Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

12 Eylül'ün İslamcılara darbesi

12 Eylül Darbesi'ne şimdiye kadar hep ülkücü ve solcuların gözünden bakıldı. Ancak darbeden sadece onlar zarar görmedi. Darbeye bir de akıncıların gözünden bakın.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-13 12:13:00

12 Eylül'ün İslamcılara darbesi

Darbenin yıldönümlerinde özellikle sol düşünceye sahip ve ülkücü gençlerin o dönem yaşadıkları gündeme gelir. Çekilen acılar, ödenen bedeller konuşulur. Elbette 12 Eylül?de en çok ülkücüler ve solcu gençler darbeye gerekçe gösterilen kargaşanın sorumluları olarak yargılandılar ve hapis cezası aldılar. Ancak sözde adil bir yargılama yapma iddiasındaki ihtilal mahkemesi o dönem özellikle sokak çatışmalarından uzak kalmaya çalışan ?islamcı? kimlikleriyle tanınan Akıncılar Derneği?ne mensup gençleri de yargılandılar. Akıncılar da tıpkı yaşıtları solcu ve ülkücüler gibi aynı kabusu yaşadılar.


Yakın tarihimizin en sancılı dönemlerinden biri olan 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 28 yıl geçti. Darbenin sorumluları yani yüzlerce gencin ölümüne, işkenceden geçirilmesine, gençliklerinin tabutluklarda karartılmasına sebep olanlar hâlâ mahkeme karşısına çıkarılmış ve yargılanmış değil. Ülkenin demokratikleşmesi önündeki en büyük engellerden biri olan ve cuntacılar tarafından ülkenin başına musallat edilen 1982 Anayasası da ne yazık ki değiştirilebilmiş değil. 1980 ihtilali yakın tarihimiz açısından önemli bir dönüm noktası. Milyonların hayatını derinden sarsan darbeden birinci derecede etkilenenler ise şüphesiz o dönem sırf inandıkları ideoloji doğrultusunda ülkeleri için mücadele veren gençler oldu. Darbenin yıldönümlerinde özellikle sol düşünceye sahip ve ülkücü gençlerin o dönem yaşadıkları gündeme gelir. Çekilen acılar, ödenen bedeller konuşulur. Elbette 12 Eylül?de en çok ülkücüler ve solcu gençler darbeye gerekçe gösterilen kargaşanın sorumluları olarak yargılandılar ve hapis cezası aldılar. Ancak sözde adil bir yargılama yapma iddiasındaki ihtilal mahkemesi o dönem özellikle sokak çatışmalarından uzak kalmaya çalışan ?islamcı? kimlikleriyle tanınan Akıncılar Derneği?ne mensup gençleri de yargılandılar.

Ülke genelinde 140 kişi Akıncılar Derneği üyesi oldukları ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkıp onun yerine şeriata dayalı bir düzen getirmek istedikleri gerekçesiyle tutuklanıp Mamak Cezaevi?ne gönderildiler. Ancak Akıncılar?ın yaşadıkları çok da fazla dillendirilmedi. Sadece Mamak Askeri Ceza ve Tutuk Evi?nde 18 ay yatan ve bu sürenin 40 gününü hücrede geçiren Halis Özdemir?in yazdığı ?Mamak Zindanlarında Bir Akıncı? adlı kitap, Akıncıların 12 Eylül?de neler yaşadığına dair fikir veriyor. O dönemdeki Akıncıların pek çoğu bugün İslamcı ve radikal İslamcı olarak bilinen isimler. İçlerinde milletvekilleri, sivil toplum temsilcileri var. Ama onlar yaşadıkları acıları hatırlamak bile istemiyorlar.

DARBEDEN SONRA YAŞADIKLARIMIZ KABUSTU

Akıncılar Derneği Kayseri şubesinin kampındayken tutuklanarak Mamak Cezaevi?ne getirilen yazar İhsan Eliaçık da henüz 18 yaşındayken Mamak?taki işkencelerle tanışan 12 Eylül mağdurlarından. Darbeden 15 gün önce tutuklanan Eliaçık ve 18 arkadaşı Ankara?ya getirildikten sonra davaları diğer Akıncı Gençlik davalarıyla birleştirilmiş. Cezaevi günlerini ?kabus? olarak niteleyen İhsan Eliaçık o zor zamanları şöyle anlatıyor: ?Mamak Cezaevi?ne biz askeri darbeden önce 15 gün yattık. Darbeden sonra yaşadığımız şeyler kabustu. Başka bir kelimeyle açıklamak mümkün değil. Orada sıkı bir Atatürkçülük eğitiminden geçirildik. Gece gündüz sürekli dayakla, copla gençliğe hitabeyi ezberle, İstiklal Marşı?nı ezberle, sabah akşam talim yap. Bütün yıl böyle geçti. İşkence dinmek bilmedi. İlk beş altı ay çok sıkıydı, ölenler kalanlar oluyordu. Benim yanımda kaç kişi torbanın içerisinde kan revan içersinde bodrumdan çıkarılarak götürüldü. Ertesi gün Emniyet Müdürlüğü?nün altıncı katından attılar. İntihar etti diye haberleri çıkan kaç kişi tanıyorum. Biz orada hayattan ümidimizi kesmiştik. Yedinci, sekizinci aydan sonra işkenceler yavaşladı. Solcuları karıştır barıştır yaptılar. Sağcıları karıştır barıştır yaptılar. Karma karışık hale getirdiler. ?Bundan sonra sağcılık, solculuk yok Atatürkçülük var? andıyla askeri eğitim yaptırdılar.?

12 Eylül?de Akıncı Gençler davasında yargılanan ancak mahkumiyet almayan Ersönmez Yarbay ise dava yüzünden memuriyetten men edilmiş. Darbe yıllarında maddi ve manevi kayba uğrayan Yarbay, bitmek bilmeyen mahkeme sürecinde eşi tarafından terkedilmiş. ?Dava aşağı yukarı beş altı sene sürdü. Bu zaman zarfında psikolojik sıkıntı da çektim. 20 ay hapis cezası aldım. Tashihi karar istedik. Askeri mahkemede kabul edildi. Yeniden yargılandık tekrar aynı cezayı verdi sıkı yönetim mahkemesi. Daha sonra 163. maddenin kaldırılmasıyla beraber cezamız düştü. En son ceza 163. maddeden verildi.? diyen Halis Özdemir yaşananlar için ?Kendi düşüncelerimizin bedelini ödemiş olduk.?şeklinde konuşuyor. Özdemir?e göre herkes gücü ve yaptıkları oranında 12 Eylül'den nasibini aldı. Milli görüşçülerin o zaman var olan kurum ve kuruşları kapatıldı. MSP. Akıncılar ve MTTB benzeri kurumlarımız kapatıldı. Solcu ve Ülkücülere uygulanan muamele bize de uygulandı. Ancak biz adam öldürmemiş hiçbir tedhişe bulaşmamıştık. Bize o manada bir suç isnad edilemedi. Siyasi partiler kapatıldı MSP de kapatıldı. MTTB'nin merkez binasına ihtilal el koydu bugün Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılıyor. İlim Yayma Cemiyetine emekli generaller Kayyum tayin edildi. Görünür tüm kuruluşlarımız yok edildi. Tohum da bundan nasibini aldı ve kapatıldı.

İlginç olan ise ?Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkıp onun yerine şeriata dayalı bir düzen getirmek? iddiasıyla yargılananların bir kısmı darbeden sonra daha radikal oldular. ?1980 darbesi ve İran İslam devriminin de etkisiyle köklü fikri değişiklikler yaşandı. Dolayısıyla 80?li yılların radikal İslamcı kuşağı tamamen eski akıncılardı aslında.? diyen İhsan Eliaçık, ?Radikallikte darbenin etkisi oldu. Parti ve dernekler kapatılınca, her şey dümdüz edilince tam da o esnada İran?da bir halk devrimi gerçekleşince o eski akıncılar kuşağı bu ikisinin sentezinden kendilerine pay çıkardılar? şeklinde konuşuyor. Eliaçık, radikalleşen akıncıların normalleşme sürecini de ?Türkiye?ye uygun hale gelmeleri, kendi kendilerini sorgulamaları ve ?Biz n?apıyoruz, n?ediyoruz? Savunduğumuz fikirler Türkiye?ye uyuyor mu, uymuyor mu? Bu topraklarda ne yapmamız lazım.? diye düşünmeye başlamalarıyla normalleştiler.? diye anlatıyor.  

Kafeste 24 saate yakın kaldım. Sabah çorba tabaklarını getirmek için, tutuklulardan birkaç kişiyi çağırdılar. Tabaklar kafese getirildi. Tuvalet lavabolarının altında hiç yıkanmadan  tutulan ve herkese kullandırılan bu tabaklar ve yine aynı yerde aynı şartlar altında bulundurulan tahta kaşıklarla çorbayı yememiz emredildi. Kafeste bulunan tutukluların hemen hepsi de benim gibi takatsiz, benizleri son derece solgun ve bitkin görünüyorlardı. Tutuklulardan birisi getirilen çorbayı getirilen tabak ve kaşıkla yemeyi reddedince, görevliler tarafından kafesten çıkarılarak ayakta duramayacak hale getirilinceye kadar dövüldü.


 
SUÇSUZ OLABİLİRSİN AMA TUTUKLANMAN EMREDİLDİ

 

Halis Özdemir: Kırk gün kaldığım hücreden çıkarılıp savcının önüne getirildiğimde, savcı Enis Karakış da sorgucular gibi benden sürekli Akıncılar ile Milli Selamet Partisi arasında bağ kurmamı ve Akıncıların tertiplediği kampların silahlı kamplar olduğunu kabullenmemi istemiş, benim onun istediği gibi bir cevabı vermeyeceğimi anlayınca da: ?Seni şimdi 1 nolu mahkemeye sevk ediyorum? dedi. Savcıya tutuklanıp tutuklanmayacağımı sordum. Mahkeme karar verir dedi ve ekledi: ?Bunları silahlı kampları kurarken düşünecektin? (?) Hâkim dosyayı aldı, gözlüklerini taktı, dosyaya şöyle bir göz gezdirdi. Zaman zaman dosyadan gözlerini ayırıyor, bana merhamet hisleriyle bakıyordu. Dosyayı masaya koydu ve bana dönerek: ?Evladım? dedi, ?Sen devlet aleyhine bir faaliyette bulundun mu? Anarşiye katıldın mı?? ?Hakim bey! Ben vatanperver bir gencim. Ne ben, ne de mensubu olduğum Akıncılar Teşkilatı Türkiye?de oynanan kardeş kavgasının tarafı olmadık. Bunun vatan evlatlarını birbirine kırdırmaktan başka bir şey olmadığına inanıyorum ve bu inançla ne ben ne de mensubu olduğum Akıncılar Teşkilatı silahlı-silahsız hiçbir eylemin içinde olmadık. Bu sebeple ben beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum? dedim. Bunun üzerine hâkim bana tekrar dikkatlice ve şefkat dolu gözlerle bakarak: ?Evladım, savcılık senin tutuklanmanı talep ediyor, bu talebi yerine getirmek durumundayım. Sen suçlu birine benzemiyorsun, adalete güven. Dilerim tez zamanda hürriyetine kavuşursun.? Katibe dönerek tutuklanmamın vicahiye çevrilmesi şeklinde kararını kaydettirdi.  Daktilonun salonda çıkardığı sesler beynimin derinliklerinde balyoz vurur gibi zonkluyordu. Beynim dönmüş, zihnim bulanmış olarak mahkeme salonundan çıktık?

 
DARBE AKINCILAR KUŞAĞINI RADİKALLEŞTİRDİ
 
 
İhsan Eliaçık: Biz o dönemde Akıncılar Gençler Derneği?nde faaliyet gösteriyorduk. Bir de MTTB vardı. Bu ikisi bünyesinde İslamcı gençlik söz konusuydu. Solcu gençlik Dev-Genç, Dev-Sol gibi örgütleri vardı. Bir de ülkücü gençlerin Ülkücü Gençlik Derneği vardı. Bunlar sağcılar ve solcular olarak biliniyorlardı. Akıncılar Derneği 1975?te kuruldu. 1980 darbesine kadar faaliyette bulundu. 1980 yılında lise son sınıfta okuyordum. Kayseri?de Akıncılar Derneği vardı. Biz de o dernek bünyesinde faaliyet gösteriyorduk. Kendimizi sağcı ya da solcu olarak tanımlamazdık. Müslümanız, İslamcıyız derdik. 12 Eylül darbesiyle beraber bu dernek kapatıldı. Türkiye genelinde 600 şubesi vardı. Tamamını kapattılar. 12 Eylül?den sonra Ankara?da Mamak cezaevinde Akıncılar ve Akıncı Gençler ana davası diye bir dava açıldı. Biz de o zaman Kayseri?den 18 kişilik bir grup bir spor kampında yakalanmıştık. Silahlı bir eğitim kampı olduğunu iddia ettiler. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkıp onun yerine şeriata dayalı bir düzen getirmek; akıncılar ve Akıncı gençler davasının ana iddianamesi buydu. Biz de Ankara?ya gönderildik. Ankara?daki dava bunun üzerine genişledi. 18 kişi 50, 60, 70 kişi oldu. 12 Eylül darbesinden 15 gün önceydi bu. 12 Eylül darbesini biz cezaevinde karşıladık. Darbe olduktan sonra da dava iyice genişledi. Dernek davasına dönüştü. 140 kişi oldu toplam. Türkiye genelinde herkesi oraya getirdiler. Dava üç dört yıl sürdü. Ben bir yıl yattım, bu davadan yargılandım. Bir yıl sonra ilk çıktığım mahkemede beraat ettim. O kadar yıl yatmamızın sebebi darbe olması ve araya başka mahkumların girmesiyle bizim arada kaynayıp gitmemizdi. Ben o zaman 18-19 yaşlarında bir gençtim. Benimle beraber 21 kişi daha çıktı. Bizimle beraber yargılananlar arasında 40 kişi tutukluydu. Geri kalan 140 kişi de Akıncılar Derneği?nin başkanları, yöneticileri tutuksuz yargılandı. Bu dava 4-5 yıl sonra sona erdi. Akıncılar derneği kapatılınca ülkücü gençlik derneği gibi olmadı. Ülkücü Gençlik Derneği MHP?nin gençlik kolu olarak hala devam ediyor. Fakat Akıncılar kabuk değiştirdi, fikir değiştirdi, düşünce değiştirdi. 1980 darbesi ve İran İslam devriminin de etkisiyle köklü fikri değişiklikler yaşandı. Dolayısıyla 80?li yılların radikal İslamcı kuşağı tamamen eski akıncılardı aslında. Şu anda da öyledir. Radikal İslamcı diye bilinen birçok grubun geçmişine baktığımız zaman Akıncı kökenli olduğu görülür. 80?li yıllarda gayet sertti. Bir radikal çıkış sözkonusuydu. Ama yavaş yavaş daha makul düşüncelere gelenler oldu. Radikallikte darbenin etkisi oldu. Parti ve dernekler kapatılınca, her şey dümdüz edilince tam da o esnada İran?da bir halk devrimi gerçekleşince o eski akıncılar kuşağı bu ikisinin sentezinden kendilerine pay çıkardılar ve dediler ki ?Demek ki İran?daki İslam devrimi gibi yapmak lazım.? Derneklerle filan uğraşmamak lazım. Yer altı örgütleri kurmak lâzım. Halkı o şekilde etkilemek lâzım. Kökten bir halk devrimi yapmak lâzım filan gibi daha radikal düşünceler 80?li yıllar boyunca etkili oldu. Darbe akıncı kuşağının daha da radikalleşmelerine sebebiyet verdi.
 

 
DÜŞÜNCELEREMİZİN BEDELİNİ ÖDEMİŞ OLDUK
 
Ersönmez Yarbay: Ben o dönem devlet memuriyetimi kaybettim. Yeni bir iş kuruncaya kadar epey sıkıntı çektik. Devletin temellerini dini esasa dayandırmak için anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs suçuyla yargılandım. Hapse girmedim ama memuriyetimi kaybettim. Kamu Yönetimi mezunuyum. Kamu yönetimi mezununun piyasada iş bulması mümkün değil. Bu yüzden maddi ve manevi sıkıntı çektik. O arada eşim de terk etti. Aile düzenimiz bozuldu. Dava aşağı yukarı beş altı sene sürdü. Bu zaman zarfında psikolojik sıkıntı da çektim. 20 ay hapis cezası aldım. Tashihi karar istedik. Askeri mahkemede kabul edildi. Yeniden yargılandık tekrar aynı cezayı verdi Sıkıyönetim Mahkemesi. Daha sonra 163. maddenin kaldırılmasıyla beraber cezamız düştü. En son 163. maddeden ceza verildi. Kendi düşüncelerimizin bedelini ödemiş olduk. Bu davalar sebebiyle uzun süre siyasi yasaklı olarak kaldık. Biz darbe öncesi basın açıklamaları, çeşitli yürüyüş ve mitingler yapıyorduk. Bir de bu açılan kamplar vardı. Onları silahlı kamp olarak değerlendirdiler. Anayasayı silah zoruyla değiştirmek suçuyla yargıladılar bizi. Ama davada 105 tane sanık vardı ve ortada toplam 4-5 tabanca vardı. O günlerde Ankara Kızılay Meydanı?nda 100 kişiyi çevirseniz 20 tane tabanca çıkar. İhtilal Mahkemeleri tarafsız davranmak için hem ülkücüler, hem akıncılar hem devrimciler herkesi yargıladılar. 12 Eylül?de eylemden çok düşünceler yargılandı.
 
Gerçek Hayat
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara