Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Davranışlarımızla İslamofobiyi körükledik

Engin Noyan'dan İslamofobiye dair çarpıcı açıklamalar: Batı ekonomik çıkarlarını korumak için uydurdu.

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-04-23 18:55:00

Davranışlarımızla İslamofobiyi körükledik

Danimarka'da başlayan karikatür krizi ile birlikte İslamofobi, dünya gündeminden düşmüyor. Hollanda'da büyük tepkilere rağmen gösterime giren Fitne belgeseli İslamofobiye dair tartışmaları tekrardan alevlendirdi.

 

Bu tartışmalara farklı bir açıdan yaklaşan Yazar Münip Engin Noyan, İslamofobinin yüzündeki maskeyi düşüren açıklamalarda bulundu. İslamofobinin sadece Batı?nın suçu olmadığı, ülkemizdeki bu doğrultudaki uygulamaların da etkili olduğunu vurgulayan Noyan, önce kendimizi düzeltmeye başlayarak bu sorunun üstesinden gelebileceğimizi belirtti.

 

Dünden Yarına Belgesel Kuşağının Yapımcılarından Ayşe Selcan Sever'in yaptığı röportajı sunuyoruz.

İslamofobi ne anlama geliyor?
Bu çağın ürettiği en önemli kavramlardan bir tanesi İslamofobi. Tıbbi bir kavramdan yola çıkıyorlar, bir ruh bozukluğundan yola çıkıyorlar. Fobi, korku demek. Fobos'tan gelir. Klasik Yunan mitolojisindeki korku ?haşa- ilahı olarak isimlendirilen kişinin adıdır Fobos.

Batı, bir şeyle baş edemediği zaman onu ya karalar, ya lekeler veya korkunç gösterir ki insanlar kendiliklerinden sakınsınlar.

Toplumun akıl ve vicdan sahibi insanları İslam'la buluşmaya başladıklarında bunun önünü artık alamazlar. Eskiden silahla, saldırganlıkla alabiliyorlardı. Bunun üzerine İslam üzerine bir korku edebiyatı uydurmaya başladılar. Bu işte o kadar abarttılar ki bir kara delik gibi kendi içine de çökmeye başladı. Çünkü Gayr-i Müslim batılı entelektüeller bile uydurulan bu kadar yalan karşısında çok ciddi tepkiler göstermeye başladılar.

İslamofobi ile ekonomi arasında nasıl bir ilişki var?
Batı siyasi ve dini korkulardan ziyade ekonomiyi daha çok önemsiyor. Çünkü İslam'ın toplum düzeniyle doğrudan doğruya alakalı olan ekonomi anlayışı, batıl batının dünyanın gündemine yerleştirdiği ekonomi anlayışıyla bağdaşması mümkün olmayan bir anlayıştır. Çünkü; Batı ekonomisinin temel dayanaklarından olan faiz, alkollü içki, tütün, zararlı maddelerin tüketimi, uyuşturucu maddelerin üretimi ve seks endüstrisine İslam karşıdır. İslam ekonomik olarak güçlendiğinde ?bir dakika ben bunları uygun görmüyorum? diye sesini çıkartmaya başladığında batı dünyası ekonomik olarak çökme korkusuyla karşı karşıyadır.

İslamofobiye karşı Batı'dan tepkiler var mı?
Amerikalı Müslüman kardeşimiz Yahya Emerick'in 'Aptallar İçin İslam El Kitabı' adında bir kitabı var. Kitabın önsözünde Yahya, 'Siz Gayr-i Müslim Amerikalılara İslam ve Müslümanlar hakkında medya kuşatması altında yapılan bombardımandan dolayı yüklenmiş olduğunuz olumsuz önyargılardan dolayı sizi suçlamıyorum. Ama akıl var nizam var, artık Müslümanlar dünyanın her yerinde. İşyerinizde bir Müslüman arkadaşınız var, bir komşularınızdan en azından bir tanesi Müslüman. Alışveriş yerinde, otoparkta Müslümanları görüyorsunuz, çocuğunuzun sınıf arkadaşı bir Müslüman. Parkta bebeğinizi ya da torununuzu gezdirirken bir Müslümana rastlamamanız mümkün değil. Her yerde Müslümanları görüyorsunuz. Bu gördüğünüz son derece mütevazı, son derece de merhametli, güler yüzlü, küçük kendi dünyalarında yaşayan, insanların yardımına koşmaya amade olan insanların bu halleri ve edalarıyla size anlatılanlar arasındaki çelişkiyi göremeyecek kadar aptalsanız, bu kitap sizin içindir' diyor.

Müslümanların, İslamofobiyi tetikleyen davranışları var mı?
Elbette ki bizim çok büyük katkımız oldu. Biz Kur'anî olmayan, Hz. Peygamber?den (a.s) onay alması asla mümkün olmayan davranışlar sergileyerek aslında tam da batıl batının ekmeğine yağ sürdük. Yanlış davranışlarımızla İslamofobiyi körükleyenler kendimiz olduk.

 

Hz. Peygamber'e dönük çirkin hakaretler içeren karikatürlere karşı provokasyona gelerek tam da onların istedikleri tepkiyi verdik. Sokaklara döküldük, bağırdık çağırdık, bayrakları yaktık, onların liderlerini temsilen putlar yaptık, o putları yaktık. Şimdi sorarım ben bir putu, helvadan put yapıp onu yemekle veya ondan bir şey istemekle, kartondan put yapıp onu yakmak arasındaki fark nedir, bunu bir kere zihnimizden geçirmemiz lazım. İkisi de müşrikçe davranışlardır. Müslümanca davranışlar değildir.

'Cennetin Krallığı' filminde insanları en çok etkileyen sahnelerden bir tanesi Hz. Selahaddin Eyyubi?nin (ra) Kudüs?te, Kudüs?ü fethettikten sonra yere düşmüş haçı kaldırıp, dikmesidir. Müslümanın tarihi şahsiyeti ve misyonu bu kadar izzetlidir yani. Ama biz bunları unuttuk.

Batı, bu tarz görüntüleri nasıl kullanıyor?
Batı medyası bu ağzı köpüklü çıldırmış gibi bağıran bir vahşi toplum gibi davranan bu kitlenin fotoğraflarını çekti, bunları gerek görsel medyada, gerek yazılı medyada yayınladı. Kalbi İslam'a doğru meyleden, aklı İslam'la buluşmaya hazırlanmış olan insanlara şu mesajı verdi: 'Müslüman mı olmak istiyorsunuz? Böyle mi olmak istiyorsunuz? İşte budur İslam. Sizi çığırından çıkmış bir vahşi kitle haline getirir. Böyle mi olmak istiyorsunuz?' dedi. Vallahi buna ben de hayır derim. Müslüman olarak hayır, ben böyle olmak istemiyorum. Ben İslam toplumunun, ümmeti Muhammed?in böyle bir toplum olmadığı kanaatindeyim.

Batılılar, İslam ve Müslümanlara nasıl yaklaşıyorlar?
Dünyada en korkunç hadiselerden bir tanesi olan 11 Eylül hadisesi birçok insanı acaba bir din bu kadar korkunç bir şeye cevaz verebilir mi diye insanların tüyleri ürperdi ve biliyorsunuz mübarek Kuran, birdenbire dünyanın bir numaralı okunan kitabı haline gelmeye başladı. İnsanlar bu darbe ile Kuran'a yöneldiler.

Mübarek Kur'an'dan aydınlanan insanlar İslamofobiyanın tesirinde kalmıyorlar. En azından daha az kalıyorlar, mesafeli duruyorlar. Ve Müslümanlara hayret ediyorlar, sizin kitabınız ve peygamberiniz ne söylüyor, siz ne yapıyorsunuz. Hayret, biz bunu bağdaştıramıyoruz birbiriyle deme noktasına geliyorlar.

Batı niçin kendi insanlarını İslam'dan uzak tutmaya çalışıyor?
İslamofobinin tabiî ki toplum hayatına yansıması çok önemli. Batı dünyasında İslam?la şereflenmiş olan insanlar hayatın kilit noktalarına yerleşmeye başlayacaklar. Başladıkları andan itibaren hayatın akışını değiştirmeye, etkili olmaya başlayacaklar. Bunu engellemek için İslamofobiyi kullanıyorlar bol miktarda. Müslümanların hepsini aynı tencerenin içine koyarak, bir farklılığı hiç gözetmeyerek önlerini kesmek için hem eğitim alanında, hem bilim alanında özellikle siyaset ve ekonomi alanlarında önlerini kesmek için bunu çok geniş anlamda kullanıyorlar.

Türkiye'de kimler İslam?dan korkuyor?
İslamofobi için bana deseler ki dünyada en güzel örneği ver, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan belli bir kitle, belli bir kesimdir derim. Bu insanlar kendilerini Müslüman olarak tanımlıyorlar ama yalancı şahitlik yapıyorlar. İslam'dan bırakın korkmayı İslam'dan ve Müslümandan tiksiniyor, kin duyuyorlar.

İslamofobi ile nasıl mücadele edebiliriz?
Biz eğer bir şeyin gidişatından memnun değilsek, o gidişatı değiştirmek için önce kendimizi değiştirmekle işe başlamak durumundayız. Biz mübarek Kur'an'ı ve Resullullah'ı katıksız, hayat rehberi haline getirmek, sadece oradan beslenerek, oradan ilham alarak olayları değerlendirme yolunu seçmez isek, bu iş devam edecektir.

İslamofobi, Türkiye'de hangi alanlarda tezahür ediyor?

İslamofobi her alanda tezahür ediyor. Âlemlerin rabbi olan yüce Allah'ın (c.c.) dini İslam?ın alametleriyle, simgeleriyle, bütün her şeyiyle, varlığıyla kendini ortaya koymasından hat safhada rahatsız olan Müslümanlar varsa bir yerde, orada çok ciddi bir problem yaşanıyor demektir. İstedikleri tam da batıl seküler dünyanın yapmak istediği. Din, Allah'la benim aramda. Hayır! Din kişisel hayatın özel duvarları arasına hapsedilen bir tür manevi tatminler elde etme kulübü ya da yoga filan tarzı bir şey değil. Âlemlerin rabbi olan yüce Allah?ın (c.c.) dini İslam bu değil.

Peki, bir Müslüman dinini nasıl yaşamalı?
Bir Müslüman kendi dört duvarı arasında dini yaşayamaz. Kendi maneviyatına onu hapsedemez. Bizim mesuliyetlerimiz sadece Müslümanlara karşı değil, bütün insanlığa. Sadece insanlığa değil bütün hayvanata. Sadece hayvanlara karşı da değil, bitkilere karşı da mesuliyetimiz var. Hayır, o da yetmedi bizim cansız varlık âlemi olan efendim taşa, toprağa, semaya, denize karşı sorumluluğumuz var.

Türkiye'deki İslamofobik uygulamalar Batı?yı nasıl etkiliyor?
Ülkemiz maalesef Batı'ya çok kötü bir örnek oluyor. Batıl dünyanın ekmeğine yağ sürüyor. Diyorlar ki 'bakın kendini Müslüman olarak tarif eden adamlar bile size karşı tavırlar sergiliyorlar. Müslümanca davranıştan, bir hayat tarzından rahatsız oluyorlar. Biz gayri müslimler niye olmayalım ki?? Dünya üzeride böyle bir, benzeri bir hadise çok az vardır herhalde. Yani kilisede olsa, İslam'ın 'haşa- kilisesi olsaydı bunların hepsini aforoz ederdi vallahi. Dinsiz bir insan olarak da Müslümanlara karşıyım dese mesele çözülecek. Biz o zaman dua edeceğiz diyeceğiz ki, yarabbi sen bunlara hidayet et.

Kimler dini siyasete alet ediyor?
Bu kadim cumhuriyet geleneğidir. Yani bugün Müslümanları dini siyasete alet etmekle suçlayanlar, hepsi dini siyasete alet etme geleneğinden gelen insanlardır. İnsanlarımızın dini duygularını kullanarak onları iğfal etmişlerdir, zihinlerini saptırmışlardır. Verdikleri sözlerin hiçbirini tutmamışlardır. O gelenekten geliyorlar. Dini siyasete alet etme onların harcı bizim değil.

İslam'da siyasetin yeri nedir?
Bizim İslam dininde siyaset zaten vardır, Allah'ın emridir. Müslümanlar siyasete bigane kalamazlar. Mutlaka siyasi bir tavır sergilemek zorundalar. Ha eksikleri vardır, yanlışları vardır düzeltilir. Mübarek Kuran?ın rehberliğinde hareket edilirse her şey yerli yerine oturur. Mübarek Kuran insanın çağıyla, toplumuyla içinde yaşadığı dünyayla bütünleşmesinin doğru yollarını açar.

İslamofobinin etkisinde kalan insanlara neler söylemek istersiniz?
BİR, mübarek Kuran'ı okuyun, okuyun. Bir kere elinize alın, ciddi ve samimi, dürüst insanlar olarak okuyun. Mübarek Kuran'la kavga etmek için değil, onu anlamak için. Beğenmiyorsanız gene bir tarafa kaldırır koyarsınız canım, korkmayın bu kadar, cesur olun, biraz medeni olun. Bir kere mübarek Kuran'ı okuyun bir.

İKİ, o mübarek Kuran'ın hayata yansıması nasıl olurmuş, ne demekmiş o onu görmek anlamak için Hz. Peygamber (a.s.)?ı bir tanıyım bakalım, bir siyer okuyun, bir hadis kitabı okuyun. Bakın bakalım o peygamber nasıl inşa ettirmiş kendini mübarek Kuran'a. Ve kendini inşa ettiren insan, Kur'an'ın inşa ettiği bir toplumu bir medeniyeti nasıl kurmuş, biraz İslam tarihi, biraz Endülüs tarihi okuyun. Ondan sonra gelin buyurun konuşalım, itirazlarınız varsa beraber konuşuruz. Ama ben zannediyorum ki itirazlar en aza düşecektir. İtirazlar bizim bugünkü aymazlığımıza yönelik olacaktır. Birçok kişi diyecektir ki 'yazıklar olsun, yazıklar olsun. Siz bu aydınlık dinin müminleri nasıl oluyor da bu kadar zifiri karanlığın içinde bu kadar büyük bir bataklığın içinde boğuşarak âlemlerin rabbi yüce Allah?ın dinine karşı önyargı oluşmasına bizde sebebiyet veriyorsunuz. Yazıklar olsun size, bize? diyeceklerdir, bundan hiç kuşkum yok?

KANAL A HABER

SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara