Dolar

34,9500

Euro

36,7136

Altın

2.990,82

Bist

10.058,28

Keşmir'de tek çözüm referandum

ABD başta olmak üzere uluslararası toplum Keşmir?in kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili 15 uluslararası kararı görmezden geliyor.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-29 02:29:00

Keşmir'de tek çözüm referandum


Semir Hüseyin*

Keşmir, son üç ay içerisinde geniş çaplı protestolara şahid oldu. Protestolar önce Hindistan hükümetinin Keşmir?de Hinduların kendilerince kutsal sayılan bir mezarı ziyaret etmeleri sırasında kalmaları için arazi protesto edilmesiyle başladı, daha sonra Hindistan?dan bağımsızlığını isteme noktasına kadar gitti. Protestocular, Keşmir hakkında çıkan ve Keşmirlilere kendi geleceklerini tayin etmeleri için referandum yapma hakkı tanıyan uluslararası kararların hayata geçirilmesini sağlaması için BM temsilciliğine yöneldi. Bu tepkiler bağlamında Keşmir sorununu yakından takip eden insanlara düşündürücü bazı sorular ortaya çıkmakta:

Birincisi: Referandum, Keşmir sorununun hallinde sadra şifa bir çözüm olacak mı?
İkincisi: Hindistan, tarihî liderlerinin taahhütlerine bağlı kalacak ve Keşmir halkını, kendi kaderini tayin etmek üzere serbest bırakacak mı?
Üçüncüsü: Referandum vakti gelmedi mi? Yoksa özellikle de Hindistan?ın Keşmir?deki kutsal bir mezarı ziyarete gelen Hindulara özel bir arazi tahsis etmesiyle işaretleri ortaya çıkmaya başlayan Hindistan?ın göç ve yerleşimci politikalarıyla Hinduların sayılarını artırarak Keşmir?in demografik yapısını değiştirmesi mi beklenecek?
Sonuncusu: Uluslararası toplumun referanduma karşı tavrı nedir?

Öncelikle anketlerin, Keşmir halkının tutumu, halkın 20 yıldır süren direnişi, Hindu?su Müslüman?ıyla tüm Keşmirlilerin referandumdan yana olduğunu gösterdiğini söylemek gerekiyor. Son üç ay içerisinde meydana gelen gösteri ve çatışmalar, bunu açıkça ortaya koydu. Bu konuda Keşmirli yazar Muhammed Yusuf Taync şunları söylüyor: ?İnsanların çoğu Keşmir sorunu hakkında, bu sorunun Hindistan?la Pakistan arasında bir toprak sorunu olduğu dışında hiçbir şey bilmiyor. Ancak bu algının, tamamen kendine has bir kimliği olan Keşmirlilerle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bu yanlış algı varlığını devam ettirdiği sürece ne barışın ne de istikrarın olması mümkün. Keşmirlilik sadece Müslümanlara ait bir duygu değildir.?

Orada yaşayan ve Bendit ismiyle bilinen Hindular, kendilerini öncelikle Keşmirli sonra Hindu olarak görüyorlar. Bu nedenle Cammu-Keşmir, Hindistan?da Müslümanlarla Hinduların arasında düşmanlığın olmadığı tek yerdir. Keşmirli bütün politikacılar, Hindistan?a değil Cammu-Keşmir?e bağlı kalacaklarına dair yemin etmektedirler.

Yazar Muhammed Yusuf Taync?ın Keşmir?in özel durumu hakkında söyledikleri çok doğru. Cammu-Keşmir, Hindistan?daki federatif yapılar içerisinde kendine has özel bir anayasası olan tek ülke. Bütün siyasiler Keşmir?de, Hindistan?a değil Keşmir?e bağlılık üzerine yemin ediyorlar. Keşmir?in bu özel durumu, Hindistan?ın bağımsızlığını kazandığı ve Keşmir?in de Hindistan?ın bir parçası haline geldiği; dış ilişkiler, savunma ve para birimi dışında bütün işlerinde serbest olduğu 1947 yılında ortaya çıktı.

Keşmir?in bu kendine has durumu, ayrıca Hindistan anayasasının 370. maddesinde Hinduların buradan toprak alamayacaklarına ilişkin maddeyle de korunmaktadır. Hinduların burada yabancı sayıldığı tek eyalet Keşmir eyaletidir. Sadece taşınmaz almaları yasaklanmamış aynı zamanda herhangi bir işi idare etmeleri ve resmi bir izin olmadan ikamet etmeleri bile yasaklanmıştır. Keşmir?de yıllarca oturan insanlar bile buranın tam ehliyete sahip vatandaşları haline gelememekte, kendilerine seçimlerde oy kullanma ya da arazi satın alma hakkı tanınmamaktadır.

Bu uygulamalar, Hindistan?da çoğunluğu oluşturan Hinduların Cammu-Keşmir?deki demografik yapıyı göçler ya da arazi satın almaları yoluyla değiştirmemeleri için kanunlaştırılmıştır. Şayet bu kanunlaştırmalar olmasaydı, Hindular son 50 yıl içerisinde Keşmir?in büyük bir bölümünü çoktan işgal etmişlerdi. O zaman Keşmir?in kendine has durumu ve kimliği bütünüyle kaybolurdu.

Yerine Getirilmeyen Taahhütler

İkinci soruya cevap verebilmek açısından Hindistan?ın Keşmir sorununun çözümü için referandum yapılacağı ve kendi kaderini tayin hakkına ilişkin verdiği vaatleri ele almak gerekiyor. Gerçekte neler olduğunu bir görelim.

Bağımsızlıktan sonraki Hindistan?ın ilk Başbakanı Lal Nehru, 27 Ekim 1947 tarihinde Pakistan ve İngiltere Başbakanlarına 402 no?lu telgrafta, şunları söylüyor: ?Aleni hale gelen ve sürekli tekrarladığımız bakış açımız, insanların rağbetine göre kararlaştırılmalıdır. Biz bu yaklaşıma bağlıyız.?

Pakistan Başbakanı?na gönderilen ve 31 Ekim 1947 tarihini taşıyan bir başka telgrafta, Nehru şunları söylüyor: ?Keşmir sorununun geleceği Keşmir halkına bırakılmıştır. Bu sadece hükümetin değil, dünyanın ve Keşmir halkının da bir vadidir.?

Üç telgrafın da aşağıda ifade edildiği şekilde olması manidardır: Birinci telgraf, daha sonra Keşmir?in kara günü olarak adlandırılacak Hindistan güçlerinin Keşmir?i işgal ettiği güne denk gelmiştir. Son iki telgraf ise işgalden sonraki iki günde gönderilmiştir. Bu üç telgrafın zamanlaması, Nehru?nun gerek Pakistan gerekse dünya kamuoyunu sakinleştirmeyi arzuladığını göstermektedir.

Nehru?nun konuşması ve vaatleri radyodan Hindistan halkına yaptığı konuşmadan duyulmaktaydı. O şöyle diyordu: ?Müsaade edin başından beri takip ettiğimiz siyaseti size anlatayım. Üzerinde ihtilaf bulunan topraklar hakkında, insanların isteklerine göre karar alınması gerekir.?

Nehru, 16 Ocak 1951 yılında düzenlediği basın toplantısında şunları söylüyordu: ?Başından beri Keşmir halkının kendi kaderini referandumla alacağı kararla tayin edeceğini kabul ettik. 12 Şubat 1951 yılında Hindistan Parlamentosunda yaptığı konuşmada ise şunları söylüyordu: ?Keşmir halkıyla ve BM?yle karşılıklı ahitleştik. Keşmir halkının yanında yer aldık, bugün de onun yanındayız. Bırakın Keşmir halkı kendi kararını kendisi versin.?

Nehru, 12 Ocak 1952 tarihinde ise şunları ifade etmişti: ?Sorunu BM?ye götürdük. Barışçıl bir çözüm arayışı içerisinde olacağımıza dair söz verdik. Büyük bir millet olarak bu sözümüzden dönmemiz mümkün değil. Nihai çözüm meselesini Keşmir halkına bıraktık. Biz, onların alacağı karara göre hareket etme konusunda samimiyiz.?

Nehru, Hindistan Parlamentosunda 26 Haziran 1952 tarihinde yaptığı konuşmada şunları dile getirmişti: ?Keşmir Halkı, hilesiz bir seçim yapıldığında Hindistan?a katılmayı istemez. Biz de bunu kabul etme taahhüdü veriyoruz. Bu kararlarından acı duysak da kabul edecek, onlara asker göndermeyeceğiz. Ne kadar muzdarip olursak olalım kararlarını kabul edeceğiz. Gerekirse anayasada değişiklik de yaparız.?

Hindistan ve Pakistan Başbakanlarının Yeni Delhi?de 20 Ağustos 1953 tarihinde düzenledikleri ortak basın toplantısında Nehru şunları söylemişti: ?İnsanların isteklerini en pratik bir şekilde gerçekleştirebilecek şey, kapsamlı, adil ve nezih bir referandumdur.?
Nehru açıklamalarını, Hindistan Devlet Konseyi?nde 16 Mayıs 1954 tarihinde dile getirdiği şu sözlerle tamamlamıştı: ?Hindistan hükümeti, halen Keşmir meselesiyle ilgili uluslararası taahhütlerine bağlıdır.?

Kabul Edilmeyen Bağımsızlık

Keşmir halkının bağımsızlığa eğilimi olmasına ve 60 senedir referandumun yapılmasını beklemesine rağmen bu süreyi Hindistan işgali altında geçirmek zorunda kalmıştır. Ancak bu, gerek şimdi gerekse geçmişte hiçbir şekilde açıkça referandumu desteklediklerini söylemeyen Hindistan devleti ve liderleri tarafından kabul edilmemiştir. Yukarıdaki satırlarda Nehru?nun yaptığı açıklamalardan bir demet sunduk. Buna rağmen bir keresinde Nehru?nun referandumla ilgili bir açıklama yapan bir asistanını şiddetle azarladığı anlatılır. Keşmir?de doğup büyüyen ve Keşmir?in Hindu toplumundan (Bendit) olan Nehru, arkadaşlarıyla ve yakınlarıyla yaptığı özel oturumlarda Keşmir?in Hindistan?dan bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak referandum fikrini kesinlikle kabul etmiyordu. Onun biraz önce zikrettiğimiz açıklamaları, dünyanın Hindistan?ın Keşmirlilere haklarını vermeye niyetli olduğunu düşündürtecek bir zekâ ya da siyasi habisliğinin kanıtıydı. Hâlbuki Hindular niyeti bozmuş, Keşmir?i işgal etmeyi akıllarına koymuştu. Bu nedenle Keşmir?de halen işgal kaynaklı feryat ve acılar sürüp gitmektedir.

Ayrıca Nehru?nun yaptığı açıklamaların zamanlaması gözden geçirildiğinde sanki Keşmir?de 1947 yılında yapılan Hindistan işgalini kamufle etmeye çalışıyor gibidir. Nitekim Nehru?nun konuyla ilgili yayınladığı üç telgrafı işgalin gerçekleştiği aynı yıl ve aynı ayda yapılmıştır. Bu telgrafların üçü Pakistan Başbakanı?na Hindistan?ın referandumdan yana olduğu konusunda ikna etmek amacıyla, dördüncüsü ise Birleşik Krallık (İngiltere) ve Pakistan Başbakanlarına gönderilmiştir. Baktığımızda Nehru?nun, 8 yıl içerisinde 19 beyanat ve telgraflarla açıklamalarının devam ettiğini görürüz.

Hindistan?ın şu anki liderleri, Nehru?nun yolunda yürümektedir. Keşmir sorununu daima, Pakistan?la yapılacak müzakereler listesinin başına koymakta, sorunu kapalı görüşme salonlarının karanlıklarına gömmektedir. Şu ana kadar Hindistan?la Pakistan yetkilileri Keşmir?le ilgili olarak üç yüz kereden fazla buluşmuş olmalarına rağmen bunlardan hiç biri Keşmir sorunuyla ilgili en küçük bir olumlu sonuçla neticelenmemiştir.

Önce Demografik Dönüşüm

Açıktır ki ilk iki soruya cevap vermek Hindistan, Keşmir?in hâlihazırdaki demografik yapısını değiştirmeden referandum yapmayacaktır. O, şimdi bu yapıyı değiştirmekle uğraşmaktadır. Bu amaç, ilahları Şeyfa?yı ziyaret için gelen Hinduların iskânı amacıyla bir Hindu müessesesine yüz dönümlük bir yer bağışlanması bunun en önemli göstergelerindendir. Keşmir Direnişi Hareketi lideri ve aynı zamanda Özgürlük Kongresi (Keşmirli Bağımsızlık Yanlısı Partiler Cephesi) Başkanı Seyyid Ali Şah Geylani, bu yapılanların Keşmir?in demografik yapısını değiştirmeye yönelik olduğunu ifade etti ve şunları söyledi: ?Bu toprakların Hindulara tahsisi, Keşmir vadisine yabancı Hinduları yerleştirmek için düzenlenmiş bir komplodur. Amaç Müslümanların azınlık haline getirilmek istenmesidir.? Geylani, Hindistan Hükümetini Müslüman çoğunluğun bulunduğu bölgelerde Hindu kolonileri oluşturmakla suçlamaktadır.

Uluslararası Toplumun Gevşekliği

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi, bu toprakların Pakistan?a mı Hindistan?a mı katılacağı ya da tek başına bağımsız devlet olarak mı kalacağı yönündeki en ideal çözümün Keşmir?de bir referandum olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu konuyla ilgili Keşmirlilere kendi kaderlerini tayin hakkını veren, bunun için referandum yapılmasını öngören ve partilerin dışında bir yönetimin olmasını tesviye eden şimdiye kadar BM?ye ait, tam 15 karar bulunmaktadır.

Bununla birlikte ABD Keşmir?de bir referandumu desteklememektedir. Konuyla ilgili açıklama, ABD?nin Dışişleri Bakanlığının Yakın Doğu ve Güney Asya?dan sorumlu müsteşarı John Kelly tarafından açıklanmıştır. Kelly bu ifadeleri 6 Mart 1990 tarihinde Kongre önünde yaptığı tanıklık sırasında söylemiştir. Ancak daha sonra, bakanlıktaki Güney Asya sorumlusu John Malt 1993 yılında Kongre?ye Kelly?nin konuyla ilgili olarak 1990 yılında ?ABD, Keşmir?de bir referandum yapılmasını kaçınılmaz görmemektedir? şeklindeki açıklamasının yanlış olduğunu belirtmiştir.

ABD Dışişleri eski Bakanı Madaline Albright?ın Cammu Keşmir?deki halkın gerçek arzusunu öğrenmenin tek yolunun referandum olduğu yönündeki beyanatına ve Ömer Abdullah?ın ?Genel Referandum dışında bir çözüm yolu bilmiyorum? şeklindeki açıklamalarına rağmen, bunların hiç biri uygulamaya geçmemiş, ABD referandum yapılması için Hindistan üzerinde hiçbir şekilde baskı uygulamamıştır. Tersine bu alanda stratejik nükleer konusu, ABD?nin daha fazla dikkatini çekmiş ve Keşmir konusunda teröre ?yani Keşmir?deki İslami direnişe- karşı ortak hareket kararı alınmıştır. Bu, açıkça Hindistan?dan yana tavır takınma anlamına gelmektedir ve ABD?nin Keşmir konusundaki açıklamalarının yararsız olduğunu göstermiştir. Bu nedenle Hindistan, Dickson?un önerdiğine uygun olarak bölgesel referanduma ve taksime karşı çıkmakta, Hindistan ise çözümün bağımsızlık ya da Pakistan?a katılmaktan değil, Keşmirlilere mümkün mertebe fazla özerklik verilmesinden geçtiğini düşünmektedir.

Hindistan, inatlaşmaya ve Keşmir?de referandum yapılmasıyla ilgili olarak BM kararlarını görmezden gelmeye devam ettiği gibi tarihi lideri Nehru?nun açıklamalarını da yok saymaya devam etmektedir.

Hindular, liderleri Nehru?nun 19 açıklama ve telgrafını yiyip yutsunlar. Hindistan, Anayasa?nın 370. maddesini ihlale devam etsin. Başta, kendi bakış açısıyla teröre karşı mücadelenin sponsoru olan ABD olmak üzere uluslararası toplum da Keşmir?in kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili 15 uluslar arası kararı görmezden gelsin. Bu durumda geriye kalan tek alternatif, tüm bunlardan mağdur olan Keşmir halkının kendi kaderini tayin için direnişe başvurmasıdır. Sahip olduğu tek seçenek budur.


* Keşmirli gazeteci-yazar.

Bu makale İslam Özkan tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.

 


 

Haber Ara