Darbenin yıldönümlerinde özellikle sol düşünceye sahip ve ülkücü gençlerin o dönem yaşadıkları gündeme gelir. Çekilen acılar, ödenen bedeller konuşulur. Elbette 12 Eylül?de en çok ülkücüler ve solcu gençler darbeye gerekçe gösterilen kargaşanın sorumluları olarak yargılandılar ve hapis cezası aldılar. Ancak sözde adil bir yargılama yapma iddiasındaki ihtilal mahkemesi o dönem özellikle sokak çatışmalarından uzak kalmaya çalışan ?islamcı? kimlikleriyle tanınan Akıncılar Derneği?ne mensup gençleri de yargılandılar. Akıncılar da tıpkı yaşıtları solcu ve ülkücüler gibi aynı kabusu yaşadılar.
Yakın tarihimizin en sancılı dönemlerinden biri olan 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 28 yıl geçti. Darbenin sorumluları yani yüzlerce gencin ölümüne, işkenceden geçirilmesine, gençliklerinin tabutluklarda karartılmasına sebep olanlar hâlâ mahkeme karşısına çıkarılmış ve yargılanmış değil. Ülkenin demokratikleşmesi önündeki en büyük engellerden biri olan ve cuntacılar tarafından ülkenin başına musallat edilen 1982 Anayasası da ne yazık ki değiştirilebilmiş değil. 1980 ihtilali yakın tarihimiz açısından önemli bir dönüm noktası. Milyonların hayatını derinden sarsan darbeden birinci derecede etkilenenler ise şüphesiz o dönem sırf inandıkları ideoloji doğrultusunda ülkeleri için mücadele veren gençler oldu. Darbenin yıldönümlerinde özellikle sol düşünceye sahip ve ülkücü gençlerin o dönem yaşadıkları gündeme gelir. Çekilen acılar, ödenen bedeller konuşulur. Elbette 12 Eylül?de en çok ülkücüler ve solcu gençler darbeye gerekçe gösterilen kargaşanın sorumluları olarak yargılandılar ve hapis cezası aldılar. Ancak sözde adil bir yargılama yapma iddiasındaki ihtilal mahkemesi o dönem özellikle sokak çatışmalarından uzak kalmaya çalışan ?islamcı? kimlikleriyle tanınan Akıncılar Derneği?ne mensup gençleri de yargılandılar.
Ülke genelinde 140 kişi Akıncılar Derneği üyesi oldukları ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkıp onun yerine şeriata dayalı bir düzen getirmek istedikleri gerekçesiyle tutuklanıp Mamak Cezaevi?ne gönderildiler. Ancak Akıncılar?ın yaşadıkları çok da fazla dillendirilmedi. Sadece Mamak Askeri Ceza ve Tutuk Evi?nde 18 ay yatan ve bu sürenin 40 gününü hücrede geçiren Halis Özdemir?in yazdığı ?Mamak Zindanlarında Bir Akıncı? adlı kitap, Akıncıların 12 Eylül?de neler yaşadığına dair fikir veriyor. O dönemdeki Akıncıların pek çoğu bugün İslamcı ve radikal İslamcı olarak bilinen isimler. İçlerinde milletvekilleri, sivil toplum temsilcileri var. Ama onlar yaşadıkları acıları hatırlamak bile istemiyorlar.
DARBEDEN SONRA YAŞADIKLARIMIZ KABUSTU
Akıncılar Derneği Kayseri şubesinin kampındayken tutuklanarak Mamak Cezaevi?ne getirilen yazar İhsan Eliaçık da henüz 18 yaşındayken Mamak?taki işkencelerle tanışan 12 Eylül mağdurlarından. Darbeden 15 gün önce tutuklanan Eliaçık ve 18 arkadaşı Ankara?ya getirildikten sonra davaları diğer Akıncı Gençlik davalarıyla birleştirilmiş. Cezaevi günlerini ?kabus? olarak niteleyen İhsan Eliaçık o zor zamanları şöyle anlatıyor: ?Mamak Cezaevi?ne biz askeri darbeden önce 15 gün yattık. Darbeden sonra yaşadığımız şeyler kabustu. Başka bir kelimeyle açıklamak mümkün değil. Orada sıkı bir Atatürkçülük eğitiminden geçirildik. Gece gündüz sürekli dayakla, copla gençliğe hitabeyi ezberle, İstiklal Marşı?nı ezberle, sabah akşam talim yap. Bütün yıl böyle geçti. İşkence dinmek bilmedi. İlk beş altı ay çok sıkıydı, ölenler kalanlar oluyordu. Benim yanımda kaç kişi torbanın içerisinde kan revan içersinde bodrumdan çıkarılarak götürüldü. Ertesi gün Emniyet Müdürlüğü?nün altıncı katından attılar. İntihar etti diye haberleri çıkan kaç kişi tanıyorum. Biz orada hayattan ümidimizi kesmiştik. Yedinci, sekizinci aydan sonra işkenceler yavaşladı. Solcuları karıştır barıştır yaptılar. Sağcıları karıştır barıştır yaptılar. Karma karışık hale getirdiler. ?Bundan sonra sağcılık, solculuk yok Atatürkçülük var? andıyla askeri eğitim yaptırdılar.?
12 Eylül?de Akıncı Gençler davasında yargılanan ancak mahkumiyet almayan Ersönmez Yarbay ise dava yüzünden memuriyetten men edilmiş. Darbe yıllarında maddi ve manevi kayba uğrayan Yarbay, bitmek bilmeyen mahkeme sürecinde eşi tarafından terkedilmiş. ?Dava aşağı yukarı beş altı sene sürdü. Bu zaman zarfında psikolojik sıkıntı da çektim. 20 ay hapis cezası aldım. Tashihi karar istedik. Askeri mahkemede kabul edildi. Yeniden yargılandık tekrar aynı cezayı verdi sıkı yönetim mahkemesi. Daha sonra 163. maddenin kaldırılmasıyla beraber cezamız düştü. En son ceza 163. maddeden verildi.? diyen Halis Özdemir yaşananlar için ?Kendi düşüncelerimizin bedelini ödemiş olduk.?şeklinde konuşuyor. Özdemir?e göre herkes gücü ve yaptıkları oranında 12 Eylül'den nasibini aldı. Milli görüşçülerin o zaman var olan kurum ve kuruşları kapatıldı. MSP. Akıncılar ve MTTB benzeri kurumlarımız kapatıldı. Solcu ve Ülkücülere uygulanan muamele bize de uygulandı. Ancak biz adam öldürmemiş hiçbir tedhişe bulaşmamıştık. Bize o manada bir suç isnad edilemedi. Siyasi partiler kapatıldı MSP de kapatıldı. MTTB'nin merkez binasına ihtilal el koydu bugün Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılıyor. İlim Yayma Cemiyetine emekli generaller Kayyum tayin edildi. Görünür tüm kuruluşlarımız yok edildi. Tohum da bundan nasibini aldı ve kapatıldı.
İlginç olan ise ?Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkıp onun yerine şeriata dayalı bir düzen getirmek? iddiasıyla yargılananların bir kısmı darbeden sonra daha radikal oldular. ?1980 darbesi ve İran İslam devriminin de etkisiyle köklü fikri değişiklikler yaşandı. Dolayısıyla 80?li yılların radikal İslamcı kuşağı tamamen eski akıncılardı aslında.? diyen İhsan Eliaçık, ?Radikallikte darbenin etkisi oldu. Parti ve dernekler kapatılınca, her şey dümdüz edilince tam da o esnada İran?da bir halk devrimi gerçekleşince o eski akıncılar kuşağı bu ikisinin sentezinden kendilerine pay çıkardılar? şeklinde konuşuyor. Eliaçık, radikalleşen akıncıların normalleşme sürecini de ?Türkiye?ye uygun hale gelmeleri, kendi kendilerini sorgulamaları ve ?Biz n?apıyoruz, n?ediyoruz? Savunduğumuz fikirler Türkiye?ye uyuyor mu, uymuyor mu? Bu topraklarda ne yapmamız lazım.? diye düşünmeye başlamalarıyla normalleştiler.? diye anlatıyor.
Kafeste 24 saate yakın kaldım. Sabah çorba tabaklarını getirmek için, tutuklulardan birkaç kişiyi çağırdılar. Tabaklar kafese getirildi. Tuvalet lavabolarının altında hiç yıkanmadan tutulan ve herkese kullandırılan bu tabaklar ve yine aynı yerde aynı şartlar altında bulundurulan tahta kaşıklarla çorbayı yememiz emredildi. Kafeste bulunan tutukluların hemen hepsi de benim gibi takatsiz, benizleri son derece solgun ve bitkin görünüyorlardı. Tutuklulardan birisi getirilen çorbayı getirilen tabak ve kaşıkla yemeyi reddedince, görevliler tarafından kafesten çıkarılarak ayakta duramayacak hale getirilinceye kadar dövüldü.