Abdullah ?Kürdler Ergenekon tartışmalarına girmesin? deyince gerçekten de PKK basını Ergenekon?u yazmıyor, tartışmıyor. Böylece daha önce en çok ?derin devlet ve faili meçhul? diyen bu garip Kürdlerin sürüden başka bir şey olmadığı anlaşıldı. Yani tam da yönlendirilecek bir kitle olduğunu anladık. Bu otuz senedir bu minval üzere gidiyor. Oysa Ergenekon oluşumunun ?Kürd tehlikesi?
Bugün PKK nin ?Türkiye sorumlusu? yakalanmış, gazetelere çıkmış. Altında dikkat çeken bir yorum var: ?Artık Ergenekon PKK'yi korumuyor!..? Dolayısıyla bu yakalanmalar devam edecek.
İlginç değil mi?
Kim olduğunu söylemek gerekmiyor şu anda ama ben şahsen PKK nin ve liderinin birileri tarafından korunduğuna ve yönlendirildiğine inananlardanım. Bunu yazı ilerledikçe yer yer değineceğim ve bazı olaylarla açıklayacağım.
Zaten Ergenekon İddianamesinde de bir kaç yerde bu yönde sinyaller var. Burada bir örnek vereyim anlaşılması için.
Takibedenler bilirler; Meral Kıdır Eskişehirli bir ?devrimci?, yani Kürd değil. Babası Türk ordusundan bir subay. 1978 lerde Mardin bölgesinde nasıl oluyorsa oluyor PKK li oluyor. Abdullah?la aynı dönemde Suriye?ye geçenlerden biri.
Kesire İran?da ?görevlendirildiği? bir dönemde Abdullah?ın sevgilisi oluyor. Bu yıllarca devam ediyor. Ama subay çocuğu Meral Kıdır?dan daha güzel kızlar da vardır ve dolayısıyla Abdullah?ın yatak arkadaşı olmaktan öteye bir durum olmuyor. Abdullah başkalarına bakıyor.
Meral Kıdır Türklerden oluşan bir ?devrimci parti? kurma isteğini bildiriyor ve ?önderlik? tarafından ?kabul görüyor?. Adına da ?Devrimci Halk Partisi?, partinin önderliğine de Meral Kıdır getiriliyor. Aslında bu parti PKK?nin ?hülle? örgütü olmaktan öteye bir şey değildir. Bu parti pek çok silahlı eylem yapıyor yıllar boyunca. Bu arada Meral Kıdır yakalanıp cezaevine konuyor.
Abdullah İmralı?ya konunca o sırada Çanakkale Cezaevinde bulunan Meral Kıdır ?İmralı?ya ilk başkaldıranlardan biri oluyor. Belki de Abdullah ile yaşadığı ?aşk ve ihanet?ten dolayıdır bu isyan. Çünkü daha önce böyle bir olanağı yoktu.
Ama bir şeyi unutmayın: O sırada ne ?tesadüf?tür ki Veli Küçük de Çanakkkale?de görevlidir. Daha sonra Veli Küçük Giresun?a atanmış. İşte Ergenekon İddianamesi?nin küçük bir bölümünde Meral Kıdır ile Veli Küçük arasında bir diyaloğ vardır. O bölüm şöyle:
Veli Küçük?ün Giresun?da görev yaptığı dönemde DHP ın Dursun Karataş?la arasının iyi olduğunu, Abdullah Öcalan?la da arasının iyi olduğunu, bunun başında da Meral Kıdır isimli bir bayanın olduğunu ve bu bayanın cezaevinde olduğunu, Veli Küçük?ün bu bayana mektup göndererek; ?Meral, Dursun?a söyle benim bölgemde PKK ile ittifakı bozsunlar? dediğini,
Daha sonradan Veli Küçük?ün kendisine Meral Kıdır?ın Dursun?a mektup göndererek ?Dursun, ben Veli Küçük?ün bölgesinde eylem yapmam. Siz bu hatayı Bedri Yağan?la birlikte yapmıştınız. Ben bu hatayı yaparak örgütümü helak etmem.? dediğini anlattığını, Meral Kıdır?la sık sık görüştüğünü,
Görüldüğü üzere bu ?iddianame?de böylesi ilginç yerler var.
Hiç şüphesiz ki devlet kasalarında böylesi pek çok bilgiler vardır. Bunlara ulaşmak da zordur. Ama Tuncay Güney gibi kazara ağzından kaçırmış insanlar da olabiliyor. İşte bunun gibi kazaların olmaması için Abdullah ?Ergenekon?a dokunmayın? demektedir.
Abdullah ?Kürdler Ergenekon tartışmalarına girmesin? deyince gerçekten de PKK basını Ergenekon?u yazmıyor, tartışmıyor. Böylece daha önce en çok ?derin devlet ve faili meçhul? diyen bu garip Kürdlerin sürüden başka bir şey olmadığı anlaşıldı.
Yani tam da yönlendirilecek bir kitle olduğunu anladık. Bu otuz senedir bu minval üzere gidiyor. Oysa Ergenekon oluşumunun ?Kürd tehlikesi? üzerine şekillendirildiğini bilmeyen yoktur. İttihad ve Terakki?den beri ?iç düşman? korkusuyla yönlendirilen kitleler hala aynı yöntemle idare edilmektedir.
Bu ?iç düşman? ın muhatabı da biziz, yani demokrasinin en çok lazım olduğu gurup.
Dolayısıyla Ergenekon?u en çok tartışması gerekenler Kürdler olması gerekmez mi? Tabi ki olmalı. Ama görüldüğü gibi birileri İmralı?dan Kürdler?i yönlendiriyor. Kimilerince ?Asrın İddianamesi? olarak ortaya atılan bu davada Kürdler?i ?taraf? olmasın istiyor.
Benim gibi ?Bu nasıl olur?? diye saçını başını yolan Kürdler elbette var. Bu sayfalarda elimizden geleni tabi ki yapacağız. Ama Ergenekon davasında ?taraf? olduğumuzu söylerken ne kadar etkili olabiliriz? Bu meçhul.
Çünkü Aydın Doğan ve PKK basınına karşı yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Bu iki gurup ta ?manipülasyon ve yönlendirme? de devlet düzeyindedirler. Buna Perinçek basınını da eklediğiniz zaman ortaya korkunç bir güç çıkıyor.
Ama biz şansımızı zorlamak, bu vahim durumdan en az zararla çıkmak için görüş ve düşüncelerimizi söylemek durumundayız. Devlet içindeki kirli ilişkilerin en büyük mağduru Kürdlerdir. Bunu bilmemek için doktor raporlu klinik olmak gerekir.
Ama bu davada taraf olduğumuzu söylerken öncelikle şunu sormak gerekir: Ergenekon?un baş aktörleri Doğu Perinçek kırk yıldır aktif, Veli Küçük kırk yıldır bu çarkın içinde. Neden şimdi? Neden şimdi Ergenekon davası?
Çok doğru.
Susurluk ve Şemdinli olduğu zaman da bu iki aktör yine başrol değil miydi? Mesela Susurluk davasında meclise dahi gelmeye tenezzül etmeyen, kimseyi takmayan bir Veli Küçük nasıl olur da evinden alınıp hapse konulabiliyor?
Buna cevap vermeden önce size Dolmabahçe?deki Büyükanıt-Erdoğan?ın ?başbaşa? görüşmelerini hatırlayın. Orada Erdoğan?ın kendisiyle açık kart oynadığı muhakkak. Çünkü konu çok ciddi boyuttadır.
Erdoğan?a ve Büyükanıt?ın kendisine suikast dahil olmak üzere pek çok duyum vardır. Ankara?da yakalanan ve subaylardan oluşan Atabeyler çetesinde Erdoğan ve bir kaç Kürd kökenli AK Partiliye suikast planları vardır. Büyükanıt?ın Balıkesir gezisi sırasında öldürülmesi planları da benzer çeteler tarafından planlanmıştı.
Bu suikastler neden planlanmıştı? Ülkeyi askeri darbeye hazırlamak için. Yani Elazığlı Alpaslan Aslan?a Yargıtay?ı kurşunlattıktan sonra ?türban? dedirten Ergenekoncular; Erdoğan?ı vurduktan sonra ?solcu? adına, Büyükanıt?ı da ?PKK adına? vurma planları vardı. Yani durum çok ciddiydi.
Bu çete sadece bir tarafı ısırmıyordu, önüne gelen herkesi, hatta kendi aralarındaki rant kavgasında da birbirini ısırıyordu.
Hatta kumar parası için Susurluk tetikçisi polis Ayhan Çarkın?ı da faili meçhul edebiliyordu. İşte bütün bunlar ortadayken Genelkurmay?ın izniyle bu operasyonlara başlandı.
Size bir şeyi hatırlatmazsam bu yazı eksik kalır:
Türkiye Devleti?ni bir bütün görmek, istihbarat birimlerini bir bütün görmek yanılgıdır.
Devlet birimleri bazen kör ve bazen keskin çatışma içindedirler. Mesela meclis ile Genelkurmay arasındaki açık gerginlik gibi... Bunun gibi istihbarat örgütleri de farklı olabiliyor. İstihbarat sadece MİT değildir. Her kuvvet komutanlığının kendi istihbaratı, Genelkurmay?ın kendi istihbaratı, bunların yanında yarı resmi Ergenekon istihbaratları da vardır.
MİT, başbakana bağlıdır ve parasını başbakanlığın ?örtülü ödenek?inden alır. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan?ın bu istihbaratta sözü geçer demek pek de yanlış olmaz. MİT in Erdoğan?a Ergenekon bilgilerini vermiş olması da doğal görülmelidir.
İşte yukarıda saydığım bilgilerin Erdoğan?a gelmesi, Erdoğan?ın Büyükanıt ile oturup ?Valla Yaşar, bu adamlar ikimizi de götürmek niyetinde. Gel bu adamları içeriye tıkalım.? dediği ve bu konuda anlaştığı kesin.
Ama Ergenekon tutuklamaları daha da yaygınlaşır mı, Kürd ayağına dokunulur mu, iyimser olmak mümkün değil.
Son dört yılda ?çete? suçuyla tutuklananların 34 000 kişi olduğunu söylediğimiz zaman bu ülkenin sisteminin polis ve asker çetelerinden ve basın teröründen oluştuğunu söylemek mümkün. Eh, oturmuş hukuk sisteminiz yoksa, kendi vatandaşlarınızı düşman ilan edip, yarısını ?bölücü ve irticacı? olarak diğer yarısının önüne koyarsanız Ergenekonlar bitmez.
Okudukça çok daha ilginç bölümler çıkacak karşımıza.
Ama ben duruşmalar sırasında ağızlardan kazaren çıkacak itirafların olabileceğini düşünüyorum.
Önlerine belki bir kamyon çıkar, belki Genelkurmay?ın Ali Kayaları acemice bir bomba patlatır da sokaktaki Kürdler tarafından suçüstü yapıılır diye bekliyorum. Yoksa Ergenekon tutuklamaları için düğmeye basanların sonunu da hesapladıklarını sanıyorum.
Yani minareyi çalan kılıfını da hazırlamıştır. Ama Meral Kıdır da çıkar belki bir şeyler söyler, 'devrimciliğini' konuşturur diye de beklemedeyiz. Kim bilir, belki de ömrünü verdiği politikanın aslını astarını şimdi öğrenmiştir.
Neden olmasın? Veli Küçük ile dost olan sadece o değil. Abdullah da Suriye'den çıktıktan sonra Veli Abi'sine sığınmıştı.
Onu da yazacağız.
Devam edecek...
Nasname