Mete Göktürk, emekli cumhuriyet savcısı, avukat, yazar, karikatürist ve heykeltıraş. Hafta içinde yaşadığımız büyük gözaltıyı 'darbeler ve çeteler gibi halkın iradesine karşı baltalama hareketleri ile yüzleşme ve toplumun kendi içindeki mikropları temizlemesi' olarak niteliyor ve 'Bunu çok küçük ayrıntılar yüzünden eleştirmek, yermek, kınamak yerine bu ülkeyi seven demokratlar olarak mutlaka yardım etmemiz, sahip çıkmamız gerekir.' diyor. Davanın bir yıl içinde karara bağlanabileceğine inanıyor ama bir kuşkusu var: Ya çetenin dışarıda kalan unsurları devreye girer de dağ fare doğurursa?
Son büyük gözaltıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İddianame açıklanmadı. Kimlerin neyle suçlandığını bilmiyoruz. Demokrasi 1960'tan başlayarak pek çok kez kesintiye uğradı. Darbeler, darbe girişimleri, cuntalar, çeteler gibi halkın iradesine karşı resmen baltalama hareketleri yapıldı. Ve bunlar Türk demokrasisinin gelişmesinde büyük engeller oluşturdu. Demokrasimizin geleceği, çocuklarımızın daha özgür insanlar olarak yetişmesi açısından bu tür girişimlerin artık önüne geçilmesi gerekiyor. Bugüne kadar bunlarla yüzleşilemedi. Bu önemli bir dava. Küçük ayrıntılar yüzünden eleştirmek, kınamak yerine buna vatandaş olarak, insan olarak, bu ülkeyi seven demokratlar olarak sahip çıkmamız gerekir. Bu davayı AKP'nin kapatma davasıyla ilişkilendirmenin çok yanlış olduğu düşüncesindeyim. Rövanş diye asla düşünmemek gerekir. Bu, davayı küçümsemek, onu reddetmek anlamına gelir.
Bu operasyon hükümetin isteğiyle yapılan siyasi bir operasyon değil mi?
Direkt olarak hükümetler yargıya müdahale etmezler. Otuz yıl içinde ben buna tanık olmadım. Bir soruşturma açın diyebilirler. Ama o soruşturmanın şu veya bu şekilde yönlenmesi konusunda herhangi bir müdahalelerine ben tanık olmadım.
Şimdiye kadar bu kapsamda bir operasyona girme cesaretini kendisinde görmeyen yargı, birdenbire nasıl oldu da bu işe girişebildi?
Bunlar dengeler meselesi. Bu askerî otoritede bu konuda daha toleranslı bir bakış açısı yayılmaya başladığı için ve daha doğrusu asker kendi içini temizleme yönünde bir iradeye sahip olmaya başladığı için sanıyorum, emekli orgenerallere kadar ulaştı.
'Asker yumuşadı' sezgisi sadece resme dışarıdan bakarak mı oluştu, yoksa oturup onlarla konuşmak şeklinde mi?
Soruşturma yapan kişilerin direkt askerî kişilerle görüşmüş olabileceğini tahmin etmiyorum. Ancak adalet bakanının, başbakanın hem yargı ile ilişkileri vardır, hem de askerî güçlerle. Bunların belki ipuçları vermesi sonucu bu operasyon genişletilmiş olabilir. Mesela adalet bakanı, 'Aman çekinmeyin arkadaşlar. Nereye kadar gidiyorsa devam edin. Bu konuda askerin de karşı çıkmadığını biz biliyoruz.' gibi sinyal vermiş olabilir. Bunlar tabii sadece tahmin.
Darbe girişimi ile Ergenekon aynı davada mı ele alınmalı, ayrı ayrı mı?
Eğer bu çete ile darbe girişiminde bulunduğu iddia edilen kişilerin herhangi bir irtibatı söz konusu ise aynı dava içinde yargılanabilir. Eğer onlardan tamamen müstakil bir hareket olarak değerlendirilirse ayrı bir dava açmak gerekir. İddianameyi görmediğim için bilemiyorum. Ama askerî kişilerle pekala çete mensuplarının belli konularda işbirliği yaptıkları, onları taşeron olarak kullandıkları, bu zamana kadar yaşanmamış şeyler değil. Şemdinli'de oldu bu, Susurluk'ta oldu. Bu şekilde bir organizasyon söz konusuysa tabii ki onlar da aynı mahkemede yargılanabilirler. Ama madem ki iddianame hazırlanmış. Darbe girişiminin ayrı bir dava olarak başlayıp yürümesi gerekir. O pratik olarak daha çabuk sonuca ulaşmanın bir yöntemi. Bir şey büyüdükçe daha karmaşık hale gelir. Sapla saman birbirine karışır.
Bundan evvel gerek Susurluk'ta olsun, gerek Şemdinli'de olsun suçüstü yapılmasına, elde kanıtlar olmasına rağmen kamuoyunda 'adalet yerini buldu' duygusu oluşmadı. Bir şekilde ya beraat ettiler, ya zaman aşımına uğradılar, ya savcı görevden alındı vs. Ya şimdi de dağ fare doğurursa?
Önyargılarla böyle bir soruşturmayı suçlamanın çok yersiz olduğunu, ilk aşamada mutlaka savcılara ve yargıya destek çıkmamız gerektiğini söylüyorum. Fakat yine otuz sene bu işin içinden gelmiş birisi olarak da bu kuşkuyu taşıyorum. Evet dağ fare doğurabilir. Mesela bugün gözaltına alınan pek çok insanın çete ile veya darbe ile doğrudan ilişkilendirilmesinin çok zor kişiler olduğunu görüyorum. Gazeteciler var aralarında. İşadamları var. Bunların doğrudan doğruya darbe girişimleri, çete örgütlenmeleri içerisinde olmayabileceğini, bunların sadece muhalif tavırlarından dolayı böyle oluşumların içerisine zoraki sokulmuş olabilecekleri kuşkularını taşıyorum. Böyle olduğu ortaya çıkarsa bu bir hukuk ayıbı olarak tarihimizdeki yerini alacaktır.
Tek tehlike bu mu? Ya çetenin yargı içi uzantıları?
Tabii bu bir aysbergin belki sadece yüzeydeki kısmı. Belki çok daha derin ilişkiler var. Belki emniyet, Silahlı Kuvvetler hatta yargı içerisinde bunlara sahip çıkacak insanlar vardır. Nitekim açıklamalara dikkat edin. Kınayan kınayana. İstanbul Barosu da kınıyor. Bu bana göre hukuk açısından büyük bir ayıptır. Orada hangi insan hakkı ihlal edilmiş de baro buna karşı çıkıyor? Yani bazı insanların ayrıcalıkları mı vardır gözaltına alınmaz diye? Yasalar çerçevesinde yapılıyorsa bu, insanlara kötü muamele yapılmıyorsa, eziyet edilmiyorsa, işkence edilmiyorsa, yasaların dışına çıkılmıyorsa herkes gözaltına alınabilinir.
Sabahın erken saatinde alınmaları şart mıydı?
İnsanlar işine gitmeden, evden uzaklaşma ihtimali olmadan hepsini birden gözaltına almak için polisiye bir önlemdir. Bu konuda daha hassas davranılabilirdi. Bizim polisimizin de alışkanlıkları vardır. Mümkün olduğu kadar haşin davranıp görevini daha iyi yaptığını düşünebilir. Mesela kelepçe takılmayabilir. Hatta haklarında çok zayıf delilleri olan insanlar gözaltına da alınmayabilir. Bunlar, bu gereği yerine getirenlerin kişilikleriyle, olgunluklarıyla ilişkili şeyler. Bu konuda açıkça ihlaller yapılmadığı sürece böyle kapsamlı bir soruşturmada bunları mesele yapmamak gerekir.
Dava, hangi mahkemenin yükü azsa ona verilecek. Şu ya da bu mahkemeden çıkacak karar farklı olur mu?
Kesinlikle mümkün değil. Dava, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinden birine verilecektir. Bunlar eski DGM'nin devamı olan mahkemeler. Bunu aralarında kura çekerek belirleyebilirler. Bir mahkemenin sadece bu dava ile görevlendirilmiş olması işi kesinlikle hızlandıracaktır. Arka arkaya celseler koyabilir. Her gün duruşma yapabilir. Bir yıl içerisinde biter diye tahmin ediyorum.
Çetenin yargı içindeki uzantıları nasıl devreye girebilir?
Onu bilemiyorum. Hep varsayımlar üzerine hareket ediyoruz. Örneğin üyelerden bir tanesi siyasi görüş olarak bunlara sıcak bakabilmekte olabilir. 'Vatan kurtaran insanlar bunlar. Bunlar adi suçlular olarak düşünülemez.' diye mahkemeyi etkilemeye çalışabilir. Pek çok konuda muhalefet şerhi koyabilir. Bunun gibi yüksek yargı içinde yine aynı görüşte olan insanlar olabilir, ki olduğunu görüyoruz zaman zaman. Bunlar pekala telkin ve tavsiyelerde bulunabilirler, kişisel ilişkilerine dayanarak. 'Bunların da fazla üstüne gitmeyin canım. Bu çocukları tanırız biz, iyi insanlardır.' diyebilirler. Bu telkinler yapılabilir. Adalet Bakanlığı içerisinde bürokratik kadrolar da olabilir. Şimdi birisi telefon etse, yargıçlardan birisine, 'Ya sizden bir ricam var. Sizin davada tutuklu bir arkadaşımızın oğlu var. Valla bu çocuk bildiğim kadarıyla mağdur olmuş durumda. Dosyasını biraz daha dikkatle okursanız hakim bey. Siz de göreceksiniz ortada bir şey yok.' gibi konuşmalar olabilir.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Müthiş bir bilgi kirliliği var. Bu mahkemeyi etkiler mi?
Mutlaka etkiler. Kaldı ki, hepsinin bir dünya görüşü var. Bu dünya görüşü çerçevesi içinde yorumlayacaklardır. Yasalarla bağlıdırlar. Dosya ile bağlıdırlar ama ne olursa olsun etraftan gelen gürültünün, patırtının olduğu yerde iyi beste yapamazsınız. Onun için mahkemelerin çok eleştirilmemesi, yargılama sürecinin de fazla konuşulmaması gerekir. Ama ne yazık ki bırakın halk kitlesini, basını onlarınki çok daha normal, resmi kurumlar, yarı resmi kurumlar bu konuda çok önyargılı sesler çıkartıyorlar ve muhalefette bulunuyorlar. Bunu siyasi polemik konusu haline getirmeye çalışıyorlar.
Genelkurmay'ın emekli paşalara bu kez sahip çıkmaması, onları artık kendi mensupları gibi algılamadığını gösterir mi?
Hayır, kendi içinde bir temizlik arzusunu gösterir. Askeriyede mesleki dayanışma vardır. Bunlar hâlâ askerî lojmanlarda oturan kişilerdir. Onlar hâlâ paşamdır, komutanımdır. Emekli de olsalar sahip çıkarlar. Gelecekte kendilerinin başına da aynı şeyin gelmesinden korkulduğu için bu sistem oturtulmuştur. İşte emekli olacak bir genelkurmay başkanı var. Onun e-muhtıra vs. gibi bazı eylemleri var. Şemdinli olayındaki sorumluluğu henüz gün yüzüne çıkmadı. Orada bazı iddialar vardı. Ve sonuçta bir savcı harcandı. Bütün bunlar üzerinde durulması, araştırılması gereken konular olarak tekrar emekli olduktan sonra önüne çıkabilir. İşte böyle bir geleneği yıkmak için öteden beri Silahlı Kuvvetler komutanlarına hep sahip çıkmışlardır.
Bütün bu gözaltıların içinde hiç muvazzaf subay yok. Yani eğer bir çeteleşme varsa ancak emekliler bir çeteye mensup olabiliyor, muvazzaflar bu işten tamamen masumlar, sonucu mu çıkartacağız?
Hayır, böyle bir sonuç çıkartamayız tabii ki. Mutlaka bunların Silahlı Kuvvetler içerisinde de uzantıları vardır. Olmaması mümkün değil. Ama bu konuda herhalde ya kanıtlar elde edilememiştir ya da görev alanının dışında kaldığı için onlara müdahale edilememiştir. Sanıyorum bunların Silahlı Kuvvetler bünyesi içinde kendi temizliğini yapması yoluyla dışlanması beklenmektedir.
Askerî şûra süreci içinde mi olur bu?
O da olabilir. Daha yavaş, kamuoyuna hissettirmeden yapılacak bir temizlik de olabilir. Çünkü Silahlı Kuvvetler'in en büyük korkusu kendi içerisinde bir anlaşmazlık olduğu izlenimini yaratmak. Silahlı Kuvvetler içerisinde bölünmeyi engellemek için mümkün olduğu kadar sessiz, dışarıya hissettirmeden, tepki yaratmadan temizlik harekâtı yapılacağını düşünüyorum. Çünkü irtibat olmaması mümkün değil. Komutası altındaki insanlardı düne kadar. Etkili komutanlardı.
Yani o bağlantılara ulaşılmasa bile kendilerine bir çekidüzen vereceklerini bekleyebiliriz diyorsunuz...
Evet. Bekleyebiliriz. Aksi takdirde Türkiye hiçbir zaman kaostan kurtulamaz. Silahlı Kuvvetler'in artık yavaş yavaş politikayı bırakıp kendi asli işine dönmesi gerekiyor.
AK Parti kapatılırsa Ergenekon davasının seyri etkilenir mi?
Olumsuz yönde etkilenir mutlaka. Ama bu tümüyle bu davanın görülemez olduğu anlamına da gelmez. Kanıtlar sağlamsa, açık açık ortadaysa fazla da yapılacak bir şey yok. Türkiye'deki 85 yıllık cumhuriyet geleneği içerisinde de öyle yargı tümüyle idarenin etkisi altına girmez. Yürütme sizin önünüzdeki dosyayla ilgili herhangi bir emir veremez. Ama bunun hâkimini alırlar, yerini değiştirirler. Başka bir hâkim verirler. O anlamda bir müdahale olabilir.Zaman