Sinemanın en büyük Kung-Fu ustası Bruce Lee?nin kısa hayatı dizi haline getirildi. Onun için sadece sıradan bir oyuncu demek yanılmak demektir. O, sokak çetelerinde dövüştü, bir sinema yıldızı olmakla kalmadı, Uzak Doğu felsefesini filmleriyle izleyicilere anlattı.
Taraf yazarı Ferhat Uludere'den bir filozof Bruce Lee analizi...
Seksenlerin sonuydu, sinemalar kapanırken video kuşağı başlamıştı Türkiye?de. Herkes evine video alıyor ve kaset kiralayan dükkânların sayısı hızla artıyordu. Film afişleriyle kaplı kasetçilerin raflarında harçlıklardan arttırılan paralarla aldığımız filmlerle birlikte koşarak eve gidiyor ve videonun karşısına geçiyorduk. Her zaman belliydi türlerimizin, bir korku, bir savaş ve illaki bir karate filmi alınıyordu. Videoların başında karateci çocuklar yetişiyordu. Bir dönem Karateci Çocuk / Karate Kid?te olduğu gibi araba yıkarsak çok iyi dövüşçüler olacağımıza inandık, bazılarımız Ninjalarda özenip siyah kıyafetler giymeye başlamıştı, nereden bakarsanız bakın her evde bir, bazı evlerde birkaç Ninja vardı. İki sopayı zincirle birbirine bağlayarak nuncaku?lar yapardık ki, onları olmadan kimse sokağa çıkmazdı. Kimse saldırmasak, kimse de bize saldırmasa da bolca düşmanı olan bir Ninja gibi donanımlı olmakta yarar vardı. Ama o aleti çevirmeye çalışırken ense kökümüze çarpar tahta yüzünden çok kere kendi silahımızla kendimizi yaraladığımız da olmuyor değildi.
Böyle geçiyordu o yıllar, hepimiz bir Bruce Lee?ydik. Kimse ismini doğru söyleyemese de, Burujele gibilerinden benzer harfler ve ses benzerliğiyle yeni isimler yaratsak da hepimiz Bruce Lee?ydik? Yeni çocukların böyle kahramanları olmadı, onlar süper kahramanların kulları oldular. Hatta bilgisayar oyunlarının yarattığı kahramanları izlediler. Çocukluk yıllarımızın idolünü yetişkinliğe adım atarken terk ettik. Filmlerinin afişleri odaların duvarlarından indi önce, yerlerini müzik gruplarının posterleri aldı. Nuncakular odaların en ıssız yerlerine atıldı, sonra da bir temizlik esnasında çöpü boyladılar. Kimse Ninja olmak istemiyordu, çünkü artık ?adam? olma yaşı geliyordu herkesin. Ama bazılarımızın ?adam? olmak gibi derdi olmadığı için, ya da nasıl olsa adam olamayacağını anlamadığı için devam ettiler Bruce Lee sevmeye. Müzik gruplarının, futbol takımı amblemlerinin yanında her zaman bir Bruce Lee posteri astılar. Çünkü onlar için çocukluk idolünün dışında bir yerdeydi. O hiçbir zaman sıradan bir oyuncu ya da karateci değildi. O insanları derdini sinemayla anlatan bir filozoftu. Çoğu kişinin zihninde karateci olarak kaldı, kimse değerini bilemedi, kendi ülkesi bile? Ama bir şeyler değişiyor sanırım artık, bunca yıl sonra Çin devlet televizyonu, Bruce Lee'nin hayatını konu alan 50 bölümlük dizi yayımlayacak. Yaklaşık 7 milyon dolara mal olan Bruce Lee Efsanesi adlı yapım, ülkede Lee hakkında çekilmiş ilk dizi ya da film olma özelliği taşıyor.
Çekimleri Çin, Hong Kong, Macao, Amerika, İtalya ve Tayland'da yapılan ve toplam dokuz ayda tamamlanan dizi bu hafta içinde yayımlanmaya başlıyor. Dizide Lee'nin Hong Kong'da geçen gençlik yılları, Uzak Doğu sporlarını öğrendiği ve öğrettiği Amerikaya taşınması, oyunculuk kariyeri ve genç yaştaki ölümü anlatılıyor. Diziyle ilgili olarak düzenlenen basın toplantısında, Lee'nin, 'gücü, çevikliği, zekâsı, onuru, karizması ve Çinlilik bilinci aşılayan filmleri ile yükselmekte olan güçlü yeni Çin için önemli bir sembol olduğu' ifade edildi.
SOKAK ÇETELERİNE KATILDI
27 Kasım 1940?ta San Francisco?da dünyaya geldi Bruce Lee. Amerika?ya taşınan Hong Konglu bir opera sanatçısının oğluydu. Aile yeni doğan çocuklarını bir Amerikan ismi vermek istemiyordu, ama hemşirelerin bebeğe Keltçe?de güçlü insan anlamına gelen ?Bruce? demeleri her şeyi değiştirdi. İsmiyle birlikte dünyaya gelmişti. Lee ailesinin Amerika macerası çok uzun sürmedi, 1941 yılında Hong Kong?a geri döndüler. Bruce bu arada büyüyordu ve altı yaşında çocuk oyuncu olarak birçok oyunda yer almaya başlamıştı bile. Oyunculuk zamanlarında ise dansla ilgileniyordu. Bu dansa olan ilgisi filmlerindeki dövüş sahnelerine de yansıyacak ve dans ederek dövüşen bir kahraman olacaktı o.
AMERİKA YOLCULUĞU
Gençlik yılları Hong Kong sokak çetelerinde geçti onun. Daha sonra dövüşteki yeteneğini geliştirmek için 1953 yılında kung-fu dersleri almaya başladı, ama 1959?da yılında karıştığı sokak kavgaları yüzünden başı polisle sık sık derde girmeye başlamıştı ve bir önlem alınmalıydı artık. Ailesini onu doğduğu ülkeye yollamaya karar verdi ve Bruce Lee?nin ikinci Amerika serüveni başladı. Bu ikinci macerada sokak çeteleri ve kavgalar olmayacaktı. Eğitim alacak ve bildiklerini herkese öğretecekti. Washington Üniversitesi?nde felsefe eğitimi alırken bir yanda Hong Kong?ta eğitimini aldığı Wing Chun tarzı dövüş sanatının derslerini veriyordu. Kısa zaman sonra Linda Emery ile evlendi. Yıl 1964?tü.
Evliliğin ardından Seattle?da kendine ait bir dövüş sanatları kursu açtı. Bu kurslarda Jeet Kune Do tarzıyla ilgili dersler veriyordu ve birbirinden ilginç öğrencileri vardı. Steve Marquin, Karem Abdul Cabbar, James Caburn, Don Inosanto gibi ünlü isimler ondan nasıl dövüşüleceğini öğrendiler. Bu arada çocukluktan beri yaptığı işi de yapmaya devam ediyor ve birkaç film ve dizide roller alıyordu. 1970?li yıllarda hem Hong Kong?dan, hem de Hollywood?dan birçok teklif almaya başladı. İki yıl sonra Asya?da büyük bir film yıldızı haline geldi ve kendi yapım şirketi olan, Concorde Pictures?ı kurdu. Bu dönemde sırtından çok ciddi bir sakatlık geçirdi. Doktorların tavsiyesi üzerine altı ayını yatakta sırtüstü yatarak geçirmek zorunda kaldı. Yatmak zorunda olduğu dönemde Jeet Kune Do Tao adlı kitabını yazmaya başladı ama tamamlayamadı. Ölümünden sonra bu kitabı eşi Linda tamamladı.
BİR FİLOZOF OLARAK LEE
20 Temmuz 1973 tarihinde daha 32 yaşındayken aniden hayata veda etti. Hiçbir şeyi yoktu, iyileşmiş ve yeniden sinema ve karateye dönmüştü. Baş ağrısı için Equogesic adlı bir ilaç aldı ve uzandı o gün. Ama bir daha o uykudan hiç uyanmadı. Daha hastaneye gelmeden ölmüştü. Ölüm sebebi olarak beynindeki tümör düşünüldü ama bu iddia doktorlar tarafından daha sonra çürütüldü. Onun ölümü herkesi yasa boğmuştu. Hong Kong yetiştirdiği en büyük yıldızı kaybetmişti ansızın ve sadece sıradan bir film oyuncusu değildi o. Uzak Doğu felsefesi üzerine yaptığı araştırmalarla da tanınıyordu. Bu alanda geniş bir entelektüel birikimi vardı ve okullarından bunların üzerinde duruyordu. Kung Fu?nun bir dalı olan Wing Chun stilinde dünyanın en yetkin isimlerinden biriydi o. Jeet Kune Do adını verdiği yepyeni ve son derece bilimsel bir dövüş stili yaratmıştı. O ucuz karate filmlerinde karşımıza çıkan beyaz sakallı Kung Fu bilgelerinden biriydi aslında ve onların bize filmlerde anlattıklarını söylüyordu, gerçek olan stil değil, kendin olmaktır.
O filozoflar gibi yapmadı. Filmlerle anlatmak istedi geliştirdiği felsefeyi ve son dönemki yapıtları sadece dövüş filmi olmaktan çok çok öte bir yerde duruyordu. Onlar bir felsefenin manifestoları olarak izlenmeli ve öyle değerlendirilmesi gereken yapıtlardı ve Bruce Lee gerçek bir efsaneydi?