Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedri Gencer, yeni tip koronavirüs ile tarihte yaşanan küresel pandemi vakalarının ayrıştığını belirterek, Kovid-19 salgınının, nitelik açısından emsalsiz olduğunu belirterek, modern insanın 'Nerede hata yaptık?' muhasebesine ve modern medeniyetin sorgulanmasına vesile olan total bir imtihan olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Gencer, Timeturk'e yaptığı açıklamada, dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının komplo teorilerinin konusunu oluşturduğunu belirterek, komplo teorilerinin de karanlık bir planın parçası olduğunu ve reel gelişmelerle teyit edilen ciddi kuşkular barındırdığını söyledi.
Komplo teorilerinin insanlarda paranoyaya arttırarak sosyolojik gerçekleri örtmeye yaradığını, bunun yerine insanlığın selameti için salgının sosyolojik analizinin yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Gencer şöyle konuştu:
"Yaşadığımız bir salgın hastalıkla tarihte veba, kolera, sarı humma gibi salgın hastalıkları kıyasladığımız zaman koronavirüsten çok daha büyük kitlesel ölümlere sebep olmuştur. Veba salgınını yaşayan 14. asır İtalyan yazarı Giovanni Boccacio, Decameron adlı eserinde salgın günlerini, 'Babalar, oğullarını, anneler, bebeklerini terk ediyor, hizmetçiler, hanımlarından kaçıyor, noterler ölülerin son arzularını kaydetmekten vazgeçiyor, doktorlar, rahipler ve rahibeler, hastaları ziyarete gitmiyorlardı. Kimse Hıristiyan usûllerine göre gömülemiyordu, evler birer mezarlığa dönüşmüştü.' şeklinde anlatır."
Gencer, dünyada yaşanan pandemik vakalarla, koronavirüsün bazı yönleriyle ayrıldığını işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tarihteki salgın hastalıklar, belli bir bölgeyle sınırlıydı ve belli, doğal bir yayılma temposu vardı. Şimdiyse tarihte ilk kez kısa sürede çığ gibi yayılarak bütün dünyayı saran bir salgın yaşanıyor. Tarihteki savaş ve hastalıklar, salgın hastalıklara yol açan virüsler, insan kontrolüne tabi olmayan doğal nitelikteydi. Şimdi maddi silahlarla yapılan teknolojik savaşlardan ziyade biyolojik, kimyasal, genetik gibi çok daha sofistike yollarla yapılan kirli küresel savaşlar çağındayız. Bugün bir küresel afete, insanlığın kabusuna dönüşen koronavirüsün biyolojik savaş aracı olarak laboratuvarda üretilen, Kovid-19 adı koyulan bir virüs olduğu yolunda giderek güçlenen şüpheler var. Yıllar önceki bazı kitaplarda, kişilerin beyanlarında bu virüse işaret eden kehanetler, komplo teorilerini, paranoyaları, küresel kabusu iyice arttırıyor. Dahası bu virüsü üreten güçlerin onunla birlikte ilacını da ürettiği ve salgınla terbiye ettikten sonra dünyayı ölümle korkutup sıtmaya razı ederek ilacını da piyasaya süreceği kanaati, stresi daha da arttırıyor."
Geçmiş salgınlarda, deprem ve savaşlarda camilerin kapanmadığını anımsatan Gencer, "Camiler açıktı, insanlar bir şekilde gidebiliyorlardı. Günümüzde ise camiler fiilen kapandı. Geçmiş musibetler, belli sebeplere ve günahlara bağlanabiliyordu. Koronavirüs ise nicelik değil nitelik açısından emsalsiz, modern insanın 'Nerede hata yaptık?' muhasebesine, modern medeniyetin sorgulanmasına vesile olan total bir imtihan oldu. Koronavirüs salgınında ölüm sayısı, tarihteki salgınlardan çok daha az olsa da modernleşme ve küreselleşmeden dolayı nitel olarak etkisi onlardan çok daha sarsıcı oldu." ifadelerini kullandı.
"Koronavirüs, modernliğin ve modernizmin çelişkilerini ortaya çıkardı"
Gencer, modernleşme ile bu Kovid-19 salgınının modern hayatın sorgulanmasına vesile olan, modernliğin kırılganlığını, çelişkilerini ve çarpıklığını ortaya koyan bir çeşit fitne olduğunu anlatarak, "Fitne kelimesi, 'fitneye uğramak ve uğratmak, karışıklığa düşmek ve gidermek' olarak iki manada kullanılır. Dilimize 'karışıklık-bozukluk' olarak çevrilebilecek 'fitne-fesad' tabirinden anlaşılabileceği gibi, fitneye uğramak, altının halisinin sahtesine, hakkın batıla, at izinin it izine karışması, 'fitneye uğratmak' ise, bu karışıklığı gidermek için altın ve gümüş gibi değerli madenleri tortusundan ayırmak, saflığını anlamak için ateşte eritmek, 'ateşle imtihan' etmek demektir. Ölümcül bir salgın hastalık olarak Kovid-19, hem fertler, hem topluluk için 'nerede hata yaptık' sorusunun sorulmasına, nefis muhasebesine vesile olan bir çeşit fitne olmuştur." dedi.
Modernizmin, "Büyük güzeldir" anlayışına dayandığını dile getiren Gencer, şunları kaydetti:
"Batı'da pek çok gelişmenin devrim kavramıyla ifadesi, bu anlayışı yansıtır. Koronavirüs ise bir bakıma 'Küçük tehlikelidir' diye modern 'Büyük güzeldir' anlayışının yanlışlığını ve 'Küçük güzeldir' anlayışına dönüşün zaruretini gösterdi. Fiziksel olarak küçücük bir virüs, dağları yok eden korkunç depremlerden, yangınlardan, savaşlardan, bombalardan çok daha korkunç bir etki yaptı, adeta modern hayatı kilitledi. Zahiren gösterişli modern medeniyetin içten içe çürümesinin, derin illetinin, çıkacak canının göstergesi oldu. Hayat tarzı ile düşünce tarzı birbirine bağlıdır, nasıl yaşarsan öyle inanır ve düşünürsün. Koronavirüs, birbirine bağlı olarak modernliğin yani modern hayat tarzının ve modernizmin yani modern düşünce tarzının çarpıklığını, kırılganlığını, çelişkilerini de ortaya çıkardığını düşünüyorum."
Prof. Gencer, pandemik ev hapsinin zaman ve mekân (yuva) idraki bakımından, insanın makro ve mikro dünyaları olarak şehir ile ev arasındaki iki yarılmayı ortaya koyduğunu çarpıcı örneklerle açıkladı:
“Birincisi, zaman idrakinde yarılma:
Yabancılaşan insanın ev idraki, “evde yaşamak” değil, dışarıdaki çalışma, yaşama zamanından kalan akşamları, hafta sonları “evde kalmak”, vakit geçirmekti. Hüveyda Çoban (12 Nisan 2020), sosyal medyada, “Evde eskiye oranla daha çok vakit geçirince evde barınmakla/ yaşamak arasındaki farkı daha iyi anladım.” diye bu hakikati ifade ediyordu. O yüzden virüs yüzünden zorunlu eve kapanma, evde vaktin geçmek bilmemesi, “vakit geçirememek” demekti. Modern insanın zaman idrakindeki çelişki, burada somut olarak ortaya çıktı. Dışarıdaki normal hayatında zamanın su gibi akmasından, bereketsizliğinden yakınan insanlar, evde tam aksine zamanın geçmek bilmemesinden yakınır hale geldiler. Bu kasveti de iki sebebe bağlayabiliriz. 1. Müslüman saati denen, iç (ev) hayata göre (mesela sabah namazı vakti değil) değil, dış hayata göre (mesela servis saati) bir zaman tanzimi, 2. Hijyenik ev hapsinin bitmesi, normal hayata dönme süresinin belirsizliği.
İkincisi, mekân idrakinde yarılma:
Yunanca oikos=ev kelimesinin ikisine de delaletinin gösterdiği gibi, insanın makro ve mikro dünyaları olarak şehir ile ev arasında mahiyet farkı değil, derece farkı vardır; makro ve mikro iki yuva, et ile tırnak gibi birbirine bağlıdır. Yuvanın kriteri, tanışmadan kaynaklanan ünsiyet, empati ve sempatiydi. Eskiden bir Anadolu şehrinde herkesin birbirini tanıdığı, gelen bir yabancının “Gardaş, yabancısın herhalde, niçin, kime geldin” diye hemen yabancılığının fark edilmesinden anlaşılırdı; insanlar, böyle bir şehirde yuva sıcaklığı hissiyle yaşarlardı. Birbirlerini tanıyan insanlar, kendilerini emniyet içinde hissederler; belde halkının en azından birinin yabancı olduğunu fark edecek kadar birbirini tanıması, içtimaî güven doğururdu.
Apartmanlaşma ve nüfusun artışıyla yuva olarak şehir kente dönüştü; şehirliler birbirlerini tanımaz, yabancılaşmış hale geldiler. Bu yabancılaşma, hemen yanı başımızdaki komşumuzdan başladı; yıllardır birlikte yaşadığı apartman komşusunu tanımayan insanların şehri de kalabalıklar içinde ıssızlaştı. İnsanın fıtratı, yabancılık, kalabalığın artışıyla antipatiye dönüşür. İnsanlar, bilhassa metrobüs gibi çok kalabalık toplu taşıma araçlarında birbirlerinden rahatsız olurlar, temas etmemeye çalışırlar. Bu yabancılık, tedirginlik, koronavirüsle zirveye çıktı ve insanlar, adeta “cüzamlı gibi” birbirlerinden korkar, kaçar oldular. Modern toplumda büyüyen sosyal mesafe, salgınla daha da derinleşti.”
"Fıtratın düsturu olarak dinin önemi, enfeksiyonun kesilmesi tarzında görülüyordu"
Prof. Dr. Bedri Gencer, koronavirüs salgınında, hikmet-tıp ayırımıyla birlikte modern tıbbın da pek çok noktada yetersiz kaldığını işaret ederek, "Günümüzde tıbbın hikmetle bağını kuran yegane şey belki de eskiden hıfzıssıhha denen hijyendi. Uzmanlar, küresel bir salgın olarak tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 salgınından korunmak için güçlü bir bağışıklık sisteminin önemine dikkati çektiğini gördük. Bugün doktorların koronavirüs enfeksiyonundan korunmak için yaptıkları tavsiyelerin özünü, Amasyalı Cerrah Hekim Sabuncuoğlu Şerefeddîn 1385-1470, 1468 (873) yılında, 85 yaşında yazdığı Mücerrebnâme isimli eserinin önsözünde yapmıştı." değerlendirmesinde bulundu.
Kovid-19 salgınında, dünya ile birlikte Türkiye'de yaşanan olayların da etkili bir toplumsal değerlendirmeye muhtaç olduğunu aktaran Gencer, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Nitekim ABD'de yayımlanan Newsweek dergisinin 17 Mart 2020 tarihli sayısında çıkan bir makalede dünya geneline yayılan ve binlerce insanın ölmesine sebep olan koronavirüs salgınının atlatılması için Hz. Muhammed'in benzer durumlar için yaptığı tavsiyelere dikkat çekildi. Rice Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Dr. Craig Considine'nin kaleme aldığı 'Can the Power of Prayer Alone Stop a Pandemic like the Coronavirus? Even the Prophet Muhammad Thought' başlıklı makalede Hz. Muhammed'in 13 asır önce hijyen ve karantinaya dair önemli ikazlarda bulunduğu belirtilirken bu konuda alınması gereken tedbirleri dile getiren hadis-i şeriflerine yer verildi.
Makalede, 'Bir ülkede veba salgını duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde salgın varsa oradan ayrılmayın', 'Temizlik imandan gelir. Uyandıktan sonra ellerinizi yıkayın' gibi hadisler yer aldı. Ayrıca derginin internet sitesinde yer alan makalenin içinde bulunan 'Dua koronavirüsü yenmekte yardımcı olur mu?' sorusuna Amerikalılar, yüzde 73 oranında 'evet' cevabı verdi. Böylece tarafsız insanlar hakikatleri görürlerken Türkiye'deki kemikleşmiş ideolojik akıl tutulmasıyla hareket edenler, olayı Avrupa'da aşılmış din-bilim çatışması zeminine çekmektedir. İslam dinine hakareti hükümete tenkit sananlar, ideolojik akıl tutulmasının vahametini göstermektedirler."