Meme ve prostat kanserinde erken tanının anahtarı
Meme ve prostat kanserleri BRCA gen mutasyonlarıyla ortak risk taşıyor. Uzmanlar aile öyküsü ve genetik analizlerin önemine dikkat çekti.

Oluşturma Tarihi: 2025-12-19 10:11:12

Güncelleme Tarihi: 2025-12-19 10:13:22

Meme ve prostat kanserlerinin farklı organlarda görülmesine rağmen güçlü genetik bağlantılar taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Burak Turna, özellikle BRCA gen mutasyonlarının her iki kanser türü için ortak ve kritik bir risk faktörü olduğunu belirtti. Aile öyküsünün genetik değerlendirmelerde belirleyici rol üstlendiğini ifade eden Turna, bu bağlantıların erken tanı, risk yönetimi ve kişiye özel tedavi stratejileri açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.

Acıbadem Kent Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Burak Turna, prostat kanserinde erken tanı ve güncel tedavi yaklaşımlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, meme ve prostat kanserleri arasındaki genetik ilişkilere dikkat çekti. Turna, farklı cinsiyetlerde ve farklı organlarda ortaya çıkan bu iki kanser türünün, sanılanın aksine ortak genetik zeminlere sahip olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Turna, özellikle BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonların kadınlarda meme ve over kanseri, erkeklerde ise daha genç yaşta ortaya çıkan ve agresif seyirli prostat kanseri riskini belirgin şekilde artırdığını söyledi. Bu nedenle genetik değerlendirmelerde aile öyküsünün kritik bir aşama haline geldiğini belirten Turna, erken yaşta ya da agresif tipte meme kanseri tanısı alan bir annede BRCA mutasyonu saptanması durumunda, erkek çocukların prostat kanseri açısından genetik incelemeye alınması gerektiğini kaydetti.

Aynı genetik ilişkinin ters yönde de geçerli olabileceğini aktaran Prof. Dr. Turna, metastatik ya da yüksek dereceli prostat kanseri tanısı alan bir babanın kızında, meme kanseri riskini artıran genetik değişikliklerin görülebileceğini dile getirdi. Bu durumun, aile bireylerinin tamamı açısından genetik farkındalığın önemini ortaya koyduğunu ifade etti.

Meme ve prostat kanserlerinin toplumda görülme sıklığına da değinen Prof. Dr. Turna, Türkiye ve dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türünün meme kanseri olduğunu hatırlattı. Turna, her 8 kadından birinin yaşamı boyunca meme kanseri tanısı alabileceğini söyledi. Prostat kanserinin ise erkeklerde en yaygın görülen kanser türlerinden biri olduğunu belirten Turna, bu hastalığın erkeklerde yaşam boyu görülme riskinin yüzde 12 ila 15 arasında değiştiğini ifade etti. Bu yüksek oranların, iki kanser türü arasındaki ortak genetik temelin anlaşılmasını daha da önemli hale getirdiğini vurguladı.

Prof. Dr. Turna, genetik analizlerin yalnızca kanser riskini belirlemekle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda erken tanı stratejilerinin oluşturulmasında da kritik rol oynadığını belirtti. Genetik değerlendirmelerin gereksiz ve etkisiz tedavilerin önüne geçilmesine katkı sağladığını ifade eden Turna, aile bireylerinin risk düzeylerinin doğru şekilde saptanmasının da bu analizler sayesinde mümkün olduğunu aktardı.

Genetik testlerin tedavi planlamasındaki önemine de değinen Prof. Dr. Turna, PARP inhibitörleri gibi hedefe yönelik tedavilerin hangi hastalarda etkili olacağının belirlenmesinde genetik analizlerin yol gösterici olduğunu söyledi. Turna, bozulmuş DNA onarım mekanizmalarından yararlanan bu tedavilerin, uygun genetik profile sahip hastalarda daha başarılı sonuçlar verdiğini ifade etti.

İHA