Dolar

34,8685

Euro

36,6398

Altın

3.021,13

Bist

10.048,55

Türkiye'de El-Kaide operasyonları fos çıkıyor

İstanbul Beşiktaş'taki 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, yaklaşık 6 aylık bir tutukluluk durumunun ardından, ilk duruşmalarına çıkan sanıklardan 15'inin daha hakkında tahliye kararı çıktı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-14 13:27:00

Türkiye'de El-Kaide operasyonları fos çıkıyor

Türkiye'de Nisan ayında düzenlenen ve yaklaşık 45 kişinin gözlatına alınmasının ardından, son olarak -sonradan yakalanan bir kişinin daha eklenmesiyle- toplam 25 kişinin tutuklu, 7 kişinin ise tutuksuz yargılanmasıyla süren El Kaide davası yeni tahliyelerle görülmeye devam ediyor.

 
İstanbul Beşiktaş'taki 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, yaklaşık 6 aylık bir tutukluluk durumunun ardından, ilk duruşmalarına çıkan sanıklardan 15'inin daha hakkında tahliye kararı çıktı.
 
Daha önce de 7 kişinin hakkında tahliye kararı verilmişti.
 
SELEFİ OLMAK, İŞGAL'E KARŞI OLMAK, BAŞÖRTÜSÜ EYLEMİNE KATILMAK SUÇ MU?
 
El Kaide örgütünün Türkiye Bölgesi kurucusu ve üyesi oldukları iddiasıyla tutuklanan İslamcılar 'Selefi olmak; Türkiye Cumhuriyeti'ni İslam devleti görmemek; cuma namazı kılmamak; Türk okullarını İslam değil, küfür okulu görmek; evlerinde Afganistan, Somali, Irak vb ülkelerdeki Amerikan işgaline karşı direnen İslamcıların görüntülerinin yer aldığı cdleri barındırmak; Diyanet Teşkilatı'na bağlı olmayan mescidler kurmak ve burada özel görüşmeler yapmak;  Başörtüsü eylemlerine, İsrail karşıtı eylemlere vs katılmak, evlerinde çeşitli İslamcı düşünürlerin kitaplarını bulundurmak' vb suçlardan yargılanıyorlar.
 
Mahkemede El-Kaide Örgütüyle organik bir ilişkilerinin olmadığını söyleyen sanıklar, suçlandıkları şeylerin İslam'ın kendisi olduğunu, zaten evlerdinde de silahlı örgüt kurmak için her hangi bir malzeme bulunamadığını ifade ettiler.
 
Ayrıca sanıklar kendi görüşlerinin engellenmesi için kendilerinin her hangi bir silahlı örgüt kurmayacaklarını anlayan istihbarat ve emniyet güçlerinin halihazırda var olan bir silahlı örgüt olan El Kaide ile bağlantı kurmaya çalıştıklarını, ancak bunda da başarısız olduklarını, çünkü bu örgütle ne telefon görüşmesi, ne para akışı ne de dökümansal olarak bir bağlantının ortaya çıkarılmadığını, iddianemenin hiçbir tutarlı yerinin olmadığını savundular.
 
Ayrıca sanık avukatları da 2002 yılında alınan bir kararda El Kaide üyesi oldukları tespit edilen kişilerin Türkiye'de bir eylem hazırlığında olmadıkları anlaşıldığından beraat ettiklerini hatırlatarak ancak 2004 yılındaki olayları düzenleyen bir takım kişilerin kendilerini El Kaide örgütüne nispet etmesi sonucu Türkiye'nin El Kaide'yi kendisine düşman görmeye başladığını savundu.
 
Ayrıca kanunlardaki yeni düzenlemelere göre şiddet ve cebirin silahlı bir terör örgütünün tercihi olmaktan çıkarılıp, şartı olarak belirlendiğini hatırlatarak,böyle bir iddianın dahi bulunmadığından bu iddianemenin daha baştan tutarsız olduğunu savundu.
 
Polis örgüt değil, grup dedi
 
Bu grubun silahsız bir örgüt olmadığına da değinen sanık avukatı 'grubun telefon konuşmalarında her hangi bir hiyerarşi yok, bunlar birbirlerine, kardeşim, oğlum,  abi vb gibi samimiyet, arkadaşlık ifade eden kelimeler kullanıyorlar, zaten iddianamedede bunlara örgüt denilememiş, grup denişmiş' dedi ve ekledi 'kolluk kuvetleri bile iddianamenin birçok yerinde bu grubun terör örgütü olmadığını itiraf etmiş.'
 
Örgüt lideri ve yurt dışı sorumlusu olarak sunulan kişilerin ise  El Ezher Üniversitesi'nin kampüsünden başka yurt dışında her hangi bir yere gitmedikleri, sadece bunun terör örgütüyle bağlantılı olmak anlamına geldiği düşünülemeyeceği, eğer öylese bu üniversitenin kapatılması gerektiği ifade edildi.
 
Gaziantep'le ilişki yok
 
Ayrıca örgüt üyesi oldukları iddia edilen G. Antep'ten getirilen kişilerin de bu ilde polis ile çatışarak öldürülen kişilerle her hangi bir fiziki takip veya teknik takipte görüştüklerinin tespit edilmediği bunun sadece bir iftira olduğu savunularak, ayrıca bu kişilerin evlerine taziye ziyaretine gittikleri iddiaları da 'bu şahıslara G.Antep Cumhuriyet Başsavcılığı taziye yasağı koymuşken, bu şahıslar nasıl taziyeye gidebilir, ayıca madem bunlar G.Antepde öldürülen kişilerle bağlantılı o halde neden halihazırda devam eden dava dosyalarında isimleri dahi geçmiyor' denilerek suçlama sanık avukatı tarafından reddedildi. 
 
'Bu illerin haritadaki yerini bile bilmiyorum'
 
Bunun yanısara örgütün birçok ilden sorumlu lideri olduğu iddia edilen sanığın ise bunun tamamen yalan ve iftira olduğunu söylediği savunmasında 'size iddia ediyorum ki benim 7 sülalemden kimse buralardan bir bardak su dahi içmemiştir, bırakın gitmeyi, haritadaki yerini sorsanız bunu bile bilmem' demesi salonda gülüşmelere sebep olduktan sonra sözlerine şöyle devam etti, 'bu bile iddianamenin ne kadar temelsiz olduğuna delildir, ben lideri olduğum yerleri hiç görmemişim' dedi.
 
Sanıkların çoğunun halkın saygı duyduğu ilim sahibi din adamları olduğunun vurgulandığı savunmalarda, sanıkların ev aramalarında yüzlerce kitap ve özetinin bulunduğu, ancak bunların suç unsuru olabilecek çok küçük bir kısmının özenle seçilerek alındığı ileri sürüldü.
 
Birçok sanığın üniversite öğrencisi olduğuna da değinen avukatlar, 'bu gençlerin çoğu oldukça başarılı üniversite öğrencileri, hayır bunlar sizin iddia ettiğiniz gibi üniversiteyi bırakmış değil, ancak bu dava dolayısıyla aylardır okullarına gidemiyorlar' dediler.
 
İNSANLARIN HAYATI 'ŞÜPHE' ÜZERİNE KARARTILIYOR
 
Ayrıca son olarak bir sanıkta kendisinin iş adamı olduğunu, ancak bu iddianame, medyanın kendilerini sunuş tarzının, kimler tarafından sızdırıldığını bilmediği videoların isimleriyle birlikte youtube'da bulunması ve google'da isminin yazıldığında direk El Kaide ile bağlantılı gibi sunulan haberler çıkmasının kendisinin iş hayatına, arkadaşlarının da üniversite ve günlük yaşamdaki saygınlıklarına darbe vurduğunu savunarak 'evet ben terörist değilim, ama olabilirim, bu medyanın, bu iddianemenin bana yaptıklarından sonra işlerim bozuldu ve birisi benim elime silah verip dağa çıkarabilir, bunun tek sebebi de belli' dedi.
 
Ayrıca sanık avukatları iddanamedeki geçen ironik bir noktayı da gün yüzüne çıkararak, bir sanığın Knight oyunundaki bir karakterin şifresini kaydettiği ajanda notlarından yola çıkılarak bu sanığın terör örgütünde saklı bir şifreye sahip olduğu ve bunun çözülemediğini savunan iddia sahiplerine 'Açın Knigt oyuyunu, bu şifreyi yazın, şu resimdeki karakter çıkacaktır, işte bu da o karakterin resmi' diyerek iddanemenin temelsiz ve ciddiyetsiz olduğunu savundu. Buna ek delil olarak aralarında hiyerarşi olduğu iddia edilen iki sanığın arasındaki bir telefon konuşmasında 'olum bak araba aldım, dum tıs dum tıs cıs tak tak' gibi konuşmalar geçtiği ve hiyerarşik bir yapıda bu tip konuşmaların geçtiği bir telefon tapesinin nasıl delil olarak sunulabileceğini sordu.
 
Birçok sanık avukatı da iddaname dosyasının büyük çoğunuluğun tanıklıktan çekilme hakkı bulunan eş, anne, baba, nişanlı gibi kişilerle görüşmelerden oluştuğunu ve yasa gereği bunların derhal imha edilmesi ve dosyadan çıkarılması gerektini ifade ettiler.
 
Ayrıca sanıklardan birinin ise 14 yaşında kolunu kaybedip, psikolojik bunalıma girdiğini ve ardından uyuşturucuya başladığını, daha sonra ise İslam ile tanışıp kendisini bu illetten kurtardığını anlattığı anlar salonda duygulu anlar yaşanmasına sebep oldu. Sanık kendi hayatını anlattıktan sonra çevresinde bu tip uyuşturucu kullanan insnaların çokluğundan, bulunduğu ilçede böyle yüzlerce genç olduğundan bahsederek, terk dertlerinin bu insanları bu illetten kurtarıp topluma kazandırmak olduğunu söyledi ve kendisinin İslam ile topluma kazandırıldığını, ancak temelsiz bir iddianameyle 6 aydır tutuklu bulunarak ailesinin ve kendisinin mağdur edildiğini, şimdi yeniden o günlere dönebileceğini savundu.
 
Duruşmanın sonunda sanık avukatları çoğunluğu genç, üniversite öğrencisi, düşük gelirli, evli ve çocuklu olan sanıkların mağduriyetlerinin giderilmesi, zaten ikametlerinin de belli olması, tüm delillerin toplanmış olması vb gerekçelerden tahliyelerini talep ettiler.
 
Duruşma salonun dışında bekleyen yüzlerce aile yakını ise yakınlarının tahliye kararını öğrencince sevinç gösterilerinde bulunarak, tekbirler getirdiler.
 
Bir sonrakiki duruşmanın Şubat ayında gerçekleşeceği belirtildi.
 
1 Nisan'daki gözaltıların ardında birçok medya kuruluşu zanlıların isimlerini ve görüntülerini teşhir etmiş, grubun evlerinde bomba düzenekleri ve silahlar bulunduğunu, Afganistan'daki askerlerini çekmemesi durumunda Türkiye'deki hedeflere saldıracaklarını iddia etmişti.

Haber Ara