M. Hasan Uncular / TIMETURK
Bugün, Batı Avusturalya'da yaşayan köylü bir kızın İslam'a geçiş öyküsünü yayınlıyoruz. Sandra La Bianca, çocukluğunda kanguru, inek ve koyun yetiştiren bir köylü kızı. İşte kendi dilinden Sandra'nın İslam'a giriş hikâyesi:
Tavşan ve tilki avlamaya giderdim. Büyüdüğüm ortamda pek dini mevzular bilinmezdi ama ben tanrıya inanırdım ve geleneksel İtalyan edebiyle büyüdüm. Geleneksel İtalyan ailesinde kızlara çok dikkat edilir ve kızlar muhafaza edilir.
Her Pazar ailemle kiliseye giderdim ama bu yüzeysel bir şeydi; gerçekten ne için yapıldığını anlamazdım. Hz İsa ve Meryem sadece kilisede yer alan heykeldi benim için.
Saf bir köylü kızı
İslam ve Araplarla alakalı hiçbir bilgim yoktu.16 yaşıma gelene kadar şehir bile görmedim. Saf ve toydum. Bu, benim açık sözlü ve doğal olmama vesile idi.
Hislerimi açık açık ifade edebiliyordum. Şehir insanlarında gördüğüm bu konudaki eksiklikleriydi, diğer taraftan köy insanı, diğer insanları olduğu gibi kabul ediyordu.
Köyde erkekler genelde tarlada ve köy hayatının tadını çıkarıyor. Traktörler, motorsikletler, atlar, avlanmalar, köy hayatı tam anlamıyla erkekler için bir cennet gibiydi. Genç kadınlar daha çok şehir hayatındaki parıltılı hayatı istiyordu. 16 yaşında parlak şehir hayatına olan ilgim dolayısıyla köyden ayrıldım. İtalya'nın Avustralya'da yaşayan en geniş ailelerinden birinin çocuğu olduğum için, şehirde hiçbir şekilde kalacak yer problemim yoktu.
İlk Müslüman arkadaş ve Ramazan
İlk olarak resepsiyonda işe başladım ve orada Güney Afrikalı Müslüman bir kızla tanıştım. Adı Tasneem idi. Başörtülü değildi ama her zaman helal yiyip, helal içmeye çalışıyordu.
Ramazanı ilk olarak ondan öğrendim. Müslümanlardan çok etkilendim. Onların içtenliği, kibarlık ve sevecenliği beni cezbetti. Kendi dünyalarında içten ve rahat tavırları beni o kadar çok hoşnut etti ki.
Özellikle de Afrikalıların tavırları çok sıcak ve içtendi. Avrupalılar sürekli olarak ilişkilerinde setler koyuyorlar, ırkçı davranıp kendilerini üstün görüyorlar.
Evlendikten sonra gelen İslami hayat
Müslümanlarla kaynaştıkça günde beş kez namaz kıldıklarını gördüm. Ama kocamla evlenene kadar tam olarak İslam'ın ne demek olduğunu bilmiyordum.
Kocamla tanıştıktan sonra hemen beni anne ve babasına götürdü. Ciddi bir şekilde benimle evlenmeyi düşünüyordu ve sonunda evlendik. İslam diniyle alakalı derslere başladım ve giyiniş tarzımı değiştirdim. Uzun etekler ve bol gömlekler giymeye başladım. Rahman olan Allah'la alakalı şeyler öğrendikçe hayatın tadının, güzelliklerin ve uyumun daha da arttığını gördüm.
Benim yetiştirildiğim Katolik inancında insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, Hz. İsa'nın onların bu günahlarını örteceğine inanılırdı.
En büyük imtihanım başörtüsüydü
Herkesin ayrı bir imtihanı var. Benim en büyük imtihanım da başörtüsünden oldu. Benim imajımı çok değiştirdi. Evde, köyde, işte, tarlada, her yerde insanlar niye başörtüsü taktığımı soruyordu. Uzun kıyafetler giyiyordum ve başörtüsü takıyordum.
İlkin babam, arkadaşlarımı rahatsız edecek şeklide giyindiğim zaman onlara saygısızlık yaptığımı düşünüyordu. Onun, saygısızlık yapıyormuşum gibi düşünmesinden çok rahat oldum. Ama Allah'ın lütfu ile şunu gördüm ki; Allah'ı hoşnut etmek, kulu hoşnut etmekten daha da önemliydi.
Taviz yok
Kendi kendime hiç taviz vermemem gerektiğini söylüyordum. Çünkü yaptığım şeyin doğru olduğunu biliyordum. Uzlaşma yolunu seçersem İslam adına elimde hiçbir şeyin kalamayacağını biliyordum.
Başlangıçtaki yaşadığım başörtü sıkıntısı bana, başörtüsüyle alakalı daha da hassas olmam gerektiğini öğretti. Artık erkekler bana yaklaşmıyordu ve daha da saygı gösteriyorlardı. Bunu tüm kalbimle hissediyordum. Kadınların bir hazine olduğu ve onu sadece ehline vermek gerektiğiyle alakalı görüş benim çok hoşuma gidiyor.
Kocam ve ailesinin desteği
Bir grup arkadaşımın çalıştığı şirkette ilk olarak Şahadet getirdim. İslam'ın gerçek olduğunu hissediyordum ve İslam'a açtım. Kocam ve onun ailesi benim başörtülü olmamı destekliyordu ama tam anlamıyla başörtüsü takmam vakit aldı.
Benim Müslüman olmama Müslüman topluluk ilk önce çok sıcak baktı. Ama zamanla, büyük bir bölümü Arap ve Türk olan etrafımdaki Müslümanlar, kendi kültürlerine uygun bir şekilde bazı şeyleri yansıtmadığımdan dolayı beni eleştirmeye başlamıştı.
Müslüman olduktan sonra, son üç yıl içinde bir grup samimi Müslüman arkadaşım var. Ama Müslüman kadınlar kendilerinden farklı olan insanların Müslümanlığına alışmada zorlanıyorlar. İnşallah Müslüman kadınlar, kendi kültürlerinden farklı olan yeni Müslümanlara daha hoş görülü, anlayışlı ve sabırlı davranırlar.