Baykal, Partisinin Grup toplantısında yaptığı konuşmada, 'Temiz eller operasyonunu yapmak için düğmeye basacak olanın önce kendi eli temiz olmalıdır. Temiz ellermiş...İtalya'daki temiz ellerle senin operasyonun arasında ne paralellik var. Sen Mustafa Balbay'ı temiz Türkiye'yi engellediği için mi gözaltına aldın. Askerleri onun için mi aldın? Sen milletvekili dokunulmazlığını kaldırmadan büyük söz söyleme hakkına sahip değilsin. Sen susacaksın.' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Grup Toplantısında konuşuyorum. Baykal özetle şunları söyledi:
'Ülkemizde bazı önemli konuları gözden kaçırılıyor. Bir kere çük büyük zamlar yapıldı. Zam bu dönemin önemli bir aşmasıdır. Bu kısır döngü başlamıştır. Özellikle mutfakta tütekilen mallar olağanüstü artıyor.
Yılbaşında bir teneke yağı şimdi yarı fiyatı artarak almakt durumunda. Elektrikteki zam yüzdre 45'lik zam dier ürünlere de yansıyor. Doğalgaz zammı herkesi rahatsız etti.
Ne var ki vatandaşın ürettikleri para etmiyor. Maliyet enlasyonu yüzde 17, tüketici enflasyonu yüzde 11. Memur ve emeklilerin maaş artışları yüzde 4 düzeyinde aratrak zam verildi. Yılın ilk yarısında yüzde 2 olarak verildi. Yaşananmakta olan enflasyon çok daha büyük sıkıntı verecektir.
Artık enflasyonun altında ezilen kesimler ortaya çıkmaya başladı. Enflasyonun altında belli kesimler resmi rakamlara göre de eziliyor. Emekkli dul ve yetimler ağır bir yükün altında eziliyor. 'Ergenekon Ergenekon' derken vatandaşı kimse unutmasın.
Mayıs ayında 65 kuruşa satılan buğday, haziran7a 55 kuruşa düştü. Maliyetler 60 kuruşun altında olmadığını ortaya koydu. Geçen yıl satılan buğday fiyatının üzerine yapılan zamlardan sonra ancak 60 kuruşa satılırsa maliyetini telafi edebiliyor. Bunun altında yatan neden ise Toprak Mahsulleri'nin devreye girmemiş olması.
Her yıl yapılan şey yine sahnede. Piyasada bir kamu kuruluşu denge görevi yürütmediği için büyük bir acı yaşanacak. Hükümeti görev e çağırıyorum Çiftçiyi mağdur etmeyin. Çiftçiyi gübre ile mazot ile perişan ettiğiniz bir de TMO'yu kapatarak mağdur etmeyin.
Hükümet kendi derdinde, çiftçi geçim derdinde. Hükümet, kendi çıkarları peşinde koşmak için değil, milletin derdi için vardır.
Geride bıraktığımız günlerde yaşanan olaylar da oldu. İki önemli yasal düzenleme yapıldı. Birisi, İslam Kalkınma Örgütüne'ne bağlı olarak bir gençlik kuruluşunun oluşturulması ve bu kuruluuşunun temsilcilerine diplomatlara tanınanın ötesinde imtiyazlara sahip kılınması. İstedikleri parayı istedikleri gibi götürmeleri var. Diplomatlara tanınmayan haklar tanındı. Tam bir imtiyaz düzenlemesidir. Bu Türkiye'yi rencide eden bir düzenleme.
Bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürmenin yollarını arayacağız. Türkiye'de belli bir çevreye ne ölçüde imtiyaz vermeye hazır bir iktidarın bulunmuş olması sakıncalı.
BUNLAR TÜRKİYE'Yİ ŞİKAYET ETTİLER
Bugünkü iktidarın yandaş yardım kuruluşlarına, hiçbir yardım kuruluşunun alamayacağı imtiyazlar sağlandı. Buna kamuoyunun dikkatini çekiyorum. Bunlar sessizce geçirilmesine çalışılıyor.
Bu çerçevede vurgulanması gereken bir tablo da AKP'nin yurt dışı kuruluşlarla işbirliğine girip zarar verme konusunda her türlü ölçüyü kaçırdılar.
Avrupa Konseyi'ne Türkiye'yi Ermenistan mı, Yunanistan nı şikayet etti, AKP şikayet etti. Avrupa Konseyi'nin tarihinde ilk kez bir ülkenin kendisi tarafından şikayet edildi.
Bozcaada ve Gökçeada, Türkiye'nin egemenlik dışına taşınması konusunda bu hükümet tarafından desteklendi. Ergenekon'u konuşuyoruz, gözden bunlar kaçırılıyor. Bu kabul edilemez. Uluslararası ilişkilerde bir iktidarın sıkıntıya girdiği dönemler en büyük fırsatlar olarak algılanır.
Her türlü baskı o iktidarlara karşı işletilir. Türkiye'de böyle bir tablo var.
Geride bıraktığımız hafta Ergenekon ile meşgul olduk. Anayasa Mahkemesi'nde görülen dava düştü. İstanbul'daki dava ana dava haline geldi. Aslında AYM'deki dava fevkalade önemli. Çünkü AYM'deki dava bir hukuk süreci dahilinde sürüyor. AYM kendi usulleri çerçevesinde sürdürülüyor. Her türlü dedikoduyu, şaibeyi uzak tutacak şekilde sürüyor.
İstanbul'daki dava bütün Türkiye'nin takip ettiği dava haline geldi. Bu davada bazı şeyler netleşti. Bu büyük ölçüde siyasal bir nitelik taşıyan, siyasi yönlendirmenin olağanüstü etkili olduğu bir dava olduğu ortaya çıkmıştır.
13 AYDA BİR İDİDANAME HAZIRLANAMAZ MI
Bunun sisayi olduğu ta başından beri belli idi. Ayrıca bu davanın şu ana kadar yürütülüş biçimi de kamuoyunu derinden etkiledi ama ortada iddianame yok. İdidaname 13 aydan beri yoktur. Kamuoyunu tatmin edecek, gözaltına alınanların ne olduğunu anlamaya yarayacak bir durum olmadı.
Bu Türkiye'de ilk kez yaşanıyor. 12 Eylül'de çok sanıklı davalar vardı. Mesela 16 Eylül 1980'de aranan sendikacıların 950 tanesi teslim olmuştur. 19 Aralık 1980'de yani 3 ay sonra DİSK davası başlamıştır.
MSP ile ilgili yargılama nisanda, yine MHP ile ilgili dava mayısta başlıyor. Şimdi normal hukuk devletinde yaşıyoruz Ama ortada 13 ay geçti iddiamane yok. Bu anayasamıza, AİHM'e aykırıdır. 'Makul süre' size bunu ilanihaye uzatma hakkı vermez. Yoksa ne istediğinizi mi bilmiyorsunuuz. Bir garabet var. Sanıkları biliyorlar da suçu bilmiyorlar.
Kimlerin sanık olması gerektiği biliniyor, ama suçlarının adı bilinmiyor. Bu saygı değer bir hukuk duruşu değil. Bu bir skandal.
Eğer Adalet Bakanlığı, yapılan bütün yargılamaları merkezi kontrol edebiliyorsa, yürüyen davaların nasıl ortaya çıktığı açıktır.
Güzel bir söz medyaya yansıyor. Eğer mahkeme salonuna siyaset girerse, adalet dışarı çıkar. Türkiye'de de böyle oldu. Bunu kimseye atamazsınız.
ERGENEKON'UN KASASI DEDİLER KANSERDEN ÖLDÜ
Birisi Ergenekon'un kasası diye içeri alınıyor. İçerde eriyor, eriyor yatağa düşüyor. 11 ay orada tutuluyor ve bırakılışında 3 gün sonra can veriyor. Bunu insanlıkla bağdaştırmak mümkün değil. Bu zihniyet hepimizi derinden yaraladı. Finansör dediler, belediyenin katkısı ile cenazesi kaldırıldı. Bir aile faciası.Bu acı bir tablo, ama yaşandı.
Bunlar Ümraniye'de bulunan bombalarla başladı. Tıpkı Sinan Aygün'ün ofisinde bulunan silah gibi. Böyle olup olmadığını öğrenemeyeciz. Acaba diyoruz. Gerçekten öyle mi. Biz de görsek. Bizim usul hukumuzuz 'saklanır' diyor. Sakladık mı, hayır kaldırdık. Bomba ne damda bulunan bombalar.
Böyle dava olur mu, yasaya aykırı bu. Ortada yığınla sanık var, ortada cephane yok, mermi yok. (Alkışlar) Ortada asker var ama emekli, tank yok, top yok.
Bunlar ciddiyetten uzak şeyler. Tesadüfen ortaya çıkıyor. Tesadüfen silah şofbende bulunuyor. Bu konuda bir araştırma var mı. Sinan Aygün'ün ofisi ziyaretgah haline gelmiş. Boz zamanınızda siz de gidebilirsiniz.
Bunlar davayı ciddi bir şekilde yıprattı. Davanın etkinliğine darbe vurdu.
Ortada yeni yeni ifşaatlar var. Bir darbe söylemidir gidiyor. Ama şu neteşmedi bu örgüt darbeyi geçmişte yapmak üzere kuruldu da şimdi hesabını mı soruyoruz, yoksa darbeyi şimdi yapacaklardı da bunun hesabını mı soruyoruz. Geçmiyte ise ona före sorgulanması gereken insanlar var.
Eski Deniz kuvvetler komutanı günlüklerin kendisine ait olmadığını söyledi. Bunu da tahkik etmiyorlar. Şimdi eski dönemle ilgili soruşturma yapıyorsak, kimlerin sorgulanması başka tarafa gider.
Efendim 7 Temmuz'da Gaziantep'ten yola çıkacak bir ayaklanma iddiası ise konu farklı. Emekli askerler, astsubaylar elele vermişler... Oradaki koca silahlı kuvvetlere rağmen mi yapacaklar. Bunun inandırıcılığı olur mu?
Bunun için bir mantık kuramıyorlar. 2500 sayfa iddianame. Bırak onu bana 5 sayfa iddianame ver. Kim yaptı, ne yaptı niçin yaptı. Hesabını birlikte soralım. (alkış)
Şimdi herkes derin bir kaygı içinde.
Türkiye bu güç dönemin içinden demokrasisini güçlendirerek çıkacaktır. Türkiy, bu olayların altında kalmayacaktır. Türkiye bu konuların üstünden çıkar. Önce hukuk adaletindeki gerçek savcı ve hakimlerin ayağa kalkmasını bekliyoruz (uzun uzun alkışlar)
Hepimiz hukukun gücüne inanıyoruz. İktidara gelen partilerin her türlü macera aradığı ülkemizde bunların üstesindengeleceğiz.
Demokrasimizi güçlendireceğiz, laikliğimizi güçlendirerek çıkacağız. Hukukumuz güçlenisre, demokrasimiz de güçlenir, laikliğimiz de güçlenir.
Hukuk üzerine düşeni yapacak ve Türkiye'inn önünü açacaktır.
Türkiye'de bu olayları yaşaya yaşaya istikrarımızı yakalayacağız. Türkiye'de istikrar siyasi kadrolar arasında çatlak çıkıyor.
Halkımızs laik kimliğimize yürekten sahiptir. Halkta ne inançlarımızla ilgili, ne ddevlet düzenimizle ilgili bir sorun vardır. Sorun devleti yönetmek üzere yetki alan kadroların sorunudur.
Halk, devletle kavga edin diye oy vermiyor, işsizliği çöz diye oy alıyorlar, sonra kmendi sorunları için anayasa ile develetle kavga ediyorlar. Dört defa yaşadık ders almadılar.
Halkın içinde Anayasa problemi var mı. 12 Eylül'de yapıldı ama üçte ikisi değişti.
Almanya'da anayası işgal kuvvetleri hazırladı. Amerikan askeri gücü hazırladı. 1949 tarihli anayasa, 60 yıldır yürürlükte. Bir tek Alman siyasetçisi çıkıp da bunu değiştirelim demedi. Japonya'nın anayasasını Mc Arthur yazdırdı. Bir Japan çıkıp da değiştirelim demiyor. Japonya da istikrar içinde, Almanya da istikar içinde. Buz Anayasayı İstiklal Mücadelesi içinde yaptık. Halkın bir şikayeti yok ama onlara dışardan yön vcermek isteyenler ikide bir anayasayı karşımıza çıkarıyorlar.
Demokraside iktidara gelenler aynı zamanda akil adamdır. Siz ayrıca bir akil adam ihtiyacı içine girmişseniz bunun bir anlamı vardır. Niye akil olmayanları oraya getirdiniz, şimdi akil adam arıyorsunuz. Cumhurbaşkanı akil adamdır, başbakan akil adamdır, bakanlar kurulu akil adamlar kuruludur.
Başbakan bugünkü konuşmasında İtalya'daki Temizeller Operasyonu'na iyi bakanlar bizde eleştiriyorlar demiştir. Temiz eller operasyonu yapanın önce kendi eli temiz olmalı. Sen temiz el için mi Mustafa Balbay'ı gözaltına aldın. Sen milletvekilliği dounumazlığını kaldırmadan büyük söz etmeyeceksin. Susacaksın.
Geçen söyledim. Gel yalnızca senin ve benim dokunulmazlığım kaldırılsın. Başka kimsenin değil. Bu konu çözülmeden başka sorunlar çözülemez.
Haber7