Abdulbari Atwan*
5 yıl önce yine böyle bir günde ABD güçleri, diktatör rejimi devirmek, Irak halkını özgürleştirmek, bütün Arap bölgesinde demokrasiyi yaymak ve Arap-İsrail çekişmesine çözüm bulmak gerekçesi altında Irak?ı işgal etmek için, komşu Arap ülkelerindeki askeri üslerinden hareket etmişti.
Savaş, kitle imha silahları ve önceki Irak rejimi ile El Kaide örgütü arasındaki sağlam ilişkiler ve her iki tarafın New York?taki Dünya Ticaret Merkezi kulelerine yönelik kanlı saldırıda 3 bin ABD?linin ölümüne yol açan 11 Eylül olaylarına karıştığı etrafındaki yalanlar dizisi temelinde açılmıştı.
Bu zalim ve hukuk dışı savaşı açanların sorunu, hatalarından dersler çıkarmamalarıdır. Çünkü esasında bu yanlışların vuku bulduğunu itiraf etmiyorlar. En belirgin örnek ise ABD Başkanı George Bush?un dün bu münasebetle yaptığı ve güçlerinin elde ettiği büyük başarıları pekiştirip büyük stratejik zafer vaadinde bulunarak pişman olmadığını ifade ettiği konuşması.
ABD güçleri, eski Irak rejimini bir fiil devirdiler ve utanç verici bir yargılama sonrası devlet başkanını idam ettiler; ancak diğer hedeflerinden hiçbirini gerçekleştiremediler. Zira Arap diktatör rejimleri güç, baskı ve yolsuzluk bakımından daha da arttı. Filistin sorununun çözümü amaçlı Amerikan barış girişimi tökezledi.
El Kaide örgütü güçlendi ve yayıldı. Şöyle ki Arap Mağrip ülkelerinde, Somali ve Avrupa?da şubeler açtı. Her ne kadar örgüt, Irak?taki bazı liderlerinin işlediği hatalar ve Irak halkının yapısını anlamaları sebebiyle sarsıntı geçirse de, ortada yeniden değerlendirme yaptıklarına dair göstergeler var. Bunun en belirgin kanıtı ise intihar saldırılarının ve patlamaların geçen birkaç gün içinde Bağdat?a tekrar dönmesi ve ABD güçlerini hedef alan saldırıların sayısının artması.
Başkan Bush?un Irak?ta övündüğü kazanımların nerede olduğu bilmiyoruz. Zira ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney?nin hırsızlar gibi Bağdat?a sızmasından saatler önce, bir intihar eylemcisi Kerbela?da kendisini patlattı ve en az 50 kişiyi öldürdü. İki hafta önce de iki kadın Gazaliye ve Cedide?de satıcıların yoğun bulunduğu pazarın ortasında üzerlerindeki bombaları patlatmışlardı.
Patlama olayları başkent Bağdat?ta birkaç aydır azaldı. Tabi sebep, ABD güçlerinin ve işbirlikçi Irak güvenlik organlarının yeterlilik düzeyleri değil, etnik ve mezhebi temizleme operasyonlarının tamamlanmış olması, 2006 ve 2007 yıllarında aylık 3 bin kişinin ölümüne yol açmasıdır. Örneğin mezheplerin birlikte yaşadığı Bağdat semtleri, İsrail?in Batı Şeria kentlerinde yaptığına benzer iğrenç duvarlarla ve askeri kontrol noktalarıyla çevrili Sünni veya Şii gettolara dönüştü.
Orta sınıfın ortadan kaldırılması, 1 milyon Iraklı?nın öldürülmesi, 5 milyonunun sürülmesi, tarihi eserlerin yağmalanması, bölgedeki en büyük kültür, uygarlık ve ilim merkezinin yıkılması, mezhepçi iç savaş ateşinin tutuşturulması ve Irak?ın işgali, özgür dünyanın lideri ve dünyadaki demokrasi ve insan haklarını elçisi başkan Bush?un övündüğü başarılılar mıdır?
Savaşın önceki Irak rejimini devirdiğini tartışmıyoruz; ancak bu devirme Irak halkı için miydi yoksa İsrail?in çıkarları ve bölgede süper nükleer güç olarak korunması için mi; yahut eski Federal Merkez Bankası Başkanı Alen Greenspan?ın geçen yıl yayınladığı hatıralarında itiraf ettiği üzere, rezervleri 200 milyar varilden fazla olarak ölçülen Irak petrolü için miydi?
Bir diğer soru ise bu ?kazanımların? ABD yönetiminin ve halkının uğradığı bütün bu maddi ve can kayıplarını hak edip etmediği hakkındadır. Dönemin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, bu savaşın maliyetinin 50 milyar dolar civarında görürken savaşın en belirgin mühendislerinden Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfwovitz ise Irak petrolünün Irak?taki imar çalışmalarını finanse etmenin garantisi olduğunu teyit etmişti.
2 ay önce Pentagon?dan çıkan resmi raporlar bu maliyetin 600 milyar dolara ulaştığını gösteriyor. Nobel ödülünü kazanan ekonomist Joseph E. Stiglitz ise gerçek maliyetin 3 ila 5 trilyon dolar arasında gidip geleceğini teyit ediyor ve Amerikan ekonomisindeki çöküşü Irak?taki savaş lanetine bağlıyor. Bu çöküş Batılı ve dünya borsalarının çoğunluğunda olumsuz etkiler bıraktı.
4 bine yaklaşan ABD güçleri saflarındaki can kayıplarına, 30 bin yaralının yanı sıra Britanya ve çok uluslu güç saflarındaki 175 can kaybını ilave ettiğimiz zaman, ABD felaketinin işaretleri daha da netleşiyor.
Bu savaştan en kazançlı çıkan, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney?nin, kendisine karşı yarı kesinleşmiş savaşa destek toplamak için Arap başkentlerini turladığı İran oldu. Zira kendisine bağlı milisler kanalıyla fiili olarak Irak?ta yönetimi üstlendi, ABD yönetimini alçaltmaya ve liderlerinin sinirleriyle oynayabilecek bir konuma geldi. Washington, Bağdat?ta iktidardaki müttefikleri kanalıyla, Irak?ı İran?a tabakta sundu adeta.
Irak?ta büyük stratejik bir zaferden dem vuran başkan Bush ise stratejiden anlayan son isimdir ve başka bir şey anladığından şüphe ediyoruz. Zira Irak Savaşı ve işgali, Irak?ın yıkılması, parçalanması, silahlı güçlerinin feshedilmesi, İran?ın komşu ülkelerden gerçekçi bir rakip olmaksızın en büyük askeri güç olarak taçlandırılması kanalıyla, bölgedeki en önemli stratejik dengeyi bozdu. Gelişmiş askeri sanayisini daha da geliştirmek için Bağdat?taki en azılı düşmanını devirme yönündeki Amerikan meşguliyetini kullanan İran, tersanesini her türden ve menzilden füzelerle, modern denizaltılarıyla doldurdu. Nükleer program ise en fazla iki yıl sonra nükleer başlık üretebilecek.
?Yeni Irak?, modern tarihte felaket derecedeki Amerikan suçlarının en büyük şahidi. Bu durum, yargılama olmadan ve bu suça karışan herkes uluslararası savaş suçları mahkemelerine çıkarılmadan, geçiştirilmemeli. Sebep ise sadece Irak halkına verdikleri ölüm, sürgün, açlık ve zenginliklerinin yağmalanması değil, aynı zamanda ABD halkına, dünya ekonomisine, Batılı değerlere, adalet ve insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmelere verdikleri zararlardır.
Bu acelecilik içinde sözde Iraklı olan, işgalin suçuna hamasetle katılan, hastalıklı mezhepçi kinlerden hareketle ABD ve Britanya güvenlik organlarına ve planlarına boyun eğerek hizmet edenleri unutmamız mümkün değil. Irak?ın bütün şerefliler ve masumlar için toplu mezar olmasını istediler, istediklerini gerçekleştirdiler, milyarlar taşıyarak Avrupa?daki konforlu sürgünlerine döndüler. Hal böyleyken Irak?ın sabırlı evlatları elektrik, yakıt, yiyecek yanı sıra güven ve güvenlik bulamadı.
Irak?ın işgali bizlere ABD?nin ilişkiye geçmeyi tercih ettiği İslam?ın türüne dair açık bir tablo sundu. İşgali kabul eden ?uşak İslam? bu. Başkan Bush, dünyanın dört bir yanındaki İslami köktendinciliğe açılmış savaşın lideri olduğu bir zamanda, köktendinciliğe kucak açmakta ve Irak?ta iktidara getirmekte tereddüt etmiyor. Zira iyi köktendinci ve terörist köktendinci diye yargılanmanın kriteri, ABD?ye ve projelerine bağlılıktır.
* Londra?da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 20 Mart 2008, Genel yayın yönetmeni,
Arapçadan çeviri: Halil Çelik
Kaynak: NTV-MSNBC