Şemsi Bayraktar, TZOB'da düzenlediği basın toplantısında, ''Süt Sektör Değerlendirme Raporu''nu açıkladı, yapılması gerekenlere değindi.
Dünya süt ürünleri fiyatlarının son 7 yılı değerlendirildiğinde 2007 yılına kadar hiçbir yılda bu kadar ciddi bir artışın olmadığını belirten Bayraktar, geçen yıl en yüksek artışın yüzde 93 ile yağsız süt tozunda gerçekleştiğini, bunu yüzde 90 ile yağlı süt tozu, yüzde 66 ile tereyağı ve yüzde 51 ile çedar peynirinin izlediğini söyledi.
Türkiye'de de iklim koşullarına bağlı olarak gerek bitkisel üretimde gerekse süt üretiminde düşüşler yaşandığını, talebin arttığını, yem ve süt fiyatlarının ciddi oranlarda yükseldiğini anlatan Bayraktar, şöyle konuştu:
''Ülkemizde yem fiyat artışları çiğ süt fiyat artışlarının üzerine geçmiştir.
Ülkemizde 2007 yılında bir önceki yıla göre; arpa yüzde 34,8, kepek yüzde 57,8, ayçiçeği tohumu küspesi yüzde 120, süt yemi ise yüzde 37,5 artmışken süt fiyatlarında yaşanan artış yüzde 25 ile yem fiyatlarının gerisinde kalmıştır.
Yem fiyatlarının çiğ süt fiyatlarından daha fazla yükselmesi nedeniyle bazılarının söylediğinin aksine üreticilerimiz bu durumdan kazanç sağlamamıştır.''
PERAKENDE FİYATLARINDAKİ ARTIŞLAR
Bayraktar, 2007 yılında perakende ve toptan fiyatlarda da ciddi artışlar olduğunu belirtirken, ''2007 yılında fiyat artışlarına bakıldığında perakende fiyatların toptan fiyatlara göre daha fazla arttığı görülmektedir. Özellikle süt sanayicileri halkımızın en çok tükettiği süt ürünü olan peynir fiyatlarında yüzde 32,9 artış yapmışken perakende satış yerleri yüzde 90 civarında artış yapmışlardır. Buna karşılık 2007 yılında üreticimizin çiğ süt fiyat artışı bir önceki yıla göre sadece yüzde 25'dir'' diye konuştu.
Türkiye'de sürekli büyüyen bir perakende sektörü olduğunu, perakendecilerin yaptıkları ciddi zamların süt üreticisini olumsuz etkilediğini ifade eden Bayraktar, pirinçteki fiyat spekülasyonunu tartışırken, sütteki spekülatörlerin gözden kaçtığını söyledi.
Türkiye'de yıllardır perakende fiyat artışlarından sadece bu ürünleri üreten sanayicilerin sorumlu tutulduğunu kaydeden Bayraktar, ''2007 yılında perakendeciler, beyaz peyniri toptancıdan 5,66 YTL'ye alırken, tüketicilere 9,46 YTL'ye satmıştır. Aradaki kar marjı yüzde 67'dir'' dedi.
''Üreticilerin sattığı çiğ sütün fiyatı yüzde 15 oranında düşmüşken tüketici fiyatlarındaki bu artışı anlamak mümkün değil'' diyen Bayraktar, pirinçle uğraşırken süt ürünlerindeki vurgunun gözden kaçtığını, bu ürünlerin satışlarında da spekülatif davranışlar olduğunu, bunun sebebinin perakendeciler olduğunu söyledi.
Bayraktar, ''Ben bu gıda canavarlarına karşı mücadele başlatıyorum. Ticaret odalarını ve tüketici derneklerini de işbirliğine çağırıyorum'' dedi.
Perakende satış yerlerinin bu kadar yüksek kar marjları ile çalışıyor olmasının ciddi olarak düşünülmesi gerektiğini kaydeden Bayraktar, sektöre yönelik yapılacak planlamalarda da bu hususun ciddi bir şekilde üzerine gidilmesi gerektiğini dile getirdi.
Karşı çıkmalarına rağmen Türkiye'ye ''deli dana riskli'' ülkelerden damızlık hayvan ithal edildiğini anlatan Bayraktar, ''kontrol altına alınmış risk grubu demek, BSE yoktur anlamına gelmemektedir'' dedi.
Bayraktar, deli dana hastalığının hala çıkmaya devam ettiği AB ülkelerinden, gerek ülke hayvancılığında gerekse insan sağlığında yol açacağı riskleri düşünerek kesinlikle damızlık hayvan ithalatı yapılmaması gerektiğini vurguladı.
HAYVANCILIK DESTEKLERİ
Değiştirilen hayvancılık desteklerinin hiç bir sektör paydaşı tarafından kabul görmediğini öne süren Bayraktar, TZOB olarak şu konuların dikkate alınması gerektiğini düşündüklerini söyledi:
''Hayvan başına desteğe ilave olarak süt teşvik primi desteği de uygulanmalı.
Beş baş altı hayvana sahip üreticilerin mağduriyeti söz konusu. Bu kişilerin mağduriyetinin nasıl önleneceği ifade edilmemiş.
Yem bitkisi ekilişlerinde sertifikalı tohum kullanımında azalmalara neden olabilecek, verimi olumsuz etkileyebilecek.
Devletin piyasaya alımlar yoluyla müdahale etmemesi üreticileri sıkıntıya sokmaktadır. Hayvancılığa yapılacak en büyük destek, devletin gerektiğinde piyasaya alımlar yoluyla girerek müdahale edecek mekanizmaları hayata geçirmesidir.''
Dünya ülkelerinin talep artırıcı ve piyasayı düzenleyici politika araçlarından biri olan okul sütünü uyguladığını, bu programın Türkiye'de 2003 yılından bu yana hayata geçirilemediğini kaydeden Bayraktar, Türkiye'nin üretimi artırmak istiyorsa, talebi de artırması gerektiğine işaret etti.
Bayraktar, süt üreticilerinin piyasada istikrarı sağlayacak ''Süt Konseyi''nin kurulmasını talep ettiğini de bildirdi.
'TÜRKİYE SÜTTE 2013 YILINDA CİDDİ AÇIKLA KARŞI KARŞIYA KALABİLECEK''
AB'nin dünyada süt ürünlerine yönelik artan talebi gördüğünü, kota miktarını artırdığını, çiftçilerini buna hazırlamaya başladığını anlatan Bayraktar, Türkiye'deki çiftçilerin de özellikle kaliteli süt üretimi ve üretimin artırılması konusunda teşvik edilmesi gerektiğini dile getirdi.
''Türkiye sütte 2013 yılında ciddi bir açıkla karşı karşıya kalabilecektir'' görüşünü ifade eden Bayraktar, hayvan sayısı korunsa bile üretimin talebi karşılayamayacağını söyledi. Bayraktar ''Hayvan başına verimler 2004-2013 yılları arasında artırılırsa, sığır ve koyun sayısı her yıl yüzde 2 artırılırsa, üretim talebi ancak karşılayabilecektir'' dedi.
''Artık dünyada ucuz ürün olmadığını, ülke içi üretimin mutlaka artırılması gerektiğini'' vurgulayan Bayraktar, Türkiye'nin 2013 yılında yaşaması muhtemel üretim açığını kapatmak ve arz güvencesini sağlamak için; üretimdeki yapısal sorunların çözümlenmesi, üreticilerin tatminkar ölçülerde desteklenmesi, piyasa düzenleri ile fiyat istikrarının sağlanması ve üreticilerin önünü görebilir noktaya getirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Dikkat sütte spekülatör var!
Pirinçle uğraşırken 'süt ürünlerindeki vurgun gözden kaçıyor. İddianın sahibi Ziraat Odaları Birliği Başkanı. İşte çarpıcı açıklamalar.
18 Yıl Önce Güncellendi
2008-04-24 14:45:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara