İsmet Berkan'ın yazısı...
Bir temel tespit...
Kavga gürültü ve komplo teorileri arasında eminim gözden kaçacak veya önemsenmeyecek, bence Türkiye son iki günde çok büyük bir dönemeci döndü.
Daha gözaltı haberlerinin duyulmasıyla birlikte, sabahın kör karanlığında Ergenekon konusunu yakından izlemeye çalışanlar birbirlerine aynı soruyu soruyordu: Peki ama asker sessiz mi kalacak?
Kimsenin askerden yeni bir muhtıra beklentisi içinde olduğunu veya bunu temenni ettiğini sanmıyorum ama mesele şu: Bir kuvvet komutanlığı seviyesine gelmiş, diğeri Türkiye?nin dört ordusundan ikisine komutanlık yapmış iki orgeneral rütbeli emekli subayın ?darbeye teşebbüs? iddiasıyla suçlanması, suçlanmak ne kelime, kaldıkları askeri tesislerde sabah saatlerinde gözaltına alınması ve lojmanlarının aranması sıradan bir olay değil.
60?ların başlarında Albay Talat Aydemir bir kez silahlı ayaklanma çıkarmış, sonra affedilmişti, ikinci kez aynı ayaklanmayı yapınca ceza gördü ama bu durum şimdiyle benzemiyor.
60?ların sonlarında ordu içinde ciddi cuntalaşma vardı. 12 Mart 1971 muhtırası bu cuntanın birinci tercihi değildi, onlar Baas tipi bir askeri diktatörlük özlemi içindeydiler. Ama 12 Mart sonrası tam olarak yargılanmadılar, gerçek suçlarından ötürü suçlanmadılar bile.
İsteyen, dönemin solcu cuntacı Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur?un veya teşebbüs halindeki darbeye son anda liderlik etmesi istenen emekli tümgeneral Celil Gürkan?ın anılarını okuyabilir, iki asker de darbe girişimlerini anlatırken en ufak bir yasa çiğnemişlik, hata etmişlik duygusuna sahip değil, tam tersine başarılı olsalar daha iyi olacağını düşünüyorlar.
Ama şimdi, ilk kez bir sivil savcı, büyük ölçüde kendi çabasıyla, hükümetten anlamlı bir yardım almaksızın ve iğneyle kuyu kazar gibi 2004?teki darbe girişiminin şifrelerini çözmeye çalışıyor, bu arada o teşebbüs halindeki darbenin planlayıcıları olduğu öne sürülen bir emekli orgeneral başta pek çoğu general rütbeli emekli asker kişiyi soruşturmasına dahil edip gözaltına alıyor ya da tutuklanmalarını sağlıyor.
İşte bu tarihi bilenler, ?Acaba asker bu işe sessiz kalır mı? diye akıllarından geçirmeden edemediler. Ve itiraf edeyim ben dahil pek çok kişi, spekülasyon yapıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ arasındaki görüşmede bu konunun açılmış olabileceğini söyledik. Bazı gazeteler bunu kesin bir dille iddia ettiler hatta.
Ve ilginçtir, dün sabah Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ, bu spekülasyonları kesin bir dille yalanlarken arada şunu da söyledi: ?Türkiye olarak zor günler yaşıyoruz, zor günlerden geçiyoruz. Hepimiz, altını çiziyorum hepimiz bu zor dönemde, daha sağduyulu, daha soğukkanlı, daha dikkatli ve daha sorumlu davranmak mecburiyetindeyiz ve sorumluluğundayız. Herhalde burada özelikle görsel ve yazılı medyamıza da yine her zaman olduğu gibi büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir.?
Ben bu sözleri, hukuki sürece müdahale etmeme kararlılığı şeklinde okumak yanlısıyım.
Ama gerçekten bu aşamada özellikle televizyonlara çıkıp yorum yapanlara da bir görev düşüyor: Yorumları ve eleştirileri kimse veya hiçbir kurum için incitici sıfatlar, tanımlamalar kullanmadan yapmaya dikkat etmeliyiz.
Peki hangi dönemeci döndük son iki günde? Bana göre darbeye teşebbüs artık soruşturulmama ve ceza almama garantisini içeren bir suç olmaktan çıktı dün itibarıyla. Yani, Ergenekon davasının sonucu ne olursa olsun, soruşturmanın kendisi bile Türkiye?nin demokratik standartlarını şimdiden yükseltti, bir sessiz devrim daha yaşadık.