Dolar

34,8665

Euro

36,6229

Altın

3.048,96

Bist

10.058,47

?Türban yeşil devrimin sancağıdır??

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya'nın, kapatma davasındaki sözlü açıklaması ortaya çıktı. İşte başörtüsü ve AKP için ağır ifadelere yer verilen açıklama...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-07-03 10:43:00

?Türban yeşil devrimin sancağıdır??


Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP?nin kapatma davasında yaptığı sözlü açıklamasında ?Türban yeşil devrimin sancağıdır?? dedi. Yalçınkaya, Danıştay saldırısının da AKP tarafından yaratılan?? Gerginlik şiddet ve nefret ortamının ürünü?? olduğunu savundu.


Başsavcı Yalçınkaya?nın Anayasa Mahkemesi?nde yaptığı toplam 16 sayfalık sözlü açıklamalarına ulaşıldı. Açıklamalarında AKP?nin laiklik karşıtı söz ve eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılması gerektiği yolundaki görüşünü sürdüren Yalçınkaya?nın açıklamalarında öne çıkan suçlamalar tutanaklara şöyle yansıdı:

ARSLAN?IN SÖZLERİ: Danıştay?ın türban kararının ardından AKP yöneticilerinin açıklamaları üzerine bir gazetede Danıştay üyelerinin fotoğrafları yayınlanmış, kısa bir süre sonra da Danıştay saldırısı gerçekleşmiştir. Sanıklardan Alparslan Arslan?a son sözü sorulduğunda ?Genelkurmay şeriatın önüne geçmeye çalışmasın, Abdullah Gül?den Başbakan Erdoğan?dan ve imanlı kişilerden Türkiye?de şeriatı ilan etmelerini istiyorum, yoksa kan dökülür?, diğer sanık Osman Yıldırım da Atatürk?ü kastederek, ?O İngiliz p?in kurduğu cumhuriyeti başına yıkacağız? ve bunun gibi sözler ve hakaretlerde bulunmuşlardır. Sanıkların son duruşmadaki sözleri bile eylemi hangi saikle yaptıklarını, ortaya koymaktadır. Danıştay saldırısı, davalı partinin yarattığı gerginlik, nefret ve şiddet ortamının ürünüdür.

TBMM eski Başkanı Bülent Arınç?ın Yargıtay Cumhuriyet başsavcısını hedef alarak ?Ölüm en büyük gerçek, bunu başsavcı da görmeli, tüm siyasetçiler de görmeli? şeklindeki sözleri, Danıştay saldırısı da gözetildiğinde davalı partinin şiddet çağrısı niteliğindeki beyanlarını sürdürdüğünü göstermektedir. Davalı partinin genel başkan ve üyelerinin gerginlik istemedikleri yönündeki beyanlar altında sürekli gerginlik yaratmaya yönelik söylem ve eylemlerde bulunmaları, uyguladıkları takiyye yönteminin bir göstergesidir.


BANA KARŞI SALDIRIYA GEÇİLDİ: Davalı parti, hukuki bir savunma yapmak yerine başsavcılığı hedef alan, hiçbir hak, insaf ve nefaset ölçüsüne riayet edilmeden küçültücü sıfat ve tanımlamalarla saldırıya geçmiştir. Bu saldırılara bazı yabancı siyasetçi, bilim insanı ve kurumların katılımının sağlandığı anlaşılmaktadır. Sadece bu durum bile gösteriyor ki cumhuriyet, çok ortaklı büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.


5 AŞAMALI PLAN : 178 başlık altında toplanan iddialar bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, eylem ve söylemlerin Anayasal rejimi dönüştürmek için sistemli bir biçimde, ardışık olarak ifade edildiği ve ortaya konulduğu görülecektir. Bu söz ve eylemler davalı parti tarafından bir plan dahilinde ve birkaç aşamalı olarak yürürlüğe konmuş ve uygulanmıştır.

Bu planın birinci aşaması, partide bütün söylemlerde ağırlıklı olarak dini söylem ve referansların kullanılmasıdır.

İkinci husus, laikliğe aykırı bu söylemlerin düzeyinin, partinin kuruluşundan kapatma davasının açıldığı tarihe kadar yüksek bir ivme izlemiş olmasıdır.

Planın dikkati çeken üçüncü aşaması ise; laikliğe aykırı söylemlerle toplumun ve kurumların tepkisini ölçme ve bunlara göre tavır alma biçiminde gerçekleşen ?gerginlik? politikasının sıklıkla kullanılmasıdır. Bu yöntem ile demokratik ve laik cumhuriyetin kazanımlarına ilişkin bir konu, bilhassa partinin genel başkanı tarafından tartışmaya açılmakta, eğer güçlü bir muhalefet ile karşılaşmazsa partinin diğer ileri gelenleri tarafından da işlenerek toplumda genel bir kabul oluşturularak yasal bir düzenleme ile sonuçlandırılmaktadır. Eğer yoğun bir tepki alınırsa konu beklemeye alınmakta, ilerde uygun bir zamanda tekrar gündeme taşınmaktadır.(Başsavcı türban düzenlemesini burada örnek olarak veriyor)

Davalı partinin demokratik ve laik rejimi değiştirme planlarında uyguladığı dördüncü yöntem; iktidar gücünü kullanarak temin ettiği medya gücünün desteğiyle yürüttüğü çarpıtmadır.

Planın beşinci ayağı, laik cumhuriyetin ve demokrasinin güvencesi olan kurumlara yönelik sistemli hukuk dışı saldırılardan oluşmaktadır. Bu bağlamda başta yargı olmak üzere cumhuriyet değerlerinin koruyucusu bütün kurumlar darbeci, statükocu gibi sıfatlarla karalanarak işlem ve etkinlikleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Yaşanan süreci değerlendirdiğimizde bu beş başlık altında uygulamaya konulan yöntem, ne yazık ki sonuç vermiş ve toplumun geriye doğru çevrilmesinde önemli bir rol oynanmıştır.


'TÜRBAN YEŞİL DEVRİMİN SANCAĞI': Türban laik cumhuriyete bir seçenek olarak dayatılan ılımlı İslam?ın din esaslı devlet sisteminin kapısını açacak bir anahtardır. Yakın zamanda bir TV programında 70 milyonun önünde Atatürk?e hakaret edip Humeyni?ye övgüler yağdıran tam bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti?nde yaşamaktansa İngiliz mandası altında yaşamayı tercih edebileceklerini ifade edenlerin, neyin savunucusu oldukları ve bu ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediği çok açık olarak görülmüştür. Davalı partinin türban için bu kadar mücadeleyi göze almasının nedeni, türbanın siyasi simge, cumhuriyete karşı açılmış karşı devrimin (yeşil devrimin) sancağı olmasıdır.


TOPLUM BÖLÜNÜYOR: Davalı parti genel başkanı ve yetkililerinin beyanları ve partinin diğer faaliyetleri ile laikliğin yeniden tanımı yapılarak dini simgelerin (türban) hak ve özgürlük olarak gösterilmeye, devletin ve toplumun şekillendirilmeye çalışılması, toplumun laik anti laik diye saflara ayrılması, yüksek öğretimde türbanın serbest bırakılması için yasal düzenlemelere başvurulması ve bu yönde anayasa değişikliği yapılması, kamusal alanda da türban serbestisi istenmesi, oy çokluğu nedeniyle çoğulculuk yerine çoğunlukçuluk anlayışıyla yapılan, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü prensibini dışlayan beyanlarda bulunulması? laik düzenden yana olan vatandaşlar üzerinde gerginlik, kaygı, panik yaratılmasına ve saflar arasında nefret duygularının oluşturulmasına sebebiyet vermiş, şiddet teşvik edilmiştir. Bu ortam, toplumda açıkça görülmektedir


BAKAN CUMHURİYETİN BAKANI OLDUĞUNU UNUTTU: Davalı partinin genel başkanı ülkemizin de sınırlarının yeniden çizilmesini öngören Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi?nin eşbaşkanı olduğunu söylemekte, Dışişleri Bakanı da laik bir cumhuriyetin bakanı olduğunu unutup, ?Türkiye?de azınlıklar gibi Müslümanlar da dini özgürlüklerini yaşayamıyor? diyerek ülkesini dışarıda şikayet etmektedir.


ANAYASA MAHKEMESİ?Nİ KALDIRMAK İSTİYORLAR: Partinin genel başkan yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, katıldığı bir TV programında ?Dini, her alanda kovan bir felsefi laikçi anlayışın temsilcisi değiliz? diyerek dini kuralları yaşamın her alanına yaymakta ısrarlı ve kararlı olduklarını göstermektedir. Aynı kişi, yabancı bir haber ajansına ?Atatürk devrimlerinin toplumda travma yarattığını? söylemekten kaçınmamakta, bir başka partili milletvekili Lütfi Çırakoğlu, cumhuriyetin kurucularını ?millet düşmanı? olmakla suçlayanlara Meclis kürsüsünden destek çıkmaktadır. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya?nın mahkemenizin kararlarının askıya alınması önerisi ile TBMM eski Başkanı Bülent Arınç?ın 2005 yılında sarf ettiği Anayasa Mahkemesi?nin kaldırılmasına yönelik beyanları birlikte değerlendirildiğinde davalı partinin demokratik ve laik rejimin güvencesi olan kurumlar için neyi planladığı, rejimi ortadan kaldırmak için neleri göze aldığı açıkça anlaşılmaktadır.


İÇKİ SATIŞI: İçki satışı ve tüketimi konusunda dinsel inanç kaynaklı kısıtlayıcı uygulamaların sürdüğüne dair basında çıkan haberler, davalı partinin aksi yöndeki savunmalarını geçersiz kılmaktadır. Halk sağlığı ve gençlerin korunması bahanesiyle adeta şer?i nizam uygulanırcasına alkollü içki satış ve tüketim alanlarının daraltılması ve giderek yasaklanması bir örnektir.


KURUMLAR DİRENİYOR: Bütün saldırılarına, karalama kampanyalarına, baskılara, komplo ve tuzaklara rağmen cumhuriyeti ve onun devrimlerini korumaya azimli ve kararlı anayasal kurumların direnci karşısında bocalamakta, yanlışlarını çoğaltmaktadırlar. Bu kurumların mevcudiyetini bile tartışmakta, bütün demokrasi dışı destek ve ittifaklara rağmen cumhuriyet kurumlarının direnişi, bu amansız ve çirkin saldırılara karşı yalnızca hukuka dayanarak karşı koyması, davalı parti ve yandaşlarının öfkesini artırmaktadır.


FETHULLAH GÜLEN SUÇLUDUR: Suç olarak düzenlenmeyen eylemler ile suç olmaktan çıkarılan fiiller, siyasi partiler için yasak olma niteliğini ve varlığını sürdürebilirler. Bu nitelikteki eylemlerin suç olmaktan çıkarılsa dahi siyasi partilere isnat edilebileceği, AİHM?nin RP kararıyla da sabit bulunmaktadır.

GAZETEPORT

SON VİDEO HABER

İstanbul'dan Halep'e giden Suriyeliler konuştu

Haber Ara