Başbakan, AK Partili belediyeleri nasıl denetlemeli?
Türkiye'de gelişimini tamamlamış, altyapılarını bitirmiş, imar planlarını düzene sokmuş bir şehir neredeyse yok. Nüfusu hızla artan, bununla birlikte çok ciddi bir iç göç hareketliliği yaşayan bir ülke olarak kısa vadede şehirlerin oturmasını beklemek de bir hayli zor.
Neredeyse bütün yerleşim yerlerinde imar planları belirli zaman aralıklarıyla sürekli değişiyor. Bunun kendi içinde doğru sebepleri olsa da birilerine rant getirebilen, bir anda birilerinin zenginleşmesine sebep olan bu uygulamalar, parti fark etmeksizin çokça yapılan bir iş. Belediyenin imar planlarında küçücük bir değişiklik, bazıları için çalışmakla asla kazanamayacakları büyük paraları elde etmek anlamı taşıyabiliyor.
Şehirler sürekli değişiyor; yeni yollar, yeni caddeler, kanalizasyon çalışmaları, imarda yapılan değişiklikler, sürekli asfaltlama ya da bordür-tretuvar çalışmaları, şehir meydanlarında sürekli olarak yapılan düzenlemeler vs. Neredeyse bütün şehirlerimiz birer inşaat alanı ve belediye başkanlarımız bundan da bir hayli gurur duyuyor. Oturmuş, sükunet bulmuş, yeni inşaat alanlarının, müteahhit hizmetlerinin olmadığı şehrimiz yok gibi. Gerçi bugüne kadar şehirlere yatırımın çok az yapılmasının, altyapı çalışmalarının hep ötelenmiş olmasının, bu inşaat haline etkisi büyüktür. Ama yine de belediyelerimiz şehirle oynamaktan büyük keyif duyuyorlar.
Rantın, paranın, imtiyazın bu kadar var olduğu bir yerde ne kadar dürüst kalınır bilinmez. İnsanın servet ile imtihanı aslında tarih kadar eskiye dayanır. Bu zorlu, baş edilmez, çetin imtihanı geçebilmek için hakikaten çok dirayetli olmak gerekir. Ama bu, öyle bir şeydir ki insanın kendisinin dirayetli olması da yetmez, oğlunun, arkadaşının, kardeşinin de aynı dirayeti göstermesi gerekir ve bu da çok zor bir şeydir.
Bu nedenle Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti yönetiminin önümüzdeki dönem mahalli seçimlerde belediyelere dürüst insanları aday göstermesi tek başına yeterli bir girişim olmaz. Türkiye'deki bütün belediyelerin ve belediye başkanlarının çalışmalarını, ihalelerini, imar değişikliklerini denetim altında tutacak bir yapı oluşturması, her şeyden önce partinin kendi içinde sıkı bir denetim mekanizmasını çalıştırması gerekir. Bu söz, Ankara bütün yetkileri üzerinde toplasın anlamı taşımaz. Öyle bir yapı oluşturulmalı ki, herhangi bir kimsenin para ile imtihana girmesine engel olsun. Şeffaf, denetlenebilir bir yapıyı bütün Türkiye'ye teşmil etmeyi başarmak, ayrıca başkanların şehirler üzerinde bu kadar oynamasına da müsaade etmemek gerekir. Ve şaibeli iş yapanların; canlarının acıyacağını bilmesinde bence hiçbir mahsur yoktur.
Bütün kamu mallarının olduğu gibi şehirlerimizin mal varlıklarında sütü bitmemiş yetimlerin hakkı olduğunu hep hatırda tutmakta yarar var. Eskiden belediye başkanlarına 'Şehremini' demeleri de bundandı. Yani onlar şehrin emanet edildiği emin kimselerdi.
ZAMAN
