Ertuğrul Günay, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi ile ilgili Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, İstanbul için gecikmiş, yıllarca ihmal edilen bir vefa, gönül borcunu yerine getirmek için zamanla yarışmayı gerektiren bir fırsatın doğduğunu söyledi.
Günay, İstanbul'un emsalsiz bir dünya parçası, özel bir coğrafya olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
''İtiraf etmemiz gerekiyor ki yakın yıllara kadar biz bu mekana, bu şehre biraz hoyrat, ihmalkar, hatta biraz gaddar davrandık. Bu emsalsiz şehre biraz gözünü çıkararak davrandık. Bu şehrin siluetini bozan, tarihi dokusuyla bağdaşmayan, bu şehrin coğrafyasıyla bağdaşmayan, tarihin içinde taşıdığı saygınlıkla bağdaşmayan, kamusal ihlaller, kişisel açgözlülükler ne yazık ki bizi şimdi vicdani hesaplaşma ihtiyacıyla karşı karşıya bıraktı.
2010 projesi bizim bu vicdani hesaplaşma ihtiyacımızı bir takvime bir tarihe sıkıştırdı. 2010 projesi bizi bir zamana hapsediyor. Her gün yapacaklarımız için süre azalıyor. Bir şey yapmadan zamanı geçirdiysek, önemli bir anı kaybettiğimizi hissediyoruz. 18 ay gibi bir süremiz kaldı 2010 hesaplaşmasına... 2010 dünya sahnesine çıkmaya hızla hazırlanmak zorundayız. Bunun için zamanla yarışan bir ortam, ciddi bir dayanışma sergileşmemiz gerekiyor.''
''LAHİT VE MEZAR STİLİ YAPTILAR''
Günay, projenin sadece kamunun tek başına başaracağı bir şey olmadığını, özel sektör, sivil toplum örgütleri, gençler, yeni duyarlılıkları temsil eden toplum kesimleriyle birlikte yapılması gerektiğini belirtti.
Bunun özel sektör tarafından da başarılamadığını kaydeden Günay, ''Bugün İstanbul'un siluetini bozan lahit ya da mezar stiline benzer olumsuz anıt yapılar ne yazık ki bu duyarsızlığın sadece kamudan değil, her taraftan kaynaklandığının izleri olarak karşımızda duruyor'' dedi.
Şu anda hızla kentin tarihi mekanına uygun düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ve bu yöndeki çalışmaların sürdüğünü belirten Günay, şunları kaydetti:
''Beyazıt Kütüphanesi için sponsor desteği arıyoruz. Süleymaniye Kütüphanesi'nin yanına bir doğum evi sıkıştırılmış ve duruyor. Külliyeler terk edilmiş gibi çoğu evsizlerin yatakhanesi şeklinde duruyor. Tarlabaşı duruyor. İstanbul'un ciğeri ortada duruyor. Topkapı Sarayı'nın altında zührevi hastalıklar hastanesi var. Bunların acilen buradan çıkarılması gerekiyor. Sadece Taksim Sahnesinde, AKM çevresinde etkinlikler yaparsak, 2010 projesi bir saman alevi olmaktan öteye geçemez.
İstanbul'un tarihsel mekanına sahip çıkmalıyız. Tuzla'dan Büyükçekmece'ye kadar ecdattan, Bizans'tan, Roma'dan, Osmanlı'dan, Cumhuriyet'ten ne kalmışsa hepsinin üzerindeki tozu silker, hepsini restore edip, fonksiyonlandırıp hayata katarsak insanlarımız hangi mücevherlerle iç içe yaşadıklarını görmeye başlarlarsa, o zaman İstanbul 2010 projesi gelecek için çok anlam ifade eder. Böyle bir mücevherin yakasına takıldığı bir toplumun kültür etkinliklerinden uzak kalması düşünülemez. Üzerindeki tozun silkindiği, değerin ortaya çıkarıldığı bu mücevher, bizim sanatçılarımızı ve dünya sanatçılarının ilgisini çekebilir.''
İstanbul'a gelen ziyaretçi sayısı artarken, buna uygun konaklama yerlerinin yanı sıra gelenlerin kentin mistik havasını da hissedeceği alanları günlük yaşama katmak gerektiğini ifade eden Günay, bütün bunların yapılması halinde İstanbul'a gelmenin dünyada bir itibar, bir prestij konusu olacağını söyledi.
Günay, ''Bunu yaptığımızda İstanbul'a borcumuzu yerine getireceğiz. 2010 çok önemli çünkü bu da geçer alışkanlığı içinde olan bir toplumu zamanla yarıştırmaya teşvik ediyor. Bu zamanı iyi kullanabileceğimizi umut ediyorum. Başka şansımız yok'' diye konuştu.
DİĞER KONUŞMACILAR
İstanbul Valisi Muammer Güler de kentin benzersiz kültür eserleriyle tarihin gözlerinin nuru olduğunu dile getirdi.
2010 projesi kapsamında 90'a yakın eserin restorasyon ve bakımının yapıldığını anlatan Güler, çalışmalar kapsamında binin üzerindeki projenin portföyü alındığını, 300'e yakınına 100 milyon YTL'lik kaynak temin edildiğini ve şu ana kadar 300 milyon YTL'lik bir bütçenin söz konusu olduğunu kaydetti.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu de projeyle dünya çapında ses getirecek kültür sanat etkinliklerine kentin evsahipliği yapacağını ve proje sayesinde Türkiye'nin daha AB'ye girmeden Avrupa'nın bir parçası olduğunun gözler önüne serileceğini söyledi.
Çolakoğlu, bütün İstanbul'un canıyla, ruhuyla bu projeye sahip çıkması gerektiğini, İstanbullular olmadan projenin bir yerlere varmasının çok güç olduğunu ifade etti.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Danışma Kurulu Başkanı Hüsamettin Kavi ise 2000'lere doğru giderken bir hayalin gerçek olmayı beklediğini, bu yürüyüşün temel unsurlarının ise çok katılım ve paylaşım olduğunu söyledi.