CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek'in Amerika'da yaşayan akademisyen kızı Esra Özyürek'in laiklik ve Kemalizm hakkında yazdığı kitabı Türkçeye çevrildi.
California Üniversitesi'nde Antropoloji Bölümü öğretim üyesi olan Özyürek, kitabında Türkiye hakkında çarpıcı tespitlerde bulunuyor. 'Merve Kavakçı'ya destek veren bir yazı yazdığım için ailem beni cezalandırdı.' diyen Özyürek, 28 Şubat sürecinde sıkça söylenen 10. Yıl Marşı'nın da 'muhalif sesleri susturmak için kullanıldığını' belirtiyor. ,
Kendisini cumhuriyetçi olarak tanımlayan akademisyen, 'Kemalist'lerin 1930'lar nostaljisiyle yaşadığına dikkat çekiyor. Bu kesimin Atatürk'ü ticarî meta haline getirdiğini vurgularken, 'Atatürk'ün minyatürleştirilmesi'nden duyduğu rahatsızlığı şöyle anlatıyor:
'Atatürk'ün mütecessis bakışları altında büyümüş olmama karşın, birkaç yıllık ayrılığın ardından ülkeye döndüğümde Atatürk imgelerinin her yerde oluşu karşısında şaşkına dönmüştüm. Beni asıl şaşırtan bunların tuhaf yerlerde ve yeni pozlarda karşımıza çıkmasıydı.'
Amerika'dan Türkiye'ye geldiğinde gördüğü manzarayı kitabında aktaran Esra Özyürek, 'kemalist' kesimin Atatürk'e bakış açısını yakalama fırsatı bulmuş. 'Liderin tam anlamıyla metalaştığının göstergesi' olarak değerlendirdiği olayı şu sözlerle değerlendiriyor:
'Kemalist müteşebbis ve tüketiciler Cumhuriyet'in kurucusunu kişisel yaşamlarına ve girişimlerine yaratıcı tarzlarda uyarlamışlardı. Restoran ve barlar için içki masasında Atatürk, kafeler için, çeşitle pozlarıyla kahve içen Atatürk, gece kulüpleri için dans eden Atatürk, veterinerler için kedi köpeklerle beraber Atatürk resmi vardı.'
Özyürek'in iki yıl önce İngilizce olarak kaleme aldığı kitabı 'Modernlik Nostaljisi; Kemalizm, Laiklik ve Gündelik Hayatta Siyaset' adıyla Türkçe olarak yayınlandı. Kemalist ideolojinin yaşadığı değişiklikler üzerinde çalışma yapan Özyürek, 'koyu Kemalist' olarak nitelendirdiği ailesi ve çevresiyle yaşadıklarına yer veriyor.
Kendisini ve yetiştiği ortamı 'Ben, tek parti dönemindeki bir milletvekilinin torunu ve CHP üyesi iki koyu Kemalist ve sosyal demokratın kızıyım' şeklinde tanımlayan Özyürek'in kitabının ilk satırları doktora yeterlilik sınavından dönüşte havaalanında yaşadıkları ile başlıyor.
Kendisini karşılamaya babası Mustafa Özyürek ile birlikte gelen annesi Sünter Özyürek, 'Türkiye'yi çok değişmiş bulacaksın.' diyor. Ardından örnek olarak yol boyu araba kullanan başörtülü bayanlar ve camileri gösteriyor.
Esra Özyürek
Refah Partisi iktidarından duyduğu rahatsızlığı aktarıyor. Eve geldiğinde ise Esra Özyürek'in dikkatini evin her köşesinde, aksesuar ve giysilerde yoğunlaşan Atatürk resimleri çekiyor: 'Atatürk sanki her yerdeydi. Sehpanın üstünde, kitap raflarında duran Atatürk resimleri gözüme çarptı. Keza Atatürk resimli fincanlar ve anahtarlıklar vardı.
Giydikleri dört paltoya altı ayrı rozet iliştirmişlerdi. Şehirde dolaşıp eski dostları ve akrabaları ziyaret ederken artık ilgimi çeken şey başörtülü sürücüler değil, her yerde insanın karşısına çıkan ve Atatürk ve aşina olduğum evlerdeki 1930'lar nostaljisiydi.'
Cumhuriyet'in ilk yıllarında öğretmenler ve bürokratlar gibi imtiyazlı sınıflar olduğunu belirten Özyürek, Türkiye'nin 1980 sonrasında giderek dünya ekonomisinin parçası haline geldikçe önceki imtiyazlı sınıfların marjinalleşip kayıp yaşadığı tespitini yapıyor.
Merve Kavakçı'yı desteklediğim için babam cezalandırdı
Kitabını yazmadan önce yoğun bir araştırma yapan Esra Özyürek, aile çevresi, akrabalar ve Cumhuriyet döneminin ilk kuşağı öğretmenlerle konuşmuş. Çalışmalarına yardımcı olan anne ve babasıyla da zaman zaman tartışmış. En çarpıcı fikir ayrılığı ise Merve Kavakçı olayında yaşanmış.
Özyürek, başörtülü olduğu için milletvekili yemini ettirilmeyen Kavakçı'nın Türk vatandaşlığından çıkarılmasından sonra bir yazı kaleme almış. Birikim Dergisi'nde yayımlanan ve Kavakçı'ya destek veren yazı aile içinde büyük sorun olmuş. Özyürek, yaşadıklarını kitabında şöyle anlatıyor:
'1999 seçiminden sonra Birikim Dergisi'nde ilk türbanlı Türk milletvekilinin yurttaşlıktan çıkarılma süreci üzerine bir yazı kaleme aldım. Ailem yazıdan haberdar olunca, siyasi müttefikleri tarafından duyulsa bunun kendileri için hiç hoş olmayacağını söylediler. O gün önceden ayarladığımız akşam yemeğini iptal ederek beni cezalandırdılar.
Babam yarı şaka yarı ciddi Refah Partisi'ni arayıp numaramı vereceğini ve böylece fahri avukatları olabileceğimi söyledi. Annemse CHP'deki siyasal kariyeri konusundaki kaygılarından dem vurarak rahatsızlığını doğrudan dile getirdi.'
10. Yıl Marşı ile muhalifler susturuldu
Esra Özyürek'in önemli bir tespiti de 28 Şubat süreciyle neredeyse simgeleşen 10.Yıl Marşı ile ilgili. Özyürek, cumhuriyetin ilk yıllarında yazılan marşın 1998'li yıllarda İstiklal Marşı'ndan daha popüler hale geldiğini hatırlatıyor.
Özyürek, bunun sebebini şöyle açıklıyor: '10.Yıl Marşı, 1998'in toplumsal ve ekonomik durumu için oldukça uygunsuzdu. Buna rağmen muhalif sesleri susturmak için kullanıldı.'