Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türkiye AİHM'de 2. sırada

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yüksek Yargıcı Nina Vajic, Türkiye'nin AİHM'deki dava sayısı açısından Rusya'dan sonra 2. sırada bulunduğunu belirterek, ''Türkiye ile ilgili 9 bin kadar dava halen askıda bulunuyor'' dedi.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-05-02 20:52:00

 Türkiye AİHM'de 2. sırada

Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesince, üniversitenin Cibali Yerleşkesinde ''İnsan Hakları Mahkemesi Önünde Türkiye'nin 20 Yılı'' konulu panel düzenlendi.

Panelin açılışında konuşan Kadir Has Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Deniz Bayrakdar, insan hakları konusunun, ülkenin en önemli sorunlarının başında geldiğini kaydetti.

Bayrakdar, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına olan inancın daha da pekişmesi için her alanda olduğu gibi hukuk alanında da iyileştirici ve ortak standartlarda buluşulacak bir hukuk düzeninin oluşturulması için düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Uluslararası hukukta bireyin hak sahibi olabilmesi için başvuru hakkının çok önemli bir adım olduğunu ifade eden Bayrakdar, ''AİHM kararlarının, uygulanması kolay gözükmeyen hatta kabul edilmesi bile güç yanları olmasına rağmen insan hakları, demokrasi ve ifade özgürlüğü gibi en temel hakların savunulması ve korunması çerçevesinde desteklenmesi gerekmektedir'' diye konuştu.

Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Güzel de AİHM'in, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini denetleyen, bireyin uluslararası hukukta hak sahibi olma hakkını yaşama geçiren uluslararası bir yargı organı olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna başvuru hakkını 1987 yılında, AİHM'in zorunlu yargı yetkisini ise 1990 yılında kabul ettiğine dikkati çeken Güzel, şöyle dedi:

''AİHM kararları, olağanüstü yankı uyandıran etki ve sonuçlarıyla 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insan hakları konusundaki değişim ve gelişmelerin sadece üye devletler için değil, tüm dünya ülkeleri açısından belirleyici bir faktörü haline gelmiştir.

Bugün artık hiçbir hukukçu, hiçbir ülke, hangi siyasal görüşten olursa olsun hiçbir dünya vatandaşı, AİHM'in her geçen gün artan etkisini ve insan haklarının gelişmesine olan katkısını bilmemezlikten gelemez. Bugün artık AİHM, temel insan haklarının ihlal edildiğini iddia eden bir insanın yazgısını değiştirebildiği gibi devletleri de insan haklarına saygı göstermeye davet eder ve en ağır yaptırımları kararlaştırabilen bir yargı organı niteliğindedir.''


TÜRKİYE, DAVA SAYISINDA 2. SIRADA
Panel bölümünde konuşan AİHM Yüksek Yargıcı Nina Vajic de AİHM'in kendine has, 47 ülkede 800 milyon kişinin doğrudan erişebileceği bir organ olduğunu ifade etti.

Mahkemenin aldığı kararların, devletlerin iç hukukunda da bağlayıcı olduğunu belirten Vajic, her ülkenin, mahkemenin yer aldığı Strasbourg'a yargıç gönderme hakkı bulunduğunu ve bu yargıcın görev süresinin 6 yıl olduğunu anlattı.

AİHM'de şu an askıda bulunan 85 bin dava olduğunu, Türkiye'nin de aralarında yer aldığı 10 ülkenin, bu davaların yüzde 70-77'sini oluşturduğunu kaydeden Vajic, ''Türkiye, AİHM'deki dava sayısı açısından Rusya'dan sonra 2. sırada. Türkiye ile ilgili 9 bin kadar dava halen askıda bulunuyor'' dedi.

Vajic, son yıllardaki hukuksal reformlardan sonra Türkiye ile ilgili açılan davaların sayısında bir düşüş görüldüğünü söyledi.

AİHM Sekretaryasında hukukçu olan Hasan Bakırcı da Türkiye'nin bireysel başvuru hakkını tanıdığı 28 Ocak 1987'den bu yana AİHM'in, Türk halkını ve Türk Hükümetini etkileyecek çok önemli kararlara imza attığını belirterek, ''Bu kararların icrası Türkiye'de önemli yasal ve idari değişikliklere yol açtığı gibi, Türk halkını da çok yakından etkiledi'' diye konuştu.


4 ANA BAŞLIKTAKİ SORUNLAR
AİHM önüne gelen Türkiye ile ilgili davalarda, sorunların 4 ana başlık altında toplanabileceğini kaydeden Bakırcı, bunların, ''demokratik bir devlet olmanın gereğinin zaman zaman yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanan sorunlar, terörle mücadeleden kaynaklanan sorunlar, devletin laik yapısını korumak amacıyla alınan önlemlerden kaynaklanan sorunlar ve Kıbrıs sorunu'' olduğunu söyledi.

Bakırcı, şu an Türkiye ile ilgili açılmış 9 bine yakın davada bu sorunların halen devam ettiğinin görüldüğünü ifade ederek, 2003-2004'te AB'ye girmek için yapılan reformların bir ölçüde faydasının görüldüğünü, özellikle kayıp ve işkenceye ilişkin dava sayında önemli azalmalar olduğunu kaydetti.

Türkiye hakkındaki 9 bin davanın üçte ikisinden fazlasını, adil yargılama ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarının yer aldığı başvuruların oluşturduğunu belirten Bakırcı, yaşama hakkının ihlali, işkence ve kötü muamele iddialarının yer aldığı 440 ciddi başvuru bulunduğunu söyledi.

Bakırcı, 440 başvurunun 37'sinin, yaşama hakkının ihlal edildiği iddiasını içerdiğini, 403'ünü ise işkence ve kötü muamele iddialarının oluşturduğunu ifade etti.

''Alınan önlem ve yapılan reformlara rağmen işkence ve kötü muamele sorununun devam ettiğini'' söyleyen Bakırcı, AİHM'de bu konuda açılan davalarla ilgili örnekler verdi.

Bakırcı, işkence ve kötü muameleyle ilgili AİHM'i meşgul eden en önemli konunun, ''çok ciddi işkence iddialarına rağmen güvenlik güçleri veya kolluk kuvvetlerinin cezasız kalması'' sorunu olduğunu belirterek, ''bunun, mahkemenin gözünde Türkiye'yi, işkence ve kötü muamele davalarında faillere karşı bir nevi resmi tolerans gösteren bir konuma soktuğunu'' söyledi.

AİHM'i meşgul bir diğer konunun da Türkiye'deki toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde polisin müdahale etmesi nedeniyle yaşanan sorunlar olduğunu ifade eden Bakırcı, bu konudaki davalarda mahkemenin, kolluk güçlerinin sabırsız davrandığı ve sert müdahalede bulunduğu yönünde kararları olduğunu kaydetti.

Bakırcı, AİHM'de Türkiye ile ilgili görüşülen bir diğer konunun da ''köy yakma ve boşaltma'' iddialarına ilişkin mülkiyet ihlalleri olduğunu sözlerine ekledi.

Haber Ara