerden Mehmet Atadeniz ve Yakup Danış Silopi?de 25 Ocak 2001 ?de kaybedilen ve halen cesetleri bulunamayan Sedat Danış ve Ülkü Deniz?in kardeşleridir, yine müvekkillerden Pervin Buldan 3 haziran 1994 tarihinde İstanbul?dan kaçırılıp daha sonra cesedi bulunan Savaş Buldan?ın eşidir, yine müvekkillerden Cihan Sincar eski DEP milletvekili Mehmet Sincar?ın eşidir, Mehmet Sincar 4 Eylül 1993 tarihinde Batman ilinde öldürülmüştü, iddianamede sanıkların içinde bulunduğu suç örgütü tarif edilirken , bu örgütte uzun yıllardır devlet içerisinde örgütlenerek faaliyet yürüttüğü , belirledikleri siyasi hedefler doğrultusunda birçok kanlı eylem ve cinayet gerçekleştirdikleri, yine örgüt üyelerinin devlet üst yönetiminde görevde oldukları ve görevde oldukları süre zarfında bu faaliyetlerini illegal bir şekilde sürdürdükleri gözetilmektedir,biraz önce saydığım cinayet olayları halen faili meçhuldur ve failleri yakalanmamıştır, sanıkların kurucusu , yöneticisi ve içinde bulundukları suç örgütü tarafından bu cinayetler işlenmiştir, iddianamede yer yer buna ilişkin tespitler vardır, bu nedenle müvekkillerimiz bu suçun ve bu örgütün mağdurlarıdırlar, usulün 237. maddesi uyarınca müdahale talebinde bulunuyoruz, ayrıca usulün 238. maddesi uyarınca sözlü bir talebimiz var , ben aynı zamanda Diyarbakır barosunun başkanıyım, barolar avukatlık yasasının 76. maddesi uyarınca Demokrasiyi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumakla amaçlandırılmış bir hukuk örgütüdür, meslek örgütüdür, ayrıca 1136 sayılı avukatlık yasasının 95. maddesinin 21. fıkrası baro yönetim kurullarına hukukun üstünlüğü ve insan haklarını korumak ve bu kararlara içtenlik kazandırmak görevini vermiştir, sanıklar içinde bulunduğu örgüt demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına karşı konuşlandıkları açıktır ve içinde bulundukları örgüt insanlığa karşı suç işlemek amacıyla kurulmuştur, biz bu amaçla Diyarbakır Barosu olarak sözlü olarak müdahale talebinde bulunuyoruz, esas itibariyle Türkiye?de yargının işlevselliği bakımından savcılık her ne kadar kamu oyunu temsil ediyor ise de işlevi bakımından burada kamu daha çok Devlet anlamında gelmektedir, burada toplumu koruyacak
Esas No: 2008/209 sayfa:9

toplumun hukukunu koruyacak toplum adına iddialarını ileriye sürecek başka bir makama ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz, bu makamda bize göre münhasıran bu işle amaçlandırılmış ve yasayla görevlendirilmiş barolar olmalıdır, bu nedenle Diyarbakır barosu da içinde bulunuduğu koşullar içerisinde bu suç örgütünün kurulduğu yıldan beri çok fazla bir şekilde mağdur olmuş insanların bulunduğu yerde örgütlenen bir barodur, bu nedenle Diyarbakır barosu olarak da bu sanıkların özellikle 1999?dan önce işledikleri suçların açığa çıkması açısından bu konudaki bilgilerimizi , belgelerimizi, görgülerimizi ve deneyimlerimizi mahkeme ile paylaşmak ve bu amaçlada adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmak amacıyla müdahale talebinde bulunuyoruz, Diyarbakır barosunun da müdahale talebinin kabulünü talep ediyoruz,dedi.
Müdahale talepleri konusunda görüşleri sorulan İddia Makamı : Suçtan zarar gören konumunda olan Cumhuriyet gazetesi Vakfının müdahillik talebinin Kabulüne, şu anda müttalip olduğumuz diğer müdahale talepleri ile ilgili dilekçeler incelendikten sonra mütaamızı bildireceğiz, dedi.
Sanık Kemal Kerinçsiz vekili Av. Kadir Kartal söz istedi, verildi: İçerisinde bulunduğumuz ortamda maalesef bu sadece şu ortamı değil Türkiye?nin siyasi sosyal ekonomik kültürel bilgi ve teknoloji alanlarında kamu vicdani kan ağlıyor, hukuk öngöremez hale gelmiştir ve siyaset hukukun önüne geçmiştir, bu kaybı ben herşeyden önce usul ve esas açısından başlamak usule ilişkindir çünkü bu davada dikkat buyurulursa iki ana dava üzerine kurulmuştur sayın iddianamenin hazırlayıcı savcılar, bu birisi Danıtay diğeri de Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar , 5-6-11 Mayıs 2006 Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar 17 Mayıs 2006 Danıştay?a yapılan baskın, bu dava Ankara 11. Ağır ceza mahkemesinde görüldü, İskelet bu , şimdi böyle olunca şu davanın açılmasında , baktığımızda ne Anayasamız ne ceza muhakemesi kanunu, Türk Ceza Kanunu, Terörle mücadele yasası, evrensel hukuk belgeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi , 2911 sayılı yasa, 1136 sayılı Avukatlık yasası ,5225 sayılı dernekler yasası, çok özür dilerim, ben bu iddianameyi tarif edemiyorum, dedi, devamla, bu iddianamede öne sürülen suçlarla ilgili bütün sanıklar adına arz ediyorum, söz konusu suçların zarar göreni doğrudan doğruya iddia bu zaten maalesef zaman içinde görülecek bizim korkumuz zamana yayılarak bu işte sorumlu olanlar Türk milletinin vicdanına , Türk milleti adına karar veriyoruz, Türk milleti adına karar verme noktasında burada zarar gören , burada iddianame tabi içine giremiyorum, maalesef giremiyorum ama girmem lazım ve saatlerce konuşmam lazım, söz konusu suçtan zarar göreni doğrudan doğruya Kamu Düzenidir, yani sanki içine gireceğim bu iddianamenin, girmek istemiyorum iddianame değil ,vesika , kağıt parçası, bu suçlardan ötürü tüzel veya gerçek bir kişi zarar görmüş değildir, şimdi Cumhuriyet gazetesi ve ikinci bir yan şirket var sanıyorum , öyle geçti, onlar zaten Ankara?da tabi ki bu Cumhuriyet gazetesine atılan 05-06-11.Mayıs 2006 tarihleri üç tane ve bir de 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay baskını oldu maalesef, burada yetkisizlik verdi Şişli Cumhuriyet savcılığı öbür davanın içinde birleşti, Cumhuriyet gazetesi ile diğer şirket ve Allah rahmet eylesin şehidimiz Mustafa Özbilgin ve ailesi o davada zaten müdahil , bu davada onun üzerine kurulmuş , bu durumu parantez içinde arz ederek onun müdahilliği noktasında ne karar vereceğinize saygı duyarak diğer taraftan adları geçen tüm müdahillerin müdahillik talepleri kabul edilemez çünkü sorun diğer sanıklar ve davanın bütünü açısından baktığımızda da iki şey var onun dışında burada örnekler
Esas No: 2008/209 sayfa:10

de vermek istiyorum, Türk Ceza Kanununun 168. maddesinde açılan davaya suçtan doğrudan zarar görenlerin Ceza muhakemesi usulu kanunu eski kanunumuzun 365-366. madelerinde gösterilen biçimde müdahil olmaları mümkündür, ancak doğal olarak salt örgüt mensubuyeti suçu ile yargılan kimselerin eylemi ile doğrudan bir zarar görülmesi söz konusu olmadığından ortada bir kamu gerçeği açısından bakılarak ileri sürülen tüm müdahale talepleri hem davayı başka mercalara çekmek zaten içerisinde yaşadığımız sürecinde sonucu bir bakıma emperyalizmin oyunu olarak buradayız, maalesef emperyalizmin aracı olarak açılan bir davadır, bu anlamda tüm taleplerin Cumhuriyet gazetesini parantez içinde huzurlarınıza arz ederken diğerlerinin tümünün reddini heyetinizden arz ediyorum, dedi.
Sanık Kemal Kerinçsiz vekili Av. Taner Kazanoğlu?ndan soruldu: Şimdi Red ile ilgili ve Usül açısından bir ikazda bulunacağım , şimdi reddi istenen hakimin yapabileceği işler burda 29/2. maddede hakimin oturum sırasında reddedilmesi halinde bu konuda bir karar verilebilmesi için oturuma ara vermek gerekse bile ara vermeksizin devam olunabilir, şu kadar ki 216. madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez, şimdi burada bir şekilde müdahale talep edenler tamamen iddiaları ile yani bunların dinlenmesine bile gerek yok usul açısından, öncelikle verilmesi gereken Reddi hakim konusunda bir karar var diye düşünüyorum, dedi.
Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın ?ndan soruldu:Çok net bir husus var , iddianame, Ceza Muhakemeleri usulu kanununun 170/h maddesine göre iki araç ve iki amaç suçu öngörülerek açıldı, dolaylı mağduriyet iddiası katılma talebinin gerekçesini oluşturamaz, dolaylı mağduriyet iddiası davayı çok farklı mecralara sokabilir, bu sebeple sadece Cumhuriyet Gazetesinin suçtan direk zarar gören sıfatı ile davaya müdahil olarak kabulüne , diğer tüm müdahale taleplerinin Reddine ve varsa yine özelde ,genelde, kamu özelde ve hükümet bu suçun mağduru olarak adledilecebileceği için hükümetin bu konudaki müdahale talebi varsa bu müdahale talebinin de kabulüne karar verilmesini saygılarımla arz ediyorum, dedi.
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk vekili Av. Yaşar Ağsu?dan soruldu: Vekil arkadaşımdan birisi az önce müdahale gerekçelerini arz ederken bir cümle kullandı, bu davanın biz müdahale etmek suretiyle AKP ve Ergenekoncular arasında bir dava olarak kalmamasını istiyoruz, anlam ve mealinde bir cümle kurdu, şayet bununla ilgili ciddi anlamda bu davanın AKP ve Ergenekoncular arasında bir sürtüşme, bir çekişme ve bir dava olduğu iddiası var ise bunun ekindeki delilleri mahkemeye arz etmeli, bizde bu delileri birlikte incelemeliyiz , çünkü bunun arkasında iddianame şuan karşımda , davacı kamu hukuku demektir, o zaman iddianame savcılarının çok ciddi bir suçlama ve töğmet altında bırakıldığını düşünüyorum, bu anlamda ya delilerini ortaya koymalı ve bu çok açıklanmalı, o zaman bu müdahalenin de heralde kabulü çok keyifli olacak , çünkü mağlumunuz Başbakan?da bu davanın savcısı olduğunu ilan eti, savcısının Başbakan, müdahilinin DTP olduğu bir dava heralde müvekkilimle diğer şüpheliler bakımından da çok onur verici bir yargılama süreci getirecektir, ancak bu hususun çok hassasiyetle saygıdeğer heyetinizin değerlendirmesini arz ediyorum, yani bu davanın AKP ile Ergenekoncular arasında bir sürtüşme olduğu iddiası maddi bir delile dayandırılıyor ise bu konuyu saygıdeğer mahkeme red ya da kabulünde değerlendirmelidir diye
Esas No: 2008/209 sayfa:11

düşünüyorum, dedi.
Sanık Gazi Güder vekili Av. Özbay Demirel ?den soruldu: Müdahale taleplerinin ferdi olduğu görülmektedir, zaten iddianamede de müştekinin mağdur olan tarafın kamu hukuku olduğu bellidir, dolayısıyla tek tek ferdi müdahalelere gerek yoktur, müdahale taleplerinin Reddini talep ediyorum, dedi.
Sanık Oktay Yıldırım vekili Av. Ahmet İlyas?dan soruldu: Ben yazılı olarak da dilekçemi sundum ama sözlü olarak da ifade etmek istiyorum, önce mahkemenin bu davayla ilgili yetkisizlik kararı vermesi gerektiğini ileri sürüyorum çünkü iddianame, Danıştay saldırısı üzerine konuşlaştırılmış ,temelini o oluşturmaktadır, Danıştay Ankara?dadır, Ankara içerisindedir, bu nedenle bütün usulü işlemlerden önce sayın mahkemenizin bu konuda yetkisizliği konusunda karar vermesini ve yetkili Ankara Ağır ceza mahkemesine dosyayı göndermesi gerektiğini düşünüyoruz, bu yetkisizlik iddiamızın arkasında teker teker mahkeme heyeti üyelerini reddediyoruz, red gerekçemizde , red olguları da şunlardır; Sayın İstanbul Başsavcısı iddianameyi basına açıkladığı , basın bildirisinde de olduğu gibi yine iddianamenin kendi içeriğinde de olduğu gibi bu davanın burada yargılanan sanıkların bugüne kadar hiçbir sistemde görülmeyen bir suç örgütü olduğu , yani kanunlarımızda bu kişilerle ilgili birlikteliğin bir yeni suç tipi oluşturduğu ancak bunun ceza kanununda tarif edilmediği ileri sürülmektedir, yani açıkça suçta kanunilik ilkesinin basın yoluyla ve iddianamenin içeriğininde açıkça alanen belirtilmesine rağmen , sayın mahkemeniz bu iddianameyi kabul etmekle tarafsızlılığı ve bağımsızlığınız hususunda şüphe duymamıza neden olmuştur, çünkü çok failli suçlarda bir terör örgütünden bahsedilmesi için hiyerarşik bir amirin altında ikiden ziyade kişilerin bir suç işlemek amacıyla bir araya gelmeleri iradelerini birleştirmeleri , daha sonra bu kararı uygulamaya koymak için uygun araçlar temin etmeleri gerekir ki ,bu davada hükümete karşı halkı silahlı isyana teşvik etmek suçu ağırlığı oluşturduğu ve bu iddianamede ortada halkı birerbirer silahlı isyana teşvik edecek hiç birinde silah bulunmadan hata hiç birisinin silah kullanmasını bilmediği kesinken ,bu iddianemenin kabul edilmiş olması ve suçta kanunilik ilkesinin göz ardı edilmiş olması, sayın mahkeminizin bu kararıyla tarafımızda kuşkular yaratmıştır , ayrıca Avrupa Birliği Karma Komisyonunca Ergenekon davasının derinlemesine ve devleteki kadrolarına kadar veya İçişlerine kadar gidilmesi şeklinde bir karar almasıda geçmişdeki uygulamalara baktığımızda Abdullah Öcalan ?ın arkasında Avurapa Birliği olduğunu görüyoruz ve Türkiye ?ye dayatmada bulunarak siyasilere baskılar yaparak sadece Abdullah Öcalan ?ı idamdan kurtarmak için Türk Ceza Hukuk Sisteminden İdam Cezasını kaldırdığı ve bu şekilde Avrupa Birliğinin hem siyaset üzerinde ve siyaset üzerinden yargı üzerindeki gücünü görüyoruz ve bu gücün bu dava Ergenekon davasının Avrupa Parlomenter Komisyonunda derinlemesine gidilmesi yönündeki kararları nedeniyle büyük bir kuşku ve endişe içerisinde kalıyoruz, ayrıca huzurunuzda bu gün , dün , evvelki gün Ak Parti Milletvekili Dengir Fırat ?la görüşen Şemdin Sakık bu gün bu iddianameyi tamamlatmak üzere provakasyon amacıyla yanında Şemdinli İddianamesinde olduğu gibi aslı astarı olmayan iddialarla bu iddianameyi kuvvetlendirmek için geldiklerini görüyoruz şimdi cezaevinde olan Şemdin Sakık ,Sırrı Sakık , zannediyorum Leyla Zana , Ahmet Türk, terör örgütüne yataklık yapmaktan cezaevindeydi ama kudretli Avrupa Birliği, siyasilere baskı yaptı ve biz TCK ?yı değiştirdik onları milletvekili yaptık, ilk karşılayanda bugünkü Cumhurbaşkanımız
Esas No: 2008/209 sayfa:12

sayın Abdullah Gül oldu ve Avrupa?nın gücünü siyaset yolu kullanarak Türk Yargısı üzerinde ne kadar etkili olduğunu gördük.Bizim bir Elif Şafak davası vardı . Kemal Kerinçsiz ?in en büyük suçlarından biri,Elif Şafak ne demişti ?Başbakan Çakaldır ,TBMM ?indeki Milletvekilleri Penguendir ,Türkler daldas geldiler Anadoluyu işgal ettiler, bunlar köylüdür, bunlar ile aynı yerde bulunmaktan utanıyorum, dedi.Hakaret etti ,roman diliyle kullandı,ama yargılanmasının yapılacağı 20 Eylül 2006 tarihinden bir gün önce başbakan telefon açtı geçmiş olsun dedi. Bir gün sonra her ne hikmetse yargılamaya dahi girmeden Beraat etti , Ondan sonra Royter birisi Avurapının gücü ,hakime baskı yaptılar, Beraat etti denildi. .Demekki Avrupa Birliği kararlarına giren Avrupa Birliği ile Türkiye ?de iş birliği yapan Türkiye ?yi tasvip etmeyen ,Türkiye ?yi parçalamaya çalışan herkez yargıda kolaylıkla sıyırabiliyor ama onlara karşı olan onların sömürülmesine ,emperyalizmine ,Türk milletinin şeref ve haysitine yönelik saldırılarına karşı çıkanlara kendilerine düşman bildiklerinden Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgüt ihtas edilerek bunu raporlarına alıyor 5 Kasım 2008 tarihinde de yer verme raporlarında açıklayacaklar.Ergenekon davası öyle bir hale getirildi ki Ak Partinin kapatılması intikamı , düşünün ki, Anayasa gibi bir yüce bir yargı ve yargıtay başsavcımız Ak parti hakkında dava açıyor , Türkiye?nin yarısından fazlası ve taraftar medyası ile Avrupa birliği yayınları hepsi birden kalkıyor diyor ki bu ergonekonun intikamı ve toplumun yarısından fazlasının kesimi gerçekten tek yanlı yayınlarla Ergenekon?dan sanık kişilerin Akparti?yi kapattıracak kadar büyük organizasyon ve güç içerisinde olduğu ve kötü insanlar oldukları, Bu Ergenekon sanıklarını öyle bir hale getirdiler ki Ak parti?yi kapattıracak kadar kötü derin ilişkileri olan ve şimdi iddianame açılmadan , mahkemeye iddianame kabul edilmeden bir buçuk yıldır avukatlara karşı gizlilik kararı nedeniyle savunma ve herhangi bir belge ve bilgi hakkında bildirimde bulunma yasakken bütün televizyonlarda ve medyalar da bu sanıklarla ilgili Türk kamuoyunu bunların gerçekten bu suçları işleyen kötü , terörist ve her türlü yolsuzluğu yapan insanlar olarak kamuoyu vicdanına mahkum edildiğini görüyoruz, şimdi bu mahkumiyetten sonra ve sayın mahkemeniz nasıl özgür kalacak , nasıl özgür düşünebilecek bir karar verdiğinde şartlandırılmış olan toplum, kamu oyu bir anket yapalım yüzde 65 den fazla kişi gerçekten Ergenekon?dan sanık olanların bir terörist olduğunu inanıyor . Bu şekilde bir ön yargı oluşmasına neden olmuştur, şimdi bundan sonra sayın mahkememizin nasıl tarafsız karar verilebileceği konusunda endişe duyuyoruz, bu nedenle bu tabii bunun gibi 1960 ?da gördük, 1970?de gördük, 1980?de gördük, bu sanıklar bir de darbe yapmakla suçlanıyor veya darbe kışkırtıcılığı ile suçlanıyor, dedi, devamla, dilekçemin okunmasını talep ediyorum, dedi.
İşçi partisi genel başkanı Doğu Perinçek, genel sekreteri Nusret Senem, genel başkan yardımcısı Ferid İlsever , merkez karar kurulu üyeleri Serhan Bolluk , Adnan Akfırat, merkez karar kurulu üyesi Hikmet Çiçek ve İşçi Partisi ulusal İzmir strateji merkezi üyesi Hayati Özcan vekili Av. Mehmet Cengiz söz aldı verildi: İfade etmek istediğim hususlar bir ön itiraz mahiyettindedir ve zaten iddianamenin okunmasından önce ceza usul hükümlerine göre beyan edilmesi gereken taleplerdir, Birincisi , müvekkiller demin kimliklerini ifade ettiğimi gibi 2820 sayılı siyasi partiler yasası uyarınca kurulmuş bir yasal muhalefet partisinin üst düzey yöneticileridir, bunda hiçbir tartışma yoktur. Kimlik bölümlerinde de yazılıdır, müvekkillerle ilgili iddianamedeki suçlamalara kabaca
Esas No: 2008/209 sayfa:13

baktığımızda , siyasi parti yöneticisi sıfatı ile siyasi faaliyetleri ve parti çalışmalarından ibarettir. Bunların dışında tek bir iddia ileri sürülmemiştir. Basın açıklamaları parti binalarında yapılan aramalarda elde edildiği iddia edilen bazı dokümanlar , cd?ler ve bilgisayar kayıtları, iddialar müvekkillerim, demin isimlerini saydığım müvekkillerim açısından tamamen bundan ibarettir,gerek siyasi partiler yasası gerekse işçi partisinin ana tüzüğü uyarınca partinin genel başkanı aynı zamanda bir siyasi partinin de aynı zamanda bir organıdır, siyasi partiler yasasıda bunu öngörüyor. Partinin tüzüğünde de amir hüküm budur, dolayısıyla burada iddianamede sözü edilen faaliyetler bir siyasi partinin organının çalışmalarıdır,bunda da hiçbir tartışma yoktur . Siyasi partilerin düzenlendiği parti yasakları ile siyasi partiler kanununda siyasi partilerin kapatılmasına yönelik parti yasakları ile TCK.nun suç tanımları arasında birebir özdeşlik ve örtüşme vardır. Mahkemeler bu gibi fiilleri öğrendikleri zaman bakınız siyasi partiler kanununda açık hüküm vardır. 106 .maddesinde diyor ki, bir mahkeme size bir iddianame verildi, siz bunu öğrendiniz, öğrendiğiniz zaman bu gibi fiiller ve halleri derhal Yargıtay C. Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdürler. yükümlüğünüz ve göreviniz sadece bunu göndermek ve bildirmekten ibarettir. Bu temelde Anayasa mahkemesinin yetkisine giren bir hususu burada irdelemek ve tartışmak mümkün değildir, keza iddia makamınında Yargıtay C. Başsavcılığının mutlak tekelinde olan mutlak kontrolünde olan iddiaları serdetmesi ve buraya getirilmesi ve de burada da okunmasına da olanak yoktur, bu hukuk sistemimizin temelidir, aksi takdirde iki yargı sistemi birbiriyle çelişen ve birbirine uyum içinde olmayan kararlar ortaya çıkar. nedir bu örneğin siz iddia makamının getirdiği fiilleri burada irdeleyecek , yargılayacak ve hüküm bir kuracak olursanız, kendinizi aynı zamanda anayasa mahkemesinin yerine koymuş olursunuz ve anayasa mahkemesine bir tür talimat vermiş olursunuz, şimdi bu benim söylediklerim, benim kişisel, Ya da akademi çevrelerin kanaatlerinden ibaret değildir, bakın ben size iki tane örnek vereceğim, bir tanesi askeri Yargıtay Başsavcılığının 1984 tarihli tebliğnamesi detaya girmeyeceğim sunacağım bunu size, Askeri yargıtayın 12 eylül döneminde siyasi partiler ile ilgili açılan davalarda verdiği tebliğnamesinde diyor ki partinin ve yöneticilerin faaliyetlerinin Yasa dışına çıkıp çıkmadığının tartışılmasına ceza mahkemesi yetkili değildir, böyle bir değerlendirmeye ancak C. Başsavcılığı ve anayasa mahkemesi yapabilir, partinin ve yöneticinin faaliyetlerinin yasallığını tartışan ceza mahkemesi kendisini Anayasa Mahkemesi yerine koymuş olur, keza Yargıtay 8. Ceza Dairesi yine bu konuda verilmiş kararı açıktır ve demektedir ki bu tür soruşturmalar Ceza Mahkemesi tarafından yapılmaz, Anayasa mahkemesi tarafından yapılır, 75 tarihli bu kararını da yine size takdim ediyorum, şimdi burada önemli olan şudur, İşçi Partisi mensubu olan demin söylediğim müvekkiller arasında bir disiplin var , bunların bir örgütü var, bunların hepsi örgüt mensubu ama hangi örgütün mensubu İşçi Partisinin örgütü mensubu, iddianamede getirilen ilişkiler nedir, İşçi partisini yöneten bu kişilerin kendi aralarındaki bağlantıdır ve bu sıfatla 3. kişilerle yaptıkları görüşmelerdir, şimdi Türkiye?de bugün İktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma partisi AKP hakkında verilmiş bir Anayasa mahkemesi kararı vardır, Cumhuriyet karşıtı eylemlerin odağı olduğu hükmen sabit hale gelmiştir ama bakınız haklarında açılmış bir ceza soruşturması da yoktur, keza Demokratik toplum partisi hakkında derdest temelli kapatmaya yönelik bir dava görülmektedir, daha dün hep beraber televizyonlarda izledik, bu gün gazetelerde okuyoruz, DTP yöneticileri
Esas No: 2008/209 sayfa:14

haklarında temelli kapatılma davası devam etmekte olan DTP yöneticileri dün Kandil?de PKK yöneticileri ile birlikte toplantı yaptıkları yazıldı ama bir ceza davası yok, ben olmamasını değil ,hukuk sistemi adil olacaksa İşçi partisi yöneticileri içinde aynı uygulamanın yapılmasını beklerim bir hukukçu olarak, hukuk sistemimizde bunu öngörmektedir zaten, şimdi bu durumda ben tafsilatlı dilekçeyi vereceğim onun için uzatmıyorum, bu durumda mahkemeniz Yargıtay C. Başsavcılığında iddia ve hatta soruşturma konusu kılınmamış bu konuları irdeleyemez, neden irdeleyemez, yine bu dosyadan görüyoruz Nisan 2008 tarihinde bu dosyada demin sözümü ettiğim ve müvekkiller hakkında yegane kanıt durumunda olan tüm belgeler Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilmiş, biz müdafiler olarak Yargıtay C. Başsavcılığına başvurduk, dedik ki bakın böyle böyle belgeler gönderilmiş siz ne yaptınız, Yargıtay C. Başsavcılığı size sunacağım şimdi yanıt verdi, dedi ki ;Bu işler bizim kontrolümüzdedir, bizim yetkimiz dahilindedir, açılmış bir soruşturma yoktur, daha sonra 3. kişilerin Yargıtay C. Başsavcılığına salt bu Ergenekon davası iddianamesinde yer alan iddialar nedeniyle kapatılması için yaptığı başvuru üzerine dava açılmayınca 3. kişiler Yargıtay 1. Başkanlık kuruluna başvurdular, Yargıtay 1. Başkanlık kurulu yine size sunacağım kararında diyor ki ; Konu Yargıtay C. Başsavcılığının takdirindedir,onun için biz herhangi bir bu itirazı kabul etmemiz mümkün değildir, dolayısıyla bütün bu gerçekler karşısında bizim talebimiz bu iddianame okunmadan Yargıtay C. Başsavcılığına bu dosyada İşçi partisi ile ilgili var olan belge ve bilgilerin gönderilmesini ,2008 Nisan ayında gönderilmiş ise de daha sonra başka bir belge ve bilgilerde girdi dosyaya bunlarında tamamı Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilsin, müvekkillerimle ilgili dava tefrik edilsin,sonucuna göre işlem yapılsın, 1. talebimiz budur, iddianameye yönelik olarak, 2. talebimiz yine bu da iddianame okunmadan önce dile getirilmesi gereken bir husustur, Suç demin söyledim müvekkillerim bir partinin yöneticisi bu partinin genel merkezi Ankara?da ele geçiriline tüm belgeler Ankara?da Genel merkezde ele geçirilmiş, basın toplantıları da orada yapılmış, sözü edilen faaliyetlerin hepsi orada sürdürülmüş , bir iddia var deniyor ki hükümet devrilecek darbe yapılacak , hükümet devrilmesi ve darbe yapılması merkezi hükümet olan Ankara?dadır, TBMM Ankara?dadır, hükümet Ankara?dadır, Genel Kurmay Başkanlığı , gizli bazı belgelerin ele geçirildiği iddia edildiği yer Ankara?dadır, Mit Merkezi Ankara?dadır, bu belgeler ele geçirildi ise eğer oralardan ele geçirilmiştir yani eylem ağırlıklı olarak Ankara?da iddia Ankara?dadır, bakıyoruz iddianameye , iddianamede 4 tane mağdur var, 4 tane mağdurda Danıştay saldırısının mağdurları, eylem Ankara?dadır, dava Ankara ?da görülmüştür, mağdurların Ankara?dadırlar, sanıklar Ankara?dadırlar, dolayısıyla biz bu dosyanın mutlak surette ceza muhakemeleri usulü kanununun 12. maddesi uyarınca teşebbüs durumunda da kalsa son icrai hareketin yapıldığı yerin Ankara olması nedeniyle yetkisizlik kararır verilerek eğer deminki itirazımızın kabul edilmemesi halinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini talep ediyoruz, 3. bir husus salonun durumu, cezaevinde yargılama , fakat bizim kanaatimiz , olay bir fiziki koşul bağlamında ele alınmaktadır, oysa bizim itirazımızın bu salonun fiziki koşullarının yeterli olup olmadığının çok ötesindedir, burası bir ceza evidir, etrafı duvarlarla çevrilmiştir, mahkemeniz İstanbul Ağır Ceza Mahkemesidir, İstanbul Ağır ceza mahkemesinin salt güvenlik gibi bir tedbirli nedenle gerekçeyle hiç bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti yargı tarihinde örneği olmamış bir şekilde ceza evi duvarları ile çevrili bir mekanda yargılama yapılması bir adil yargılama hakkıyla bağdaşmaz, iki sabahtan beri
Esas No: 2008/209 sayfa:15

yaşadığımız gibi aleniyet ilkesiyle bağdaşmaz, üç savunma hakkını gereği gibi yerine getirmemize olanak tanımaz, bir örnek vereceğim sadece bugün bu duruşmayı izlemek üzere gelmekte olan eski Yozgat Senatörü , Eski sanayi Genel Müdürü, bir avukatımız arkadaşımız, meslektaşımız, salt yanlış bir istikametten uyarıyı görmedikleri için arkasından silahla birkaç el ateş edilmiştir, şimdi düşününüz bir avukat mesleki görevini yapmak için İstanbul?dan kalkıyor kilometrelerce ötede, dağın başında, kervan geçmez, kuş uçmaz bir mekanda savunma görevini yapmak için geliyor, yolda o mekana girdikten sonra belli uyarıları görmediği, duymadığı veya farz edelim uymadığı için arkasından ateş ediliyor, dolayısıyla bu sadece bir mekan sorunu değil, cezaevinde yargılama yapılması ancak Hitler Almanya sında rastlanabilecek boyutlarda bir uygulamadır, bu aynı zamanda psikolojik bir savaşın malzemesidir, bu ergenekon davası , soruşturması, baştan buyana büyük bir psikolojik kampanya, psikoloji savaş eşliğinde yürütülmüştür, bugün ceza evi duvarı arkasında, tejrit edilmiş vaziyette, kilometrelerce uzakta, herkesin bin bir fedakarlıkla ulaşacağı yerlerde bu yargılamanın sürdürülmesi aynı zamanda yargılama aşamasında da sanıklara karşı bir psikolojik savaşın parçası olmaya devam eder, niçin devam eder, Türkiye ?de yaşıyoruz, Türkiye?de insanlar ceza evlerinde tutuklu dahi olsalar da ceza evine düşmüş, sanki hükümlüymüş gibi algılanırlar, dolayısıyla ceza evine düşmüş üstelik ceza evinde yargılanan insanlar olmamalıdır burada sanıklar, ve sizlerde ceza evinde yargılama yapan , yargıyla infazı , infaz kurumlarının birbirine karıştırıldığı koşullarda çalışmak zorunda kalmamalısınız, şimdi ara kararları verildi, ara kararlarında da hukuka uygun olmadığı kanaatindeyiz, neden hukuka uygun değil ,yargılama bir bütündür, sanıklar birbirine atfı cürümde bulunurlar, sanıklar bir başka sanığın sorgusuna itiraz edebilir, bir tanık dinlenirken o tanığa sorular sorabilirler, şimdi ne oldu iki kategoride sanık çıktı, sanıkları ikiye böldük, dedik ki tutuklular-tutuksuzlar, tutukluların avukatları ve tutuklular gitsin, tutuksuzlar kalsın vs. salonu bir yere burası da duruşma salonudur diye yazıldığı zaman orası duruşma salonu olmaz ki bakınız şu kapıdan daracık kapıdan biz zor girdiğimiz öbür bölümde bir kararla ara kararıyla duruşma salonu ilan edildi, böyle bir yargılama olabilir mi , Türkiye 700 kişilik 800 kişilik, 1000 kişilik 1000 sanıklı davaları gördü , Türkiye yargısı, nerelerde gördü, Dev-yol davalarını gördü, MHP davasını gördü, Disk davasını gördü , bunlar binlerce sanığın yargılandığı davalardı, bunların hepsini çözdü Türkiye , Ceza muhakemeleri kanununun 250. maddesinin 7. fıkrası bugünler için bu durumlar için üretilmiştir, bu durumlar için çıkarılmıştır öngörülmüştür, ne diyor 250. maddenin 7. fıkrasında ; Eğer bu tür durumlar varsa o zaman demin söylediğim adil yargılama, aleniyet, savunma hakkını koruyacak şekilde tedbirler alınır, nasıl alınır, kamuya ait merkezde, yeterli kamu kuruluşlarının olanaklarını emrinizdedir sizin onlar, savcılığın emrindedir, 250. maddenin 7. fıkrasına göre , derhal oraların mahkemeye tahsis edilmesi mümkündür, İstanbul?da spor salonları vardır, bunların tefrisi öyle aylarca sürecek bişey değildir, sandalyelerin nakli ve korunmasından ibarettir, bu 3 günde yapılacak işlemlerdir,4. Gün fazladır bunun için dolayısıyla bu kararınızı da kabul etmek mümkün değildir, yargılamanın burada yapılması ile ilgili yargının denetiminin gözlerden kaçınılması söz konusu olmaz, basın , demin onun tartışmasını saydık, 3?ü çıksın birisi kalsın ,kura çekilerek basın mensupları alınıyor, böyle bir uygulama olabilir mi , bu aleniyetle bağdaşır mı, evrensel ilkelerle bağdaşır mı, dolayısıyla bu kararınızın da gözden geçirilmesi ve ceza muhakemeleri kanununun 250. maddesinin 7. fıkrası uyarınca yetkili mercilere
Esas No: 2008/209 sayfa:16

yazı yazılarak İstanbul merkezinde halkın ve kamunun denetiminde kamu vicdanına uygun şekilde yargılamanın sürdürülebilmesi için bir spor salonunun tahsisi ve yargılamanın orada ivedilikle görülmesini talep ediyoruz ayrıca katılma talepleri ile ilgili bir cümlede beyanda bulunayım, dedi, devamla, sözü edilen ve çıkarsama yoluyla ifade edilen yoruma dayalı katılma talepleri ve ifade edilen eylemlerle benim adlarını saydığım işçi partisi yöneticisi müvekkillerimin en ufak bir alakası ve ilişkisi yoktur, iddianamede de bunlarla ilgili bir bağlantı kurulmamıştır, dolayısıyla o taleplerin reddini talep ediyorum, katılma taleplerinin reddi gerektiği görüşündeyim, bu söylediğim bu taleplerin hepsi zaman alacağından örneğin Başsavcılığa dosyanın gitmesi vs. bütün bunlar ve bizimle ilgili bölümün tefrik edilmesi halinde bütün bunlar incelemede zaman alacağından müvekkillerin tutuklu müvekkillerinde daha fazla mağduriyetine neden olunmaması için tahliyelerine de karar verilmesini talep ediyorum, dedi.

Tutanağın devamını okumak için lingi tıklayınız...

Ergenekon duruşması tatanağı 2. bölüm

Haber Ara