Haber Merkezi / TİMETURK
Filistinliler, içinde bulundukları durumu ve geçtiğimiz sene Haziran ayında büyük çatışmalara sahne olan bölünmüşlük haline karşı çıkışlarını ifade etmek için her türlü vesileye başvuruyor. Filistinliler, kendi aralarında birliğe çağırmak için, gösteri, yürüyüş ve açıklamalar yapma şeklinde farklı araçları deniyor. Bu yöntemlerden sonuncusu ise sinema.
?Kefa? (Yeter) adlı yeni film, Filistinlileri Siyonizme karşı birleşmeye ve iç çatışmayı bitirmeye davet ediyor. Filistinli edebiyat ve sanatçılar, bu filmin yaşanan çatışmalar ve bölünmüşlük halinin Filistin halkına getirdiği ölümcül sonuçlara bir karşı çıkışı ifade ettiğini söylüyor.
Filmin senaristi Selum Debbur, her biri farklı Filistinli örgütlere mensup dört çocuk ve bir anneden oluşan Filistinli bir ailenin yaşamını öykülendirmiş. Evlatlardan her biri Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (Fetih), İslami Direniş hareketi (Hamas) ve Filistin Halk Kurtuluş Örgütü adlı örgütlere üyeyken sonuncu kardeş ise tarafsız konumda. Anne ise Filistin?i temsil ediyor.
İşbirlikçilerin Etkis
Debbur, filmde kardeşlerin önceleri çok iyi ilişkilere sahiken, geçtiğimiz sene Haziran ayında yaşanan Gazze olaylarıyla birlikte ilişkilerinin birdenbire nasıl değiştiğini ve kötüye doğru gittiğini anlatmaya çalıştığını söylüyor. Filmde kardeşler sorunlarını sert ve incitici sözlerle ifade ederken bu durum onları fiili çatışmaya sürüklüyor.
Kardeşlerden her biri, Debbur?un ?Beşinci Tabur? olarak nitelediği maskeli adamlar tarafından dayak yiyor, ki izleyici bunların İsrail işgal güçlerinin ajanları olduğunu anlıyor.
Senarist, filmin merkezinde kardeşlerin birbirlerine olan düşmanlığı ve bu düşmanlığın anneye (Filistin?e) olan etkisini oturtmuş. Filmdeki olaylar, annenin iki çocuğu tarafından (el-Fetih ve Hamas) arkadan bıçaklandığını gördüğü bir kabusla başlıyor.
Debbur, filmdeki olayların ?İki kardeşe de bizim halen işgal altında olduğumuzu, iç savaşı gerektirecek bir neden olmadığını, cenaze kaldırılırken bile kardeşlerin birbiriyle kavga halinde olduğunu? hatırlatmak için ayrım duvarının yanında yapılan bir cenazeyle bitirmiş.
Senarist, kavga eden kardeşlerin arasını bulmak için gayret sarf eden ancak bunu başaramayan solcu küçük kardeşin buradaki rolünü irdeliyor ve Filistin?deki iç savaşı engellemeye gücü yetmeyen diğer Filistinli grupları filmde eleştiriyor.
Debbur, sözlerini şöyle sürdürdü: ?Anne (Filistin) bile bu iki kardeşin kavgasını engelleyemediği için bu sorunla başa çıkabilmek için açlık grevine başlar; ancak bu, hiçbir şekilde kavga eden kardeşleri etkilemez. Anne, zayıf ve mağlup bir şekilde kendini kardeşlerin önüne atar, ikisi orada öylece hareketsiz durmaktadır.?
Gerçeğin Anlatımı
Yazar, Filistin?de yaşananları, en önemlisi cenaze olan bir çok meselle açıklamaya çalışıyor ve şayet bu anlaşmazlık böyle sürgit devam ederse bunun Filistin?in sonu olacağı anlamına geleceğini ifade ederek taraflar arasındaki fitnenin oluşmasında etkin bir rol üslenen Beşinci Taburları (İsrail ajanlarını) da masaya yatırıyor.
Yazar, filmin sonunda taraflar arasında bir tür yumuşamayı gündeme getirerek umudu yok etmek istemediğini, filmin sonunu açık bırakarak bir anlamda bu sonu, izleyicinin düşünce ve tasavvuruna bıraktığını kaydediyor.
Öte yandan, filmin yönetmeni Yusuf ed-Diyk, çalışmanın arkasındaki itici etkenin Filistin toplumunun yaşamakta olduğu durumu sanatçı bir bakışla ele almanın artık bir zaruret haline geldiğini, sanatçının toplumun sorunlarıyla ilgili misyon sahibi olduğunu belirterek ?Sanatçılar ve entelektüeller olarak bu meseleyle ilgili bir söz söylemek için bu gerçekle yüzleşmeye çalıştık? dedi.
Beyt Lahm kentinde çekimleri gerçekleşen ve 45 dakika süren filmle ilgili olarak Dik, Filistin?le ilgili olarak filmin yeni bir şey söylemediğini ifade etti ve ?Bu gerçek, bir filmle değişmez. Bunu değiştirecek olan halktır. Filmin söylemek istediği şey, bu vatanın herkesin olduğu ve Filistinlilerin vatanlarını korumaları gerektiği.?
Yönetmen, Filistin sinemasının gerek işgal gerçeğini gerekse yaşananların tamamına ilişkin çağdaş sorunları ele aldığını belirterek, Filistinli sinemacı ve yazarların mevcut durumla sürekli etkileşim içerisinde olması gerektiğini kaydetti.
Dik, sinemanın özelliğine dikkat çekerek, ?Bu sanat türü oldukça külfetli. Film çekimi, büyük bir kadroya gereksinim duyuyor. Belirli bir dönemi çekmek sinemasal açıdan hiç de kolay bir iş değil.? dedi.