Dolar

32,4608

Euro

34,7580

Altın

2.429,83

Bist

10.082,77

Her pehlivan yağlı güreş yapamaz

Minder güreşinde dünya şampiyonlarımızdan Yaşar Doğu yağlı güreşi bir defa denemiş, vazgeçmiş. Yine Mustafa Dağıstanlı da aynı şekilde Sarayiçi’nde denemiş ve vazgeçmiş...

3 Yıl Önce Güncellendi

2021-03-30 22:14:16

Her pehlivan yağlı güreş yapamaz

Türklerin karakucaktan yağlı güreşe geçmeleri Türk güreşinin zirvesi sayılır. Yağlı güreşe geçişle birlikte Türk güreşi daha da zorlaşmış, güç ve zekânın yanında denge ağırlığının da mühim rol oynamasıyla mertebesi yükselmiştir.

Her kişi kuvvetine göre karakucak güreşi yapabilir ama yağlı güreşi herkes yapamaz. Yağlı güreş yapanlar, kuru güreşi rahatlıkla yapabilir. Minder güreşinde dünya şampiyonlarımızdan Yaşar Doğu yağlı güreşi bir defa denemiş, vazgeçmiş. Yine Mustafa Dağıstanlı da aynı şekilde Sarayiçi'nde denemiş ve vazgeçmiş.

Kırklar'dan Rumeli çıkarması

Kırkpınar yağlı güreşleri Türklerin 1361 yılında Trakya'ya geçişi ile başlar. 1354 yılında Orhan Gazi, büyük oğlu Süleyman Paşa'yı: "Rum eli'ni alasın!..." diye karşı kıyılara yollar. Gecenin karanlığında gizlice hazırlanan sallarla askerler ve atlar karşı kıyıya çıkarlar.Karşı kıyıya ilk çıkanlar, akıncıların öncü birlikleridir. Bunlar “KIRKLAR” namıyla anılan seçkin erlerdir. “KIRK” Türk-İslam tarihinde kutsal bir değeri olan Kırk Evliya'ya işaret bir sayıdır, bu nedenle Süleyman Paşa öncü birliklerini kırkar kişiden oluşturmuştur.

Bizans kalesini ele geçirdiler

Kırklar, kirkpinar.com'daki bilgiye göre; bu günkü Gelibolu yarımadasın da karaya çıkarlar ve Domuz-Hisarı adıyla anılan Bizans kalesini ele geçirirler. Daha sonra burayı peşlerinden gelen askerlere devrederek üç ayrı yöne dağılırlar. Görevleri Rum eli'nin içlerine kadar ilerlemek ve gördüklerini Rum-eli Fütuhatı'nı başlatacak olan Süleyman Paşa'ya bildirmektir.

Güreşirken öldüler

Mola verdikleri sırada eğlemek ve kaslarını gevşetmek için güreş tutan bu Koçyiğitlerden iki kardeş birkaç konaklamadan beri güreşlerini bir türlü sonuçlandıramazlar. Bir gün mola verdikleri sırada tekrar güreşe tutuşan Kırklardan bu iki kardeşin güreşlerini sonlandıramayacağını anlayan arkadaşları onları ayırmaya giderler ve ayırdıkların da iki kardeş oldukları yerde can verirler. Kırklar er meydanında can veren arkadaşları için çok üzülürler ve iki kardeşi orada bulunan ulu bir söğüt ağacının dibine gömüp yollarına devam ederler.Kırklar görevleri sona erip geri dönerken er meydanında can veren arkadaşlarının mezarlarını ziyarete giderler. Mezarın başına vardıklarında gördüklerine çok şaşırırılar, söğüt ağacının dibindeki mezardan billur sulu bir pınar fışkırmaktadır. Bu hayret veren olay dilden dile dolaşarak destanlaşır.

Kırkpınar'a dönüşüm

Kırklar dan bu iki Koçyiğit'in anısına her sene orada güreşler düzenlenmeye başlanır ve “Kırkların Pınarı” olarak adlandırılan mezar başındaki bu pınar zamanla dilden dile dolaşarak “Kırkpınar” halini alır.

Peçenek Türklerinin uygulaması mı?

Bir başka rivayet şöyle: Roma imparatoru Theodosius'un emriyle olimpiyat oyunları 393'ten sonra yapılmayınca, Yunan ve Rumların buluşu panayırlar eğlence ve spor gösterilerinin yapıldığı yerler olmuş. Türk güreşinin ise panayırlara yayılmaya başlaması 10. y.y. başından itibaren Tuna kıyılarında görünen Peçenek Türklerinin Rumeli'ye tamamen yerleşmesinden sonra.Peçenek Türkleri ile başlayan bu uygulama, Türkmenler'in batıya gelişiyle Oğuz töresinin etkisi altında Yunan-Rum panayırlarından farklı bir görünüm almış ve tarihi Kırkpınar panayırının güreşleri ortaya çıkmıştır.

Eski Yunanlılara mı dayanıyor?

Yağlı güreşi, eski Yunanlılarda ve Etrüsklerde görülmektedir. Etrüskler, Orta Asyadan Ege yoluyla İtalya'ya göçmüş bir Türk kabilesi. Asyadan gelme Yunanlılar ise Turani olmamakla beraber Türklerle uzun yıllar komşuluk etmiş bir kavim. Dolayısıyla Etrüskler ve Yunanlılardan kalma eserlere bakıldığında bugünkü Türk güreşinin aynısını görürüz.

Sarı Saltuk ile ilk yağlı güreş

I. Murat, Edirne'nin alınmasından sonra Edirne'de güreşçiler tekkesi kurmuş ve bundan böyle de her sene güreş yapılması bir gelenek haline gelmiştir.Bir başka iddiaya göre ise Kırpınar Güreşleri'nin tarihçesi çok daha öncesine dayanır. M. Atıf Kahraman'ın aktardığına göre Sarı Saltuk Bizans'ın ve Bulgarların içinde bulunduğu karmaşadan yararlanarak 1261'de Edirne'yi Bulgarlardan aldı. Sarı Saltuk 40 yıl Edirne'de kaldıktan sonra Dobruca'ya gitmek zorunda kaldı ve burada vefat etti. Bunun üzerine Bizans hükümdarı Andronikos, oğlunu Edirne'ye vali yaptı. Bu iddiaya göre kendisi de bir pehlivan olan Sarı Saltuk Osmanlılardan önce Kırkpınar Güreşleri'ni ilk düzenleyen kişidir.

Cumhuriyet sonrası Sarayiçi'ne çekildi

Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona köyü civarında bulunan Kırkpınar Çayırından Edirne-Mustafa Paşa yolu üzerinde yer alan Viran tekke mahalline taşınmıştır.Cumhuriyetin ilanından sonra güreşler Edirne'nin Sarayiçi bölgesinde yapılmaktadır.

  Neden yağlanıyorlar?

Güreş esnasında vücudun kavranması güç olsun diye pehlivanlar yağlanmaktadır. Pehlivanlar yağ kazanlarının etrafında yağlanır. Pehlivanlar önce sağ elle sol omuza, göğsüne, kol ve kispete yağ sürer. Daha sonra sol el ile aynı işlemi yaparlar. Pehlivanlar bu arada birbirlerinin sırtını yağlarlar. Güreş başladıktan sonra pehlivanlar, çayırda dolaşan ibrikçilerden rakipleri ve hakemler izin verdikleri taktirde yağ ve su alabilirler.

Tedavi edici yağ

Pehlivanlar yağı güreşten sonra tedavi aracı olarak da kullanıyor. Güreşlerini bitiren pehlivanlar güreş esnasında burkulan veya fazla yorulan yerlerini yağ ile masaj yaparak ovarlar. Bu surette ağrıyı ve acıyı gidermeye çalışırlar.
Evliya Çelebi İstanbul'daki güreş tekkelerini anlatırken yağlanmayla ilgili Seyahatname'de şunları yazmaktadır: "Yüz, yüz elli pehlivan kispetlerini giyip sari şiri rugen yağıyla yağlanıp adem ejderhası gibi apul apul birbirlerine aslan gibi sarılıp temaaşçılara pehlivanlıklarını göstererek kesme, şirazi, kesebent, terskepçe, pişkabza, yanbaşa, Cezayir Sarması, boğma ve Karakuş oyunlarını icra ederek Alay Köşkü dibinden geçerler ve tarafları padişahiden bir çok ihsan ve taltif olunurlar.

Cazgır: Yağlı güreşte pehlivanları seyircilere tanıtan, güreşe başlatan kişiye “Cazgır” veya “Salavatçı” denir. Cazgır hakem heyetinin eşleştirdiği pehlivanların adlarını, sanlarını, oyunlardaki hünerlerini, uygun mısra ve dualarla tanıtır.

Peşrev: Peşrev, bir ısınma ve kültür-fizik hareketidir. Ahenkli bir şekilde yapılan bu hareketler, seyircilerin zevkini okşar, pehlivanın moralini yükseltir. Pehlivan peşrev ile nefesini, kaslarını ve kalbini biraz sonra başlayacak olan mücadeleye hazırlar.

Zembil: Kispetler “Zembil” adı verilen sazdan yapılmış bir torbada taşınırlar. Güreş bittiğinde kispet temizlenir derisinin kurumaması için yağlanır ve bir sonraki güreşe hazırlık yapmak üzere zembile konur. Güreşi bırakan pehlivan zembilini duvara asarak bir daha güreşmeyeceğini anlatmak ister.

Kırmızı Dipli Mum: Kırmızı dipli mum bildiğimiz parafin mumların dip tarafına kırmızı boya sürülmüş olanıdır. Kırkpınar ağalığını yüklenen kişiler Mart ayı başından itibaren köylere, kasabalara, şehirlere “Mühürlü Kırmızı Dipli Mumları” göndererek panayırın ne zaman açılacağını, güreşlerin hangi tarihte yapılacağını bildirirlerdi. Kırmızı dipli mumlar köy ve kasabaların kahvelerinin yüksekçe bir yerine asılır, böylece herkes Kırkpınar'a davet edildiklerini anlarlardı.

Yağlı Güreşlerde Cezalar

Rakibe, hakeme veya seyircilere söz veya el kol hareketi ile hakaret etmek,Güreş esnasında rakibi ile münakaşa etmek, tartışmak,Ciddi güreş yapmamak, şik eyapmak. Yağlı güreşlerde yasak oyun ve diğer yağlı güreş kurallarına uymamak, hakem uyarılarını dinlememek. Müsabakalar eleme usulü olup, yenilen elenir, kazanan devam eder.

Kırkpınar Ağası: Eskiden güreşler ağanın denetiminde yapılırdı. Kırkpınar Güreşlerinin en ilginç yönü Kırkpınar ağalığıdır. Pehlivanları çağıran, yarışmaları düzenleyen, gelen konukları ağırlayan, yemek ve yatacak yerlerini temin eden, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlayan, ödüller veren ve güvenlik düzeni alan yetkilidir.

Kispet: Yağlı güreşe çıkan her pehlivanın güreş malzemesinin başında “Kispet” gelir. Manda, dana ve malak derisinden yapılan kispetin bel kısmı dört parmak genişliğinde ve kalın olur. Beli sarması için kalın ip geçirilir, bu kısma “Kasnak” denir. Kispetin diz kapağının altına gelen yere “Paça” denir. Paça ile baldır arasına “Paçabent” denilen keçe konur, deri kısım keçenin üzerine çekilir ve üzeri sicimle sıkıca bağlanır. Sıkı bağlanmayan paçadan içeri giren parmaklar sayesinde oyun almak kolaylaşır.

Haber Ara