Halis Çelebi*
Amerika?da kanser ve kan hastalıkları konusunda en son araştırmalarıyla bilinen Arap bir doktor, bana gönderdiği e-mailde, kafasında sarık, sırtında cüppe elinde keşkül ve tespih olmayan, boynunda Amerikan kravatı bulunan sakalsız yeni bir vaize duyduğu müthiş hayranlığını itiraf ediyordu? 21.yüzyıl tıbbıyla Memluklular dönemi fakihlerinin vaazı arasında şaştım kaldım.
Doktor ?etkilenenlerin ve müritlerin çokluğuna baksana? deyince Allah?ü tealanın çokluk ya da azlığın doğruluk ya da dürüstlük kriteri olmadığına dair bizi sakındırdığı sistematik bir hataya düştüğünü anladım: ?Çirkinle güzel bir olmaz, çirkinin çokluğu hoşuna gitse bile?.
Bakara suresinde ayrıntılı olarak anlatılan Talut ve Davut olayında bilindiği gibi Calut?u bozguna uğrattıklarında askerlerin ancak yüzde biri kalmıştı.
Modern bilimsel terimlerden destek alan ancak modern bilime neredeyse üç ışık yılı kadar uzak olan bu yeni kuşak vaizler konusunda benim görüşümü duyan herkesin uğradığı şokun miktarını biliyorum.
Mesela Yemen?de vaiziyle ilgili görüşümü duyan birisi, telefonda olmasaydı az daha beni vuracaktı. Benimle tokatı arasında telefon mesafesi kadar bir mesafe kalmıştı. Fetih ve gazalardan bahsetmek zevklidir de yurtlarında işgale maruz kalan hep müslümanlar oluyor. Afganistan ve Irak örneği acı bir kanıttır bu duruma. Çokluk itibare alınsaydı ?Peygamber gelir yanında bir ya da iki adam olur, kıyamet günü peygamber gelir yanında kimse olmaz? diye buyuran hadisi duymazdık.
İlk kelimesi ?dinle? değil de ?oku? olmasına, Kur?an-ı Kerim?de kaleme ve kalemle yazılanlara, Tur?a, yayılmış parşömen üzerinde satır satır yazılmış kitaba yemin edilmesine rağmen kültürümüz şifahi bir kültürdür, harf, satır ve yazıya pek dayanmaz. Peki, bu kelimelerin anlamlarını daha anlamadık mı? Felsefe kitapları iyi hoş da zaman zaman da baş ağrıtıyor.
Suudi Arabistanlı filozof İbrahim El Büleyhi?yi ziyaret ettiğimde kütüphanesinde bulunan felsefe kitapları beni şaşırttı. Farklı konu ve hacimdeki kitaplardan istifade ettim. Adamcağızın çağı yaşadığını farkettim. Kütüphanesini altın kapaklı kitaplarla dolduranlar ise Memlukluların Vali Said Çakmakların zamanını yaşıyor.
Devrimci bir Arap ülkesinde lisanı akıcı, hayatı boyunca diktatörlüğe hizmet etmiş bir adam. Müritleri kum gibi. Çoğu fakih gibi gençlerimizi esrar ve kasetlerle uyuşturmuş. Bazı bölgelerde hepten uyuşturmuşlar. Hadisi Şerifte ne diyor: ?Ümmetim için âlim dilli münafıklardan korkarım?.
Şam?da Şa?lan Camisinde kalırken dersimi çalışmamı engellemek için resmi vaizler bana karşı gelmişti. Gençlerin toplandığını gören fakih bizi kovmuştu. Muhaberattan bir adam gelmişti, üstünde fakihlere ait bir elbise vardı. Adeta başının üstüne çıkarak yırtıcı bir kuş gibi beni altına almıştı. Az daha el ve kollar savaşı çıkacaktı. Nihayet onursuz ve gurur kırılmış bir şekilde camiden kovulduk. Muhaberatın adamları ve fakihler el ele vererek şeytani bir dansla kazanmışlardı bu savaşı.
Bugünkü gençler bir vaizden diğerine giderken vaaza değil şiddet yüklenmeye gidiyorlar. İnsanlar da terör olayları neden oluyor diye birbirlerine sorup duruyor. Durmadan yalan yanlış bilgi pompalanıyor.
Örneğin Deccal ilk geldiğinde insanların çoğu ona inanacak. 2008?de Güney Irak?ta şiiler Mehdi?nin bin yıl sonra bulunduğu yerden sağ olarak çıktığını ve adil bir İslam Devleti çağrısında bulunduğunu söyleyince insanlar silahlanmaya başlamamış mıydı?
Hadiste Deccal?ın Meryem oğlu İsa?nın mucizelerinden daha fazla mucize göstereceğini insanları ikiye ayırıp ölüleri dirilteceğini ancak yinede tek gözü kör ve yalancı Deccal olarak kalmaya devam edeceğini söylüyor.
Tabii yeni kuşak hokkabazların da dereceleri var. Kimi ansızın ortaya çıkıveriyor da peşine bir kuyruklu yıldız takılıyor. Mesela bu tayfadan bir kadın ortaya çıkıyor ve patlıcanda Küba purosundan daha çok nikoton olduğunu ileri sürüyor. Yüce Allah bizi böyle bir kadınla onu hemen yanıbaşımızda bitirivererek imtihan etti. Bu kadına tabi olan üç kadın tanıyorum üçü de kansızlık hastalığına yakalandı, sağlıkları bozuldu, hastalandılar.
Peki, kendisini sağlıklı olarak zanneden bir manyağın ilacı psikoterapiste gitmek değil midir? Acilde doktorken bir gün bir çocuk babasıyla bana geldi, olay ne? diye sordum. Bunlar iki kardeş kavga etmişler büyük küçüğü ayağından yaralamış dedi. Kan akan ayağın acil ameliyata alınması lazım tabi. Çocuğa adını ve yaşını sorduğumda zekâ özürlü olduğunu anladım. Babası bunu anladığını farkettiğinde benim zekâ özürlü olduğumu ve çocukta olmayan bir şeyi iddia ettiğimi söyledi. Ben de özür diledim. Hasta ve yakınına bir sıkıntı olmaz zaten. Sanki avretini ortaya çıkarmışım gibi. Hâlbuki biz doktorlar hastamızı beden ve akıl olarak tanımak isteriz. Bedenin hastalandığı gibi akıl ve ruh da hastalanabilir. Ancak insanlar beden hastalıklarını kabul ederken akıl hastalıklarını itiraf etmekten kaçınırlar, nedense bunu bir eksiklik olarak algılarlar.
Aristo?nun dediği gibi önümde gülmekten başka bir seçenek kalmıyor, zaten düşünen kimse için dünya bir komedya değil midir? Ya da farkında olan için bir trajedi. Yeni kuşak kimi vaiz Kamer Suresi?nde geçen hadiseyi ispatlamak için ayın jeolojik olarak ikiye ayrıldığını iddia ediyor, bu âlimlerin üzerinde hemfikir olmadığı bir yorumdur, ancak arkadaş modern ilim ve Nasa?nın ayın ikiye ayrıldığını ortaya çıkardığına dair yüce arşı alayı yaratana yemin ediyor. Nereden alıyorlar bu bilgiyi ben de bilmiyorum. Hatta bu jeolojik delillerden sonra Ukraynalı bir bilim adamının müslüman olduğunu söylüyorlar. Bu bir takım duygularımızı okşayabilir, ancak bugün dinini değiştirmek isteyen çok kişi var. Dalay Lama durmaksızın yeni müritler kazanıyor mu? Bugün New York?a gelirse onbinlerce kişi tarafından karşılanır. Bu onun fikirlerinin ya da faaliyetlerinin doğru olduğu anlamına gelmez.
Yeni kuşak vaizler bana daha önce Kahire?de bir vaazını dinleme fırsatı bulduğum halk vaizi Abdulhamid Kişk?i (Allah rahmet eylesin) hatırlattı. Kişk bu vaazında Hz.Fatma?nın hiç hayız olmadığını söylüyor cemaat de Allahu Ekber diye bağırıyordu. Bu hiçbir şeyin kanıtı değildir. Tıbba göre hayız olmayan kadınların fizyolojik ya da anatomik bir problemi var. Tabii eğer haber doğruysa bu Hz.Fatma?nın konumunu ne yükseltir ne de alçaltır.
Ayrıca meşum birleşme döneminde Kamışlı?da dinlediğim Mısırlı bir vaizin yumuşak uslubu, akıcı dili ve kullandığı anlamdaş kelimelerin fazlalığı bizi müthiş derecede etkilemişti. Ki bu zaten Mısırlılarda bilinen bir haslet. Bu vaiz Nasırın istihbaratından biri de olabilirdi. Konuşmasını köpürdedikçe köpürttüğü için asıl konuşmasına bir türlü başlayamıyordu. Modern kravat yerine Ezher?in sarığını takan bu halk vaizi Kur?an?dan bir ayet okumak istediğinde anfitiyatro sahnesine çıkmış bir şarkıcının şarkı okuması gibi okumaya başlıyor dinleyiciler de ona ayak uydurmaya çalışıyordu? Benim kalabalığa uymadığımı farkettiğinde eliyle beni uyarmış ben de derhal kendime bir çeki düzen vererek afyonlanmış cemaate uyum sağlamaya çalışmıştım.
Lisede öğrenciyken bir hutbede İslamcı bir liderin konuşmasını dinlemiştim, kendimi gökte uçuyor zannetmiştim. Ta ki Yüce Allah bana akıl fikir verince büyülenmiş ve uyuşturulmuş olduğumuzu fark etmiştim. İslam Dünyası bugün davul ve zurnayla, esrarla, vaaz kasetleri ve sağdan soldan üşüşen istihbarat elemanlarıyla uyuşturulmuş bir dev gibidir. Bu kucaklaşma kör vatandaş için zevk verici ve uyuşturucu görevi görüyor. Yeni vaizin cennetteki meyvelerden ve sahabelerin zaferlerinden bahsettiğini duyuyor. Ama problem vatandaşın dünyada her gün cehennem hayatı yaşadığı, her gün başına zillet saçıldığı değil midir? Vaiz onu vaazıyla uyuşturduğunda beyni ölür sonu belirsiz bir ecele doğru gider.
Amerika?dan bana yazan doktora dedim ki, senin 21. yüzyıl tıbbı icra ettiğini biliyorum ancak bu çağın son fikirlerini yaymak için bir tekken olmasını isterdim. Umutsuz İslam dünyasını temsil eden bu miskinin vaazlarından olabildiğince uzaklaş, ben de Amerika?nın ortasında bulunan Omaha?ya gelmek için yirmi bin mil yolu göze alacağım, James Swakert gibi bir vaizi dinlemek için değil. Zaten Mısır, Lübnan ve Amerika?da bu deccallerden fazlası var. Ama hasta bir kalp ve felç olmuş iki bacak taşıyan bir hastayı kurtaracak ilmi öğrenmek için oralarda öğreneceğim çok şey var.
*Suriyeli düşünür-yazar.
Bu makale Mehmet S. Direk tarafından TİMETURK için tercüme edilmiştir.
Düşünce Şoku
İlk kelimesi ?dinle? değil de ?oku? olmasına, Kur?an-ı Kerim?de kaleme ve kalemle yazılanlara yemin edilmesine rağmen kültürümüz şifahi bir kültürdür.
18 Yıl Önce Güncellendi
2008-04-25 09:21:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara