Kosova, Afganistan ve Pakistan: NATO Afganistan?da ne yapıyor?
Fehim Hüseyin*
NATO Afganistan?da ne yapıyor? NATO?nun bölgeye müdahalesindeki gerçek hedefler neler? İşte bu sorular makalemde değinmek istediğim sorulardır. Afganistan?da neler olduğunu anlamak için bir kimse NATO güçlerinin 1993 Şubat ayında Yugoslavya?ya gerçekleştirdiği saldırılara kadar geri gitmelidir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Varşova Paktı çöktükten sonra NATO kendisine atfedilen varlık gayesini yitirdi. Bu durumda Batı Avrupa ile ABD?nin artık daha fazla Doğu Avrupa?dan gelecek bir işgalle tehdit edilmesi de söz konusu değildi. Dahası NATO kendisini ilga etme veyahut yeni bir varlık sebebi geliştirme seçeneğini tercih etmek durumundaydı. İşte bu durum, ABD?ye NATO?yu kendi emperyal çıkarlarına hizmet edecek yollarda yeniden şekillendirmesi imkânını verdi. NATO?nun kuruluş bildirgesinde, açıkça bir savunma teşkilatı olduğu ve yalnızca kendi üye ülkelerinden birinin saldırıya uğraması durumunda eyleme geçebileceği yazıldığını hatırlamak çok ehemmiyet arz etmektedir.
NATO?NUN YAPISININ DEĞİŞTİRİLMESİ
NATO?nun yapısını değiştirme yönünde ABD stratejisinin attığı ilk adım sözde etnik temizliği engelleme bahanesiyle Yugoslavya?ya saldırmaktı. Şüphesiz Yugoslavya bir NATO üyesi ülkeye saldırmamıştı ve dahası NATO?dan gelecek bir cevabın da dışında tutulmuştu. Bir kişi Kosova hakkında ne derse desin orası uluslararası olarak Yugoslavya?nın dahili bir parçası olarak tanınmıştı. (Ve halen uluslararası olarak Sırbistan?ın bir parçası olarak kabul edilmektedir.) Ve Yugoslavya bir NATO üyesi ülkeye saldırmadı veya onları tehdit bile etmedi.
90?lardaki Kosova krizinin başlangıcından beri ve 1999 Nisan ayında Washington?daki NATO 50. yıl kutlama törenlerinde de tasdik edildiği gibi kesinlikle belliydi ki ABD?nin Kosova?daki etnik temizliği bahane ederek o zamanki Yugoslavya?ya saldırmasındaki hedeflerden bir tanesi şuydu; böylece ABD, Avrupa devletlerine bir emrivakiyle NATO?nun gelecekteki rolünün bir örneğini gösterecekti. Bu saldırgan teşkilatın hedefi de dünya?nın polisi veya daha doğru bir ifadeyle seçilmiş ABD çıkarlarının savunulmasında haydut gibi davranmaktı. ABD?nin Yugoslavya?ya karşı bir savaşı ve orayı müteakiben bombardımanı kışkırtmak istediği gayet aşikardı.
Peki bu nasıl başarıldı? Herhangi bir NATO üye ülkesine saldırmayan bağımsız bir devlete, Yugoslavya?ya saldırmak yönündeki Amerikan stratejisinin attığı son adımlardan bir tanesi 23 Şubat 1999 yılında teklif edilen Rambouillet Anlaşması idi. Tüm bunlar açıkça gösteriyordu ki Kosova problemine barışçıl bir çözüm getirilmesi yönünde Amerikalıların hiçbir niyetleri yoktu. Amerikalılar Miloşeviç?i kabul edemeyeceği bir durumun ortasına itelemek niyetindeydiler. O zamanlar İtalya Dışişleri Bakanı olan Lamberto Dini?nin ifadeleriyle Rambouillet Anlaşması kasıtlı olarak ?Sırpları küçük düşürmek? için hazırlanmıştı ki böylece Sırplar bunu kabul edemesinler.
RAMBOUILLET ANLAŞMASI?NDAN KESİTLER
Şimdi burada teklif edilen Rambouillet Anlaşması?nın en kötü noktalarından bazılarını yeniden hatırlatmak istiyorum.
Ek Bölüm B: Çok Uluslu Askeri Uygulama Gücünün Statüsü
3. Taraflar NATO personelinin çabuk giriş ve çıkışlarına ihtiyaç duyulduğunu kabul etmektedirler. Bu personel pasaport, vize işlemleri ve yabancı uyruklulara uygulanan gerekli kayıt işlemleriyle başvurularından muaf tutulacaklardır. FRY (Yugoslavya Federal Cumhuriyeti - YSFC)?ye (1) veya YSFC?den tüm giriş ve çıkış noktalarında NATO personeline bir milli kimlik belgesiyle giriş-çıkış izni verilecektir. NATO personeli YSFC?deki yetkililere istenildiğinde göstermek için kimlik belgesi taşıyacaktır. Ancak operasyonların, askeri eğitim veya hareketlerin bu tür isteklerle geciktirilmesine veya inkıtaa uğratılmasına izin verilmeyecektir.
*** ***
6. a. NATO sivil, idari veya cezai olsun tüm yasal süreçlerden muaf tutulacaktır.
b. Tüm şartlar ve zamanlar altında NATO personeli YSFC?de işlenebilecek olan herhangi bir sivil, idari, cezai veya disiplin suçları bağlamında taraflardan ve yargıdan muaf tutulacaktır. Taraflar, operasyona müdahil devletlere onların yargılanmalarının kendi milli aidiyetlerine göre yapılmasında yardımcı olmalıdırlar.
*** ***
7. NATO personeli YSFC?deki makamlarca herhangi bir şekilde tutuklama, soruşturma veya gözaltına alınma eylemlerinden muaf tutulacaktır. NATO personeli hataen tutuklandığı veya gözaltına alındığı durumda hemen NATO makamlarına teslim edilecektir.
*** ***
8. NATO personeli araçları, gemileri, uçakları ve mühimmatlarıyla bağlı hava sahası ve sularda dahil olmak üzere YSFC?de baştan başa hür, yasaklanmamış geçiş ve engelsiz giriş ile istediğini yapabilir. Bunlar; açık havada geceleme, manevra, konaklama ve destek, eğitim ve operasyonlar için gerekli olan herhangi bir alanın ve tesisinin kullanımı hakkına sınır konulmamasını da içermelidir.
*** ***
9. NATO operasyona destek için YSFC topraklarında transit geçiş, giriş ve çıkış önlemi, tedarik, mühimmat, uçak, gemi, araçlar ve personel için diğer rutin sipariş belgeleri veya stokların sağlanması da dahil vergi düzenlemeleri, teftişler ve diğer suçlamalar ile harçlardan ve gümrük vergilerinden muaf tutulacaklardır.
*** ***
15. Taraflar operasyon için gerekli iletişim kanallarının kullanımını kabul etmelidirler. NATO?nun kendi şahsi iç posta hizmetlerini uygulamasına izin verilmelidir. Taraflar basit isteklerde NATO tarafından kararlaştırılan operasyonda ihtiyaç duyulan radyo hizmetleri de dahil tüm telekomünikasyon hizmetlerini temin etmelidirler. Bu gaye doğrultusunda ücretsiz olarak tüm elektromanyetik spektrumunun ve iletişimde tamamen yeterliliği temin etmeye ihtiyaç duyulan bu tür araç ve hizmetlerin kullanım hakkını içerecektir. Bu hakkın yürütülmesinde NATO YSFC?deki münasip yöneticilerin gerekleri ve ihtiyaçlarını göz önüne alacak ve onlarla işbirliği için makul tüm gayreti gösterecektir.
*** ***
17. NATO ve NATO personeli operasyon uygulamalarındaki eylemlerden kaynaklanabilecek herhangi türden bir iddiadan muaf tutulacak; bununla birlikte NATO lutfen bu iddiaları aklının bir ucunda tutacaktır.
*** ***
21. Bu bölüm altındaki yetkilerin yürütülmesinde NATO, kişileri mümkün olduğunca hızlı bir şekilde tutuklamaya ve bunları münasip makamlara teslim etmeye yetkilidir.
Burada sadece adı çıkmış ek bölümdeki bazı maddelerden örnekler verdim. Diğerleri aynı türün daha fazlası. Tüm ilave kısım gerçekten okunmaya değer. Bunlar örneğin İtalya?daki ABD birliklerince hoşa gidecek imtiyazların bazılarını içeriyor. (ABD Hükümeti ile Iraktaki Kukla Maliki Hükümeti arasında teklif edilen yeni gizli anlaşmalar daha da ötesine gidiyor.) Rambouillet Anlaşması?nın Yugoslavya?nın egemenliğine saldırı olduğu ve NATO?nun Yugoslavya?yı tamamen yönetimi altına almak istediği açıktı. Yukarda bahsedilen şartlar bağımsız bir devlet açısından tamamıyla kabul edilemeyecek kadar apaçıktı. Yine bu şartlar, Miloseviç tarafından kabul edilememesi ve böylece Sırbistan?ın bombalanmaya başlanabilmesi için konulmuştu. İşte bu, tam olarak neler olduğunu açıklıyor.
Şeffaf olunmalı ve burada benim bu makaleyi daha fazla uzatmamak için çoğaltamayacağım kadar kâfi derece delil var. Yugoslavya?ya saldırının kesinlikle etnik temizliği engellemeyle hiçbir alakası yoktu. Tüm yapılanlar ABD diktasını kabul etmeyen bir devleti cezalandırmaktan ve NATO?nun rolünü yeniden tesis etmeye yönelik hayati bir adım atmaktan ibaretti.
NATO?NUN TEHDİT UNSURU OLARAK DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
Pakistan?daki dikkatli okuyucular Yugoslavya?nın 78 günlük NATO bombardımanından önce önerilen 1999 yılındaki Rambouillet Anlaşması ile Shirin Mazari?nin ne dediği arasındaki esrarengiz benzerliği not edeceklerdir. Pakistan Savunma Analizcisi ve İslamabad (ISSI) Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Eski Başkanı Shirin Mazari ABD?nin son günlerde Pakistan Hükümetinden bir takım taleplerde bulunduğunu açığa çıkarmıştı (The News 8 Mart 2008). Bir kimsenin hiçbir zaman emin olamayacağına rağmen ben o zamanki Müşerref Hükümetinin ve şimdiki hükümetin Pakistan egemenliğini zedeleyen bu tür talepleri reddetmiş olduğunu ümit ediyorum. Merak ediyorum eğer yeni ?demokratik? muafiyet ABD?ye verilseydi; acaba ABD Afganistan?daki NATO varlığına muhalefeti ve bölgeye yönelik ABD politikalarını eleştirileriyle bilinen ISSI başkanı olan Sayın Mazari?yi makamından uzaklaştırmak için baskı yapar mıydı?
Konuyla ilgili olarak şunu hatırlatalım: Sırbistan Parlamentosu bombardıman başlamadan bir gün önce anlaşma üzerinde ittifak etmesine rağmen, bu durum bilerek göz ardı edildi. Yine mühim bir hakikat daha var ki o da Yugoslavya?nın Kosova?dan çekilmesini uygun gören nihai anlaşma 78 günlük bombardımandan sonra Rambouillet Anlaşması?nda zorlananlardan daha az başarı elde etmesiydi. O halde eğer daha azı kabul edilebilinir idiyse bombardımanın amacı neydi? O zaman net olan ve şimdi daha da berraklaşan şudur: Asıl gaye, Orta Asya?dan gelen petrol güzergâhına ve Batı Akdeniz?e hükümferma olmak için NATO?nun yapısının daha geniş bir stratejinin parçası olarak değiştirilmesidir.
NATO?nun rolünü ABD dış politikasının saldırgan bir kolu halinde yeniden şekillendirme hedefi Washington toplantısında başarıya ulaştı. 24 Nisan 1999 yılında 19 tane devlet ve hükümet başkanlarının sözlerini takiben NATO?nun yeniden doğuşuna yeşil ışık yakıldı.
Bu yeni ittifak daha büyük, daha kabiliyetli, daha esnek olacak, kolektif savunmada yer alacak, yeni görevleri üstlenebilme yeteneğine haiz olacaktır. Bu yeni görevler arasında kriz yönetimine aktif müdahale ve krizlere cevap verme operasyonları da dâhildi (Washington Zirvesi Bildirisi, 24 Nisan1999).
Bu yeni doğmuş yaratık, genetik mühendisliğin bir operasyonunun meyvesidir: 4 Nisan 1949?daki ittifakın 5. maddesi esasına dayalı bu ittifak, üye ülkelerini Kuzey Atlantik Bölgesinde saldırıya uğrayan herhangi bir üye devlete yardım (aynı zamanda silahlı güçlerle) etmesi için yetkilendirdi. Bu yeni ?stratejik kavram? temelinde dönüştürülen ittifak üye ülkelerinin ittifak toprakları dışında dahi operasyonlar yürütmesini önerdi (Beşinci Madde Dışındaki Operasyonlar). Bu, ?İttifak?ın Stratejik Kavramı? belgesinde birkaç kez vurgulandı ve 24 Nisan 1999 tarihinde devlet ve hükümet başkanlarınca onaylandı. Örneğin 31. madde şunları söylüyor: NATO, 5. Madde dışındaki krizlere müdahale operasyonlarını yürütülmesi ihtimalini göz önüne almak da dahil diğer organizasyonlarla işbirliği içinde, uluslararası hukuka muvafık olarak anlaşmazlıkları veya bir krizin büyümesini engellemeye, buna etkin yönetimle katkı sağlamaya çalışacaktır (İttifakın Stratejik Kavramı, 24 Nisan 1999, Savunma Kabiliyetleri İnisiyatifi, 24 Nisan 1999).
Uluslararası hukuka saygı gibi incir yapraklarını çekin alın işte burada NATO?nun tüm dünyada istediği gibi operasyonlar gerçekleştirmek için taşıdığı gerçek niyetini bulabilirsiniz.
NATO?nun hedefleri hakkında herhangi bir şüphe kalmaması için Başkan Clinton 24 Nisan 1999 yılındaki basın açıklamasında bu hususu aydınlığa kavuşturdu. Toplantıda Clinton Kuzey Atlantik İttifakının (NATO) uygun şartlarda NATO üye ülkelerinin sınırlarının da dışında bölgesel anlaşmazlıklarda saldırıya hazır olduklarını yeniden ikrar etti. (Transkript: Clinton, NATO?nun sınırlarının da ötesine müdahil olabileceğini söylüyor, 24 Nisan 1999)
DÜNYANIN HER YERİNE MÜDAHİL BİR NATO
NATO?nun müdahaleye hazır olduğu coğrafi alanların nereler olduğu sorusunu ?başkan NATO?nun gücünü konuşlandırmaya niyetlendiği uzaklığın mesafesini açıkça belirtmeyi reddederek bunun coğrafya mevzusu olmadığını söyledi.? Diğer bir deyişle NATO silahlı güçlerini sadece Avrupa?daki sınırları içerisinde değil bunun da dışında Ortadoğu, Afrika ve Hint Okyanusu gibi diğer bölgelerde konuşlandırmaya niyetliydi. NATO dünyanın herhangi bir yerinde kendisine ve çıkarlarına yönelik tehditlerin olduğunu hissettiği an Birleşmiş Milletlere danışmaksızın kendi kendine müdahale etme yetkisini vermişti. Dünyanın en büyük ve en tehlikeli serserisi ABD tarafından yönetilen NATO, dünya barışı için en derin tehdit unsuru olmaya kilitlenmiş durumda.
Bu günlerde Avrupa?da seyredilen şaşırtıcı ve çirkin piyeslerden biri de Avrupa Parlamentolarının hiçbirinde tartışılmaksızın bu sözde demokrasiler tarafından yeni NATO?nun kabul edilmesiydi. Bu, sanki NATO?ya sadakatin (aslında bu ABD diktasına itaat anlamına geliyor) milli bağımsızlık ve demokrasinin diğer tüm itibarının, karşılığının, bedelinin de üstünde konumlandırılmasıydı. O zamanların İtalyan Başbakanı olan eski komünist Massimo D?Alema İtalya?nın NATO?ya sadakati ve verdiği sözleri nedeniyle savaşa gitmesi gerektiğini söylemişti. Belki de kendisi Nuremberg Mahkemelerinde seyrek bir durum olarak kabul edilmeyen insanlığa karşı suç içlendiğinde kurallara uyma prensibini unutmuştu.
Bush?un ve çetesinin Amerika?nın tüm saldırgan emperyalist politikalarından dolayı suçlanmaya yüz tuttuğu bu zamanlarda hatırlanmaya ve bilinmeye değer olan şudur; Yukarda bahsedilen hadiseler uyduruktan takdir edilmiş Clinton ile onun Dışişleri Bakanı olan Madeleine Albright?ın yönetimi zamanında yaşanmıştır. Albright ki meşhur cümlesinde Irak?a yönelik ambargo sonucu 500000 Iraklı çocuğun ölmesinin Saddam?dan kurtulmak için ödenecek meşru bedel bir olduğunu serdetmişti. Bush ve çetesinin NATO?nun yeni rolünü can-ı gönülden kabul ettikleri gayet aşikar. Bu gerçek Romanya?da düzenlenen son NATO devlet başkanlarını toplantısında yeniden vurgulandı. Orada Bush gayet açık bir şekilde NATO?nun rolünün bir ?küresel seferberlik gücü? olduğunu söyledi. Bu cümleler dünyanın geleceği için hastalık alameti olan korkunç cümleler.
Elbette Yugoslavya Rambouillet Anlaşmasında yer alan talepleri kabul edemezdi ve etmedi de; böylece vahşi bombardımana maruz kaldı. Sırbistan?ın bombalanması, NATO?nun operasyon alanı dışına çıkmasını sağladı ve bu, ABD?nin yanaşması olarak Afganistan?a NATO müdahalesine başlangıç oldu. NATO ilk etapta kesinlikle Afganistan?da bulunmamalıydı. Birçok Avrupa ülkesinin orada ölmeleri için askeri birliklerini göndermeye istekli olduklarını görmek güzel. Afganistan?da yaşananlar bir trajedi. ABD ve NATO güçlerinin rast gele ateş açması; Taliban misillemesi ve direniş bombalamaları sonucu ölen yüzlerce masum insan. Fakat kesin olan Afganistan?da NATO?nun savaşı kaybedeceğidir. Bu güzel; çünkü şahsen ümit ediyorum ki bu, NATO?nun soğuk savaş sonrası dünyadaki rolünü yeniden düşünmesine yol açacaktır. Belki de, eğer şanslıysak, NATO gelecekte dağıtılabilir bile. Afganistan?da yaşanabilecek bir NATO zaferi bölge için ve dünya için bir felaket olacaktır. Bu durum NATO?yu ve bünyesinde Bush?un şekillendirdiği bir küresel ?seferberlik ittifakı? rolünü cesaretlendirecektir. Nisan ayında Bucarest?te yapılan NATO zirvesinde Bush şunları söyledi: ?Şimdi zaman, güçlerini özgürlüğün geleceğini ve milyonların barışını tesis etmeye yardım etmek için dünya geneline gönderen bir seferberlik ittifakı zamanıdır.? Diğer bir deyişle yeni beyaz adam?ın nakaratını tekrarlamak: özgürlük ve barış promosyonu adı altında güneyin fakir ülkelerini işgal etmek ve buralara burnunu sokmak. Irak ve Afganistan halkları bu sözde özgürlük ve barıştan yeterince aldılar zaten. İşte bu yüzden NATO?nun Afganistan?da kaybetmesi elzem.
NATO VE AFGANİSTAN
İleriye dönük tek çözüm Afgan güçleriyle üzerinde ittifak edilmiş bir anlaşmayı takiben Afganistan?daki yabancı güçlerin tamamen çekilmesidir. NATO güçlerinin çekilmesinin Afganistan?da kaosa yol açacağını, Afganistan?ın yeniden Talibanlaştırılacağını ve daha çok ölümlerin olacağını söyleyen bazı kimseler var. Ancak gerçek şu ki orada yaşanan şiddetin temel sebeplerinden bir tanesi de yabancı güçlerin mevcudiyeti. Afganistan?da bundan daha fazla tahribat ve kargaşa mı olur? ABD ve NATO?nun tüm çığırtkanca hedefleri nalları dikti. Afganistan?da demokrasi yok, Karzai bir Amerikan kuklası, savaş ağaları sahaya egemen, güvensizlik ortamı habire artırıyor ve bombalı araçlar bir kural haline geliyor. Peştunlar, diğer insanlarda olduğu gibi, kesinlikle kendi vatanlarında yabancı işgalcilere tahammül etmezler ve bana göre açıkça görünen o ki Taliban yabancı güçlerle çatışmada Peştun milli hassasiyetlerini harekete geçirdi.
NATO?nun Afgan direnişini yenmedeki başarısızlığını takiben ABD, Pakistan?ı sınır bölgelerinde El Kaide ve Taliban için eğitim kampları ve sığınak sağlamakla suçladı. Ancak biz bu hikâyeyi daha öncesinde de duymuştuk. Irakta direnişi kontrol edemediklerinden Suriye ve İran?ı Iraklı direnişçilere silah ve eğitim sağlamakla suçlamışlardı. Kaldı ki bu bile daha eski bir hikâye. Uzun bir hafızaya sahip olanlar ABD?nin Vietnamlı devrimcileri yenemediği zaman bunların komşu Laos ve Kamboçya?da sığınak ve eğitim kamplarına sahip olduklarını söylediğini hatırlayacaklardır. Bir insan 1969 yılından 1973 yılına kadar Kamboçya?nın vahşice bombalandığını hatırlayacaktır. Bu, Amerikanın Vietnamlı milliyetçileri yenmesine yardım etmedi; ancak 100.000?in üstünde ölü Kamboçyalının savaş boyunca ölen 3 milyon Vietnamlıya eklenmesine neden oldu.
Şimdi onlar değerli istihbarat üzerinde Veziristan?da sözde El Kaide ve Taliban?ı bombalıyorlar. Saldırılarda yüzlerce masum insan öldürülüyor. Bu - eğer suç ortaklığı değilse- bizim seçtiğimiz temsilcilerinin tek bir kelime protesto olmaksızın yapılıyor.
PAKİSTAN HÜKÜMETİ VE ABD EVLİLİĞİ SONA ERMELİ
Amerikan?ın sürekli baskısına rağmen İslamabad?daki yeni hükümetin ilk görevlerinden biri olarak Pakistan?ın Amerikanın ?teröre karşı savaşında? yer alması konusunun yeniden incelenmesini üstlenmesi güzel bir işaret. Ki bu yer alış zaten çoktan sınırda tahribata ve ölümlere; orduda hayal kırıklığına ve önemli şehirlerde intihar bombalamalarına neden oldu. ABD ve Müşerref Hükümeti arasında Ocak ayında gizli anlaşmalar yapıldığına dair haberler var. Bu anlaşmada Pakistan içinde ABD?ye askeri üslerinin sağlanması, ?sağlam? istihbarat yerine şimdi şüpheli olanlara ateş açılmalarına yetkilendirilen denetçilerin olduğu uçakların sorumluluk kurallarının değiştirilmesi yer alıyor.
Bir kişi seçilmiş hükümetten bu tür gizli anlaşmaların olup olmadığını; eğer varsa bunları tanımamaya niyetlenip niyetlenmediklerini bilmek isteyecektir. Zaten CIA ve FBI Pakistan içinde serbest bir şekilde çalışıyor. Amerikalılar şimdi bizlerden ordu ve milisleri eğitme kisvesi altında arazi birliklerini kabul etmemiz talebinde bulunuyorlar. Pakistan ordusuna karşı-direnişin ne olduğunu öğretmek istiyorlar. Eğer bu çok uğursuz olmasaydı gerçekten oldukça keyif verici olacaktı. Hele ABD ordusunun Vietnam?da gerillalarla savaştaki ve şimdi de Irak ile Afganistan?daki eşsiz başarısızlığı olmasa. Pakistan ordusuna ne tür yöntemleri öğretecekler? Vietnam?da uyguladıkları en iyi gelenekleri olan toptan cezalandırma ve kitlesel bombardımanı mı öğretecekler?
Şimdiki hükümet kendisini sözde ?teröre karşı savaş?tan uzak tutmak için bazı çekingen adımlar atmasına rağmen şimdiye kadar yeterince ilerlemeyen hususta Veziristan halkıyla konuşmaya dürüstçe başladı. Afganistan?daki ve Pakistan?ın sınır bölgelerindeki Amerikan politikalarının bir başarısızlık olduğunu açık bir şekilde ABD?ye söylemeli. Amerikalılar sadece ölüme, yıkıma ve terörün yayılmasına yol açtılar. Tek çıkış yolu tüm yabancı güçlerin Afganistan?dan çıkması ve ABD?nin Pakistan?a müdahale etmeye son vermesidir. Bir kere bu güçlerin bölgeden çıkmasının ardından, sadece çıkmalarının ardından, bir insan siyasi bir çözüme ulaşabilir. Tıpkı orada ne Afganistan?daki problemlere ne de Pakistan?da artan militanlık fenomenine karşı salt askeri çözümlerin olmadığı gibi. Peştunlar açıkça mollalara ve militanlara karşı oy kullandılar; ancak aynı esnada Müşerrefi de reddettiler. Bu da Pakistan halkının bölgedeki felaket ABD politikalarıyla Pakistan?ın zoraki evliliğini reddettiklerinin bir işaretiydi. Şimdi zaman tamamen boşanma zamanı.
*Fehim Hüseyin Pakistan Lahore Üniversitesi İşletme Bilimleri, Mühendislik ve Fen Fakültesinde misafir fizik profesörüdür.
(1) Non-Article 5 Operations: Beşinci Madde haricindeki operasyonlar, askeri harekâtlar anlamında kullanılmaktadır. NATO?nun planladığı görevler veya NATO sorumluluk sahası dışında icra edilecek operasyonlar kast edilmektedir.
(2) Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti (YSFC) II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve 1992 yılına kadar varlığını devam ettiren bir devlettir. YSFC?nin bulunduğu alanda bugün Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya Cumhuriyeti, Karadağ, Slovenya ve Kosova devletleri bulunmaktadır.
Bu makale Ömer Saitoğlu tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.
Kaynak: http://www.counterpunch.org/hussain06062008.html