Haber Merkezi / TİMETURK
Skytürk'te yayınlanan 'Saynur Tezel'le bugün' programının konuğu Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Erol Mütercimler'di. Operasyonun olduğu gece ve sonrasında neler yaşadığını anlatan Mütercimler, bazı medya organlarında yansıtıldığının aksine polis ve savcının son derece nazik olduğunu, hangi sebeple gözaltına alındığını öğrendiğinde yere yığıldığını söyledi.
GÖZALTI EKİBİNDE ÖĞRENCİLERİM DE VARDI
Erol Mütercimler gözaltına alındığı günü anlatırken o gece uyanık olduğunu ve bir polis ekibinin geldiğini söyledi. Eve gelen polis ekibinin son derece nazik olduğunu söyleyen Mütercimler, 14 kişilik bir ekibin içinde daha önce ders verdiği kişilerin de olduğunu belirtti. Mütercimler şöyle devam etti:
SON DERECE NAZİKTİLER
'Son derece naziktiler. Ama aralarında kaba biri vardı. Elinde olsa beni yakapaça götürecekti. Ayrıca eve girdiklerinde ayakkabılarını çıkarmaları çok dikkatimi çektim. Kendilerinden kahve içmek ve üstümü değiştirmek için müsade istedim. Çok titiz bir insanım. Acaba dedim giysilerimi dağıtacaklar mı? Baktım, gardolabımı karıştırmaya başladılar. Aman! dedim; ama açtıkları gibi tekrar yerlerine koydular.
Polis ekibinin neler aldığı sorusu üzerine Mütercimler, 'Ellerinde bir PC, iki laptop ve öğrencilerimin ödev CD'si var. Ödevlerin içinde 'bir ülkede iktidar nasıl devrilir?' başlıklı ödev de vardı. Annem hasta benim. Müsade istedim aramak için. Ama bir an için tereddüt ettiler haklı olarak. Çünkü teröristler arasında bazı şifreli kelimeler var. Onlardan biriside 'anne'dir. Anneciğim geldi ve kendisine kabotaj bayramı sebebiyle geldiler dedim ama anladı tabi. Sonra kendisine anlattım durumu, hiç tepki vermedi' şeklinde konuştu.
Medyada hakkında Ergenekon'un fikir lideri olduğu yönündeki haberlere sert tepki gösteren yazar Mütercimler, 'Polis ve savcılar bile bunu söylemediği halde medyada namussuzca şeyler yazıldı.' dedi. Mütercimler Emniyet'e getirilişini de şöyle anlattı:
Emniyet'e götürdüler. Doktorlar zarif değildi nedense. Bir hücreye koydular. Ama çok temiz. Sabahları sporumu yaptım. 24 saat sıcak su var dediler. İhtiyacınız olduğu zaman söyleyin lütfen diyorlar. Hep böyle nazik konuşuyorlar. Parmaklığı kilitledir. Sonra düşündüm 'ben neden burdayım...' Buraya getirilmem için bir neden yok. Tek aklıma gelen, 'ihbar var' ya da 'medyada hakkımda pislik yazılar var...' Sonra nelerle karşılaşabileceğimi düşündüm. Suç unsuru olacak hiçbir şey yok. Ama kelimeler üzerinde oynarlarsa 70 yıl yatarım. Sonra mailler aklıma geldi. Bana mail atanların içinde gözaltına alınanlardan kim olabilir? Düşündüm iyice 'şu' dedim. Neyse sonra gece oldu. Bir polis memuru geldi, 'Hocam sizi yukarı götürmeliyim' dedi. Şeflerinin yanına getirdiler. İkramda bulundular.
Mütercimler odaya geldiğinde neden Emniyet'e getirildiğini öğrendiğini şöyle anlattı:
Sonra 'PKK', 'İBDA-C' gibi bir terör örgütü olan 'Ergenekon'dan dolayı geldiğimi öğrendim. Ama bir sohbetti bu, sorgulama değildi. Ben o sohbetten şunu çıkardım: 'Büyük bir ateşin içindesiniz. Elimizde büyük deliller var.' Odadan çıktıktan sonra Mustafa Balbay'ı gördüm, refklesle el salladım. Şef uyardı nazikçe, haklı olarak. Sonra avukat istedim. Böyle savcılık ve Emniyet gibi kurumlara karşı barodan avukat istedim. İstanbul Barosu'na milyonlarca teşekkür ediyorum bu konuda. Avukatım Berrin hanım geldi. 'Ne yapalım' dedim 'Susma hakkımızı kullanalım' dedi. Mustafa Balbay ve Şener Eruygur'a sordum onlar da susma haklarını kullanacaklarını söylediler. İlk defa minibüste karşılaştık. Sordum neden burdayız? Sonra ben böyle böyle nedenle burdayız dedim. Hepsi şaşırdı. Hiçbiri neyle suçlandığını ve ne ceza alacaklarını bilmiyordu. Ben hangi ceza maddeleriyle suçlandıklarını bildiğim için, 'yani en az 30 yıl'. Yüzleri sarardı...
'NEYLE SUÇLANDIĞIMI DUYDUĞUMDA OLDUĞUM YERE YIĞILDIM'
Sonra sorguya girdik. Susma hakkımızı kullandık. Ardından sabah savcılığa gittim. Avukatım değişti. İstanbul Barosu'ndan ceza avukatı gönderildi. İşini çok iyi bilen avukattı. Yine sordum avukatıma 'ne yapacağız' diye? Hocam içerde konuşma hakkımız yok. Avukatlar dosya görmüyor. Sorguda üç buçuk satırlık bir cümle için suçlandığımı öğrendiğimde yere yığıldım. Ve yüzlerine şu an 'PKK'lı benden daha onurlu bir durumda' dedim. Savcının karşısına çıktığımda evimden aldıkları eşyalarımı didik didik ederek içlerinden kendilerince suç unsuru olanları karşıma çıkarttı. İçerde ürperiyorum. Savcı Zekeriya Öz diyorlar, herkes ürküyor. Neyse tek tek sormaya başladılar ve bende yanıtlarını verdim. Bu arada gözaltına alınanlara 'Bakın doğru konuşun. Karşınızda çok usta bir ekip var. Yıllarını vermişler' dedim.
ZEKERİYA ÖZ'LE GÖZ GÖZE
Savcıyla gözgöze geldiğimde, baktım 'acaba bu savcı ön yargılımı' tabelada ismini görünce 'oğlum Erol işin çok zor' dedim. Çünkü medyada onun adını duyuyorum. Ama önyargı yoktu. Ancak onlara göre oradaki herkes 'terör örgütü üyesi'dir. Çünkü bu bir ön kabul...Neyse içerdeyim. 'Sakin olmalıyım' diyorum. Lütfen hata yapma. Savcı bey başladı, önündeki delillere bakarak. Kitaplarımla ilgili birşey sormadı. Bu ne, bu ne?... diye. Adam el yazısıyla birşey göndermiş. Bende cevap veriyorum. Telefon konuşmalarını önüne getiriyorlar. Ama çok kötü bir duygu. Savcı çok nazikti.
'YA, SENİN HİÇ Mİ ALLAH'IN YOK'
Saynur Tezel'in, 'Karşınıza resim karesi gibi deliller sundular mı?' sorusuna Mütercimler, 'Hayır, telefon kayıtlarını önüme çıkarttılar' karşılığını verdi. Savcıların işini çok iyi bildiğini söyleyen Mütercimler, sonunda suçsuz olduğuna kanaat getirdiklerini ifade etti. Mütercimler şöyle devam etti:
Üç savcının sorgusunda geçiyorsun. En son Zekeriya Öz'ün sorgusu oluyor ve en uzunu... Ardından 'çıkabilirsin' diyorlar. Ama sana 'suçsuzsun' felan demiyorlar. Dışarıda bekliyorsun ne olacağını. Orada gazeteler vardı. Onları okurken dedim ki, 'Ya, senin hiç mi Allah'ın yok'. Yazmış adam, Erol Mütercimler 'ordudan atıldı' yani ne yapıyorsunuz ya! Bu yaptıklarını savcı yapmadı yahu!.. Bir kısım medya ahlak, etik herşeyini yitirmiş. Artık iş savcılarda. Emniyet'te değil. Yani öyle herkes konuşuyor ama yüzyüze kalacağız onlarla hesaplaşacağız. Bu yayınları yapanların, ne dinleri, imanları, ne Allah'ı, kitabı var! Bunlar haysiyetsiz, şerefsiz... Başbakan bile artık uyarmak zorunda kaldı. Her vicdan sahibi bunu yapmalıdır da...
'HÂLA ASKERİ DARBE DÜŞÜNEN VARSA RUH HASTASIDIR'
Ergenekon operasyonunun gerçekleştiği günün kapatma davasıyla aynı güne denk gelmesiyle ilgili soruya Mütercimler, 'İnşallah hukukidir' diye cevap verdi. Mütercimler, 'Eğer hukukiyse bu ülkenin demokratik olmaya yolunda gidiyor demektir' diye konuştu. Saynur Tezel'in 12 Mart, 12 Eylül yaşadık ama şimdi ülke böyle bir tehlike yaşar mı? sorusu üzerine Mütercimler, 'Türk askerinin belleğinden darbe konusu silinmiştir' cevabını verdi.
Mütercimler şöyle devam etti:
'Bir işkence sahnesi anlatayım: Bir teğmen çocuk tutuklanıyor. Bir mermerin üzerine yatırdılar. Eşini karşısına getirip, dövdüler. Eşi düşük yaptı. Hala askeri darbe düşünen varsa ruh hastasıdır, manyaktır. Bütün bu yaşananlardan sonra dünyada soğuk savaş bitmiş, ama sen hala askeri darbe düşünüyorsan sen ruh hastasısındır.'
'HOCAM SAVCI SİZİ SERBEST BIRAKTI'
Ergenekon adını kimin koyduğunu polise sorduğunu söyleyen Mütercimler, polisin kendisine 'dosyada öyle yazılı' diye cevap verdiğini ifade etti. Mütercimler beraat kararı çıktığı anı şöyle anlattı:
İşte kararlar açıklanıyor. Kimi tutuklanıyor, serbest bırakılıyor. Ben de o an düşündüm ne yapıyorum ben, bir karar çıkacak. Sonra uyudum bir kaç saat. Geldiler ve sordular, 'Hocam ne karar çıktığını merak ediyor musunuz.' Bekliyorum şaşkınlıkla. Neyse 'Hocam savcı sizi serbest bıraktı' dedi. Bir öğrencimle konuşmamı anlatacağım. Baroya geldim. İTO'dan öğrencilerimle karşılaştım. Bir kız öğrencim 'hocam geçmiş olsun' dedi ve ağladı. Hocam dedi 'çok ciddi bir tereddüt içindeyim.' 'Neden' diye sordum, 'babam, endişeli terör ödevi nedeniyle, hepsini çöpe at' dedi.
SAYNUR TEZEL: ÇOK KÜFÜR ETTİM
Saynur Tezel son bölümde ilginç açıklamalarda bulundu. Mütercimler'in gözaltına alındığını duyduğunda 'çok küfür' ettim diyen Tezel, serbest kaldığında da sayın savcılarımdan özür dilerim ama yine 'çok küfür ettim' diye konuştu.
POLİSLERDEN İSTEDİĞİ TEK ŞEY
Emniyetten savcılığa giderken polislerden tek şey istedim. 'Arabaya inerken de binerken de elinizle başımı bastırmayın. O görüntüden nefret ediyorum' dedim. 'Tamam ama kolunuza girmek zorundayız' dediler.
KENDİMİ ÇOK ACİZ HİSSETTİM
Mütercimler en çok dinleme kayıtlarını gördüğünde etkilenmiş. 'Nefret ettim, internetten de nefret ettim, cep telefonundan da. Bundan sonra artık cep telefonu kullanmayacağım' diyor. 'Gördüm ki özel hayatımız diye bir şey yok. İnsanların sevgilisiyle konuşması, mahremi, küfürleri her şey ellerinde. İnsan orada kendini çırılçıplak hissediyor. Kendimi çok aciz hissettim'
Yorum Yap