Dolar

34,9440

Euro

36,6106

Altın

3.015,82

Bist

9.992,76

Tekin'in arşivi darbe günlüklerini tescilledi

Oramiral Özden Örnek'in olduğu söylenen 'darbe günlükleri' Ergenekon iddianamesinde yer almadı. Ama iddianamenin eklerinde, günlükler doğrulandı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-04 09:24:00

Tekin'in arşivi darbe günlüklerini tescilledi

Terör örgütü liderliğinden yargılanacak Muzaffer Tekin'in arşivinde bulunan bir belgede dönemin komutanlarının konuşmaları tek tek not edilmiş. 'MUZO ASK.İST' isimli dosya içinde, 15-16 Temmuz 2003 tarihine ait bir toplantı dökümü yer alıyor. Genelkurmay Başkanı refakatinde olduğu ileri sürülen toplantıya dönemin Donanma Komutanı Özden Örnek ve Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon'un (Ergenekon davasında tutuklu) yanı sıra Harp Akademileri Komutanı, 1., 2. ve 3. Ordu komutanlarının katıldığı belirtiliyor. Komutanların konuşmalarının Örnek'in günlüklerinde anlatılanlarla örtüştüğü görülüyor. Tekin'de ele geçirilen CD'nin içindeki 10 sayfalık 'Sıkıntılı Temalar' başlıklı gizli ibareli belgede yer alan konuşmalarda, 'Cumhurbaşkanı, Meclis üyeleri, bakanlıklar ve yüksek yargı organları' ile ilişkilerin yeterli düzeyde olması gerektiği dile getiriliyor. Cumhurbaşkanı'nın (Ahmet Necdet Sezer) zamanında ve yeterince bilgilendirilerek, problemli konularda desteğinin sağlanmasının önemi üzerinde duruluyor. Topluma Kazandırma Yasası kapsamına girmek isteyenlerin sayısını azaltmak için psikolojik baskının devam ettirileceği ifade ediliyor. Ayrıca, 'Önümüzdeki 1-1,5 sene içinde çok radikal kararlar almak veya kadere razı olmak mecburiyetindeyiz(F)', 'Hükümet yol almaktadır. Değiştirme şartlarını bulmamız lazımdır. Bu hükümetten halkın ümidinin kalmaması lazımdır.(F)' cümleleri dikkat çekiyor. CD içinde, komutanların 2 günlük toplantıda dile getirdikleri görüşler yer alırken, cümlelerin karşısında söyleyen komutanın isminin ya da soyadının baş harfi bulunuyor.

Komutanlar da 'Darbe Günlükleri'ni doğruluyor

Ergenekon dava dosyasına konulan 'MUZO ASK.İST' isimli CD içinde, 'AKP.YASA' isimli, gizli ibareli belgede, AKP hükümeti tarafından gerçekleştirilen irticai nitelikli yasal düzenlemelerin yer aldığı anlatılıyor. 7 sayfalık gizli ibareli 'Kalkınma ve Demokratikleşme Programının Değerlendirilmesi' belgesi içinde; 'TSK'nın birlik ve bütünlüğüne yönelik faaliyetlere karşı, kesin ve kararlı gerekli tedbirler alınmalı. 28 Şubat döneminin gündeme getirilerek TSK'yı yıpratma kampanyasında kullanılmasına karşı siyasi kadro ve kişilerle polemiklere girmeden, mümkünse ve öncelikle bu mücadelenin içine Cumhurbaşkanı'nın dahil edilmesine çalışılmalıdır.' ifadeleri yer alıyor. 'Sıkıntılı Temalar' başlıklı 10 sayfadan ibaret gizli ibareli belgede 15-16 Temmuz 2003 tarihlerinde yapılan bir toplantıdan bahsediliyor. Söz konusu toplantıda yapılan bazı konuşmalar dava dosyasında yer alıyor. Belgede, 'Sayın Genelkurmay Başkanlığı'nın refakatlerinde 1'inci, 2'nci, 3'üncü ve Ege Ordu komutanları ile NATO Güneydoğu Müşterek K., Harp Akademileri K. ve Donanma Komutanı ile yapılan görüşmelerde ülke sorunları ile ilgili vurgulanan hususlar' denilerek şu konuşmalar dava dosyasında yer alıyor: Buna göre;

Fevzi Türkeri: Hükümet şimdilik TSK'yı açıkça karşısına alma cesaretini gösterememektedir.

İbrahim Fırtına: Önümüzdeki 1-1,5 sene içinde çok radikal kararlar almak veya kadere razı olmak mecburiyetindeyiz. Hükümet yol almaktadır. Değiştirme şartlarını bulmamız lazımdır. Bu hükümetten halkın ümidinin kalmaması lazımdır. Medya patronları denetim altına alınmalıdır.

Özden Örnek: Bu hükümetin düşünceleri eski düşüncelerinin devamıdır. Şeriata dayalı bir devlet düşüncesindeler.

Çetin Doğan: Bunlarla bir yere varamayız. Ayrıca YÖK başkanı, İstanbul Üniversitesi rektörü gibi laik kesimin önde gelenleri desteklenmeli, ziyaret edilmelidir. Basının içinde iyi olanları kullanmamız lazımdır.

Tamer Akbaş: Bölgede KDP ve KYB liderleri ile görüşmeler sürdürülmelidir.

MİT, Ergenekon'un varlığını 2001'de öğrenmiş

MİT'in, Ergenekon'un varlığından ilk olarak 2001 yılında haberdar olduğu ortaya çıktı. Radikal gazetesinin, dün manşetten verdiği habere göre, 'MİT'i Ergenekon'a ikna eden gelişmeler' arasında medyadaki haber ve yorumlar yer aldı. Bunlar 'Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru'nun 30 Nisan 2001'deki 'Hayaller Gerçek Galiba' ve 1 Mayıs 2001'deki 'Deli Saçması Sanmayın' başlıklı iki yazısı, Aksiyon dergisinin 12 Mayıs 2001'deki Ergenekon kapağı' olarak sıralandı. MİT, bilgilerin birbirini teyit etmesi üzerine, bunu 2003 ve 2006'da hükümete bildirdi. 27 Mart 2007'de, 'İşçi Partisi-Karargah Evleri' adlı belgeye ulaşan teşkilat, 17 Nisan 2007'de bir subay tarafından gönderilen CD'yi değerlendirdi. Darbe günlüklerinin yer aldığı CD'yi de inceleyen MİT, durumu Genelkurmay Başkanlığı ve Başbakanlık'a iletti.

Radikal Gazetesi'nin 'İşte MİT'i Ergenekon'a ikna eden dört gelişme' başlıklı haberine göre, ilk aşama Aksiyon dergisinin 2001 yılının Mayıs sayısında. Derginin kapağında 'Yeniden yapılanmanın aktörü Ergenekon' başlığı yer alıyordu. Gazeteci Fehmi Koru'nun aynı yıl 30 Nisan'da 'Hayaller gerçek galiba' ve 1 Mayıs'ta 'Deli saçması sanmayın' isimli yazısı ile Aydınlık dergisinin 1 Nisan'da yayımlanan nüshasında Ergenekon konusunun ele alınması MİT'in örgüte ilişkin ilk kaydının tutulmasını sağladı.

2001-2007 arasında ortaya çıkan diğer 3 gelişmede de Ergenekon'a ait bilgilerin ehemmiyet kazanmasıyla ilk incelemeler başladı. MİT'e 3 Temmuz 2002'de ismini belirtmeyen bir polis tarafından gönderilen 2 sayfalık mektup ve CD'de Ergenekon'un Lobi bilgileri yer alıyordu. CD içerisinde ayrıca bir bölümü Güney'in çıkardığı Strateji dergisinden ve Aydınlık ile Doğu Perinçek'ten alınmış yazı ve haberler, bir bölümü de kimi kurum ve kuruluşlara ait dokümanlar yer alıyordu. MİT'in eline geçen bir başka bilgi ise 'Karargâh evleri' dokümanıydı. Son olarak 17 Nisan 2007'de MİT'e gönderilen bir isimsiz mektupta TSK'da subay olduğunu belirten kişi, Oramiral Özden Örnek'e ait olan 'Darbe Günlükleri'ni bir CD'de MİT'e ulaştırdı.

Özal suikastı cezaevinde planlanmış

Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yakın tarihe dair çok sayıda bilgi ve belgeler yer alıyor. Yapılan operasyonlarda ele geçirilen ve 144 No'lu Mehmet Adnan Akfırat klasöründe 17 sayfalık ilginç bir mülakat dikkat çekiyor. Mülakatta Muhsin isimli bir itirafçı, Kartal Demirağ'ın Özal suikastının cezaevinde planlandığı bilgisini savcıya aktardığını anlatıyor.

Estetik cerrahiyle ameliyat edilerek yüzünün değiştirileceği, askerlik işlerinin düzenlenmesi, maddi yardım yapılarak ömür boyu ailesinin korunacağı gibi vaatler sonrasında itirafçı olan Muhsin isimli şahsın ifadelerine göre, suikastı gerçekleştiren Kartal Demirağ cezaevinden kaçmadan önce birçok kişiyle görüştü. Çanakkale Cumhuriyet Savcılığı'na başvuran Muhsin, şöyle diyor: 'Demirağ'ın Özal'ı vurduğu gün cezaevi savcısına dedim ki, burada itirafta bulunmak isteyen bir şahıs var. Yalnız askerî istihbarata bilgi vermek istiyor. Cezaevinde iken Kartal Demirağ'la ilgili şahısların tek tek isimlerini biliyor.' Muhsin, mülakatın devamında suikastın cezaevinde planlandığını söylüyor. Muhsin'in bilgilendirmesi üzerine cezaevinde kalan Cemal Kozan da savcıya ifade vermiş. Kozan, ifadesinde Almanya'dan gelen Ali isimli bir şahısla Denizli'den gelen bir öğretmenin Kartal Demirağ ile görüştüğünü anlatmış. Görüş sırasında nelerin konuşulduğunu ve Kartal Demirağ'ın kaçmadan önce cezaevi müdürüne nasıl baskılar yapıldığını açıklamış. Özal suikastının sağ örgütler tarafından yapıldığını anlatan Kozan, Denizlili öğretmenin Demirağ'a, 'Seni yakında buradan çıkaracağım. Yurtdışında olacaksın.' sözünü verdiğini belirtmiş. İtirafçı Muhsin bu konuda kendisinin de savcıya itiraflarda bulunduğunu; ancak verdiği ifadelere rağmen hiçbir şeyin yapılmadığını, kendilerine de baskı uygulandığını söylüyor.

Atatürk ve Kemalizm Perinçek'in maskesi

Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonda ele geçirilen 'Fabrikatör' isimli belgede Kemalizm'in bir maske olarak kullanılması öngörülüyor. Belgenin girişinde şu değerlendirmelere yer veriliyor: 'Bu çalışma 'fabrikatör' tanımı uygun görülen Doğu Perinçek ve Aydınlık Grubu'nun toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda açık faaliyetleri gözlemlenerek elde edilen veriler ışığında, objektif değerlendirme verilerine sadık kalınarak hazırlanmış bir analizdir.' Fabrikatör isimli belgenin 7'nci bölümü 'Kemalizm'e Bakış' başlığını taşıyor. Bu bölümde ise 'Perinçek uyguladığı siyasi çizgi ile geniş halk kitleleri ile rejimin kurumları için antipatiktir. Bu antipatinin sempatiye değilse bile hoşgörüye dönüşebilmesinin sağlanması için uygun görülen yöntem Kemalizm'e sahip çıkmak olarak saptanmıştır. Perinçek, Kemalizm'i savunma merkezinden hareketle ve hedeflediği pek çok kurum, kuruluş ve kişilere karşı saldırabilme olanağına da kavuşmaktadır. Uygulanan tüm eylemlerin Cumhuriyet yasaları çerçevesinde Kemalist ideoloji kalıplarına uygun olmasına özen gösterilmektedir. Bu yöntem sıkça dile getirilen 'karşı devrim' taktiğidir.' deniliyor.

Çatışma büyümeli, kriz çıkarsa asker müdahaleye mecbur olacak

'Yazılarıyla halkı isyana teşvik etmek'le suçlanan Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, 2 Mart 2008'de Perihan K. isimli şahısla yaptığı görüşmede çatışmanın sürmesi gerektiğini söylüyor. Selçuk, ayrıca, 'halazadem' dediği Mehmet B. ile yaptığı görüşmede ise kriz çıkarsa askerin müdahale etmek zorunda kalacağını anlatıyor. İlhan Selçuk'un, 2 Mart 2008'de Perihan K. isimli şahısla yaptığı görüşmenin ilgili bölümü:

Selçuk: (Kadınlar) Niye kıpırdamıyorlar diyordum çok güzel bir olay oldu.

Perihan: Ama bunlar (AK Parti'yi kastediyor) döneceğe benziyor mu? Bunlar bu yoldan döneceğe benzemiyorlar.

Selçuk: Vallaha bu çatışma büyüyerek sürecek.

Perihan: Aman yarabbi.

Selçuk: Sürecek bence. Çatışma olması iyi bir şey, herkes efendim susup otursaydı.

Perihan: Daha fena olurdu.

Selçuk: O zaman büsbütün fena olurduk.

Perihan: Çok doğru.

Selçuk: Şimdi yani bu çatışmanın yükselmesi, büyümesi lazım.

Perihan: Çok büyümesi lazım.

Selçuk: Büyük bir efendim hesaplaşma ya da gitmesi gerekiyor anlaşılan.

Perihan: Hem de öyle.

Selçuk: Evet direniş başlasın, önemli olan o.

İlhan Selçuk'un 8 Şubat 2008'de Mehmet B. isimli şahısla yaptığı telefon görüşmesinin dökümü şöyle:

Selçuk: Vallaha sonu ne olacak akıllıca mı yoksa berheva mı olacak Türkiye o ayrı konu.

Mehmet: Hayır yani bu herifleri berheva etmek lazım, Türkiye olduktan sonra neye yarar yani? Ama artık iç savaştan başka bi şey de temizlemeyecek bu işi, öyle görünüyor yani.

Selçuk: İç savaş olmaz da yani bir noktada eğer ortalık karışırsa, hem ekonomik hem siyasi olarak. Belki asker gelirse bir şey olabilir.

Mehmet: Asker gelebilir mi artık?

Selçuk: Eee mecbur olacak.

Mehmet: Hayır, yani gelse becerebilir mi, bu adamlar (AK Parti'yi kastediyor) çok şey yav!

Selçuk: İşte ortalık birbirine girdi mi, çok şey gibi görünen adamlar...

Mehmet: Sinerler mi diyorsun?

Selçuk: Evet.

Mehmet: ... Anayasa Mahkemesi ne yapabilir? Herifler kanun yapma yetkisini değiştirebilirler yani!

Selçuk: Şöyle olacak galiba: Anayasa Mahkemesi son olarak kendisi tasfiye edilmeden bu AKP hakkında kapatılması kararını verirse, o zaman ortalık büsbütün birbirine karışır.

'Asıl Yeşil Veli Küçük' iddiası

441 klasörlük Ergenekon dava dosyasında bulunan bir belgede, JİTEM'in kuruluşundan itibaren 'Yeşil' kod adının emekli Tuğgeneral Veli Küçük tarafından kullanıldığı öne sürülüyor. Veli Küçük'ün bu ismin deşifre olması üzerine ise Cem Ersever'e talimat vererek, bu kod ismi Mahmut Yıldırım'a kullandırttığı iddia ediliyor. Soruşturma kapsamında İşçi Partisi (İP) basın bürosunda bulunan bir belgede, Susurluk skandalının kilit ismi 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında çok önemli bir iddia göze çarpıyor. İP'de Yeşil-Alaattin'di başlığıyla bulunan belgenin aynısının Hikmet Çiçek'te de ele geçirildiği, oradaki bölümde ise Yeşil-Veli Küçük'tü olarak gösterildiği, savcılığın yapılan incelemesinde ise Perinçek'in bilgisayarındaki değişiklikle Küçük isminin 'Alaattin' yazılarak gizlenmeye çalışıldığı ifade ediliyor. Belgede, Veli Küçük'ün 1984 yılından itibaren 'yeşil' kod adını kullandığı öne sürülüyor: 'Veli Küçük'ün kod adı Yeşil'di.'

Üniversite gençliği örgütlenmeli

Ergenekon sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ümit Oğuztan ve Tuncay Güney'den ele geçirilen dokümanlarda özellikle üniversite ve lümpen (sınıfsız) gençliği örgütlemeye çalıştıkları açıkça ifade ediliyor. 61 sayfadan oluşan dokümanlarda gençlerin 'Ulusal Güç Birliği ve Milli Gençlik Platformu' adı altında örgütlenmesi planlanıyor. 'Sokaklardaki başıboş, amaçsız, işsiz ve umutsuz gençler ile tarikat okullarında rejim düşmanı haline dönüştürülen ve Ülkü Ocakları'nın etkisindeki gençliğin' eğitilerek bilinçlendirilmesi hedefleniyor.

Üniversitelerde örgütlenmesi düşünülen gençliğin de Kürt ulusal hareketinin önünü keseceği planlanıyor. Kürt ulusal hareketinin önünü kesmek için mahallelerde örgütlenilmesi gerektiği de vurgulanıyor. Gençlerin Kurtuluş Savaşı dönemindeki gibi Kuvayı Milliye Cephesi adı altında yapılanmasından bahsedilirken, Ulusal Güç Birliği'nin liderliğini de bir Türk kızının üstlenmesinin uygun olacağı anlatılıyor. Savcılığın elde ettiği dokümanları esas alarak yaptığı açıklamada ise konuyla alakalı olarak bu birliğin liderliğini de 'bir Türk kızı' olarak Sevgi Erenerol'un yaptığının açıkça anlaşıldığı belirtiliyor. 'Kemalist Model Ulusal Gençlik Hareketi / Dinamik Ulusal Güç Birliği ve Kuvayı Milliye Cephesi / Araştırma-Gözlem-Analiz-Teori / İstanbul-29 Ekim 2000' başlıklı dokümanlarda, yerel ve bölgesel direniş örgütlerinin kurulması, medyanın ele geçirilmesi, gençlik hareketlerinin ulusal bilinç çerçevesinde yönlendirilmesi gerektiği aktarılıyor.

Kaynak: Zaman

 

Haber Ara