AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, Erciyes Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu'nda 'Vatan Lafla Değil, Eylemle Sevilir' kitabını tanıttı.
Mahruki, 'Adımın orijinalliğinden dolayı Yahudi veya Ermeni olduğumu söylediler. Böyle olmadığını kanıtlamak için kitabımda 200 yıl önceye gidip, atalarımı anlattım' dedi. Mahruki, kitabını 40 yıl hesaplaşması olarak tanımlayabileceğini vurguladı.
700 sayfadan oluşan 6'ncı kitabının öncekilerden nitelik olarak farklı olduğunu ifade eden Mahruki, 'Ben, kitabımı 40 yaş hesaplaşması olarak değerlendiriyorum. Hayatımın özellikle son 20, hatta 10 yılı ile çok sağlam hesaplaşma yaptım.
Kimle açık hesabım varsa kapattım. İftiralara, bilgiyle, belgeyle yanıt verdim' diye konuştu. Mahruki, 12 Eylül 1980 sonrası Türk toplumunun kamplara ve alt kimliklere ayrılmak istendiğini vurguladığı söyleşisinde şu görüşlere yer verdi:
'Kamp ve alt kimliklere zorlandığımız, kadrolaşmaların yaşandığı ortamda, insanlar kendini güvende hissedebilmek, ekonomik ve sosyal açıdan daha rahat edebilmek için ister istemez, alt kimliklerin içine itildi.
AKUT'un zorlanmasının en önemli nedeni budur. Çünkü hiçbir alt gruba dahil olmamıştır. Deprem sonrası, kendi ayakları üzerinde duran, hiçbir tarafa sırtını dayamayan, gücünü kendi iç enerjisinden alan bir avuç dağcının oluşturduğu ve onların etrafında toplanan gönüllü insanların hiçbir yere dayanmaması, alt kimliklere girmemesi işimizi zorlaştırdı. Müthiş bir mücadele vermek zorunda kaldık.'
'Belden aşağı vurdular'
AKUT'a her taraftan saldırılar, asılsız iftiralar ve belden aşağı vurmalar başladığını anlatan Mahruki, 'Sağ uçtan da vurdular, sol uçtan da. Dincisinden de öbür taraftar da saldırılara maruz kaldık.
Tek başına ayakta durmak zor bu ülkede. Zorlandık, hırpalandık, dayak yedik, ama becerdik. Taraf olmadık. Tek tarafımız Türk milleti' diye konuştu.
'Türk insanı güvensizleştirildi'
12 Eylül sonrası Türkiye'de ciddi anlamda güven bunalımı yaşandığını kitabında bunları da anlattığını da belirten Mahruki, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Türk insanı o kadar güvensiz hale dönüştürüldü ki, hiçbir şeye güvenmez oldu. Devlete güvenmiyor, hükümete güvenmiyor, TBMM'ye güvenmiyor, Adalet sistemine, medyaya, bürokrasiye, belediyelere güvenmiyor. Çünkü her yerden dayak yemiş, her yerden aldatılmış, kandırılmış.'
'Everest'e tırmanan ilk müslüman dağcıyım'
1999 depremi sonrası dedikodu ve iftiralarla karşılaştığını ve en çok da isminden dolayı Ermeni ya da Yahudi yakıştırmalarına üzüldüğünü vurgulayan Mahruki, 'Özellikle adımın orijinalliğinden dolayı Yahudi veya Ermeni gibi yakıştırmalar oldu.
Bunu özür dileyerek söylemek Ermeni ya da Yahudi olmak elbette suç değil. Ama bu ülkede öyle bir anlayış var ki. Birine Ermeni dediğin zaman hakaret ediyormuşun gibi algılanıyor. Büyükşehirlerde bu yok ama, Anadoluda maalesef böyle bir düşünce var.
Ben, böyle olmadığımı kanıtlamak için kitabımda 200 yıl geçmişime gittim atalarımı anlattık. Ki 1995'de Everest'e çıkan ilk Müslüman dağcı benim' diye sözlerini tamamladı.
Kaynak: CNNTURK