Saree Makdisi
Mısır topraklarıyla, yoksul bırakılmış Filistin topraklarını bölen demir duvar yıkıldıktan sonra, son birkaç yılda oluşturulmuş gayriresmi Gazze hapishanesinden yüz binlerce insan, kırk yıllık İsrail işgalinin ardından, ölümüne ihtiyaç duydukları temel ihtiyaçları sağlamak için Mısır kasabalarına akın etti. Gazze halkı, geçtiğimiz haftalarda birkaç günlük özgürlüğün tadını çıkardı.
Ancak Gazze'nin kapıları tekrardan yavaşça kapanıyor. Tırmanan Amerikan ve İsrail baskısı altında Mısır, kontrolü tekrardan ele geçirmek için silahlı, tazyikli su ve elektrikli şok aleti bulunduran ilave sınır muhafızları gönderdi. Mısır, zaten Süveyş kanalından sınır kasabalarına giden kaynak akışını kesmişti. Şu an için, etkin olarak, Süveyş yeni sınır: Filistinliler, Gazze'den çıkarak yeni kaynak arayabilseler de, uçsuz bucaksız Sina çölünü aşıp, kanaldan geçmek zorunda kalacaklar; ki bunu da yapabilseler karşılarında kendilerini bekleyen düzenli Mısır ordusunu bulacaklar ( 1979 İsrail'le yapılan
Şimdi Gazze'nin kısa sürelik özgürlük sevinci bitmiş oluyor, 1,5 milyon insan o koskocaman acı gerçekle tekrardan yüzleşiyor. Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA)'nın yerel müdürü John Ging, ? Gazzelilere, bu kadar uzun süre kendilerini hapis hissettikten sonra, bir çıkış yolunun olduğunu bilmek psikolojik bir yardım oldu. Ama hayal, onların bu krizini çözmez.?
Aslında tüm bu Mısır kasabalarının içinde yer alan alışveriş çılgınlığı, İsrail tarafından engellenen Birleşmiş Milletler ve diğer yardım kuruluşlarının Gazzelilerin hayatta kalabilmeleri için sağlayacakları gıda oranını kapsıyor. Mısır'la olan sınır, kısmi olarak açılmış olsa bile; İsrail, Gazzeyle olan kendi sınırlarını açmayı sadece minimum düzeyde sanayi yakıtı temin edip, bölgedeki tek güç üretim ünitesinin belirli bir düzeyde çalışmasının ve bir kaç traktörün günlük ihtiyaçlar için çalışmasının dışında reddediyor.
Acil Gıda Yardım Stokları Tükendi
Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA), daha önceden Gazze'de yaptığı acil gıda yardım stoklarını tüketti. İsrail'in 18 Ocak'ta sınırı tamamen kapattığı günden bu yana Gazze'ye sadece 32 tır dolusu ihtiyaç maddesi girdi; geçen Haziran'dan önce, her gün 250 tır giriş yapıyordu ve bu bile insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu.
30 Ocak'ta Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA), bir şeyler değişmediği sürece Gazze'de bir günde 860,000 muhtaç mültecinin protein içeren gıdalardan yoksun kalacağını belirtti: konserve et, mevcut gıdalar içerisinde tek protein kaynağı bu- en iyi şartlarda bile minimum günlük beslenmeye üçte iki oranından daha az katkıda bulunabiliyordu- bunlara İsrail tarafından el konulmuştu ve Gazze içinde olan stoklar da tükenmişti.
Gazzedeki insanların 340,000'ine gıda sağlayan Dünya Gıda Programı son iki hafta içinde dokuz tır gıda yardımı getirdi, bundan yedi ay önce günde 15 tır getiriyordu.
Yıllardır İsrail'in metodolojik sınırlama ve kapatmalarıyla Gazzeliler fakirliğe sürüklendi; şimdi nüfusun % 80'i günü birlik gıdalara dayanıyor. Uluslararası Kızıl Haç örgütünün açıkladığı gibi yardımlarla ?hayatta kalabilecek, ama yaşayamayacak? bir durumdalar.
Tüm bunlar ,ev yapımı ilkel roketlerle İsrail'e saldıran ve çok nadiren zarar veren savaşçı Filistin'li gruplara cevap olarak düşünülüyordu. Sivil hedeflere roket fırlatmanın bir mazereti olamaz, ancak İsrail, bu ilkel roketler kullanılmadan çok uzun zaman önce Gazze'ye baskıya başlamıştı. İlk ölümcül roket saldırısı dört yıl önce gerçekleşti; fakat İsrail kırk yıldır Gazze'yi işgal etmiş durumda.
Gazze'deki en son baskı 1991 yılında başladı. 1993 yılında Oslo Anlaşmalarıyla İsrail işgalinin kurumsallaşmasıyla daha da sıkılaştı. 2000 yılındaki ikinci intifadaya bir tepki olarak daha da sıkılaştırılıp genişletildi. Sonra İsrail'in yerleşimcilerini ve askeri birliklerini 2005 senesinde Gazze içlerinde tekrardan düzenlemesiyle daha da sıkşaltırıldı ve işgal edilmiş topraklardaki Birleşmiş Milletler insan hakları raportörü John Dugard'ın ifadesiyle ?Gazze bir hapishaneye dönüştürüldü ve buranın anahtarını İsrail fırlatıp attı.?
Boğulma derecesinde baskılar 2006 senesinde Hamas seçim zaferinden sonra, İsrail Gazze'ye gıda ve diğer temel malzemelerin Gazze'ye girişini sınırlandırmasıyla daha da arttı. 2007 Haziran'ında Hamas hükümetinin görevden indirilmesiyle bu boğucu baskılar sıklaştırıldı. Ve bugün bu noktaya gelindi.
2006 senesinde İsrail, Gazze'ye ticari gıda sevkiyatını ?insani yardım değil- sınırlandırdığı zaman üst düzey bir devlet danışmanı olan Dov Weisglass, şöyle demişti ? buradaki düşünce, Filistinlilere diyet yaptırmak, onları açlıktan öldürmek değil.?
İsrail'in ?diyeti? geçen haftadan önce kötü sonuçlarını göstermeye başladı. Geçen Kasım ayında Dünya Gıda Programı, Gazze'nin gıda ihtalat ihtiyaçlarının yarısından azının karşılabildiğini belirterek, uyarıda bulundu. Temel gıda maddeleri: buğday, tahıl, sebze, yağ, süt ürünleri ve bebek maması tükendi. Çok az aile et yiyebiliyor. Anemi oranları %80'lere fırladı.
Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA), şunları da belirtti, ?çocukların yeterince gelişemediklerini ve büyümelerinin yavaşladığını görüyoruz. Çünkü biz sadece insanların almaları gereken gıdanın %61'ini sağlayabiliyoruz, daha çok ilave gerekiyor.?
Zaten kötü beslenen halka yönelik daha ileri bir gıda sınırlandırması, İsrail'in ?diyetini? açıkça bir adım daha ileriye götürmek istediğini gösteriyor. Gazze halkı, şu anda hayatta kalmalarına vesile olan gıda yardımlarını da alamazlarsa, açlıktan ölecek.
Gazze ölüyor
Asıl olarak gıdaları tükenmiş; su sistemi tekliyor ( neredeyse nüfusun yarısından fazlası güvenilir su kaynaklarına ulaşamıyor); kanalizasyon sistemi çökmüş ve kanalizasyon artıkları sokaklara ve denize akıyor; güç kaynakları en iyi şartlarda aralıklı sağlanıyor; hastanelerde ısınma problemi ve diagnostik makinalarda yedek parça sıkıntısı var, vantilatörler, kuvözler, onlarca hayat kurtarıcı ilaç artık yok. Yavaşça ama kesinlikle Gazze ölüyor.
Hastalar boşu boşuna ölüyor: kanser hastaları kemoterapiden, böbrek hastaları diyaliz makinasından ve prematüre bebekler
Geçtiğimiz birkaç hafta içinde Filistinli ebeveynler hasta evlatlarının yavaş ve sessizce ve (küresel medya hesaba katıldığında) Gazze'nin gözülmeyecek kadar uzak, işgal edilmiş hastanelerinde gözlerinin önünde eriyip gittiğini, yaralanmış İsraillilerden ? hakkında çok duyduğumuz, ev yapımı ilkel roketlerle yaralandığı söylenenlerden- daha çok seyretti. (İsrail'li insan hakları organizasyonu B'Tselem'e göre, bu roketler son dört yıl içinde on üç İsrailliyi öldürürken, İsrail güçleri yalnızca son iki yıl içinde işgal edilmiş topraklarda, çoğunluğu sivil olmak üzere, aralarında 200 civarında çocuğun bulunduğu 1000'den fazla Filistinliyi öldürdü.)
İsrail'in baskıları roket fırlatan savaşçıları durduracak gücü olmayan sivil nüfus da dahil tüm halka yönelik. İsrail'in Gazze'nin elektriğini kestiği ve Gazze'nin karanlığa gömüldüğü 18 Ocak tarihinde İsrail başbakanı Ehud Olmert, ? Onlara mutlu bir hayat yaşatmayacağız. Yanılmıyorsam tüm Gazze halkı yürüyebilir ve arabalarında benzinleri olmadan yaşayabilirler.?
Olmert'in görüşleri ve daha önemlisi politikaları İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından tekrar tasdiklendi ve yasal bir onay verildi. İnsan hakları örgütlerinin ?yıkım? olarak nitelendirdiği karar sonrasında, 30 Ocak'ta mahkeme İsrail hükümetinin Gazze'de yakıt ve elektrik sınırlandırmasına yönelik planının leyhinde karar verdi. İsrail'deki Gisha insani haklar örgütünden Sari Bashi, ?Bu kararın, İsrail'in kasten sivilleri elektrikten ve yakıttan mahrum etmesi demek olduğuna? işaret etti.
Mahkeme, ?zararı minimum hale getirmek için çaba harcansa da, savaş zamanında sivil halk ilk ve merkezi kurbandır? diyor. Bir başka ifadeyle sivil halkın zarar görmesi savaşın kaçınılmaz bir sonucudur ve o sebeble kanunen müsade edilebilir bir şeydir.?
Toplu ceza
Bu, İsrail'in en üst kanun makamının görüşü olabilir ama sivil halka savaş zamanında nasıl davranılmasıyla ilgili kesin düzenlemeleri olan uluslararası hukuka göre mesele daha farklı. Uluslararası Kızıl Haç örgütü, Cenova Anlaşmaları ve diğer uluslararası insani hukuk belgelerine dayanarak, ? Savaşta yer alan taraflar her zaman sivil halkla savaşçıları ayırt edip, sivil halkı ve mülkü korumak zorundadır. Ne bütün olarak sivil halk ne de birey olarak siviller saldırılabilir.?
Bunun ötesinde, İsrail Yüksek Mahkemesi ne derse desin, konvensiyonel açıdan Gazze'de olanlar savaş değil: Gazze,İsrail'le savaşan bir devlet değil. Orası, İsrail tarafından askeri olarak işgal edilmiş bir bölge. 2005 yılında tekrardan yapılan düzenlemeden sonra İsrail Gazze'deki hakimiyetini kaldırmadı; hala bölgede tüm giriş kontrollerini elinde tutuyor; hava sahasını, suları ve hatta nüfus kayıtlarını bile elinde bulunduruyor.
Sivil halka yapılan saldırılara karşı olan tüm rutin yasaklamalara ilaveten ve gerçek savaş halinde bile toplu cezalandırmaların diğer biçimleri yasaklanmıştır, bir diğer deyişle uluslararası hukuk ayrıca İsrail'i Gazze halkının selametinden de sorumlu tutuyor.
Dördüncü Cenova Anlaşmasının (1949) 55. maddesi özellikle ?işgalçi gücün mümkün olan en üst düzeyde halkın gıda ve tıbbi malzeme temini için gerekli şeyleri sağlamasını, özel olarak da, işgal edilen yerlerde yetersiz olması halinde gıda ve ilaç depolarını ve diğer gerekli kaynakları sağlamasını talep eder.?
İsrail'in metodolojik eylemleri aslında kanunen korumak zorunda oldukları ve fazlalık olarak nitelendirdikleri Gazze'nin1.5 milyonluk kadın, erkek ve çocuk nüfusundan o veya bu şekilde kurtulabilmek için, sistematik olarak öğütüyor ve şimdi de açlıktan ölmelerini sağlıyor: İsrail hahambaşı Ashkenazi'nin kriz başladıktan hemen kısa bir süre sonra teklif ettiği şey, tüm Filistin halkının Gazze'den silinip, Mısır çöllerine sevk edilmeleri apaçık ortadaydı. ?Onların da güzel bir ülkeleri olacak ve biz de kendi ülkemizde barış içinde yaşayacağız., İsrail'de gösteri söylentisi bile olmadan?
Gazzelilerin çok ciddi bir bölümü ya mülteci, ya da 1948 yılında Filistin yıkılıp, İsrail'in kurulduğu zaman yurtlarından sürülen mültecilerin torunları,
Tüm Filistinlilerin olduğu gibi Gazzelilerin de sürüldükleri yurtlarına tekrar dönmek için ahlaki ve kanuni hakları var. İsrail onların tekrar dönmelerini, onların ilk yurtlarından çıkardıkları aynı sebepten engelliyor, çünkü onların varlığı zaten zayıf temelli Yahudilik iddiasına zarar verecekti ( bu İsrailli politikacıların açıkça şikayet ettiği ?demografik problem? diye adlandırılan şeyin doğası) Mülteciler yaşadığı sürece, İsrail, onların eve tekrardan dönmelerini ölümcül bir tehdit olarak sayıyor. Ama onlar bir şekilde ötelere giderse?
Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü (UNRWA) komisyon başkanı, geçenlerde ?Gazze, bilerek, kabullenerek ve- bazıları da uluslar arası toplumun cesaretlendirmesiyle diyecektir- kasten fakirlik ve acziyete itilen bir toprak olmanın eşiğinde,? diyerek uyarıda bulundu.
Soru şu; dünya sadece oturup bu olanlara seyirci mi kalacak, şimdi bu emsali görülmemiş başlangıç geçiliyor.
Meseleri ele alıp, kendilerini dış dünyaya kapatan duvarı yıkarak Gazze halkı kolayca kadere boyun eğmeyecek görünüyor. Tamanen kapatma İsrail'in kaprislerine değil, Mısır'ın Gazzeli Filistinlilerin açlıktan ölmelerini seyretme isteği ve yeteneğine bağlı birşey. Mısır, üzerindeki tüm Amerikan ve İsrail baskılarına ve şu anda almakta olduğu tedbirlerle, olayların daha ileri boyuta varmasına izin verecek gibi görünmüyor. Arap dostlarını kurtarmak için İsrail işgali karşısında müdahale etmemek bir şey, onların baskısına ortak olmak tamamen başka birşey. Mısır hükümeti sadece Filistin halkına değil, kendi halkına ve tüm Arap dünyasına bu durum karşısında cevap vermelidir.
Hamas ve Gazze halkıyla birlikte iş yapmak Mısır'ı zorladı ve İsrail'in Gazze'yi işgal etmesi ve boğmasında daha önceden oynadığı rolü bugüne kadar hiç olmadığı şekliyle ortaya koymuştur; şimdi İsrail'e yardım rolü ortaya çıkmıştır ve Mısır için artık eski statükoya dönmek çok zor olacaktır. Gazzeliler İsrail'in planlarını bozdu, çünkü Gazzeliler, hapishanelerini yıkarken, İsrail liderleri sadece dudak bükerek seyretmekten başka birşey yapmadı.Ayrıca Filistin başkanı Mahmud Abbas'ı ve Ramallah hükümetini de köşeye sıkıştırdılar: kendi halkının haklarını ve ihtiyaçlarını savunmakla, bir kez daha, daha önceden yaptıkları gibi Filistin yönetimi olarak İsrail'in yanında ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda hareket edeceklerini onaylama arasında tercih yapacaklar. Bu durumda, bir gün onlar da hesaba çekilecek.
Bu makale M.Hasan UNCULAR tarafından Timeturk adına tercüme edilmiştir.