AK Parti Kurucular Kurulu ve parti üyesi Cüneyd Zapsu, 'Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski TBMM Başkanı Manisa Milletvekili Bülent Arınç'la siyaset yasağı istenenler listesinde bulunmaktan şeref duyduğunu' bildirdi.
Zapsu, yaptığı yazılı açıklamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın AK Parti hakkında kapatma istemiyle dava açtığını belirterek, şunları kaydetti:
'Türkiyem için yanlış hiçbir bir şey yapmamış, aksine memleketimi daha iyiye, daha ileriye götürmeye çalışmış olmanın verdiği rahatlıkla, ba şta Sayın Tayyip, Abdullah ve Bülent Bey'lerle birlikte siyaset yasağı getirilmesi istenenler listesinde bulunmak benim için bir şereftir.
Ancak bu liste içinde olmamın sebeplerini duyunca şaşırdım ve ü züldüm. Bilhassa bir konu dikkatimi çekti; 'Don meselesi'... Sayın Savcımız, bunu da AK Parti'nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmesine örnek olarak görmüş. Kendisinin böyle bir sonuca varmış olması için mutlaka benim bilmeyip kendisinin bildiği şeyler vardır...
Bu meselede beni esas üzen, şahsen tanışmadığımız bazı k öşe yazarlarımızın beni 'terbiyesizlikle', 'edepsizlikle' ve 'kadına saygısızlıkla' suçlamış olmaları ve kısmen hala buna devam etmeleri.
Nedir bu 'don meselesi'? 'Türbanını çıkar demek donunu çıkar demektir' dediğim yazılıyor, 'türbansızlar donsuzdur' mantığı buradan üretiliyor ve tüm yorumlar da bunun üzerine kuruluyor. Bu mantığa göre muhabire bir cümle önce 'kızlarım başörtülü değil' demiş olmam bile yorumcuları hiç düşünceye sevk etmiyor.'
Bu konudaki düşüncelerini, bazılarının ima ettiği gibi bir bası n toplantısı, ya da basına konuşma şeklinde açıklamadığını, sadece bilişim fuarından dönen genç bir ekonomi veya bilgi işlem muhabiri ile samimi bir sohbette ifade ettiğini belirten Zapsu, şöyle devam etti:
'Bunu, bugün de yarın da derim. MKYK üyesi değilim. Parti için konuşmuyorum. Her vatandaş gibi fikrini hür bir şekilde ifade etme hürriyetim vardır umarım.
'Don' kelimesi kullanılır mı? Samimi bir sohbette, üstelik özür de dileyerek anlatım yardımı için 'teşbihte hata olmaz' diyen bir kültürü olan Türkiye'de niye kullanılmasın? Niye çifte standart yapılıyor? Bazıları için bu yapılanın bir işkence olarak algılanmakta olduğunu biliyorum, bu suç değil, ayıp değil de ben 'don' dediğim için mi 'ayıp' ettim?Ben bir sohbet esnasında 'kral çıplak' dedim. Yoksa 'don' gibi bir teşbih olmasa dediklerim kimsenin umurunda olur muydu? Bunun seslendirmesini hanımların kendileri yapmalı, bu durumda olan kızlarla konuşulmalı; aslında olayı onlar anlatmalı. Bu iş bana kalınca, ki ne yazık ki bazen kalıyor, işte ancak böyle oluyor!'
Bazı başı açık olan hanımların, 'isteyerek baş ört ülemeyeceğine' inanmadıklarını, herkesin 'zorla örtündüğünü veya beyinlerinin yıkanmış olduğunu' sandıklarını o yüzden de kendilerine 'kurtarıcı rolü biçtiklerini' ileri süren Zapsu, şu görüşleri dile getirdi:
'Ayrıca da yarın zorla kendilerine de örtü taktırılacağı korkusu var. Bir inansalar ki hakikaten isteyerek başını örten de var, zaten çözüm yolu açılır.
Ne yazık ki bu 'açık-kapalı' konusunda her iki tarafın da aşırıları var ve bunların sebebiyet verdiği nahoş olayları duyuyoruz. Yani bu sebeple hakarete uğrayan başörtülüler de var, başörtüsüzler de. Başörtü süz olanı 'eyvah beni kapatacaklar' fobisinden kurtaracak güven verilmeli, başörtülünün de inancından ötürü haksızlığa uğramaması sağlanmalıdır.
Bana CIA, Mossad, El Kaide, PKK, BND, CI5, homoseksüel, her şey denmişti. İnanın son söylenen 'kadını hor gören, kadın düşman ı' söylemi kadar hiç biri üzmemişti. Ben ve kadın düşmanı... Şu Allah'ın işleri... Bari beni yerenler, beni biraz tanısalar veya hiç olmazsa tanıyanlara sorsalar.
Bazı medya mensupları kendi yazdıkları yanlışlara kendileri de inanı p, buna göre de mantıklar üretip, insanları lekeliyorlar. İleride hataları ortaya çıktığında ise aralarında çok azı 'hata yaptık, özür dileriz' demesini biliyor, çoğunluk ise görmezlikten geliyor, insanları attıkları çamurla bırakıyorlar. Misalen meşhur Yasin El Kadı olayında haftalarca, aylarca yayın yapıldıktan sonra, Yasin Kadı'nin İsviçre Mahkemeleri tarafından suçsuz bulunup mal varlığına konan dondurma kaldırıldıktan sonra 'yanlış yapmışız' deme büyüklüğünü ben bir tek Sayın Mehmet Ali Birand'da görebildim. Bakalım bu 'don' açıklamamı okuyup araştırdıktan sonra bana 'terbiyesiz, saygısız, edepsiz' diye hakaret edenlerden kaçı özür dileyecek?
Açıkçası; ümit ediyorum, ama beklemiyorum. Hem zaten gündem de farklı. Benim gündemim de farklı. Senelerce iş ve siyaset dünyasına 'Türkiye demokratik bir ülkedir, Türkiye'ye güvenin' mesajını verdik. Bir yere de varmış, güven duyulan bir ülke haline gelmiştik. Sayın Başsavcımız'ın bu son suçlamaları karşısında şimdi yine sıfırdan, hatta nakızdan başlıyoruz. Tam iş hayatına tekrar dönmeye çalışırken gündemime tabii ki bu da girmiştir...'