Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İslamcılar ve sosyal meseleler

İslam?ın sosyal düzeni, zenginler sorumluluklarını ihmal ettiği zaman yoksullar ve ihtiyaç sahiplerinden yana tavır alır.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-07-23 12:01:00

İslamcılar ve sosyal meseleler

 

Dr. Kemal Habib*

İslamcıların ilgi alanlarının merkezinde, kimliğe ilişkin kültürel meseleler bulunurdu. Bu nedenle Batı ile mücadelenin kültürel ve uygarlık boyutu konusunda erken bir bilince sahiptiler. Zira Batı ile mücadelenin kültürel yönü siyasi yönüne göre çok daha derindir. Siyasi olarak ortak bir noktada buluşmak her zaman için mümkündür. Oysa uygarlık ve kültür meselesi hep diğer mücadele şekillerinin muharriki olarak kalmıştır. Örneğin ?Mısır Meselesi?ne bakalım: İngiliz işgali döneminde, milliyetçi kurtuluş hareketleri sadece İngilizlerin kovulması meselesinden bahsederken, İslami hareketler bunun yanı sıra kültür işgali ve kültürel mücadeleden de bahsediyordu. Laikçi, milliyetçi akımlar bunun bilincinde değildi. Çünkü onlar zaten kültürel olarak köklerine yabancılaşmışlardı.

Bugün Filistin meselesi sadece, Siyonistler ve destekçileriyle yürütülen siyasal bir mücadeleden ibaret değildir. Meselenin din, uygarlık ve kültür boyutu siyasi boyutundan daha derindir! Dolayısıyla meselenin sadece siyasi olduğunu ve siyaset ile çözüleceğini sananlar aldanıyorlar!

Öte yandan İslamcılar toplumun ekonomik ve geçim durumu gibi sosyal meseleleri ile yeterince ilgili değildi. Bu gibi meselelerle daha çok komünist eğilimli akımlar ilgilenmekteydi. Belki de İslami hareketler, solculuk veya komünizmle itham edilmekten çekindikleri için toplumsa problemlere çok fazla ilgi gösteremediler. Bu nedenle sol gruplar İslamcıların yoksul halka değil burjuvazi ve zenginlere yakın durduğu söylentilerini yaydı. Ancak Seyyid Kutub merhum daha Mısır hür subaylar darbesinden önce ?İslam?da Sosyal Adalet? isimli kitabını yazmıştır. Darbeden sonra Arap dünyasında sol eğilimlerin güçlenmesi üzerine Mustafa Sibai?nin ?İslam Sosyalizmi? gibi İslam ve sosyalizmi ilişkilendiren birçok kitap yazıldı.

Fakat İslam?ın sosyal meselelere ilgisi liberalizm veya sosyalizm bağı ile açıklanamaz. Zira İslam, kendine mahsusu mütekâmil bir dünya görüşü ve yaşam tarzıdır. Dolayısıyla İslam?ın sosyal meselelerle ilgili hükümleri, bir bütün olan İslam sosyal düzeninin bir parçasıdır.

İslam?ın sosyal düzeni, varlıklı kesimler sorumluluklarını ihmal ettiği zaman yoksullar ve ihtiyaç sahiplerinden yana tavır alır. Örneğin günümüzde yaşandığı gibi bir tüccar, şirket veya kartelin belli bir malı tekeline alarak, fiyatlarla oynamasına İslam müsamaha etmez. Bu durumda devlet derhal harekete geçerek kartellerin elinde bulunan malların normal piyasa koşulları içinde satılmasını sağlaması gerekir. Ne astronomik karlara izin verilerek halk zarara uğratılır ne de mal sahiplerinin zararı istenir. Adalet, İslam?ın en yüksek değeridir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde esas, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmadır. Ekonomistlerin dediği gibi her ne kadar piyasadaki fiyatlar arz talep dengesi ile oluşuyor olsa bile, bizler Müslüman olarak İslam ahlakının gerektirdiği üzere yalandan, dolandan, hileden, faiz ve her türlü haksızlıktan uzak durmak zorundayız. Yani İslam çarşısı veya İslam ekonomisinde ? güçlü olan hayatta kalır? felsefesine yer yoktur. Bilakis ? müminler birbirlerinin kardeşleridir? prensibiyle hareket edilir. Ticaret, mal, alım satım? Tüm bunlarda Allah rızası ve adalet gözetilmek durumundadır.

Bugün biz İslamcılar olarak Mısır?da yoksullarla beraberiz ki onların durumu gün geçtikçe toplumun denge ve istikrarını tehdit edecek ölçüde bozulmaktadır. İşçi, memur ve küçük esnaf yoksulluğun pençesinde kıvranmaktadır. Hayat pahalılığı karşısında bu kesimlerin zaten çok düşük olan gelir düzeyleri gittikçe daha da küçülmektedir. Bu kesimlerin gelir seviyesini yükseltmek için mutlaka devlet, işveren kesim ve sendikalar bir araya gelerek ortak çözümler üretmelidir.

Biz gelir seviyesi düşük vatandaşların eğitim, sağlık, ulaşım ve her insan için gerekli olan beş temel zaruretin (düşünce, inanç, nesil, can, mal emniyeti) devlet tarafından garanti edilmesinden yanayız. Her bir vatandaşın bu beş temel zaruri ihtiyacının karşılanması devletin vatandaşlarına karşı en temel sorumluluğudur. Liberal ekonomilerde devletin sosyal görevlerini terk ettiğini söyleyenler yanılıyor. Amerika, Britanya, Fransa, İngiltere gibi serbest Pazar ekonomisi ülkeleri sosyal projelere büyük kaynaklar aktarıyorlar. Ne yazık ki Mısır, dünyada sosyal projelere en az kaynak aktaran ülkelerden biridir.

Bizler İslamcılar olarak Mısır?da, dinimizin bir gereği olarak, toplumsal sorunlarla ilgileniyor ve çözüm için çaba gösteriyoruz. Zira dinimiz de şöyle buyrulmuştur: ?Müminler; birbirlerine olan sevgi ve merhametleri bakımından bir bedenin uzvu gibidirler. Bedenin uzuvlarından herhangi biri bir acı hissetliğinde diğer uzuvlar da bunu hisseder...? Ve: ? Sizden kimse komşusu aç iken tok uyumasın.? İslam bunun için zekât ve infakı farz kılmış; vakıf ve toplumsal dayanışma sistemini getirmiştir.

İstanbul?da ilk kez düzenlenen İslami yardım kuruluşları kongresinde sunulan bir tebliğde Müslüman hayır sahiplerinin yoksullara yıllık 40 milyar dolar yardım yaptığı ve bu rakamın 100 milyar dolara çıkarılmasının mümkün olduğu ifade edildi. İslam karşıtı rejimlerin Müslüman hayırseverler üzerindeki baskılarını kaldırmaları halinde bu rakama ulaşılması zor değildir. Bunun gerçekleşmesi halinde yakın bir gelecekte İslam dünyasında yoksul kalmayacaktır.

Bugün dünya çapındaki yardım faaliyetleri içinde İslami yardım faaliyetleri önemli bir yer tutmaktadır. Toplumdaki zengin ile yoksul arasındaki uçurumun artması o toplumun İslam?dan uzaklaştığını gösterir. İslam?ın topluma dönüşü de sosyal adaletsizliğin giderilmesi ile mümkündür.


Dr. Kemal Habib

*Mısır?lı yazar



Bu makale Oktay Yılmaz tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.





SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara