M. Hasan UNCULAR / TIMETURK
'Müslümanların ilk kutsal Ramazan ayına 1970 senesinde genç bir Amerikalı gezgin olarak Fas?a gittiğim zaman denk geldim. 24 yaşındaydım ve İslam?la şereflenmeden onlarca yıl evvel Faslıların uyguladığı İslami ibadetlerden habersizdim.
Fas'ta ilk Ramazan
O yıllardaki Amerikalıların düşündüğü gibi dinin hayata ilkel bir yaklaşım olduğunu düşünüyordum ve kesinlikle nüfusunun %99 unun tanrıya yaklaşmak için aç ve susuz kaldığı bir ülkede hiç olmamıştım.
Bir akşam üstü Tanca?ya varmadan önce, işlek bir cadde olan Rue de la Liberté ?da dolanıyordum. Kadınlı erkekli cübbeli insanlar caddelerdeydi ve hiç kimse bir şey yemiyordu ama havada güzel yemek kokuları yayılmaya başlamıştı ve halkta bir bekleyiş hakimdi.
Valilik binasının bahçe kapılarından bir top sesi geldi ve bu işaretten sonra sokakların ve pazarların birden bire kalabalığın hareketliliğine sahne olduklarını gördüm. İnsanlarda aileleriyle iftar açma telaşı vardı.
İftar telaşı
Ama bazı insanlar bu telaşenin dışındaydı. Ya buluşacakları arkadaşlarını bekliyorlardı, yada işlerini bitirmeye çalışıyorlardı. Bu insanları seyrettiğimde önce hurma satın alıp, sonra da ekmek alıp yolun kenarında bulunan çorba satan dükkanlara yaklaştıklarını gördüm.
Her Müslüman ülkede farklı bir oruç açma şekli var. Mesela Fas?ta insanlar Ramazan?da midelerine bir bebeğin midesi gibi davranmaları gerektiğini söylüyor. Bir çorbacı dükkanında sıraya girdim ve çorbamı alıp yemeye başladım. Yanımda bir adam vardı. İspanyolca olarak Ramazan topuyla alakalı ? büyük bir top? dedim ve o da evet eski bir top dedi. Her şehirde iftar vaktini belirtmek için faklı yöntemler olduğunu söyledi. Bazı yerlerde siren, davul ve Ramazan topunun olduğunu belirtti.
Çorbacıdaki adam ilk vesile
Oruç tutmadığımı utanarak söyledim bu yaşlı adama. Yaşlı adam yumuşak bir sesle ? her ne olursa olsun oruç tutman lazım. Vücut için de faydalı, kalbinin de zırhıdır ve sadece iyi şeyler sana isabet eder.' dedi.
Fas?ta Ramazan ve zırh karşılaştırmasını sürekli duyarsınız. Orucun faziletlerini övmenin alışılmış bir yoluydu bu.
Ramazanda yapılanlar
?Sizin için zor mu?? diye sordum. Adam gülümsedi ve ? Hayır, hayır. Bana güç veriyor. Birkaç gün sonra kendimi ülkenin kralı el Rey de Tierra gibi hissetmemi sağlıyor. ? Pekala, belki de denemem iyi olur? diye düşündüm.
Ramazan?da yapılması gerekenler gayet açık. Ay takvimine göre bir ay boyunca kadın erkek, yükümlü olan herkes sabahtan akşama kadar hiçbir şey yiyip içmiyor, sigara bile kullanamıyor, boğazlarından bir lokma bile geçmiyor. Rekor sayıda çok camileri ziyaret ediyorlar yada diğer ailelere ziyarete gidiyorlar iftar açmak için, beraber iftar açıp namaz kılıyorlar.
Neden oruç tutuyorlar?
Müslümanlar neden böyle yapıyor? Birisi sana bunu izah eder. ? Çünkü Kuran?da emredilmiştir. Ama Kuran bunu hangi mantıki açıklamayla istiyor?
İlk olarak İslam, tanrıyı fark edebilmenin bir yolu olarak orucu tavsiye ediyor. Aslında İslam ilk günahla alakalı bir şeye yer vermiyor, ilk günahtan ziyade ilk masumiyet önem kazanıyor ve bu direkt ilahi bir bağ.
İkinci olarak oruç kendini kontrol etmeyi kuvvetlendirdiği için tavsiye edilmiş. Bunu çok karışık bulmuştum, ta ki yıllar önce ilk Ramazan ayını tümden oruçlu geçirene kadar. Belki de Ramazanı anlamak için onu yaşamalısınız.
Mahrumiyet hissiyle, iştahınıza dur deyip gününüzü geçirebilirsiniz. Zamanın nasıl ağır ağır ilerlediğini düşünüp, saati seyretmektense, daha da hızlı vakit geçirebildiğiniz için hareket edin.
Güneşin batışına doğru dakikalara dikkat edebilirsiniz, ama günün geri kalan bölümünde sosyal bir alışkanlık olarak zaman önemini kaybeder. Aslında Ramazan kendi saat kuralını uygular. Güneş batarken, diğer insanlar akşam yemeğini yerken siz oruç açarsınız. Şafak atmadan önce de bir öğününüz var.
Üçüncü olarak Müslümanların diğer aylarda aç kalanların halini anlamaları için İslam Müslümanlara oruç tutmalarını ister. Ramazan, sadece insanların kendilerini bazı şeylerden geri çektikleri bir ay değildir. Yardımseverliğin ve vermenin arttığı bir zamandır bu. Eğer bir gün oruç tutamazsanız, ihtiyaç sahibi birine bir öğün yemek yedirin.
Tüm bunları o eski çorbacıda öğrenmedim. Aradan yıllar geçti ve öyle öğrendim. Çorbacıdaki o adam bana Ramazan ruhunu aşıladı ve bende bir merak uyandırdı. Ramazanın sonuna yaklaşıldığında son üç gün oruç tutmuştum.
Çok da zor değildi, gerçekten de arkanızda kocaman bir şehir var ve öğlen yemeği saatinde tabaklar dolusu yemekler yiyen insanlar göremezsiniz.
Oruç vakti başlamadan birkaç gün önce Fas?a gelmiştim. Ramazan başladığında öğlen vakti restoranlarda kendimi yapayalnız buldum, çok lezzetli yemekler yapan aşçıların ve onları servis eden garsonların oruçlu olduğunu gördüm. Tüm ruhlarında bu ibadeti uyguluyorlardı ve Tanca gibi fakir bir yerde böyle bir iş imkanlarının olması güzel ama belli bir süreden sonra oruç tutan insanların karşısında yemek yemeden utanmaya başladım. Onlarla oruç tutarak şehrin ruhuna giriş yapmış oldum.
Oruç tuttuğumda aslında dini temelle alakalı hiçbir fikrim yoktu. İslam?da ilk dersimi almıştım ve onun prensiplerine saygı duyan insanlara karşı saygı uyandı.
Bayram hakkı
Bir aylık oruç sonunda Ramazan bayramı geldiğinde şehrin tamamıyla birlikte bu bayramı kutlamak için az da olsa bir hakkımın olduğunu düşündüm. O gün sokaklar bayramı kutlayan insanlarla dolup taşıyordu. İnsanlar en güzel kıyafetlerini giymişlerdi, çarşı ve pazarlarda bayramın tadını çıkarıyorlardı. Ben de onlara iştirak ettim.
Hiç kimse benim bu kutlamaların dışında kalmamı düşünemezdi.