Dolar

34,9544

Euro

36,7154

Altın

3.000,35

Bist

10.009,65

Sadabad anlaşması ve Rıza Şah

İngilizler, Sovyetleri kontrol altında tutabilmek için Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında bir anlaşma imzaladı.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-06-23 10:00:00

Sadabad anlaşması ve Rıza Şah

RIZA ŞAH?IN TÜRKİYE ARMAĞANLARI

Veliyullah Hami*

Rıza Şah hayatında ilk defa bir yurt dışı gezisine çıkıyordu. İngilizler uzun zamandan beri Sovyetler Birliği?nin güney sınırlarını kontrol altında tutabilmek için aralarında Türkiye?nin de bulunduğu İran, Irak ve Afganistan?dan oluşan dörtlü bir birliğin oluşmasını sağlamaya çalışıyorlardı.

Bu anlamda Rıza Şah?ın bu gezisi değerlendirilmesi gereken bir olaydır. İran ve Türkiye ilişkileri çok eski zamanlardan beri karşılıklı düşmanlıklara dayanıyordu. Ama Rıza Şah?ın İran?da ve Kemal Atatürk?ün Türkiye?de iktidara gelmelerinden sonra iki devlet arasındaki ilişkiler daha iyiye doğru seyretmeye başladı.

Türkiye?nin 1923 anayasasına göre cumhurbaşkanının yurt dışına çıkma hakkı yoktu. Bu yüzden Kemal Paşa?nın davetiyle Rıza Şah?ın Türkiye?ye bir gezi düzenlemesi kararına varıldı. Bu gezi gerçekten birçok yönüyle dikkat çekicidir. Öncelikle uzun yıllar aralarındaki ilişkiler husumet esasına dayanan iki ülkenin, ilişkilerini iyileştirmede yeni bir sayfa açmalarının mümkün olduğunu göstermekteydi.

Fakat bu yirmi altı günlük gezinin kazanımlarını ve İran?a getirdiklerini değerlendirebilmek için bu gezinin başlangıcından sonuna kadar tüm detaylarının ortaya konması gerekmektedir.

Şaha eşlik eden heyet içerisinde Pehlevi sarayının resmi yetkililerinden on sekiz kişi vardı. Bunların çoğu komutanlar ve İran ordusunun üst düzey yetkililerinden oluşuyordu. Böylesi bir heyetin teşkilinde sadece şahın askeri nizama olan düşkünlüğü rol oynamıyor, aynı zamanda şaha karşılama töreni hazırlayan Türklerin şaha askeri güçlerini gösterme emelleridir.

1934 senesi saat 20.30?da Rıza Şah ve heyetini taşıyan tren Ankara garına ulaşır. Karşılama töreni çok titizce hazırlanmıştır. İki ülkenin bayrakları garın duvarlarını süslemektedir. Garın tam orta yerinde konuşlanan karşılama ekibi iki ülkenin marşlarını okumaya başlar. Türk matbuatından büyük bir kalabalık, ?büyük misafirimiz? diye adlandırdığı şahı karşılamak için garı doldurmuştur. Rıza Şah?ı karışlamak her bakımdan önemli bulunmaktaydı. Rıza Şah?ın beraberinde bulunan İttilaat gazetesinin genel yayın yönetmeni Abbas Mesudi Tahran?a çektiği telgraflarının birinde şöyle diyecekti: Bütün şehir halkı başkentin sokaklarında şahı karşıladı.

Atatürk, şahın onuruna verdiği ilk akşam yemeğinde şaha ve yanında bulunanlara hoş geldiniz dedikten sonra şahın İran?ın gelişmesi ve kalkınması için yaptığı gayretleri övdü ve bu gayretleri iki ülke arasında bir sulhun, ayrıca küresel bir barışın başlangıcı olduğunu vurguladı. Rıza Şah cevaben, ?Türkiye?de bulunduğum bu kısa müddet içerisinde bu ülkenin gelişmişliği ve kalkınmışlığından mutlu oldum. Sizin gayretleriniz beni çok etkilemiştir. İktidarımın daha başında Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde bulunma çabasında oldum. Bu ilişkinin devamını arzulamaktayım.? dedi.

Bir kaç gün Ankara?da kaldıktan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi?ne katıldıktan sonra Kemal Paşa ile birlikte İstanbul?a gittiler. Osmanlı sultanlarının ihtişamlı saraylarından olan Boğaz?daki Dolmabahçe Sarayı?nda ikamet ettiler. Gezi süresi iki hafta olarak kararlaştırılmıştı fakat Kemal Paşa?nın ısrarı üzerine gezinin süresi uzatıldı.
Atatürk yeni Türkiye?de iktidara geldikten sonra Osmanlı sultanlarının kendilerini Müslümanların halifesi olarak telakki ettikleri bir ülkede hicabın kaldırılması, Latin harflerine geçilmesi, Miladi takvimin kullanılması ve cuma günü tatilinin pazara kaydırılması gibi tamamen İslami ilkelere ters birtakım girişimlerde bulundu.
Kemal Paşa?nın bu uygulamaları Rıza Şah?ın psikolojisi üzerinde büyük bir etki bırakıyordu. Öyle ki Muhbir?u Saltane Hidayet, Hatıralar ve Tehlikeler adlı eserinde İran?da hicabın kaldırılmasının Pehlevi?nin Türkiye?den getirdiği bir hatırası olduğunu yazmıştır.

İttilaat gazetesi Şah?a yapılan karşılamaları Mesudi?nin kaleminden şöyle aktarıyordu: ?Dün şah hazretleri Türkiye Başbakanı İsmet Paşa?nın misafiriydiler. Öğleden sonra saat dörtte şah hazretleri için askeri tören düzenlendi. Bundan yarım saat önce de devlet heyeti ve diplomatik heyet resmi kıyafetleri ile (frak ve ceket) özel tribünlerinde yerlerini aldılar.?

Yukarıdaki alıntıdan kasıt Türkiye gezisinden döndükten ve hicabı yasakladıktan hemen sonra resmi törenlerde kızların ve erkeklerin yer alması emrini veren şahın esin kaynağını göstermektir.

Rıza Şah?ın Yeni Türkiye?nin dönüşümünden etkilenmesi o dereceydi ki İsmail Valizade Hatıralar adlı kitabında şöyle yazıyor: ?Şah hazretleri İran sınırında Türk mihmandarlarıyla vedalaşarak Maku?ya ulaştıklarında etraflarını saran mülazımlarına: ?Büyük bir zatla görüşmeye gittik. Biz de milletimizi tıpkı onun gibi böylesine yüksek bir kalkınmışlık ve gelişmişlik düzeyine çıkarmalıyız.? dedi. Daha sonraki teşebbüsleri şahın Türkiye?ye özel bir önem atfettiğini ve bu gezinin onun zihninde silinmez etkiler bıraktığını göstermektedir. Hatta askeri modernizasyon çabaları da onun Türk ordusunda gördüğü manevra kabiliyeti ve çeviklikten etkilendiğini göstermektedir. Şah, Türk ordusunun paşası Fahri Paşa?yı İran ordusunu incelemesi ve gözlemlediği eksiklikleri kendisine bildirmesi için İran?a davet etti.?

İran ve Türkiye uzun yıllara dayanan sınır komşuluğuna binaen birtakım sınır anlaşmazlıklarına sahiptiler. Bu gezi sırasında ikili müzakerelerle bu sorunların halledilmesi kararlaştırıldı. İran tarafından ordu komutanı Erfa ve Türk tarafından Rüştü Aras bu anlaşmazlığın çözülmesi için görevlendirildiler. Şah, Erfa?nın sınır arazisi hususundaki mülahazalarını pek dikkate almayarak anlaşmazlık konusu bazı arazilerin ikili dostluğun pekiştirilmesi için Türkiye?ye verilmesine karar veriyor.

Bilindiği gibi Pehlevi hanedanı Ağrı Dağı?nın yüksek kısımlarını Türklere, İran?ın doğusundaki bir kısım yerleri Afganlılara ve Arundrud?u Iraklılara bahşetmiştir. Bu yerlerin verilmesi büyük ihtimalle İngilizlerin Sadabad Paktı anlaşmasına ulaşmak için şahı teşvik etmelerinden kaynaklanıyordu.

Bu gezi şahın din karşıtı eğilimlerini açıkça göstermektedir. İstanbul?da yaptığı bir konuşmada şah, ?Saltanat sürem boyunca dini hurafeleri kaldırmak suretiyle, ümit ederim ki bu iki millet samimi birer dost olarak el ele vererek saadet ve terakki menzillerini aşacaklardır.? demişti.

İstanbul?da İran Konsolosluğu?nda verilen bir akşam yemeğinde Rıza Şah konsolosluk misafirlerine hitaben, ?Bu gezide beni sevindiren iki ülkenin yüksek birliğidir. Bundan böyle Türkiye?yi ikinci vatanımız olarak görün. Kin ve düşmanlıkların yerini dostlukların almasını arzu ediyorum.? dedi.

Rıza Şah Türkiye?den döndükten hemen sonra kalkınma ve gelişme dediği birtakım girişimlerde bulundu.

1935?te tek kenarlı İran şapkasını kaldırarak yerine Kemal Paşa?nın Türkiye?ye getirdiği şapkanın giyilmesi emrini verdi. Şah böyle bir değişiklikle İranlılarla Batılılar arasındaki zahiri farklılıkların giderileceğine inanıyordu. Onun bu geziden sonra İran?a getirdiği yeniliklerden bir tanesi de unvanların kaldırılmasıdır. Tıpkı Türkiye?de ağa, efendi gibi unvanların kaldırılması gibi. Bunlarla ilgili bir nizamname hazırlatıp ilan etti. Şapka değişimine ilk karşı çıkanlar İran?da etkileri oldukça yüksek olan ruhanilerdi. Ruhanilerin çoğu şapka giymeyecekleri için evlerinden çıkamaz oldular. Bazıları da polis tarafından tevkif ediliyordu.

Şapka giyilmesinin zorunlu hale getirilmesiyle beraber halk, muhalefetini dile getirmek için vesile arıyordu. Zamanın başbakanı Mirza Ali Asger Han Hikmet?in Şiraz?ı ziyareti sırasında başbakanın konuşmasından sonra bazı kadınlar ortaya çıkıp başörtülerini çıkarmış ve ayaklarının altında ezmişlerdi. Buna tepki olarak Şiraz halkı Seyyid Hüsameddin Fali?nin önderliğinde Vekil Mescidi?nde toplanarak itirazlarını dile getirdiler. Seyyid Fali?nin tutuklanmasından sonra Kum ilmiye havzası, Tebriz ve Meşhed halkları da itiraza başladılar. Meşhed?de halkın itirazlarına Ayetullah Hacı Ağa Hüseyin Kumi ve Ayetullah Seyyid Yunus Erdebili ve Ağazade Horasani rehberlik ediyorlardı. Ayetullah Kumi, şaha bir telgraf çekerek ondan görüşme talebinde bulundu. Bu zecri uygulamalardan vazgeçmesi için onu ikna etmek istemişti. Fakat daha Rey şehrine girer girmez tutuklanıp sürgüne gönderilmişti. Bu olay İran halkının öfkesini daha da artırmıştır.

İtirazlar o kadar büyümüştü ki öfkeli halk artık Ayetullah Erdebili?nin evine sığmaz olmuştu. Bu yüzden halk itirazını Gevherşad Mescidi?ne taşımak zorunda kalmıştı. Birkaç günlük itirazdan sonra askerler mescidin etrafını sardılar ve çatışma başladı. Bu askeri saldırıda kazaklar savunmasız yüz civarında halkı katlettiler. Meşhed?in etrafındaki halk, katliamı duyar duymaz mescide doğru ilerlemeye başladılar. Ruhaniler de minberlerinde yapılan bu zulümleri ifşaya başladılar.

Hicabın kaldırılması da Rıza Şah?ın Türkiye?den getirdiği bir diğer armağandır. Kadınların hicabını kaldırmak için önce Tahran?da daha sonra da tedrici olarak diğer şehirlerde törenler ve şenlikler tertiplendi. Fakat halkın muhalefeti nedeniyle fazla ilerleme sağlanamadı.

Şahın Türkiye?den getirdiği armağanların en büyüğü, belki en tahripkâr olanı dört ülke arasında Sadabad paktının imzalanmasıdır. Çünkü bu antlaşma İran?ın aleyhine gelişen bir olaydır. Bu antlaşmayla stratejik öneme sahip Ağrı Dağı?nın bir kısmı Türklere verilmiş, Arundrud ve o zamanlar bir petrol bölgesi olan Hangin Irak?a verilmiştir.



*İranlı gazeteci-yazar.

Bu makale Ayhan Yıldırım tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.

 

 



Haber Ara