Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Başbakan Erdoğan Adalar'daydı

Başbakan Erdoğan, partisinin Adalar İlçe Teşkilatı'nın Anadolu Kulüp'teki kongresinde konuşma yaptı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-20 18:05:00

Başbakan Erdoğan Adalar'daydı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''antilaik bir ortamın savunucu olarak vasıflandırılmayı kabul etmelerinin asla mümkün olmadığını'' ifade ederek, ''Zira biz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin güvencesi olan bir AK Parti iktidarıyız'' dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin Adalar İlçe Teşkilatı'nın Anadolu Kulüp'teki kongresinde yaptığı konuşmada, ''Büyükada'yı, Heybeliada'yı, Burgazada'yı, Kınalıada'yı özellikle selamladığını'' ifade ederek, İstanbul'un bu güzel köşesini her zaman sevdiğini söyledi.

İDO'nun seferleriyle Adalar'ın hareketlendiğini ve daha önce su ihtiyacını denizden taşımacılıkla sağlayan Adalar'a, kendi dönemlerinde deniz altından su bağladıklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Belediye başkanlığım döneminde, benim partim burada birinci parti değildi ama benim için asıl olan partimin sırası değildi. Burada yaşayan insanlar vardı. Burada yaşayan insanlara hizmet götürmek benim görevimdi. Şu anda da böyle bir hesabımız asla yok. Çünkü bizim anlayışımız şu; 'At denize, balık bilmezse halik bilir'. Doğalgaz da buranın bir ihtiyacıydı ve doğalgaz da Adalar'a geldi. Çağdaş, modern olmanın gereği bu değil mi? Atık su arıtma tesisleri benim belediye başkanlığım döneminde başladı, Kadir Bey ile doruk noktasına çıktı. Şimdi Adalar'ın çevresinde yüzülüyor. Balık noktasında buralara balıklar uğramıyordu. (Fenerbahçe'nin efsanevi futbolcusu Lefter Küçükandonyadis'e dönerek) Lefter baba, şimdi uğruyorlar değil mi? Geliyorlar. Bizim derdimiz insana hizmet. 'İnsanı yücelt ki devlet yücelsin' demiş büyüklerimiz. O nedenle bunu başarmak durumundayız.''

Adalar'ın sadece sanatçılar ve ressamlar için değil, aynı zamanda kendisi için de eşsiz bir ilham kaynağı olduğunu anlatan Erdoğan, ''Adalar, bir arada yaşama iradesinin en güzel adresidir. Müslümanı,Hristiyanı ve Musevisi ile hepsiyle bir arada yaşamanın en güzel adreslerinden bir tanesidir Türkiye'de'' diye konuştu.

-TOPLUMSAL BARIŞA ÖRNEK-

Adalar'ın ''dostluk, barış ve sükunet demek olduğunu'' dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Burada bunu bulursunuz. Adalar'daki birlik ve beraberlik, toplumsal barışa güzel bir örnektir. Türkiye, son 6 yıl içinde yarınları açısından son derece önemli bir kavşağı, muhtemel ki gelecekte önemi çok daha iyi anlaşılacak büyük kazanımlarla geçmiştir. Bu dönem zarfında, Türkiye, sadece üzerindeki kara bulutları dağıtmamış, adeta bir ayağa kalkma, kalkınma mücadelesinden alnının akıyla çıkmıştır. Bütün göstergeleri dibe vurmuş, insanlarına gelecek adına umut vermeyen bir ülke, bugün bütün küresel çalkantılara rağmen büyümesini, gelişmesini sürdüren bir istikrar ülkesi haline gelmiştir; gelmeye de devam edecektir. 3 Kasım 2002'de milletimiz tarihi bir karar vererek değişimin önünü açmasaydı, bugün nasıl bir Türkiye tablosuyla karşılaşırdık, düşünmek bile istemiyoruz. O Türkiye, memuruna verecek maaşı bile tedarik edemiyor, onun için deprem mağdurlarına verilen paralara göz dikebilen bir yönetim anlayışının elinde kalmıştı. O Türkiye, bırakın memleketin ihtiyaçlarını karşılamayı, Bakanlar Kurulunun bile toplanamadığı bir hale gelmiştir. Uyumsuz, ahenksiz koalisyonlarla adım adım felakete sürükleniyordu.''

Çok partili siyasi döneme bakıldığında ortalama 16 ayda bir Türkiye'de iktidarların değiştiğini dile getiren Erdoğan, böyle bir ülkede istikrar ve kalkınmanın olamayacağını söyledi.

-''MALUM KAPATMA DAVASI OLMASAYDI''-

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa kendi dönemlerinde 4,5 yıllık bir iktidarın görüldüğünü kaydeden Erdoğan, ''Bizim kalkınmamızın iki sihirli kelimesi vardır: Bir güven, iki istikrar. Bu güven ve istikrar olmasaydı, aynen bizden önce olduğu gibi küresel sermaye başını döndürüp ülkeye bakmazdı'' diye konuştu.

Kendilerinden önceki dönemde 10 yılın ortalaması 1 milyar dolar olan yabancı sermayenin, 2007 yılı sonu itibariyle yıllık 22 milyar dolara çıktığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Eğer şu malum kapatma olayı olmamış olsaydı, bu iki sihirli kelime gölgelenmemiş olacaktı ama bu bir gölge maalesef. Bu gölge sebebiyle de küresel sermayenin Türkiye'ye gelişinde bir sıkıntı yaşadık. Bütün bunlara rağmen yine 15 milyar doları yakalayacağız.

Bizi antilaik bir ortamın savunucusu olarak vasıflandırmayı asla kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu çok açık ve net söylemem lazım. Zira biz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin güvencesi olan bir AK Parti iktidarıyız. Geldiğimizden bu yana bu mücadeleyi kararlı ve onurlu bir şekilde verdik ama gazete kupürleriyle toplanmış ve bunun neticesinde alınmış bir karar. Tabii ki uyacağız, bu ayrı mesele... Ama bunu kabul etmek mümkün değil. Her şeyden önce bunu şahıs olarak, bütün mensuplarımız olarak kabul etmemiz mümkün değildir. Verilen karara uyarız, o kadar ama kabul edemeyiz.''

-''BÖYLE MUHALEFET OLMAZ''-

Başbakan Erdoğan, milletin, 3 Kasım 2002'de devreye girmemiş olması halinde, bugün belki iflas etmiş bir ülkenin vatandaşı olmanın acılarının yaşanmış olacağını'' dile getirdi. Erdoğan, milletin bir kez daha bıçağın kemiğe dayandığı, varlığının tehlikeye girdiği noktada devreye girerek, Türkiye'ye yakışmayan o felaket tablosunun sorumlularını büyük ölçüde siyaset sahnesinden sildiğini söyledi.

Erdoğan, geride kalanların ise bugün hala ortaya koyduğu tavır ve anlayışlarla Türkiye'nin o kara yıllarını milletin hafızasında canlı tutmaya devam ettiklerini kaydetti.

''Türkiye'nin aydınlık yarınları için ana muhalefet, yavru muhalefet bir şey söylüyor mu?'' diye soran Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Şunu yaparsan daha iyi olur' dediğini hiç duydunuz mu? Hiç duymadınız. Niye biliyor musunuz? Çünkü bunların muhalefet anlayışında siyaha beyaz, beyaza siyah deme anlayışı var. Böyle muhalefet olmaz... Eğer kendini büyütmek istiyorsan, halka sevdirmek istiyorsan, şunu söyleyeceksin; 'Şu, şu yanlıştır ama şöyle yaparsanız doğrudur'. Bunu deyin, kayıp yıllarımız olmasın. Onu biz yapmazsak, o zaman bizi git millete şikayet et... Ama böyle bir şey görmedik.''

Haber Ara