MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Akdağ, betonun ve asfaltın hammaddesini üreten agrega ocaklarının çalışmasının önündeki bürokratik engellerin kaldırılması halinde ihracatımız artarken ithalat ve işsizliğin azalacağını söyledi.
MÜSTAKİL SANAYİCİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ (MÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Akdağ, Türkiye?nin maden potansiyeli, madenciliğin sorunları ve agrega ocaklarıyla ilgili şu açıklamalarda bulundu.
?Betonun ve asfaltın hammaddesini üreten agrega ocaklarının (Avrupa yakasında Cendere ve Cebeci Anadolu yakasında Ömerli, Gebze bölgeleri) T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından izinlerinin 3 senedir verilmemesinin sektöre çok büyük zararları olmaktadır.
Kanunen hiçbir problemi olmayan bu işletmelerin hammadde ve tesis izinlerinin verilmeyişi, verilen izinlerin ise 31.07.2008 tarihiyle sınırlandırılmasının kanunen hiçbir geçerliliğinin olmayışı sektörü önünü göremez bir hale getirmiştir.
Dünyada bütün yapılan madencilik faaliyetlerinin yüzde 58?i agregadır. Yerin altından çıkan metalik ve endüstriyel madenlerin acilen ekonomiye kazandırılması açısından planlanması ve çevresel etkilerinin rehabilitasyon planlarıyla düzenlenmesi gerekmektedir. Bu konuda yapılması gereken; dünyada gelişmiş ülkelerdeki madencilik faaliyetlerini örnek almak, ülkemizin madencilik potansiyelini çok daha güçlü hale getirmek ve yeraltındaki zenginliklerimizi yer üstüne çıkarıp ileri teknolojiyle sanayi hammaddesine dönüştürmektir.
Kendi doğal kaynaklarından çıkardığımız metalik ve endüstriyel madenlerimizi ekonomiye kazandırarak katma değeri çok daha yüksek ürünler haline dönüştürdüğümüzde ithalatımızı azaltacak, buna karşın ihracatımızı artıracağız.
Bu işlemleri yapmak için madencimizin ve sanayicimizin kanunen hiçbir sıkıntısı yoktur. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bu konuda bütün bakanlıklarla konsensüs kurmuş, 2004 yılında 5177 sayılı maden kanununu çıkarmıştır. Ancak, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı bu kanunu uygulamakta halen zorluk çekmektedir. ÇED raporu ve orman izinleriyle ilgili uygulamalar konusunda izinlerin verilmeyişi madencilik ve sanayi sektörüne zaman kaybettirmekte, ülkemizin cari açık dengesini bozarak geleceğimizi karartmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, yeraltı doğal maden kaynaklarını verimli bir şekilde işletmeyen hiçbir ülke ekonomik zenginliğe kavuşamamıştır.
Ülkemizde üretim yapan bazı tesisler önlerini göremedikleri için ilkel yöntemlerle çalışmakta ve çevrecilerin büyük tepkisine maruz kalmaktadırlar. Ancak madenlerle ilgili bugün bilinen en büyük yanlış maden arama işlemlerinin çevreye zarar verdiğidir. Aslında çevresel refleks bilimsellikten uzak. Çünkü yatırımcılar bir maden işletmesi açmak için 20?ye yakın kurumdan izin almak zorunda kalmaktadır. Ayrıca ruhsat sahipleri madeni bulduktan sonra T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü?ne başvurarak tespit ettirmekte, onay sürecinin ardından maden işletme izni ile ÇED raporuna müracaat edilmekte ve ancak bu raporun alınmasıyla arama işlemi başlamaktadır. Arama faaliyetlerinin hiçbirisinde su ve topraktan başka bir şey kullanılmamaktadır. Arama faaliyeti sırasında 20 cm?lik bir delik açılarak arama gerçekleştirilir. Bu esnada doğaya, çevreye, kullanılan su ve toprağa kesinlikle zarar verilmez.
Son yıllarda çok tartışılan çevre-maden ilişkisi açısından ?günah keçisi? haline getirilen agrega madenciliği makroekonomik dinamiklerin güçlenmesine ve işsizliğin azalmasına ciddi ölçekte katkıda bulunabilecek potansiyele sahiptir. Agrega ocaklarının çevreye duyarlı rehabilitasyon projeleriyle planlanıp gelişmiş ülkeler seviyelerine getirilmesinin önündeki bürokratik engeller daha fazla gecikilmeksizin kaldırılmalıdır.?