Türkiye, futbol takımının 'Baştan çıkarıcı performansıyla' oynadığı her maçta 'olay' olan millileriyle gurur duyuyor. Fatih Terim ve öğrencileri turnuva başında Avusturya'dan sonra en az şans tanınan takımı yarı finale kadar getirdi. Kimsenin beklemediği bu başarıyı 'Dünya Üçüncülüğünden bile önemli' şeklinde yorumlayanlar oldu. Ancak yarı final maçında belki de son yılların en iyi futbolunun oynanması, turnuvanın başından beri favori olan Almanya'nın maç içinde 5 dakika bile etkin olamaması gelen yarı final başarısının üstüne 'Finali çok kötü kaçırdık' duygu şalını örttü. Şimdi tüm Türkiye, 'Rüştü o kötü golü yemese kırmızı-beyaz finalde olacaktı' görüşünde birleşiyor. Keza takımın birinci kalecisi olan Volkan Demirel, Çek Cumhuriyeti maçında saçma sapan bir kırmızı kart görmese hiç ceza almayacaktı. Üstelik kırmızı kart cezası bir maç iken Volkan amatörce davranıp soyunma odası yerine kulübeye gidince cezası iki maça çıktı. Böylece Türkiye Milli Takımı birinci kalecisinden yoksun iki maç oynadı. Zaten 118 kez giydiği milli formayla bize bir çok zafer yaşatan Rüştü de artık ay-yıldız görevini bıraktı. Onun gibi bir eldivene böyle bir jübile yakışmadı.
SAVUNMADA SERVET'İ BİLE ARADIK
Öte yandan zaten turnuvaya gelirken en büyük soru işaretli olan bölgemiz savunmamızdı. Bu bölgeye yıllardır bir Bülent Korkmaz koyamadık. İsviçre'ye gelirken en güvenilir savunma oyuncumuz olan Servet için bile 'Eyvah' diyenlerin sayısı hiç az değildi. Oysa turnuva boyunca Emre Aşık - Gökhan Zan - Emre Güngör - Servet Çetin ve nihayet Mehmet Topal'dan oluşan bir savunma göbeği oluşturmak zorunda kaldık. Sakatlıklar olmasa da Servet'in yanındaki ismin hep değiştiğini gözlemledik. Hücum gücü yüksek, birlikte oynamaya daha da alışan, genç, kendine güvenli ve artık dünyaca kabul edilen 'MAĞLUBİYETİ ASLA KABULLENMEYEN CESUR YÜ- REK EKOLÜ'ne sahip bu takım bir iyi kaleci ve bir lider stoperle 2010 Dünya Kupası'nın ve 2012 Avrupa Şampiyonası'nın en büyük şampiyonluk adaylarındandır. Federasyonumuz bir çok teknik direktöre bedava maçları izlemek ve bir başka Türk teknik direktörün kuyusunu kazmak yerine kaleci ve stoper yetiştirme görevi verebilir. Yabancı hakkını savunma oyuncusu ve kaleciden kullanmayan takımlar bu konuda teşvik edilebilir. Çünkü herkese gösterdik ki iyi ve sağlam bir savunmamız olsa mucizelere ihtiyaç duymaz, bir kalecimiz de olsa Avrupa Şampiyonu olabilirdik.
SABAH