Sabah yazarı Yavuz Donat bugünkü köşesinde Ergenekon soruşturmasına ışık tutacak iki isimden açıklamalara yer verdi. ilk olarak Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu, Sabah yazarına şok itiraflarda bulundu. Mumcu'nun inanılmayacak kadar çok şey bildiğini söyleyen Donat, Danıştay saldırısıyla ilgili çok çarpıcı bir ayrıntıya yer verdi. Danıştay saldırısını önceden öğrendiğini iddia eden Mumcu, 'gereken uyarıyı yaptım ama neler bildiğimi soran çıkmadı.' diye konuştu.
Öte yandan Susurluk komisyonunun başında görev yapan Mehmet Elkatmış'la da Ergenekon'la ilgili görüşen Donat yazısında, Susurluk'la ilgili edindiği çok çarpıcı bilgilere yer verdi. Bu işler bir yerde tıkanıyor diyen Elkatmış, Sabah yazarına dava sürecince gerçeği söyleyenin, olup biteni ortaya çıkaranın başına çeşit çeşit işler geldiğini aktardı.
İşte Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu ile Mehmet Elkatmış'ın açıklamaları.
Yavuz Donat /Sabah
Derin Devleti de Aşan İşler
Avukat Ceyhan Mumcu 'Uğur Mumcu'nun kardeşi.' Ahmet Taner Kışlalı'nın 'okul arkadaşı.'
Prof. Muammer Aksoy'un 'avukatı.'
Prof. Bahriye Üçok'un 'partidaşı' ikisi de SHP'de idiler.
Ceyhan Mumcu 'bu 4 olayla... 4 davayla' yakından ilgilendi.
Senelerce 'bu olayları bütün yönleriyle araştıran ve hala işin içinden çıkamayan' Ceyhan Mumcu ile uzun uzun konuştuk.
'Çok şey' anlattı.
Ve sonunda dedi ki:
- Bunlar derin devleti de aşan birtakım karanlık işler.
- Olayın ucu dış ülkelere uzanıyor.
- Bir büyük devlet patronluk yapıyor.
- O devlet başka bir devlete görev veriyor.
- Görevi alan devlet kirli işleri İslamcı görüntülü adamlara yaptırıyor.
- Böylece bir taşla birkaç kuş vurulmuş oluyor.
- Bu insanlar öldürülüyor... Onlardan kurtulunuyor.
- Türkiye'nin dış ilişkileri de etkileniyor... Senaryoya göre Türkiye ile İran'ın arası açılmak isteniyor ise bu oluyor.
Ceyhan Mumcu 'çok şey biliyor.'
Hem de 'inanılamayacak kadar.'
Soru:
Devletten davet edip, gel bildiklerini anlat diyen oldu mu?
Yanıt:
- Hayır... Olmadı... Danıştay saldırısını bile önceden öğrendim, gereken uyarıyı yaptım, yine davet edip nereden bildiğimi, neler bildiğimi soran çıkmadı.
Ucu nerede?
Mehmet Elkatmış 'şu anda Meclis dışında.'
Meclis'te iken 'Susurluk gibi... Faili meçhul cinayetler gibi... İnsan hakları gibi' konularla çok uğraştı.
Dün Elkatmış'a 'Ergenekon'u' sorduk.
İlk tepkisi şu oldu:
- Soruşturma, araştırma, dava iyi bir başlangıç... Ama her şeyin aydınlanacağını da sanmıyorum.
- Neden?
- Bu işler bir yerde tıkanıyor.
- Ne zaman tıkanıyor?
- Ucu birilerine dokunacağı zaman.
Mehmet Elkatmış:
- Gidip MİT'in, Genelkurmay'ın Batı Çalışma Gurubu'nun ve saymadığım bazı yerlerin arşivine girip araştırma yapabiliyor musun? Hayır. Oralara resmi yazı yazıyorsun... Resmi yanıt geliyor. Ve herkes istediği gibi konuşuyor.
Soru:
- Yani gelen yazılar gerçeği söylemiyor mu?
Yanıt:
- Gerçeği söyleyenin, olup biteni ortaya çıkaranın başına çeşit çeşit işler geliyor.
Elkatmış bir anısını anlattı:
- Bazı insanlar fişleniyordu... Siyasetçiler, gazeteciler profesörler gibi... Gördüm ki karanlık bazı işler var... Aydınlatmaya çalıştık... Ama bir yere geldik tıkandık... İnşallah Ergenekon davasında sonuç alınır.
Karanlık bir hikâye
Bir varmış, bir yokmuş... TBMM'de 'Faili Meçhuller Komisyonu' kurulmuş.
Komisyonun başkanı da bir hukukçuymuş:
Mehmet Elkatmış.
Şimdi 'hikayemizi' anlatalım.
'Bazı kişiler' Elkatmış'a demişler ki:
- Şöyle bir hakim var.
- Çok yetenekli, çok becerikli.
- Her şeyi bilir, tuttuğunu koparır.
- Faili meçhul cinayetleri araştırma konusunda çok yardımcı olur.
- Başbakanlıkta da görev yapmışlığı vardır.
Bu hakimle ilgili olarak 'o kadar çok kişiden' tavsiye gelmiştir ki Mehmet Elkatmış 'olur' der.
'Bu kişiyi' çağırır.
Konuşur. Komisyonda 'işe' başlatır.
Komisyon çalışmaları sırasında 'yeni elemanlara' ihtiyaç olur.
Elkatmış 'Adalet Bakanlığı'na' yazı ile başvurur:
- Komisyonumuzda görev yapmak üzere iki hakim tahsis edilmesini saygılarımla arz ederim.
Bir süre sonra bakanlıktan yanıt gelir:
- Kusura bakmayın hakimlerin böyle işlerde görevlendirilmesine hukuken imkan bulunmamaktadır.
Mehmet Elkatmış'ın kafasında 'sorular uçuşmaya' başlar:
- Daha önce bir hakimi göreve başlattık, kimse bir şey demedi.
- Şimdi bakanlıktan hakim istiyoruz, vermiyorlar.
- Yoksa bilmediğimiz bir şeyler mi var.
Neyse, komisyon çalışmalarını yürütür.
'Çok kişinin tavsiye ettiği hakim' bir gün Elkatmış'a gelir:
- Efendim izninizle Amerika'ya gidiyorum.
- Niçin?
- Davet aldım... Faili meçhulleri araştıracağım.
Elkatmış'ın zaten karışık olan kafası daha da karışır.
Aradan bir süre geçer.
İstanbul'da 'bir trafik kazası' olur.
Ve 'Faili Meçhul Komisyonu'nda görev yapan hakim' faili meçhule gider. Öldüğünde üzerinde 'çekler, senetler' vardır.
Dün Mehmet Elkatmış bize bu olayı 'isimli, resimli, tarihli, ayrıntılı' anlattı ve dedi ki:
- Bende jeton sonradan düştü.
- Birileri, bu hakimi özellikle içimize sokmuştu.
- Zaten komisyonda ne olup bitiyorsa, bazı yerlere sızıyordu... Ben de nereden sızıyor diye merak ediyordum.
- Biz komisyon olarak karanlık iş ve ilişkileri araştırıyorduk... Ama sonradan öğrendim ki karanlık iş çevirenler devlet içindeki bir adamlarını bizim içimize yerleştirmişler.
Eğrisi doğrusu
İkiye bölünmüş Türkiye, Başsavcı Aykut Cengiz Engin'in açıklamasıyla 'bir kez daha bölündü.'
Kimine göre 'Başsavcı bir şey söylemedi.'
Kimine göre de 'çok şey söyledi.' 'Kaç sayfa olduğu' bilinen, ama 'içeriği' henüz açıklanmayan iddianame hakkında 'yorumun bini bir para.'
Kapatma davası konusunda da 'böyle olmamış mıydı.'
Türkiye yine 'ikiye bölünmemiş miydi.'
Başsavcı hakkında 'ileri geri sözler' söylenmemiş miydi?