Başörtüsü yasağı nedeniyle acı çeken, kalbi kırılan, haksızlığa uğrayan kadınların yaşadıkları ?Henüz Özgür Olmadık? adlı kitapta toplandı. Kitapta, bu yasak nedeniyle hayallerini gerçekleştiremeyen kadınların ?Başı Açık Kalbi Kırık? hikâyelerine yer verildi
Mağdur olan kadınların duyguları aslında hemen hemen aynı. Onlar başörtülerinden değil, yasak nedeniyle başörtülerini peruk, şapka ya da bandana ile saklamak zorunda kalmaktan utanıyor. Bu kadınların en büyük kaygıları ise kız çocuklarının aynı kaderi yaşaması.
Umutlarına gelince, onlar başka kuşaklar tarafından dışlanmadan, utanmadan, özgürce eğitim görüp, hayallerini gerçekleştirebilmek.
?Başı açık Kalbi Kırık? adlı kitap, ?Söz konusu olan özgürlükse hiçbir şey teferruat değildir? başlığıyla bir bildiri hazırlayıp imzaya açan Hilal Kaplan, Havva Yılmaz ve Neslihan Akbulut tarafından kaleme alındı. Kitapta başörtüsü yasağı nedeniyle mağdur olan kadınların ?Başı açık kalbi kırık? hikâyelerine yer verildi. Kitabın sunuş bölümünde silahlı saldırıda hayatını kaybeden Agos Gazetesi Hrant Dink?in birinci ölüm yıldönümünde eşi Rakel Dink?in ?Bizi acılarla akraba ettiler. Maalesef yasta kardeşlik de bugün cesaret istiyor ama asıl yaşamak cesaret ister.
Umut cesaret ister. Adalet cesaret ister? sözleri de bulunuyor.
Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı nedeniyle mağdur olan üç başörtülü kadının kaleme aldığı kitapta yasağa maruz kalan kadınların hayal kırıklıkları anlatılıyor. Mektup formatındaki kitabın ?Başı Açık Kalbi Kırık Hikâyeler? bölümünde peruk ya da şapka ile saklanmaya çalışılsa da var olan başörtüsü sorunun insanlar üzerinde ne kadar derin acılar bıraktığını gösteriyor.
GÖZLERDEN UZAK OLMAK
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Ümran Sırımsı Candemir, üniversite yıllarından hafızasında kalan hayal kırıklıkları ile dolu anılarını şöyle anlatıyor: ?Üniversitede 3. sınıfta öğrenciydim. O yıl birçok arkadaşım gibi okula başörtülü girmemenin acısını duyuyordum. ?Kurallara/yasaklara? uymak adına okula kayıt olduğumdan beri geliştirdiğim bir modelle giriyordum fakülteye. Saçlarımı örtmeye çalıştığım bir bandana ile. Her okula gidişimde ?yine aynı işkence başlıyor? hissiyle çıkıyordum yola.?
Sınıf arkadaşlarından öğretmenlerine kadar birçok kişinin gözlerini üzerinde hissetmemek için en arka sıralarda dersleri dinlediğini anlattı Candemir. Bandanasını çıkarmadığı için öğretmeninin kendisinden dışarı çıkmasını istediğini ve ?Saygısız, burası Mustafa Kemal Atatürk?ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti?nin bir üniversitesi. Bu şekilde burada oturamazsın? diyerek herkesin içinde aşağılamadığını dile getirdi. Tüm yaşadıklarından sonra da ?insan onurunu zedeleyen her türlü baskı ve müdahaleden yani adaletsizlikten yana taraf olanları gördüm? diyor.
?KIZIM YAŞAMASIN?
Özlem Yağız, İstanbul Teknik Üniversitesi?nden yasak yüzünden zorluklarla mezun olduktan sonra başörtüsü nedeniyle iş yerinde de yaşadığı haksızlıklar nedeniyle hayatını çocuklarına adayarak ev hanımlığını seçenlerden. Kaygı duyduğu tek şey kızının da kendisi gibi aynı şeyleri yaşaması olduğunu belirten Yağız, şöyle konuşuyor: ?Düşünüyorum da 1987-1988?de yasağı protesto etmek için Sirkeci?den Beyazıt?a yürümüşüz, 1997-1998?de Beyazıt?tan Çapa?ya... Ve olmuş 2008; ?söyleyin artık nereye yürüyeyim? diye isyan etmişim bir gün. Aynı şeyleri kızımın da yaşamaması için nereye yürüyeyim.?
Ayşe Kaplanoğlu, 49 yaşında dört çocuk annesi. Erzurum?da küçük bir köyde dünyaya gelmiş. Kaplanoğlu, çevredeki insanların kız çocuklarının okula gitmesini pek hoş karşılamamasına karşın anne ve babasının isteği ile ilkokula yazıldığını, ancak ortaokulun köyden uzak olması nedeniyle okula gidememiş.
Evlenip aile sahibi olduktan sonra da annesinin kaderinden kaçamadığını belirten Ayşe Kaplanoğlu, aynı şeyleri kızı da yaşar düşüncesiyle kız çocuğunun olmasını aslında hiç istemediği gibi, kız çocuğu dünyaya getirdiğinde bile sevinememiş. Çünkü o annesinin kaderini yaşadığı için, kızının da kendi kaderini yaşamasından korkmuş. Korktuğu başına gelmiş.
HAYALLER ERTELENMESİN
Kızının ergenlik çağında aldığı bir kararla namaza başladığını, kendisi gibi örtünmeye karar verdiğini anlatan Kaplanoğlu, örtünen kızının okulu bırakma kararına önce karşı çıktığını, yaşadıkları yüzünden ise sonraları kızına hak verdiğini belirterek şunları söylüyor: ?Küçük oğlumu okulda beklerken ?Burası kamusal alan, bununla giremezsiniz? dendiğinde anlamıştım onun neler hissettiğini.
Başını açmanın ne kadar zor bir şey olabileceğini biliyordum elbette, bile bile söylüyordum ona, sırf hayallerimiz bir kuşak daha ertelenmesin diye. Ve ?Aynı şeyi sen yapabilir misin? diye sorduğunda ?Asla? demiştim hiç tereddüt etmeden. Ha bana tecavüz etmişler, ha başımı açmışlar varsın bir kuşak daha beklesin hayallerimiz, ölmedik ya.?
Baba Ahmet Kula da kızlarının okumasını arzu etmiş. İki kızının başörtüsü yasağı nedeniyle üniversite eğitimlerini tamamlayamadan okulu bıraktıklarını anlatan Kula, üçüncü kızlarının ise ablalarının yaşadıklarını görünce okulda başarı gösteremediğini anlatıyor ve ekliyor: ? Şimdi umutlarımı torunlarıma saklıyor ve onlar için dua ediyorum.
Kaynak: Taraf