Haber Merkezi / TİMETURK
Türkiye önemli insan hakları hareketlerinden İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der), 600 Doğu Türkistanlı kadının Çin yönetimi tarafından tutuklanmasını protesto etti.
Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Ayhan Küçük Çin Konsolosluğu önünde yaptığı basın açıklamasında, Doğu Türkistanlı kadınların derhal serbest bırakılmasını istedi.
Doğu Türkistanlı kadınlar, 23 Mart 2008 tarihinde Çin zulmünü protesto etmek üzere yapılan yürüyüşe katıldıkları gerekçesiyle tutuklanmışlardı. Doğu Türkistan halkına karşı yürütülen asimilasyon çalışmalarının da sonlandırılmasını isteyen Küçük, basın açıklamasında şunlara yer verdi:
DOĞU TÜRKİSTANLI HANIMLAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR
1949 yılından bu yana Çin Yönetimi tarafından Doğu Türkistan Halkına yönelik olarak sürdürülen asimilasyon çalışmaları artarak devam etmektedir. Dönem dönem soykırım halini alan uygulamalarla, her yıl yüzlerce Doğu Türkistanlının yargısız infazlara kurban edildiği, topraklarına el konulduğu, dini vecibelerini yerine getirmelerinin engellediği, hakaret ve işkenceye uğradıkları bilinmektedir. Ülke içinde akraba ziyaretlerine gidişte dahi izin belgesi istemek ve yurt dışına çıkış için pasaport vermemek suretiyle sosyal yaşamın ve seyahat özgürlüğünün kısıtlandığını, aykırı hareketlerde bulunanların onlarca yıl cezaevlerinde gayri insani şartlarda yaşamaya zorlandıkları uluslar arası kamuoyu tarafından kaygıyla izlenmektedir.
Yapılan baskılara dayanamayarak ülkesinden göç etmek zorunda kalan çok sayıda Doğu Türkistanlı, yakınlarına yapılan baskı, hapis cezası, işkence gibi tazyiklerle geri dönüşe zorlanmakta, ülkeye geri dönüş yapan birçok insanın akıbeti bilinmemektedir.
2008 Olimpiyat Oyunlarının Çin de yapılacak olması nedeniyle, Çin'in insan hakları sicilinde meydana gelmesi beklenen iyileşmelerin, 2007 yılındaki uygulamalarla hayal kırıklığına dönüştüğü görülmüştür.
Ölüm cezasının halen tüm dünya ülkeleri toplamından fazla olduğu Çin'de, işkence ve süresi dört yıla kadar uzayabilen keyfi gözaltıların devam ettiği, yargılamada şeffaflık sağlanamadığı bilinmektedir. Düşünce ve ifadenin suç olmaya devam ettiği ülkede, internet ve telefon başta olmak üzere her çeşit iletişim aracı kısıtlanmakta ve haber alma hakkı engellenmektedir. Yerli-yabancı basın mensuplarının ve uluslar arası insan hakları örgütlerinin ülke içine girişinin ve serbest dolaşımının engellenmesi de ülkede insan hakları ihlallerinin artarak devam ettiği kanaatini güçlendirmektedir.
Yapılan gayri insani uygulamaların sadece Uygur Türkleriyle sınırlı kalmadığı, başta Tibetli Rahipler olmak üzere Çin Yönetimi tarafından dayatılan standartlara aykırılığı tespit edilen tüm etnik, dini ve siyasi unsurların baskı gördüğü, özgürlüklerinin kısıtlandığı bilinmektedir.
Son olarak 23 Mart 2008 tarihinde, Çin Yönetiminin gayri insani uygulamalarını protesto etmek için başlatılan yürüyüşe katıldıkları gerekçesiyle 600 Doğu Türkistanlı hanım gözaltına alınmış ve somut bir suç unsuru aranmaksızın 'ayrılıkçı gruplar' nitelemesiyle adil yargılama haklarından mahrum bir şeklide hapsedilmişlerdir.
Hapsedilen kişilerin ailelerinin bulunduğu mahallerin ablukaya alındığı ve telefonlarının kesildiği duyumu alınmıştır. Çin Yönetiminin, medya kuruluşları ve insan hakları örgütlerine sansür uygulamak suretiyle sağlıklı bilgiye erişimi engellemesi, olayların vehametini daha da arttırmakta özgürlüklerinden mahrum edilen kişilerle ilgili işkence ve yargısız infaz endişelerini haklı çıkarmaktadır.
Çin Yönetimi baskıcı politikalarından ve insan haklarına aykırı uygulamalarından ACİLEN vazgeçmelidir.
Birleşmiş Milletler ve Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm birimleri, Çin Yönetimine uluslar arası kamu vicdanını yaralayan gayri insani politikalarını sonlandırıncaya kadar diplomatik, ekonomik ve siyasal ambargo uygulanması konularında gereğini yapmaya davet ederken, konunun takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.