Romalı kadınlar sarışınlıklarını, saçlarını safranla sarıya boyayarak sağlıyorlarmış. Bitkinin, o zamanlar parfüm olarak kullanıldığı da bilgiler arasında.
Roma İmparatoru Sezar ve Mısır Kraliçesi Kleopatra?nın tahtlarının safran bitkisiyle boyandığı biliniyor. Şimdi kullanım alanı epeyce değişen bu bitki; gıda, ilaç, boya ve kozmetik sektöründe kullanılıyor. Özellikle ilaç sektörünün vazgeçilmezleri arasında safran bitkisi, halk hekimliği yapanların çeşitli ilaç yapımında kullanıldığı gibi çeşitli hastalıklara çareler arayan bilimsel araştırmaların da konusu. Yapılan araştırmalar safranın kanser hücrelerinin tedavisinde bile değerlendirilebileceğini gösteriyor. Çok nadir rastlanan ve az yetiştirilen safranın kilosu 20 ile 50 bin dolar arasında. Bu değerli bitkinin en büyük özelliği uzun süre dayanması.
Karabük?e bağlı Safranbolu ilçesi, safran bitkisinin yetiştirildiği tek yer, yani bitkinin anavatanı olarak kabul ediliyor. Ancak Güneydoğu, çok zahmetli olan ve sabır gerektiren safranın ikinci vatanı olmaya aday. Türkiye?de Karadağ eteklerinde de izine rastlanılan safranı Kepirhisar Köyü Sulama Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Osman Baysal da yetiştiriyor. Üstelik safran yetiştirdiği arazi Safranbolu?daki üretim alanından daha büyük. 10 dönüm arazi üzerinde safranın soğanını eken Baysal, yurtiçinde sadece yumru satışı gerçekleştirdiklerine ve sınırlı miktarda satış yaptıklarına dikkat çekiyor.
Baysal, safranı Avrupa Birliği (AB) destekli fondan faydalanarak yetiştirdiklerini, henüz talebi karşılayacak kadar bitki yetiştiremediklerini söylüyor. Dünyada bu kıymetli bitkiyi en çok Amerika, Hindistan, İran ve Avrupa ülkelerinin kullandığını hatırlatarak, Türkiye?nin pazar payına sahip olması için yetiştiriciliğin yaygınlaştırılması ve gerekli desteğin verilmesinin önemini ifade ediyor. Safran yetiştirmenin çok zahmetli, yorucu ve sabır gerektiren bir iş olduğunu anlatan Baysal şöyle devam ediyor: ?Bu bitki her derde deva. Bütün sektörlerin kullanmak istediği ve kullandığı safranı değerli kılan neden, her yerde görülmemesi. Kimse de uğraşmak istemiyor. Bu nedenle ülkemiz ve özellikle bölgemiz koşullarında gerek tütün yetiştirilen alanlara gerekse küçük ölçekli tarımsal üretim yapan işletmelere alternatif sektör olarak sunulabilecek olan safran, ayrıca kış döneminde aile işgücünün değerlendirilmesini sağlayarak istihdam imkânı verecektir.? İlk safrana 17. yüzyılda Türkiye?de Şanlıurfa ve Safranbolu?da rastlanıldığını dile getiren Baysal, ?17. yüzyıl başlarında İstanbul piyasasında Şanlıurfa Viranşehir safranı ve diğer safran olmak üzere 2 tip safran bulunuyordu. 1600 yılında Viranşehir safranı diğer safranlardan daha pahalı satılmaktaydı. Çünkü safran dünyanın en pahalı baharatıdır. Safran renklendirici özelliği, hoş kokusu, tadı ve şifalı etkisinden dolayı 4.300 yıldır yiyecek ve içeceklerde baharat olarak kullanılagelmiştir.? diyor.
Her derde deva
Safran; gıda sanayiinde kek, kurabiye, bisküvi, pasta, şekerleme, lokum, çorba, tavuk, peynir, tereyağı karışımlarında kullanılıyor. Halk tarafından ise pilav, çorba ve et yemekleri ile zerde gibi geleneksel tatlıların vazgeçilmez unsuru olarak yararlanılıyor. Safran modern tıpta ve eczacılıkta uyarıcı, iştah açıcı, afrodizyak, kalp kaslarını güçlendirici, yatıştırıcı, kriz ve ağrı giderici, çil ve sivilceleri giderici, kabız yapıcı, mideyi kuvvetlendirici, gut, bronşit ve kadın hastalıklarını önleyici tedavi edici etkisi bulunuyor. Safranla hazırlanan gıda maddeleri diğer besinlere oranla daha yüksek bir fiyatla satılıyor. Safran öyle ki, kendi ağırlığının 100 bin katını boyayabiliyor. Parlak ve sarı bir renk veren safranın ilaç üretimi konusunda ayrı bir önemi bulunuyor.
Zaman Pazar Eki