MİT ajanından işadamına: Lütfen yavaş gidin, sizi takip edemiyoruz
'Soğuk Savaş' döneminde yaşanan ve James Bond filmlerine taş çıkartacak olayların canlı tanığı işadamı Tuğrul Erkin, hatıralarıyla döneme ışık tutuyor. Yaklaşık 40 yıldır Rusya ile yapılan ticaretin içinde yer alan Türk-Avrasya İş Konseyleri Koordinatörü Tuğrul Erkin, Sovyetler döneminde ticaretin zorluklarına değinerek başından geçen bir örneği şöyle anlatıyor: 'Her iki ülke istihbarat örgütleri işadamlarını izlerdi. Hiç unutmuyorum, bir gün Rusya'dan gelen heyetle birlikte Kütahya Manyezit İşletmeleri'ne gidiyoruz, o zaman genel müdürüm. Eskişehir civarlarında çay molası verdik. Az sonra benim şoför geldi, kulağıma eğilerek; 'efendim istihbarattan görevliler geldi, arabaları bozulmuş, bizi izleyemiyorlar, yavaş gitmemizi istiyorlar.' dedi.'
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler, son 25 yılda patlama yaptı. 1980'li yıllarda çok kısıtlı ve karşılıklı mal takası şeklinde yapılan ticaret bugün 30 milyar dolara yaklaştı. İki ülke ticari ilişkilerini anlatan Türk-Avrasya İş Konseyleri Başkanı Tuğrul Erkin, Türkiye'ye Kurtuluş Savaşı'nda Rusların yardımına dikkat çekiyor: Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde çok iyi askerî ve ekonomik ilişkiler söz konusu. 1930'larda yapılan Taksim Kurtuluş Anıtı'na Atatürk, Türk komutanlar ve halkın yanında iki Rus generale yer veriliyor. Fakat İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilişkiler durma noktasına geliyor. 1990'lı yıllarda ise Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla yeni bir dönem başlıyor. Erkin'e göre, eski Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in akılcı politikaları sonucu bizden sıvı yağ, çay alan Ruslar bugün dünyanın en önemli aktörlerinden birisi haline geldi. Halen Türk-Avrasya İş Konseyleri koordinatörlüğü görevi yanında Gazprom'un ortağı olduğu Bosphorus Gaz'da yöneticilik görevini de yürüten Tuğrul Erkin, Rusya ile ticaretin başladığı dönemlerde yaşadıkları zorlukları anlatıyor: 'Rusya'ya gitmek mesele, havaalanından geçmek, otele yerleşmek mesele. Bavulunuz aranır, dergi varsa sayfaları incelenir, bazıları yırtılır, bavulunuz, özel eşyalarınız didik didik aranır, gittiğiniz yerde 20 kilometre uzaklığa geçemezsiniz.'
Şimdi ise bileti alan herkesin istediği yere rahatlıkla gittiğini ve takip edilmediğini söyleyen Erkin, şu anki rahatlığı Rusya'daki değişime bağlıyor ve ekliyor: 'Ticari zorluklar her iki ülke için de söz konusu. Bir heyete resmî-özel gelecekse, isimleri bildiriyorsunuz ilgili birimlere, kalacakları yer, gidecekleri yer, hepsini bildirmek zorundasınız. Ve en önemlisi de takip ediliyorsunuz. Bunun farkındasınız. Yine bir gün Sovyetler'den heyet geldi, Antalya limanını inceleyecekler, hem de bir Rus gemisi limandan yükleme yapıyor, onu göreceğiz. Tabii arkadan izleniyoruz. Antalya'nın yağmurları meşhurdur, o gün de yağıyor, göz gözü görmüyor. Arabaya bindik, şoför bizi limana getiriyor. Gittik. Aşırı yağmur yağdığı için şoförümüz keskin bir dönüşle bizi hemen geminin dibine indirdi, ıslanmayalım diye. İner inmez arkadan 'küt' diye bir ses; meğer bizi izleyen araba, ani dönüş yapamayınca uçurumdan aşağı düşmüş.'
Alacağımızı alalım derken gıda yardımı yaptık
Rusya'yla yapılan ticarette yaşadığı enteresan olayları anlatan Tuğrul Erkin, unutamadığı bir anısını daha aktarıyor: '80'li yılların sonuna doğru Türk şirketleri olarak Rusya'ya verdiğimiz malın parasını alamaz olduk. Alacaklarımız birikti. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner ile bir heyet halinde alacakları tahsil için Rusya'ya gittik. Toplantı halindeyiz, para almak izin ısrar ediyoruz. Karşımızda da 20-25 yıldır Rusya'nın dış ticaretinden sorumlusu kişisi var. Güneş Bey de sert tavırlı, diplomatik kuralları zorluyor, parayı istiyor. Güneş Bey, 'Bizim alacaklarımız ne olacak?' diye söze başladı. Ardından listeyi verdi. Karşıda oturan Rus bakan dur, dedi, kolunu uzattı; kolunu uzattığında gördüm, ceketin kol kenarları aşınmış, yırtılmış. Rusya'nın dış ekonomisini yönetiyor; demek ki namuslu, dürüst çalışıyor. 'Bakınız, bir şey söyleyeceğim size' dedi: 'Düşünün sizin bir komşunuz var, asırlardır komşun. Bu komşunun durumu bozuldu. Borçları ödeyemiyor. İntihara karar verdi. Sandalyenin üstüne çıktı. Tavana takılmış ipi boynuna geçirdi ve sandalyeye de tekmeyi atmış. İpte sallanıyor. İlmik tam oturmamış ve sen görüyorsun. Komşu olarak yapacağın iki şey var: Ya bir tekme de sen atacaksın ve kendi haline bırakacaksın ya da kucağına alıp kurtaracaksın. Bizim şu anki durumumuz bu, hangisini yapmak istersiniz?' Bu açıklama üzerine Güneş Bey çok duygulandı. Devlet adamlığı tavrı göstererek 'Nedir ihtiyacınız? Yarına kadar bize iletin' dedi. Hiç unutmuyorum, gelen listede sıvı yağ, makarna, sabun, nohut gibi ihtiyaçlar yazıyordu.'