Ancak hukukçular, iddianamedeki delillerle böyle bir sonuca ulaşmanın imkânsız olduğunu savunuyor. Mahkemeye göre en güçlü delil, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başörtüsüyle ilgili söylediği, 'Velev ki siyasi simge olsun engellenebilir mi?' sözü ile eski Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın 'Dindar cumhurbaşkanı istiyoruz' şeklindeki ifadesi. Hukukçulara göre bu sözler, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında. Eğitim özgürlüğüyle ilgili anayasa değişikliği de delil olamaz.
Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatmama kararı olumlu bulunurken, 10 üyenin laikliğe aykırı fiillerin odağı tanımı yapması anayasa hukukçularını şaşırttı. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, kararın belirsizliği ortadan kaldırdığını, ancak ciddi şekilde eleştiriye açık olduğunu vurguluyor. Özbudun, 'Devlet yardımının kesilmesi kararının verilmesi AK Parti'nin Anayasa'ya aykırı faaliyetlerin odağı olduğu düşüncesini gösteriyor. Başsavcının iddianamesi hiç inandırıcı değildi. Hukukilikten yoksundu. Davanın reddini bekliyordum.' diyor. Özbudun, iddianamede AK Parti'nin laikliğe karşı eylemlerin odağı haline geldiği yönünde tek bir kanıt dahi olmadığının altını çiziyor.
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Turhan, 'AK Parti odak olmayı hiçbir şekilde hak etmedi. Kapatılması korkunç olurdu.' tespitinde bulunuyor. Mahkemenin odak anlayışını sorunlu buluyor. Turhan, şunları kaydediyor: 'Odak konusunda sorun Anayasa Mahkemesi'nin laiklik tanımında. Mahkemenin laiklik tanımı otoriter bir tanım. Buna göre söylenen her şey laikliğe aykırı eylem oluyor. Demokratik laiklik anlayışa göre AK Parti'nin laiklikle sorunu yok. 10 kişinin anlayışı resmî laiklik anlayışı. Karar AK Parti'nin başında Demoklesin kılıcı gibi sallanacak. Vesayet rejimi devam ediyor.'
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Günday, Venedik Kriterleri'ne göre bir partinin kapatılması için o partinin zor kullanarak anayasal düzeni yıkmaya yönelik eylem içinde olması gerektiğini kaydediyor. Günday, 'Bir parti düşüncesi şu olur, bu olur. Hatta ben iktidara geldiğimde anayasayı tamamen değiştireceğim, diyebilir. Ancak bu parti kapatmaya sebep olamaz.' görüşünde. Avrupa'da partilerin programlarının anayasal düzeni bozmaya yönelik eylemleri zorunlu kılması durumunda kapatma davası açıldığını belirten Günday, 'zor kullanmak' ifadesinin altını çiziyor. Demokratik ülkelerde bunun ötesinde bir partinin kapatılmasının söz konusu olamayacağına dikkat çekiyor.
Selçuk'tan 'karar çıkmadı' iddiası
Anayasa Mahkemesi üyeleri, AK Parti davasında üç farklı nitelikte oy kullanınca farklı bir hukuk tartışması başladı. 6 üye temelli kapatma, 4 üye Hazine yardımının kısmen kesilmesi, Başkan Haşim Kılıç ise kapatma talebinin reddini istedi. Nitelikli çoğunluk (7) oluşmadığı için talep reddedildi. Üyelerin kararı alırken tek oylama yaptıkları belirtildi. Üç farklı oy çıkınca Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 229. maddesinin uygulandığı ifade edildi. Buna göre, kapatma yönündeki 6 oy, lehine olan Hazine yardımının kısmen kesilmesini isteyen 4 oya eklendi. Karar 10'a 1 Hazine yardımının kesilmesi şeklinde oluştu. Bazı hukukçular, mahkeme üyelerinin odak halini ayrı, kapatma veya Hazine yardımının kesilmesi yaptırımlarını ayrı ayrı oylaması gerektiğini belirtiyor. Bu görüşü savunan eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, oylamanın sakatlandığını ve hiç hükmünde olduğunu, kararın çıkmadığını ileri sürüyor. Ancak Siyasi Partiler Kanunu'na göre iç hukukta Anayasa Mahkemesi'nin kararına itiraz yolu bulunmadığı için karar kesin hüküm niteliği taşıyor. Prof. Dr. Mehmet Turhan, 367 ve anayasa değişikliği kararlarının da Anayasa'ya aykırı olduğunu, ancak itiraz edilemediğini hatırlatıyor. Turhan, hüküm fıkrasının Resmî Gazete'de yayınlanmadığına dikkat çekerek, 'Mahkeme büyük ihtimalle tekrar oylama yapıp bunu düzeltir.' diyor.
Zaman