Fatih Mutlu/ Gerçek Hayat
O kadar ki, ayıla bayıla izlediğimiz, her saniyesinde gerim gerim gerildiğimiz, finalini gördüğümüzde ağzımız açık kimi zaman kahkaha patlatıp kimi zaman da apışıp kaldığımız filmlerde bile denk gelemediğimiz çılgın bir organizasyondan söz ediyoruz! Diğer deyişle, beyazperdede yüzlerce belki binlerce filmden oluşan ?komplo? külliyatını topladığınızda, Ergenekon?a atfedilen eylem, söylem ve teşkilatlanmaların niteliğine ve niceliğine erişemiyorsunuz.
Vay canına! Ne iddianameydi? Suikast, komplo, tehdit, cinayet, katliam, sabotaj, darbe, örgüt, şantaj, operasyon, bomba, rüşvet, terör, özel tim, baskın? Normalde bir metnin içerisinde yer aldığında metne olağanüstü hareket ve bereket kazandıran bu kelimelerin ve kavramların alayı iddianamede yer alan suçlamalarda geçiyor. Potansiyel metin hareketlendirme kelimeleri, meğerse ülkenin altını üstüne getirmek için sıralanıyormuş birileri tarafından da haberimiz yokmuş. Vay canına!
Cumhuriyet tarihinin en büyük hacimli iddianamelerinden birine sahip olan (inanılır gibi değil; CD ile çoğaltılabiliyor ancak) Ergenekon davasının yıllar yıllar alabileceği söyleniyor. Daha ek iddianame bile yazılamadı (ki, Eruygur, Tolon, Aygün ve Balbay?lı kısım henüz yok.) 2 bin küsur sayfada sayılan suçlardan kaçı gerçek kaçı iddia, ortaya çıkacak, ama biraz geç çıkacak. Ancak şu kadarını söyleyelim, iddiaların yüzde 10?u bile gerçek çıksa karşımızda insan aklının sınırlarını zorlayan devasa bir yapılanma var demektir. Hatta o kadar ki, ayıla bayıla izlediğimiz, her saniyesinde gerim gerim gerildiğimiz, finalini gördüğümüzde ağzımız açık kimi zaman kahkaha patlatıp kimi zaman da apışıp kaldığımız filmlerde bile denk gelemediğimiz çılgın bir organizasyondan söz ediyoruz! Diğer deyişle, beyazperdede yüzlerce belki binlerce filmden oluşan ?komplo? külliyatını topladığınızda, Ergenekon?a atfedilen eylem, söylem ve teşkilatlanmaların niteliğine ve niceliğine erişemiyorsunuz. Vay canına!
Biz birkaç arkadaş oturup düşündük,
5 tane ?iddialı? filmi üst üste koyalım, bakalım Ergenekon?un ne kadarına erişebileceğiz diyerek film repertuarımızı şöyle bir taradık. Neticeyi az evvel yazmıştık ancak yine de belki skoru almak için yazının geri kalanını okumak istersiniz.
Allahu Teala ahir ve akıbetimizi hayretsin diyerek, huzurlarınızda Ergenekon?la aşık atamayan filmler geçidi?
Gladiator 2000
Yönetmen: Ridley Scott
Senaryo: David Franzoni, John Logan, William Nicholson
Oyuncular: Russell Crowe, Joaquin Phoenix, Richard Harris, Derek Jacobi, Connie Nielsen
Gladiator?deki ?darbe ile cumhuriyet getirmek? fiilinin icrası Ergenekon?daki ?cumhuriyeti darbe ile daha bir cumhuriyet haline getirmek? projeleriyle örtüşüyor.
Roma?nın efsanevi kumandanı ve İmparator Marcus Aurelius?un (Harris) sadık hizmetkarı General Maximus Decimus Meridius (Crowe), Cermenlere karşı verdiği nihai savaştan sonra emekli olup köyüne dönmek ister. Aurelius ise Maximus?un emekliliğinden sonra devlet yönetiminde kalmasında ısrarcıdır. İmparator?un, Maximus?u ?öz oğlu? gibi sevmesi, İmparator?un öz oğlu Commodus?un (Phoenix) canını fena sıkar. Babasının ?gizemli? ölümüyle tahta oturan Commodus?un ilk hedefi Maximus?u ortadan kaldırarak devlet yönetiminde tek adam olmaktır.
Karizmatik General Maximus?un karizmatik Gladyatör Maximus?a dönüşmesinin ardından ?ekibi? toplaması, Senatör Gracchus?un (Jacobi) kulis faaliyetleri, İmparatorluğun göbeğinde Lucilla?nın (Nielsen) işbirliği tezgahları ve hem hükümetin hem de ?darbecilerin? halkı etkin şekilde kullanma çabaları Gladiator?ü izlenebilir hale getirmiş. Eyvallah. Ancak Ergenekon?la yan yana konduğunda ortaya çıkan kim iyi kim kötü karmaşası ya da darbedemokrasidarbe silsilesindeki soru işaretleri daha ileri gidebilmemizi engelliyor; Ergenekon, Gladiator?e sığmıyor!
The Bourne Identity
(Geçmişi Olmayan Adam) 2002
Yönetmen: Doug Liman
Senaryo: Tony Gilroy, W. Blake Herron (Robert Ludlum?ın romanından)
Oyuncular: Matt Damon,
Franka Potente, Chris Cooper
The Bourne Identity, ?teşkilat içinde karşıteşkilat? temasıyla Ergenekon?un kapsamlı istihbarat ağına ve eylem sistematiğine benziyor.
Akdeniz?in orta yerinde hafızasını yitirmiş vaziyette ?bulunan? genç ve atletik bir adamın ?Ben kimim ve niçin bu kadar genç ve atletiğim?? sorusuyla başlayan filmde, esas oğlan (Damon) kısa sürede gerçek adının Jason Bourne olduğunu ve aslında karanlık işlerle dolu bir hayat sürdüğünü fark etmeye başlar. Garibim Bourne böyle saf saf kimlik arayışındayken, kapalı ve kapkara kapılar ardında birileri onu ortadan kaldırmaya uğraşmaktadır. Üst düzey CIA yöneticisi Alexander Conklin?in (Chris Cooper) teşkilat içinde netameli bölgelere anında müdahale etmek üzere bir bakıma kendi ?ordusunu? kurmak için hazırladığı planlar, örgüt içi hesaplaşma, kimi zaman hükümet kanadına kadar uzanan kirli ilişkiler ve Bourne?un gizli servise giriş hikayesiyle The Bourne Identity üzerinde kafa yorulmuş bir film. Eyvallah. Ancak örneğin Conklin?in çok kısa sürede hükümet devirebilecek bir gücün baştan çıkarıcı etkisine kapılmayacak kadar dirayetli olması bizi aynı sona ulaştırıyor: Ergenekon, The Bourne Identity?ye sığmıyor!
Deli Yürek: Bumerang Cehennemi 2001
Yönetmen: Osman Sınav
Senaryo: Osman Sınav
Oyuncular: Kenan İmirzalıoğlu, Selçuk Yöntem, Oktay Kaynarca, Zafer Ergin
Biraz da bizimkilerden? Kurtlar Vadisi?nden daha ?ahlaklı? bir mafyasiyaset dizisi olan Deli Yürek?in sinema film Bumerang Cehennemi?, önplana atılan kişi ve kurumların aslında arkaplandakilerin birer kuklası olduğunu göstermesi açısından Ergenekon?u andırıyor.
Askerliğini özel harekat timinde tamamlayarak memleketine dönen sıra dışı kabadayı Yusuf Miroğlu (İmirzalıoğlu), asker arkadaşı Cemal?in (Kaynarca) düğünü için Diyarbakır?a gider. Cemal?le, Gaffar Okkan?ın ?Amerikan Başkanı?nın bile kurtulamayacağı? bir suikasta kurban gitmesi üzerine uzun uzun konuşan Yusuf, suikastın muhtemel ?gerekçelerini? ve akılalmaz bağlantıları öğrendikçe olayın sadece basit bir suikasttan ibaret olmadığını anlar. Düğün günü Cemal?in öldürülmesi de işin içine girince Yusuf bir anda karanlık bir yolun gönülsüz yolcusu olur.
Filmde, faili meçhullerden yola çıkarak, yabancı ?istihbarat çetelerinin? alengirli faaliyetlerinin ele alınması, emekli Albay Şeref?in (Ergin) karmakarışık ilişkileri, Emniyet içerisindeki köstebekler, Bozo namıyla maruf gizemli askerin (Yöntem) tuhaf varlığı ve Türkiye?de silahlı güçlerin dahi halledemeyeceği birtakım çıkıntıların olduğu iddiaları, bizim için yeterli değil; rahatsız edici derecede bireysel bir senaryo, Ergenekon?un içini tam anlamıyla dolduramıyor. Diğer deyişle, Ergenekon, Bumerang Cehennemi?ne sığmıyor!
Enemy of the State
(Devlet Düşmanı) 1998
Yönetmen: Tony Scott
Senaryo: David Marconi
Oyuncular: Will Smith, Gene Hackman, Jon Voight
Ulusal güvenlikten sorumlu kişilerin karanlık cinayetlere bulaşması penceresinden bakıldığında, Enemy of the State?in Ergenekon?la benzer yanları var.
Alelade meslek hayatına devam etmekte olan avukat Robert Dean (Smith), alelade bir Amerikalı gibi ?yılbaşı alışverişine? çıkmıştır. Alışveriş esnasında karşılaştığı fena halde telaşlı bir eski dostu, Dean?in cebine alelacele küçük bir ?hediye? bırakır. Dean?in cebine bir şey bırakıldığını fark etmesi ise ancak eve gittiğinde mümkündür: NSA?in (Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı) üst düzey yöneticilerinden Thomas Reynolds?ın (Voight) en kirli işlerinden birinin belgesi Dean?in avuçlarındadır! Bundan sonra Dean?i gitgide temposu artan bir kovalamacada, NSA?in insan aklının sınırlarını zorlayan imkanlarıyla mücadele etmeyi gerektiren terli günler beklemektedir. Öyle ki, ona yardımı gönülsüzce kabul eden, NSA?in eski yöneticilerinden ?Brill?in (Hackman) ?Yapabileceğin hiçbir şey yok. Bir gün daha yaşarsan çok etkilenirim? sözleri bile onu yıldırmamalıdır!
Telefon dinlemeleri, gizli takipler, uydudan yönlendirilen kameralar, ?istihbari? cinayetler, ?her şey vatan için? kılıfları ve devletten saklı, devlete ?rağmen? şekillenen ?örgüt içi örgüt içi örgüt içi örgüt?lerle Enemy of the State, Ergenekon?un Philadelphia?daki kuzeni gibi duruyor. Eyvallah. Gelgelelim işin hukuka intikalinde biraz güdük kalması ya da haddinden fazla ?bir numara?lı organizasyonlarıyla Enemy of the State, Ergenekon?a ancak çırak olabiliyor; Ergenekon, Enemy of the State?e sığmıyor!
Shooter (Tetikçi) 2007
Yönetmen: Antoine Goldet
Senaryo: Jonathan Lemkin
Oyuncular: Mark Wahlberg, Danny Glover
Ergenekon?daki ideoloji ve yapılanmaya en çok benzeyen karmaşık ilişkilere Shooter?da rastlıyoruz.
Amerikan ordusu adına Etiyopya?da keskin nişancılık yaptıktan sonra çiftliğine dönüp kafasını dinleyen eski asker Swagger (Wahlberg), bir gün hiç umulmadık bir teklifle karşılaşır. Isaac Johnson adlı bir albay emeklisi (Glover), Amerikan Başkanı?na bir suikast projesi hazırlaması için adamımızı yeniden ?göreve çağırır.? Swagger suikastı kendisi yapmayacak, sadece planı çizecektir. Albay Johnson?a böyle çılgınca bir işe neden girişildiğini sorduğunda aldığı cevap basittir: Aptal bir başkanımız var, ortadan kaldırılması vatanımıza en büyük hizmettir!
Albay Johnson?ın Amerikan Senatosu içerisindeki bağlantıları ve özel timlerle olan derin irtibatı, FBI?ın bu düzenekteki çift taraflı yeri ve Swagger?ın gizli servisle olan ?kardeşane? mücadelesi bir arada değerlendirildiğinde ciddi bir kurguyla karşılaşıyoruz. Eyvallah. Ancak örneğin medya kanadının ya da toplumsal yönlendirmeye dayalı planlarının ucundan bile geçemediği için, Ergenekon, Shooter?a sığmıyor!
Kurtlar Vadisi mi? O gitsin iddianameyi senaryolaştırsın!
CIA?in sınıriçisınırdışı pis işleriyle ilgilenen Spy Game, herhangi bir örgütlenme kararı almaksızın devasa bir yeraltı örgütüyle sisteme kafa tutan Fight Club, uzayın derinliklerinde hepi topu birkaç bin kişilik nüfusun defalarca darbe girişimine maruz kaldığı Battlestar Galactica, imparatorluk içerisinde köstebeklerin haşmetli devlet reislerini dahi kontrol altına alabildiği The Lord of the Rings gibi filmler ve diziler de Ergenekon?dan bölük pörçük izler taşıyor. Hepsini üst üste koysak bile iddianamenin yüzde 10?una ancak ulaşabiliyoruz.
?Peki ya Kurtlar Vadisi?? diyecek dostlarımız çıkacaktır. Üzgünüm hanımlar, beyler. Türkiye?deki (ve dünyadaki) gelişmeleri saniye saniye kaydedip bunu bir hafta sonra senaryo terbiyesinden geçirerek ekrana sunan bir dizi hakkında çok da ?zekice? laflar edemeyeceğim. Kurtlar Vadisi şimdiye kadar hep ?olan?ı sundu. Bir ?kurgu?dan ya da bir ?öngörü?den bahsetmedi hiç.