Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Eymür'den Çakıcı ile ilgili açıklamalar

Alaattin Çakıcı'ya vize almakla suçlanan Beşiktaş Travel'in müdürü Eymür konuştu.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-07-23 13:59:00

Eymür'den Çakıcı ile ilgili açıklamalar


Hürriyet gazetesinin 11.05.2004 tarihinde, 'Çakıcı'ya vize yazısı Beşiktaş'tan' manşetiyle verdiği haber spor kamuoyuna bomba gibi düşmüştü.

Haberde, 'Çakıcı'nın yurtdışına İbrahim Arı adına düzenlenmiş sahte pasaportla kaçarken, İtalyan vizesi için Beşiktaş Kulübü adına Serdar Bilgili ve Sinan Engin imzalı yazı yazıldığı' iddia edilmişti. O dönemki Beşiktaş başkanı Serdar Bilgili, elektronik imzasının bilgisi haricinde kullanıldığını ileri sürerek, Beşiktaş Travel Müdürü Kerem Eymür'ün işine derhal son verildiğini açıklamış ve Eymür'ü günah keçisi olarak kamuoyunun önüne atmıştı.

Kerem Eymür, aradan geçen 4 yılın ardından Medyaspor'a verdiği röportajda, Genel Yayın Yönetmeni Tuğrul Yenidoğan'a birbirinden ilginç açıklamalar yaptı. İşte noktası, virgülüne dokunmadan Eymür'ün açıklamaları:

- 'İBRAHİM ARI' OLAYINDAN ÖNCE DE ASLA VİZE ALAMAYACAK 300 KİŞİYE TOPLU VİZE ALMIŞTIK. -

Bilgili elektronik imza diyor. Benden habersiz kullanılmış diyor. İbrahim Arı'ya vize alınmasından önce, asla vize alamayacak 300 kişiye Bilgili'nin talimatıyla vize aldık. Hem de Almanya vizesi. Chelsea maçı için Almanya'ya gitmeden evvel Serdar Bilgili 'Çarşı' grubunu maça götürmek istediğini söyledi ve vize işlemlerini halletmemiz için talimat verdi. Pasaportlar geldi, kiminde fotoğraftan başka bir şey yok, kiminde fotoğraf bile yok. Bu kişilerin hiç birinin kendi başlarına başvurmaları halinde değil Almanya, herhangi bir ülkeden vize almalarına olanak yok. Tabii söz konusu 300 kişinin uçak, seyahat, konaklama paralarını da kulüp veriyordu. İki uçak kiralanarak, Beşiktaş'ın akreditasyon izni dâhilinde, bu 300 kişinin vizeleri de Serdar Bilgili'nin elektronik imzası kullanılarak alındı.

Elektronik imzayı kullanıma koyan da Serdar Bilgili'dir. Yoğun bir insan olmasından dolayı, tüm vizeler için teker teker imza atmak istemediği için böyle bir çözüm bulundu. Zaten görev aldığım dört buçuk sene boyunca birçok insanın vizesi bu şeklide alındı.

- BAŞIMA GELECEKLERİ TAHMİN ETMİŞ OLMALIYIM Kİ, BJK TRAVEL'IN KURULMASINI HİÇ İSTEMEMİŞTİM -

Beşiktaş Travel açılana kadar Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün seyahat işlerini tek başıma yapıyordum. 2003 yılında Murat Tokel'in ısrarıyla Beşiktaş Travel açıldığında buna karşı çıktım ve suiistimal edileceğini düşündüğüm için istifa ettim. Başıma gelecekleri tahmin etmiş olmalıyım. Fakat hem Serdar Bilgili hem de Hüsnü Güreli'nin ısrarlarıyla çok daha iyi bir maaşla göreve geri döndüm.

Beşiktaş Travel'ın Genel Müdürü olsam da odasında oturan bir adam olmadığım için Erdil Arpacı ile birlikte Sinan Engin'in işlerini hafifletiyorduk. Erdil Arpacı idari işlerle ilgilenirdi ben de organizasyon işleri ile ilgilenirdim. Yönetim kurulunun belli başlı birkaç ismi ve Sinan Engin'in dışında her türlü talebi de Serdar Bilgili'nin kendisine onaylatmadan işleme koymazdım. Ayrıca kulübün dışında Bilgili'nin şahsi seyahat işlerini de organize etmekteydim. Bana sonsuz güveni vardı. O güne kadar bir kişi bile yurt dışından geri dönmemezlik yapmamıştı. Bu yüzden konsolosluklarda BJK antetli kağıt ve Serdar Bilgili imzası oldukça güvenilir durumdaydı.

- İDDİALARA KONU OLAN İBRAHİM ARI'NIN PASAPORTU SİNAN ENGİN TARAFINDAN GÖNDERİLDİ -

Chelsea maçından döndükten sonra benim Nevzat Demir Tesisleri'nde bulunduğum bir gün Sinan Engin tarafından bir pasaport geldiği söylendi. İbrahim Arı ismine düzenlenmiş pasaportu incelediğimde süresinin olduğunu, tek bir vizesinin ise olmadığını gördüm. Pasaport sahibinin fotoğrafı da daha önce bildiğim gördüğüm bir insana ait değildi. Sinan Engin'e telefon açıp durumu sorduğumda, pasaportun bir arkadaşının akrabası olduğunu ve vize müracaatının yapılmasını istediğini söyledi. Acelesi olduğunu, kısa sürede halledilmesi gerektiğini ekledi. Ben de Fransa Konsolosluğu'na İbrahim Arı için vize başvurusu için görevli arkadaşlara talimat verdim. Schengen vizesi en hızlı Fransa konsolosluğundan alınabiliyordu. Serdar Bilgili'ye de bilahare bilgi verdim.

- FRANSA KONSOLOSLUĞU BAŞVURUMUZU REDDETTİ. VİZEYİ BEN DEĞİL, SİNAN SERHATLIOĞLU ALDI -

Fransa Konsolosluğu vize başvurusunu reddetmiş. Fransa reddettikten sonra bir başka Avrupa ülkesinden almak imkânsız. Bu noktadan sonra herhangi bir dâhilim olmadı. Pasaport konsolosluktan geri alındıktan sonra tercüman Sinan Serhatlıoğlu'na verilmiş. Kendisi de İtalya Konsolosluğu ile iyi ilişkileri olduğu için pasaportu buraya götürmüş ve vize alınmış. Bu olayın tarihi 14 Nisan. Kimse inanmayabilir buna fakat benim bu vizenin alınışından haberim olmadı.

- GAZETENİN YAPACAĞI HABERİ BİR GÜN ÖNCEDEN ÖĞRENEN BİLGİLİ PANİK YAŞADI, BASİRETİ BAĞLANDI -

Olay patlak vermeden bir gün önce, böyle bir haberin yayınlanacağı gazeteciler tarafından Serdar Bilgili'ye iletilmiş. O da beni çağırdı ve bana İbrahim Arı adına vize alınmış mı diye sordu. Kendisi paniklemiş bir haldeydi.

Anlamadığım şey, o dönem yönetim kurulunda olan Fikret Ercan, Hürriyet gazetesinde üst düzey görevdeydi. Buna rağmen olay Beşiktaş kulübü ismi kullanılarak haber yapıldı. Çakıcı'ya vize Sinan'dan, Serdar'dan veya Kerem'den denmedi. 'Çakıcı'ya vize Beşiktaş'tan' başlığı atıldı.. Eğer ortada benimle veya Sinan Engin'le ilgili bir kabahat varsa açıklaması yapılabilirdi. İşten atılmam önemli değil. Önemli olan bu olayın içine Beşiktaş isminin karıştırılmış olması. Bu yüzden bazı insanların Beşiktaşlı olduğunu söylemesine şüpheyle bakıyorum.

Serdar Bilgili'nin BJK Travel'ın bir seyahat acentesi olduğunu ve insanlara hizmet ettiğini hatırlaması gerekirdi. İbrahim Arı ismine düzenlenmiş bir pasaport ile Alaattin Çakıcı'nın yurt dışına çıktığı sadece bir iddiadan ibaret idi. Evet böyle bir vize alınmış. Ancak bu pasaport tutuklandığında Çakıcı'nın üzerinden çıkmadı. Yani Çakıcı'nın bu pasaportla yurt dışına çıkmış olduğu hiçbir zaman ispatlanamadı. O güne kadar bir seyahat acentesi olarak binlerce kişi için vize alındı. Halka açık bir turizm şirketinin müşterilerinden birine alınmış vize Serdar Bilgili'yi panikletti ve basına günah keçisi olarak 'Kerem Eymür' ismini verdi. Basireti bağlandı. Krizi iyi yönetebilse bu olaya Beşiktaş ismi karıştırılmayabilirdi. Tamamen kendi basiretsizliğinden dolayı bu krizi iyi yönetemedi.

- BİLGİLİ, MEHMET EYMÜR'ÜN AMCAM OLDUĞUNU BİLMEDİĞİNİ SÖYLERKEN YALAN KONUŞUYOR -

Bilgili'nin, benim Mehmet Eymür'ün yeğeni olduğumu bilmediğini söylemesi külliyen yalandır. Bilmemesine imkân yok, bizzat ben söyledim. Daha tanıştığımız ilk gün 'Mehmet Eymür'ün nesi oluyorsun?' diye sormuştu. Sokaktaki adam bile soyadımı duyduğunda 'nesi oluyorsun?'diye soruyor. Bilgili mi sormayacak?

Tabii bizzat Beşiktaş başkanı tarafından soyadım zikredilince, basın için müthiş bir roman meydana çıktı. Alaattin Çakıcı, Mehmet Eymür, Kerem Eymür, Susurluk diye yürüdü gitti... Tüm Mehmet Eymür düşmanları beni kullanarak, kendisinin eski defterlerini karıştırmak suretiyle Mehmet Eymür'e saldırdı.

Halbuki tam araştırsalar Mehmet Eymür'ün benim rahmetli babamın amcasının oğlu olduğunu kendisini hayatım boyunca en fazla 5 kez gördüğümü ve birkaç telefon görüşmesinden ibaret bir ailevi bağım olmadığını, çocuklarını bile tanımadığımı anlarlardı. Evlendiğim gün gazetelere çıktım. Ne olduğunu bilmediğim ve zerre kadar alakam olmadığı şekilde basın tarafından yargılanıp, asıldım. Çünkü sahipsizdim.

Serdar Bilgili'ye karşı dava açmayı düşündüm. Avukatım Aydın Kurban'ın çok ısrar etmesine rağmen yine de tazminat davası açmadım. Lütfen kafanızda canlandırın, yeni evliyim, işimi kaybetmişim, cebimde param yok, gerdek gecemi - balayımı doğru düzgün yaşayamamışım, 400 kişilik düğünüme 180 kişi gelmiş, 170'i kız tarafından. Bilgili şahidim olacaktı. Korkmuş, gelmemiş. Arkadaşlarım bile telefonlarıma cevap vermiyor, eve kapanmışım, yani sağlıklı düşünmem mümkün değil.

Düğünde nikâh şahitliğimi Divan Başkanı Şeref Nasır yaptı. Nikâh kıyıldıktan sonra kulağıma eğilerek 'Üzülme Kerem. Ben yarın senin adını temize çıkaran bir açıklama yapacağım' dedi. Ertesi gün basına demeç vererek 'Sinan Engin ve Kerem Eymür bir daha kulübün kapısından içeri giremeyecek' dedi. Kendisini iş yerinde ziyarete gittim. Beni yandaki muhallebiciye soktu. 'Kusura bakma, böyle davranmak zorunda kaldım' dedi.

- BEN YARGILANMADIM. SİNAN ENGİN YARGILANIRKEN ŞAHİT OLARAK DİNLENDİM -

Sinan Engin Beşiktaş Kulübünün her şeyiydi. Sinan Engin ne derse olur. Pasaport falan çok detay kalır. Benim ifadem bile alınmadı. Sadece Sinan Engin için şahit olarak çağırıldım. Eski DGM, şimdiki adıyla Beşiktaş 9. Ağır Ceza mahkemesinde görülen davayla ilgim yok. Dava dosyasında sadece şahit olarak varım. Bu olay tamamen komplo. Sinan Engin'in de bir günahı yok. Sinan Engin'e dışarıdan birisi talimat verirse, bana vize için pasaport getirir mi getirmez mi bilemem. Ancak bu dava tamamen bir uydurmacadır. Sinan Engin'in yargılandığı davanın konusunu bilmek lazım. Çünkü vizeden dolayı herhangi bir suç yok.

Kimileri Mehmet Eymür'ün benim için yargıya müdahale ettiğini bile söyledi. Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirler. Bu ülkenin kanununa, adaletine güvenmeyen Türkiye Cumhuriyeti'ni terk etsin.

- BASINA İSTEDİKLERİNİ VERSEM ŞİMDİ BAŞKA YERLERDEYDİM -

Olayın Patlak verdiği günlerde telefonum hiç susmadı. Beni arayıp, Serdar Bilgili'nin yatak odasını sorgulayan ve öğrenmek isteyen magazin basınından tutun da TV'deki kadın programlarına kadar beni ekrana çıkarmak istediler. Ancak ben medyatik biri olmak istemedim. Her yere çıkıp açıklama gereği duymadım. Bu şekilde Beşiktaş'ın devamlı surette adının geçip, o yüce kurumun daha fazla yıpranmasını istemedim. Benim ne kadar futbolu bildiğimi futbol camiası içerisindeki basın dahil, pek çok kişi iyi bilir. O zamanlar televizyon televizyon dolaşsaydım, belki de bugün spor yorumcusuydum. Spor yazarıydım ya da TV'lerde iddaa yorumculuğu yapıyor olurdum. Paramıda kazanırdım, ona buna da sallardım. Zaten Beşiktaş'ı ve o camiadaki özellikle camiayı yöneten kişilerin çoğunu da çok iyi bildiğimden herkeste pür dikkat beni dinlerdi. Böyle mi yapsaydım? Sizce etik olur muydu?

Bir Beşiktaşlıya yakışır mıydı? Ama şimdiki aklım olsa yapardım. Çünkü ben görmeyeli, özellikle Sn.Süleyman Seba'dan sonra Beşiktaş'ın etik anayasası değişmiş. Beşiktaş'ı düşünen Beşiktaş'tan menfaat ve çıkar elde etmeyen, yalaka olmayan, Beşiktaş'ın parasını kendi parası gibi harcayan, maçlara beleş değil parasıyla gelen kişiler kötü, tersini yapanlar iyiymiş.

Beşiktaş'ı Tito dönemi Yugoslavya'sına benzetiyorum. Tito öldü, ülke dağıldı. Süleyman Seba başkanlıktan ayrıldı, kulüp dağıldı.

- YILDIRIM DEMİRÖREN'İN ÇEVRESİNİ YALAKALAR SARMIŞ -

Yıldırım Demirören'i çok severim. Benim için kız bile istemişti. İlk nişanlımı istemeye birlikte gitmiştik. Ben senin ağabeyinim derdi. Ama yanında çok yalakası var artık. Hepsini de isim isim bilirim. Bana kimse Beşiktaş kulübünün içinde olan insanları anlattırmasın.

Artık Beşiktaş'ın anayasası değişti. Ben hayatımda para vermeden maça girmedim. Şimdi bakıyorum, beleşçiler protokol tribünlerinden çıkmıyor. Bunlar seyahatlere gelir, yol parası, otel parası ödemezler. Yerler, içerler, tüm masrafları kulüpten ödenir. Bunlar benim BJK Travel'daki görevim sırasında da vardı. Hesabını kendi cebinden çıkarıp ödeyen 2-3 kişiyi geçmez. Örneğin Kıvanç Oktay, tüm misafirlerinin parasını çıkarır öderdi. Zaten Beşiktaş yönetim kurullarında paralı yönetici sayısı 3-4'ü geçmez. Buzdolabı, çamaşır makinesi satan bile yönetici olabilir. Şimdi sayıları daha da arttı. Otellerdeki mini bar hesaplarını, girdikleri saunaları bile kulüp hesabına yazdırırlar. Yurt dışı seyahatlerde zamparalık yapar, parasını başkalarına ödettirirler. Sonra haliyle yalakalık yapmaya başlarlar. Yalakalık yapıp kulüpte çalışmaya başlayanları, maaş alanları da olur.

Hani dinimizde 'Münafık' diye bir kelime vardır. İşte bunlar Beşiktaşlıyım diye ortada gezen fakat içinde Beşiktaşlılık olmayan insanlar bunlar. Sayıları şu an anormal derecede fazla. Beşiktaş'ı örümcek ağı gibi ördüler. Zaten herkesin aklında bir yerlere seçilmek olduğu için, seçim zamanında insanlar oy potansiyeline göre maça davet edilirlerdi. Bugün Beşiktaş'ta görev aldıklarını görüyorum. Ama yalakalık da bir meslek oldu. Çıksınlar karşıma ben paramı ödedim desinler. Açar bakarız otel kayıtlarına, bir lira ödediklerini ispat etsinler, Taksim'de kendimi öldürürüm.

- BENİ BİTİRDİLER -

Karımdan boşandım. Babam üzüntüden hastalandı ve 8 ay sonra vefat etti. 2 yıl içerisinde evimi, babamı, işimi, geleceğimi, hayallerimi kısacası her şeyimi kaybettim. Araştırsalardı, benim ne halde olduğumu, kaç para borcum olduğunu, nerde oturduğumu, kaç lira kira verdiğimi, kiramı ne zorlukla ödediğimi, icra dairelerine kaç kere mal beyanı başvurusunda bulunduğumu, ne kadar borcum olduğunu vs. her şeyi öğrenirlerdi. Bu olayı araştırmasa bile böylesine skandal yaratan bir olayın kahramanının böyle 5 parasız olmayacağını da düşünür ve bana sahip çıkmayanların üzerine giderlerdi. Bu kişilerin içerisinde amcası dediğiniz ve her fırsatta benimle ilişkilendirdiğiniz Mehmet Eymür dâhil, insanların benden neden kaçtıklarını bana niye sahip çıkmadıklarını sorar ve onların ağzından öğrenirlerdi. Böylece ben de kamuoyu gibi aydınlanmış olurdum. Şu anda Beşiktaş'ı yöneten, benimle sadece mesaisini değil özelini de paylaşan insanlara da 'neden?' diye sorarlardı. Ben soramam, çünkü ben artık kimseyi tanıyamaz oldum. Herkes her şeyin ne olduğunu biliyor ve görüyor.

Her fırsatta 'senin ağabeyinim' diyen, benimle kız istemeye bile gelen, pek çok şeyini paylaştığım ve benim her şeyimi bilen Yıldırım Demirören'e gönül koymam bundandır. Bir dönem 'saçlarını kazıt yoksa maç kazanamıyoruz' diyerek beni 1 yıl kel gezdirecek kadar uğur belleyen birinin, bana yapılan bu haksızlıkları görememesini ve bana sahip çıkmamasını anlayamıyorum.''

Cihan

 

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara