Babacan, TEPAV'ın düzenlediği 'AB müktesebatına uyum sürecinde etki analizi kapasitesini güçlendirerek çevre başlığında uygulama ve farkındalık yaratma projesi'nin kapanış toplantısında yaptığı konuşmada, AB sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu sürecin Kopenhag zirvesiyle birlikte farklı bir döneme girdiğini anımsatan Babacan, Türkiye'nin zirve sonucu doğrultusunda kısa bir süre içinde demokrasiyi derinleştirmek, insan hakları ve özgürlükleri ilerletmek ve gerçek anlamda bir hukuk devleti olmak için pek çok adım attığını belirtti.
Bu bağlamda kritik eşiğin aşılarak, Türkiye'nin AB ile müzakere eden ülke statüsüne ulaştığını ifade eden Babacan, 'Türkiye üzerine düşeni yaptı, Kopenhag kriterlerini karşıladı ki müzakereler başladı, dolayısıyla artık bu bize yeter' şeklindeki anlayışın son derece yanlış bir algılama olacağını ifade etti.
'Önümüzde büyük bir reform gündemi var' diyen Babacan, 'siyasi alanda yapılan reformları derinleştirmek, bu reformları rafine etmek için daha pek çok anayasal değişiklik, pek çok kanunda düzenleme yapılması gerektiğini' kaydetti.
Anayasanın AB normlarına yüzde yüz uyumlu bir anayasa olmadığını söyleyen Babacan, 'Çok eksiklerimiz var. Bunun farkında olmamız gerekiyor. Yasal düzenlemelerimizde eksikliklerimiz, yanlışlarımız var. Bunları adım adım düzeltmemiz gerekiyor. Bunları sadece bu bir AB kriteridir, biz Avrupalılar gibi olmak istiyoruz diye değil, bütün bu yaptıklarımızı Türk insanı bunlara layık olduğu için yapıyoruz ve yapacağız' diye konuştu.
'BİRİNCİ SINIF DEMOKRASİYİ HEDEFLEDİK'
Türkiye'nin AB ile ilgili yaptığı çalışmalarda bir yavaşlama olduğu yönündeki söylemlerin gerçekle uyuşmadığını belirten Babacan, AB ile ilgili çalışmaların artık günlük hayatın bir parçası olduğunu, özel ve farklı bir çalışma olmadığını kaydetti.
'İçtiğimiz suyla, soluduğumuz havayla alakalı bir süreç' diye konuşan Babacan, Türkiye'nin hedefinin AB standartları ve normları olduğunu, AB'nin en iyi işleyen demokrasilere sahip olduğunu ifade etti. Babacan, dünya üzerinde kendisine demokratik cumhuriyet diyen pek çok ülke olduğunu, ancak işleyişlerinin ne demokrasiyle, ne de cumhuriyetle alakası olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
'Türkiye olarak eğer Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlet diyorsak, bunun bir standardı olması lazım. Demokrasiler sınıf sınıf. Biz Türkiye için birinci sınıf demokrasiyi hedefledik ve bu yolculuk birinci sınıf demokrasiye giden bir yolculuk. Hedefimiz çok açık.'
Türkiye'nin AB sürecinde elde ettiği başarının arkasında bir felsefe ve bir program olduğunu ifade eden diyen Babacan, Türkiye ekonomisinin durduk yere 2002'deki kriz halinden bugünkü haline gelmediğini, arkasında güçlü bir ekonomik program, siyasi irade ve programın tavizsiz bir şekilde uygulanması olduğunu kaydetti.
Babacan, Türkiye'nin daha öngörülebilir bir ülke olmasının ve ülkede güven ortamı oluşmasının AB süreciyle çok yakından ilgili olduğunu ifade ederek, Türkiye'ye doğrudan yatırım yapan herkesin ilk önce AB konusunu sorduğunu kaydetti. Babacan, 'Çünkü AB sürecinde olan bir ülke demokrasinin daha güçleneceği, hukuk devleti olma durumunun daha güçleneceği bir ülke olacaktır' dedi.
Sadece açık ülkelerin, toplumların ve ekonomilerin öngörülebilir ülkeler olabileceğini söyleyen Babacan, 'Ancak gerçek anlamda demokrasinin işlediği ülkeler öngörülebilir ülkeler olabilir. Demokraside eğer aksamalar, tıkanmalar, kesintiler varsa, bu ülke öngörülebilir ülke değildir. Bu, yatırımcıları da kuşkusuz etkiler' diye konuştu.
'AB SÜRECİNE KARARLILIKLA DEVAM EDEN BİR HÜKÜMETİZ'
Dışişleri Bakanı Babacan, 2002'den 2007'ye ekonomide gösterilen başarının temel faktörlerinin, AB süreci ve güçlü bir ekonomik program olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
'Başarının sebeplerini unutup, 'Biz Türkiye'yiz, kendimize yeteriz, artık hiçbir şeye ihtiyacımız yok, ne AB'ye ihtiyacımız var, ne şuna, ne buna, biz böyle devam ederiz', bu yanlış bir yaklaşım. Maalesef gerçekçi olmayan, aşırı bir öz güven. Tabii ki kendimize güveneceğiz, tabii ki öz güvenimiz güçlü olacak, ama aynı zamanda gerçekçi olacağız. Türkiye'nin başarılarının sebeplerini, faktörlerini asla unutmayacağız. Buraya nasıl geldiğimizin sebeplerini unutup, bundan sonrasıyla ilgili 'Artık bu iş bitti, biz başka türlü de yolumuza devam ederiz' diyemeyiz.'
Hükümetin bu konudaki yaklaşımının son derece açık olduğunu söyleyen Babacan, 'hem güçlü bir ekonomik programa sahip, hem de AB sürecine kararlılıkla devam etmiş olan ve devam edecek olan bir hükümet olduklarını' belirtti.
BELGELER
Babacan, AB süreciyle ilgili geçen yıllarda iki önemli dokümanın açıklandığını hatırlatarak, bunların ilkinin Haziran 2006'da açıklanan 9. siyasi reform paketi olduğunu, diğerinin ise Nisan 2007'de açıklanan AB müktesebatına uyum programı olduğunu kaydetti.
Bu belgelerden birinin siyasi içerikli reformları kapsadığını kaydeden Babacan, diğerinin ise 2007-2013 yılları arasında AB müktesebatına uyum için neler yapılacağının detayını içerdiğini belirtti.
Babacan, 2007-2013 müktesebata uyum programında 188 yasal düzenleme bulunduğuna dikkati çekerek şöyle devam etti:
'Bunlar ekonomik içerikli, teknik içerikli, ama siyasi niteliği olmayan düzenlemeler. Bugün itibariyle biz bu 188 düzenlemenin 20 tanesini tamamlamış durumdayız. 2013'e kadar bunun için süremiz var. İkinci düzenlemelere baktığımızda 576 tane düzenleme yapacağımızı ilan etmişiz. Bugün itibariyle tamamladığımız düzenleme sayısı 98.
Önümüzdeki dönemde Meclis kapanmadan neler yapacağız, daha sonraki yıllarda neler yapacağız, bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. Ulusal program çalışmamız var. Yaz aylarında açıklayacağımız ulusal programda hem müktesebata uyumla ilgili teknik çalışmaların takvimini göreceksiniz, hem de siyasi reformlarımızın orada takvimini göreceksiniz. Yani bir bakıma ulusal program hem teknik, hem ekonomik, hem de siyasi konuların tümünü içeren kalınca bir doküman olarak yayınlanacak.'
'BİZ YAPTIĞIMIZ HER ŞEYİN SAHİBİ OLDUK'
AB sürecinde Türkiye'nin gerçeklerinin farkında olunmasının önemine dikkati çeken Babacan, Türkiye'de yapılacak herhangi bir çalışmanın, atılacak herhangi bir reform adımının eğer ilgili bakanlıklar tarafından sahiplenilmiyorsa, başarıya ulaşma şansının çok az olduğunu belirtti.
Reformlarla ilgili olarak, anahtar kelimenin 'sahiplenme' olduğunun altını çizen Babacan, 'Biz yaptığımız her şeyin sahibi olduk. Ancak böylece Türkiye için doğrusunu bulabiliriz, en iyisi neyse onu yapabiliriz' dedi.
Türkiye'nin dışarıdan dayatmalarla, dışarıdan reçetelerle etkilenebilecek bir ülke olmadığını söyleyen Babacan, 'Dışarıdan yapılanlara kuşkusuz bakacağız. Dışarıda ne oluyor, ne bitiyor, kuşkusuz dikkate alacağız. Ama sonunda kendimiz için ne gerekiyorsa, kendimiz için en iyi neyse onu yapacağız. Biz şu anda müzakere sürecini bu anlayışla yürütüyoruz' diye konuştu.
'Bizim AB sürecindeki hedefimiz tam üyeliktir' diyen Babacan, şunları kaydetti:
'Tam üyeliğin ne zaman gerçekleşeceği konusunda ne bizim, ne de AB'nin öngördüğü bir tarih vardır. Ancak bizim için önemli olan tam üyelik hedefinin sapasağlam durmasıdır, Türkiye'nin bu hedefe doğru yürüyor olmasıdır ve sürecin rayında olmasıdır. Süreç rayında olduktan sonra yavaş ya da hızlı, hedef orada sapasağlam durduğu sürece bu Türkiye için de, AB için de faydalı bir süreçtir. Ne zaman üye olacağımız konusunda bir takvim yok diyorsak da, 2007-2013 AB'ye müktesebat uyum programını yayımlayarak orada bir sinyal veriyoruz. Biz 2013 yılı geldiğinde Türkiye olarak hazırız diyeceğiz. AB kendisini ne zaman Türkiye için hazır hisseder, o ayrı bir konu.'
Babacan, çevre faslıyla ilgili olarak da, iki açılış kriteri olduğunu hatırlatarak, 'Hedefimiz çevre faslına ilgili müzakerelerin de en kısa zamanda açılabilmesini sağlamaktır. Bu noktada AB Komisyonu ile yakın temas halindeyiz' diye konuştu.
AA
'Önümüzde büyük reformlar var'
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde, önlerinde 'büyük bir reform gündemi' olduğunu söyledi.
18 Yıl Önce Güncellendi
2008-04-08 13:52:00
SON VİDEO HABER
Haber Ara