M. Hasan Uncular / TIMETURK
Amerikalı öğretmen ve yazar Ayşe Robertson kendi kaleminde İslam'ı seçiş hikâyesi ve ilk Ramazanını şöyle anlatıyor: 'Bu Ramazan benim on üçüncü Ramazan'ım oluyor ve gelişini dört gözle bekliyorum. Müslüman olduğumda 27 yaşındaydım ve 27 yıl Hıristiyan bayramlarıyla ve doğum günü kutlamalarıyla vakit geçirdim. Bir geçiş süreci yaşadım hayatın ve yeni inancımın şekillenmesinde. Bir Müslüman kadın olarak şimdi İslami bayramları kutlayıp sahiplenmenin derin bir gururunu yaşıyorum.
İLK RAMAZANIMI DÖRT GÖZLE BEKLEDİM
İslam'ı seçtikten sonra çarçabuk namaz kılmayı ve başörtüsü takmayı öğrendim. Beni Müslüman kimliğine soktuğu ve bana hidayet nasip ettiği için Allah'a şükrediyorum. İlk Ramazanımı dört gözle bekliyordum çünkü Müslüman cemaatle yapabileceğim İslami ibadetlerin temeli olacağına inanıyordum. Orucun bireysel bir ibadet olduğu doğrudur, iftar, sahur ve teravih ise cemaatle yapılan ibadetlerdir.
NE OLURSA OLSUN ORUÇ ALLAH'IN EMRİYDİ
Daha önce, Paskalyadan önceki kırk günlük ibadet için oruç tutmuştum; Ramazan orucuna pek benzemese de çünkü o oruçta gün içinde su içiyordum. Daha önceden oruç deneyimim olmasına rağmen gün boyu aç ve susuz kalabilir miyim diye endişeliydim. Bundan emin değildim çünkü özellikle gayri Müslimlerin yoğun olduğu Amerika'da günlük hayat Ramazan'a göre ayarlanmaz. Ama biliyordum ki eğer Allah bunu emretmişse, oruç tutmak mümkün olan bir şeydi.
EVLİLİK İSLAM'I YAŞAMAMA YARDIMCI OLDU
İlk Ramazanımda çok yalnız olduğumu hatırlıyorum. Yeni İslam'a girmiştim ve bekârdım. Temel olarak sahura kalkıyordum ve yalnız başıma yemek yiyip, tek başıma teravih kılıyordum. Üniversiteden mezun olmuştum ve yalnızdım. Benim üniversitemin Müslüman Öğrenciler Birliğinde genel olarak erkekler vardı ve iftarlara onlar davet edildiği için ben katılamıyordum. O zaman Müslüman ablaları da bilmiyordum ve evim mescide yakın değildi. Mescide cemaat iftarlarına ve teravihlere gitmek için arabam yoktu. Ama hep Allah'ın yanımda olduğunu hissettim. Allah'a daha yakındım.
ARTIK CEMAAT KORKUSU YOK
Ramazan'da başıma gelen en güzel şeylerden biri de evlilik oldu. Aslında daha önceden nişanlıydım ama mevcut şartlarımdan ve ailemden destek olunmamasından dolayı Ramazan ayı içinde evlenmemizin daha güzel olacağını düşündük. Evlendikten sonra eşimle sahur yaptık, namaz kıldık ve iftar ettik. Bu bana büyük bir huzur ve ferahlık hissi verdi. Bir defasında teravihe de gittim ve cemaatle ibadete içim ısındı. Kendimi çok büyük bir topluluğun bir parçası olarak görmeye başladım.
Arkadaşlarımdan Emine de sonradan İslam'ı seçenlerden. İlk Ramazanıyla alakalı deneyimlerini sorduğum zaman benim yaşadıklarımın aynısını yaşadığını öğrendim.
MÜSLÜMANLARIN AYRI BİR İYİLİĞİ VAR
Emine ablanın diğer Müslümanlarla buluşması muhteşem bir deneyim olmuş. Emine 'bir tuhaflık hissettim çünkü diğer insanların bana aile gibi davranması garipti. Bugüne kadar sadece bir şey istedikleri zaman iyi davranan insanlar görmüştüm' diyor.
Ayşe abla da sonradan İslam'ı seçenlerden. Kenya da yaşıyor. Ayşe de 'ilk Ramazan'ım bir parça yalnızlık içinde geçmesine rağmen çok maneviyat doluydu. Gerçekten manevi ve ruhi ihtiyaçlarımı karşılamaya ihtiyaç duyuyordum. Birçok kez mescide gidip mescit fobimin ortadan kalktığını gördüm' diyor. Ben de onunla aynı durumu yaşadım.
KALABALIK İSLAM TOPLULUKLARINA ÖZLEM
Ayşe, Ramazan bayramının çok sönük geçtiğini çünkü eşi ve kızından başka etrafta hiçbir Müslüman'ın olmadığını söylüyor. Allah'a tüm bu güzellikler için şükreden tüm bu din değiştirip İslam'ı seçenler yakın bir Müslüman ortamına hasret. Müslümanların birbirleriyle daha yakın ve destekçi olmasını istiyorlar.
İlk Ramazan bayramımı eşim ve ailesiyle geçirmeme rağmen yine de çok yalnız hissediyordum, belki de kendi öz ailem bayramda benimle beraber kutlama yapmadığı için. Allah bizi dünyada imtihan ettiğini söylüyor ve ben sırf Allah rızası için Müslüman oldum. Diğer insanları memnun etmek veya dünyevi çıkarlar için değil.
_________________
'Sizler her hangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer takva içinde olmak isterseniz, nâmahremlerinizle cazibeli ve çekici bir eda ile konuşmayın. Ki, kalbi bozuk olanlar bir ümide kapılmasın. Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin.' (Ahzab Suresi, 32)