Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, AK Parti'ye kapatma davası açılması ile Türkiye'nin ilerlemesine çelme takıldığını söyledi. Şahinbey Belediyesi'nde gazetecilerin sorularını cevaplayan Şimşek, mart ayındaki gelişmelerin Türkiye'yi aşağıya çektiğini belirtti.
Şimşek, kapatma davasının Türkiye'ye ayak bağı olduğunu ifade etti. Bunun başka bir açıklaması olmadığını söyleyen Şimşek, bütün olumsuzluklara rağmen reformlara devam ettiklerini dile getirdi. Şimşek, şöyle konuştu; 'Bizim gündemimiz, reform, istihdam, rekabet gücüdür ve Türkiye'nin ileriye gitmesidir. Türkiye bütün bunları atlatacaktır. Ülkemiz, giderek olgunlaşan demokrasi ile karşı karşıyadır. Türkiye geçen sene o süreçlerden daha güçlü bir şekilde çıktı. Eminim Türkiye bu süreçten de çok çok güçlü çıkacaktır. Türkiye uzun vadede şuanda bizim hayranlıkla baktığımız ülkeleri geçecek. Kendi bölgesinde çok önemli bir ekonomi, en önemli oyuncu. Türkiye'nin büyüme hızını kimse durduramayacaktır'
Türkiye'nin, 20, 30 ve 40 yıllık görünümünü ve beklentilerini ele aldıklarını söyleyen Şimşek, beklentilerin temellerini sağlamlaştırmanın hesapların yaptıklarını kaydetti.
Şimşek, 'Nasıl ki ülke, 2002-2007 arasında önemli bir çıkış yakaladı. Şimdi, 2009-2015 arasında nasıl büyük bir çıkış yakalar bunun temellerini hazırlıyoruz. Yapılan reformların amacı o. Eksikliklerimiz yok mu?. Var tabi, yapamadıklarımız var. Bu yaptıklarımız mükemmel mi? değil. Zaten ben öyle bir iddia içinde de değilim. Daha tarım reformu, eğitimde kalitenin artırılması reformu, teşviklerin rasyonelleştirilmesi gibi maddeler önümüzdeki birkaç ay içinde gündemimizde olan çok önemli konular. Onun için Türkiye bu gündemi hak etmiyor. Türkiye, potansiyeli yüksek, dinamizmi yüksek ve girişimciliği yüksek bir ülke. Böyle bir ülkenin önünü tıkamamamız lazım. Bütün bu olanlara rağmen ben iyimserim. Hep birlikte el birliği ile ülkemizi dünyada hak ettiği yere getireceğiz. O konuda bence çok önemli açılımlar ve performans var' diye konuştu.
'TÜRKİYE, DÜNYA ENFLASYON LİGİNDE 59. SIRADA''
Elektrik zamlarına da değinen Şimşek, elektrikte maliyet esasını göz önünde tuttuklarını dile getirdi. Sanayiciye, esnafa ve vatandaşa elektrik satıp kar etmenin hesabını yapmadıklarını aktaran Şimşek, 'Bu ülkede elektriğin yüzde 52'si doğalgaz ile üretiliyor. Doğalgazın yüzde 99'u ithal ediliyor. Elektriğin yüzde 8'i ithal kömürle üretiliyor. Dolayısıyla yüzde 60'ı dışarıdan gelen, fiyatı bizim kontrolümüzde olmayan ve fiyatı son birkaç yılda 5-6 kat artan ürünlerin içinde olduğu bir üründen bahsediyoruz. 1970'li yıllarda petrol fiyatları 30 dolarken ülke yoluna devam edememiş. Bugün bırakın 30 doları 140 dolar ile Türkiye yoluna devam ediyor. Mayıs ayında Türkiye'de cari açık 43 milyar dolardı. Türkiye'nin enerji ithalatı 41.5 milyar dolar. Bizim elektrikte yaptığımız fiyat ayarlamaları Türkiye'nin çok büyük fedakârlık göstererek, sanayicinin rekabet gücünü dikkate alarak, tüketicinin ödeme gücünü dikkate alarak büyük fedakârlık yaptığı bir fiyat ayarlamasıdır. Bakın hesap ortada. 1990'lı yıllarda Türkiye enflasyon liginde sürekli bir şekilde 4-7. sıradayız. Bu yılın başında bu hesaba baktık, Türkiye şuanda 59. sırada. Dünya enflasyon liginde ülkemiz 59. sırada yer alıyor. Dünyanın her yerinde enflasyon yüksek.' diye konuştu.
Özelleştirmenin doğrudan büyümeye etkisini ölçemediklerini ifade eden Şimşek, ancak dolaylı olarak bakabildikleri kaydetti. Özelleştirmenin, devletin bir varlığını satıp gelir elde etmesi olmadığına dikkat çeken Şimşek, şunları söyledi; 'Onunla reform olmaz. Özelleşme eğer serbestleşmeye, rekabete, yenilikçiliğe, verimlilik artışına yol açarsa özelleştirme olur. Ekonomide büyümeyi belirleyen iki faktör vardır, bir tanesi çalışanların istihdam edilmesi bir diğeri de işgücünün daha etkin kullanılmasıdır. Aynı çalışanla aynı makinelerle aynı fabrika içerisinde değişik üretim yöntemleri ile daha yenilikçi yaklaşımlarla üretimin artırılması yani verimlilik. Kişi başına milli geliri belirleyen iki temel faktör var. İstihdam ve verimlilik. 1990'lı yıllarda verimliliğin büyümeye katkısı yüzde 8 civarında. Son 5-6 yıla baktığınız zaman bu yüzde 40-50'lilere çıkmış. Bunun arkasındaki en önemli faktörlerden bir tanesi özelleştirmedir. Yabancı doğrudan sermayenin girişidir'
Şimşek, bir çok alanda reform yaptıklarını belirterek şöyle konuştu; 'Maalesef o reformlar gündemi oluşturmuyor. Ülkeye bir heyecan vermek lazım. Pozitif enerji vermek lazım. Fakat ülke sürekli sabah kalkıyor, bu pozitif enerjisi bu suni gündemle eriyip gidiyor. İnsanların geleceğe moral ve güvenle bakması lazım. Faizler Türkiye'de yükseldi. Faizler Türkiye'de hak etmediği kadar yüksek. Ama ne oluyor, vatandaş o faizden bono alacağına, parasını TL mevduatına yatıracağına bu korkulardan ve kaygılardan dolayı döviz alıyor. ABD dolarının faizi belli yüzde 2-3 civarında. Avro'nun faizi belli onlarda bir yükselme yok. Niye vatandaş yüzde 22'lik faiz dururken alıyor parasını dövize yatırıyor. Piyasadan çekiyor. Son aylardaki siyasi gelişmeler vatandaşı, daha temkinli ve kötümser yapıyor. Vatandaş içine çekiliyor. Tüketim yatırım kararlarını etkiliyor. Dünyada kriz geçen temmuz ayında başladı. Krizin bütün boyutları temmuz'dan sonra ortaya çıktı. Bankaların zarar etmesi, enerji krizi, ziraat krizi. Yeni bir olay değil ki. Ama bizde faizler düştü, yeni ve güçlü bir hükümet kuruldu. Yeni bir yetki verildi. Vatandaş, reformlar devam edecek. Uluslar arası ve ulusal yatırımcılar, yatırım devam edecek. Güven devam edecek diye faizler indi. Nereye kadar indi. Geçen senenin başında faizler yüzde 22-23'tü. Faizler yıl sonuna doğru yüzde 16'ya kadar indi. Hatta mart ayında bile bu gelişmeler olmadan önce yüzde 17 civarındaydı. Ama mart ayından sonra dünya genelinde faizler artmazken Türkiye'de hızlı bir şekilde artmaya başladı. Şuan, yüzde 22 civarında. Faiz artışı nasıl yansıyor; esnafa da kredi kullanana da yansıyor'